Söyleyince, alınıyor ve bozuluyorlar. Hatta geçmişte bir tanesi bu sıfatı yani yandaş diye hitap edilmesini “hakaret” olarak da algılamış ve bana “solcu-sosyalist” diyerek aklınca “mukabil hakaret”te bulunmuştu. Gülmekten kramp girecekti az kalsın. Bir sosyaliste “sosyalist” diyerek hakaret ettiğini sanıyordu…
İktidar partisine kayıtsız şartsız angaje bu “tekhücreli” kafalara bunu bir türlü sokamadık. “Belli bir görüş ve inanca sahip olmak” ve bu görüş ve inanış üzerinden iktidar ya da muhalefetteki siyasetçilerle aranızda “doğal-kendiliğinden” bir paralellik bulunması başka bir şeydir. Buna yandaşlık demiyoruz biz.
Solcusundur, sağcısındır, İslamcısındır, devrimcisindir, faşistsindir, komünist ya da ırkçısındır. Kastımız bu değil.
Bunları “yandaş” diye adlandırmamızın nedeni, “Bir siyasi parti ve liderine ölümüne biat etmek, körü körüne bağlılıkla aklını, beynini, yüreğini, kişiliğini, benliğini, onurunu gönüllü olarak satışa çıkarmak” hastalığından malul olmalarıdır. Bunu anlamak istemiyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor. Ve evet, “hakaret” olduğunu da zımnen kabullenip bunu da hak ediyorlar.
Son “döviz operasyonu”nu örnek vereyim, mesela…
Yılın başında 7.5 TL civarında olan ABD Doları’nı, 20 Aralık günü 18 TL’nin üzerine çıkarmış olmayı da aynı gün 12 TL’ye indirmiş olmayı da aynı coşku ve vecd içinde alkışlayabilmek için insanın bir “robot” olması gerekir. Günümüz teknolojisinin ulaştığı seviyede, bildiğim kadarı ile robotların bile bir tür zekâsı (yapay zekâ – artificial intelligence diyorlar) var diye biliyorum.
Bizim memleketin yandaşında bu bile yok. Kayıtsız şartsız biat, kayıtsız şartsız alkış ve destek, sıfır sorgulama, sıfır temkin ve sağduyu.
Bu kadarla da kalsa iyi. Yani sadece alkış ve destekle yetinseler yine de anlamaya çalışırdım. Bunu bir adım daha öteye taşıyıp saldırganlığa tevessül edip sanki asıl “acınacak” durumda olan kendileri değilmiş gibi, bizleri “aşağılamaya” bile vardırıyorlar işi.
İktidarı desteklemeyen gazetecilerin, herhangi bir yayının herhangi bir anında çekilmiş asık suratlı halinin ekran görüntüsünü dondurarak “Bozum oldular… Şiştiler… Morardılar… Bilmem ne gibi kalıverdiler” mealinde şaklabanlıklarla kendilerince eğlence yapıyorlar.
Bazısı, iyice kayışı kopardığı için “Bizans Tekfuru bile yenemedi bizim başkanı. Hepinizi alt edeceğiz…” türü psikopotlıklara dalmış durumda. Bir tanesi, iyice “klinik” vaka durumunda “Ah be… Bizim başkan aslında ABD’ye başkan olmalıydı” hokkabazlığını bile kendine yakıştırabiliyor.
Roman havası mı istersin, çiftetelli mi? Halay mı, horon mu? Her tür oynak müzik duyulabiliyor yandaş, yalaka, yağcı mahfillerden.
“Allah acil şifa versin” diyeceğim de… Diyemiyorum.
Çünkü, tıp literatüründe de halk dilinde de bu namuhteremlerin durumu tam da “Doktor ne yerse yesin dedi” evresi olarak tanımlanıyor.
Ama memleketin bu komik azınlık dışında kalan kesimi için gülecek bir şey yok ortalıkta.
Ne yaparlarsa yapsınlar, hâlâ en azından 1’e 11 – 1’e 13 seviyelerinde seyreden bir Dolar kuru ve buna bağlı olarak ekonomide ciddi bir yangın manzarası var.
Onların ve efendilerinin (sahiplerinin, besleyicilerinin) saraylarından, konaklarından, köşklerinden görülmeyen, hissedilmeyen, daha doğrusu hissedilmek istenmeyen bir yangın bu.
Her sözcüğü muhteşem ve mükemmel teşhisler, saptamalar, teşhirler, kınamalar, öngörüler. DAHİ insan,yazar,gazeteci,yorumcu,yapımcı ve sunucu sevgili Zafer ARAPKİRLİ’ye en içten tebrikler, teşekkürler, selamlar, saygılar, en iyi dilekler, yeni başarılar ve konuyla ilgili özel bir adak :
BU YANDAŞLAR VE HAMİLERİ
Bu yandaşlar ve hamileri,
Bu milletin anarahmine küfretmiş bir tımarhane kaçkını kaçığa
Milyonlarca lira vergi imtiyazı verenlerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Çocuklara tecavüze bir kereden birşey olmaz diyen cadı sapığa
Bakanlık makamı verip ödüllendirenlerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Beka ve barış,bağımsızlık ve özgürlük düşmanlarıdır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Şeyklik, şahlık,hilafet,şeriad,biad,cihad hayranlarıdır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Ulusal bayramlara ve kahramanlara kin ve nefret besleyenlerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Bilim ve fen, sanat, şiir, edebiyat ve kültür düşmanlığı edenlerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Haram kara, haksız ranta, tefeci faize ve kara paraya tapanlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Allah’ı ve Kitabi,Muhammedi ve Aliyi,dini ve ımanı yok sayanlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Türk Halkı’nın on binlerce yıllık varlığını red ve inkar edenlerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Kürt Halkı’na en barbarca ve gaddarca zulüm suçu işleyenlerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Dokuz milyon yabancı kaçkını bu ulusun başına bela yapmış olanlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Onbinlerce açık ve gizli servis ajanını takipsiz ve cezasız bırakanlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Bu ajanları yurdun ve ulusun ulu mahremi Kozmik Oda’ya sokanlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Mehmetcik’leri, Arap fellahlara ve cellatlara bekçi yapıp kırdıranlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Bütün muhalif meleklere ve erkeklere en iğrenç hakaretler üretenlerdir
Bu yandaşlar ve hamileri,
Atatürk’e ve annesine, eşine ve çocuklarına iftira ve küfür türetenlerdir
Bu yandaşlar ve hamileri,
Elifi görse mertek sananlardır,
Bu yandaşlar ve hamileri,
Yine de dahilik taslayanlardır,
Bu yandaşlar ve hamileri,
Onbinlerce hizmetciye ve yeraltı ve yerüstü köstebeğe sahiptirler.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Bir bu kadar daha ‘sağ’ ve ‘sol’ koltuk deyneğince desteklenirler.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Eski ve yeni BOP’cu heriflerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Açık ve gizli KOL’cu şeriflerdir.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Nihai emelleri bu yurdu bölmek,parçalamak,bölüşmek,satmak olanlardır.
Bu yandaşlar ve hamileri,
Bu ulusu köleleştirmek, pazarlamak, yok etmek için fırsat kollayanlardır.
Bu yandaşları ve hamilerini yenmek ve bu ulu topraklardan def’etmek,
Hatta cehennemin en pis, en iğrenç ve en derin dibine kilitlemek gerek.
Bu kutsal ve yüce ulusal ve toplumsal göreve aday erkekler ve melekler,
Tek ve en geniş bir Hak, Vatan Ve Halk Cephesi’nde başbaşa vermeliler.
Gönül Pınar Atacı, 21/26. Aralık. 2021