Hekim, Şair, Öğretmen Dr. Serdar KOÇ ile Söyleşi

Hekim, Şair, Öğretmen Dr. Serdar KOÇ ile Söyleşi

Ş. Nezih Kuleyin – Sevgili Bulut Yazar Dergisi okurları bu haftaki konuğumuz Serdar Koç, kendisiyle yaptığımız söyleşiden memnun kalmanız dileklerimizle. Önce sevgili arkadaşımızın özgeçmişini vermek istiyoruz.

SERDAR KOÇ/ ÖZGEÇMİŞ:

Özgeçmişim bir bakıma “78” Kuşağı’na aittir; ülkemizde yeni yeni yazılmaya başlandı. “68” zirve idi “78” dip (zirveyi aşan bir dip).
“68” kırılan bir dalganın üstte görünen köpüğüdür; damlaları ülkemize de dökülen.
“78” bir operasyondur; yok etmeye ve belleksizleştirmeye yönelik ama yanılan ve “Aşil”in topuğuna dönüşen bir operasyon.
Zannedilen ya da umulan “demir ökçe” imparatorluğunun ne kadar da sanal olduğu görülecektir.
Özgeçmişim, yok edilmeye çalışılan bu zamanlara aittir. Hekim ve öğretmen. Yıldız tozlarına kadar uzanan. 10-43 saniye ve daha ötesine… Karşılaşır da bir gün konuşursak yine, yaşama ve insana dair, daha da ötesini anımsarız belki, dün anısına… Bir insan kendisine, nerede durur ve ne yönde bakarsa o kadar da özgeçmiş görür. İnsan en çoğul varlıktır çünkü…
1955’den beri Ferhat ile Şirin’in memleketlisiyim…
Yeşilırmak’ın kıyılarında geçti çocukluğum ve elma bahçelerinde…
Kır bayır dolaşıp durdum yüzyıllar yılı çocuktum… Kayabaşı, Eymir, Yavucuk, Armutlu…
Çocukluğum (ah) o bir nazlı definedir… Amasya Kaleköyü ve Suluova Merkez İlkokulu…
Gençliğim hüzünlü bir türkü… Parasız yatılı; Akpınar Öğretmen Okulu, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu… Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, “78” ve sonrası… Sinop. Erzurum. Ankara’da yerleşik bir yaşam… Hekim ve Öğretmen
***
Edebiyat ve Eleştiri, Ekin Sanat, Deliler Teknesi, Öykü Teknesi, Damar, Eylülce, Nikbinlik, Turnalar, Şehir, Bağlaç, Edebiyat Nöbeti, Roman Kahramanları, Caz Kedisi, Yeni Gelen, Bulut Yazar gibi edebiyat dergilerinde yazı ve şiirleri yayınlandı. Sağlıkta Sınıf Tavrı, Sağlık Toplum Siyaset, Allı Turnam, Çağdaş Akpınar, Fabrika, Solfasol gibi kültür ve siyaset dergilerinde yazıları ve şiirleri yayınlandı. Hekimden Hekime, Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, Hekim Postası, Tıp Dünyası, Klinik Gelişim gibi Türk Tabipleri Birliği’nin çeşitli periyodik yayınlarında ve bazı yerel gazetelerde yazı ve şiirleri yayınlandı.

Yayımlanmış Kitapları

1) TEMMUZ AYAZI (Ağustos 2000, Gelenek Yayınları)
(1994 BEHÇET AYSAN ŞİİR YARIŞMASI SEÇİCİ KURUL ÖZEL ÖDÜLÜ)
2) ÇIĞLIK (Eylül 2006, Kum Yayınları)
3) BİR SAĞLIK SEVDALISI (Prof. Dr. Nevzat Eren’den İleriye Kalanlar) (2010, Ankara Tabip Odası)
4) KÜL’EFİL (Şubat 2015, Kanguru Yayınları)
5)BEYRUT KUŞATMASI (A Şiir Evi Yayınları, Kasım 2019)
Mail: dr.serdarkoc@gmail.com

Röportaj

Ş. Nezih Kuleyin – Sevgili Serdar ilk olarak Şair ve Şiir arasındaki ilişkiye nasıl baktığını merak ediyoruz.

Serdar Koç – Yangında kurtarılacak nesneler dökümünde en sondadır şiir ama yine de hayatın olmazsa olmazıdır. Nesne değildir, özne de, şair de öyle. Şair iflah olmaz bir dil öğrencisidir.
Şiirin okulu şiirdir. Şiir şiiri çağırır. Her okur, her okuyuş şiiri yeniden yaratır. Anılarını unut, yenilerini bekle, şiirle gelecek olanı. Yeni anılar kurar şiir şaire, imgelerden. İmge; şiirdeki anlam öğesidir, şiirsel duyuştur, şiiri taşıyan sözcüklerdir imge. Taşıyıcısıdır. Dilin sınırlarını sürekli genişletir. Dilin dönüştürücüsü, öncüsü. Dilin anlam ve imge olanaklarını sürekli geliştirir. Şiirsel duyuş. Haleti ruhiye. Eda. İmge, nesnel gerçeğin, zihinde şiirsel izlerini yeniden oluşturma işlemi. Muhayyile. Hayalen canlandırma. Dış dünyadaki nesne ve duyuların, (obje ve süjelerin), sözcüklere şiirsel izdüşümü… Dilin ve dile bağlı gerçekliğin sınırlarında gezinen sınırsız olanaklar evrenidir şiir. Her bir sözcüğün anlamı, değeri, yani anlam ağırlığı düzyazıda aşağı yukarı aynıdır, şiirde ise türlü çeşit, bambaşka, umulmadık ve şaşırtıcıdır. Sözcükler sözlük değerinin çok ötesindedir. Hiçbir sözcük şiire girdiği zaman sözlükte durduğu gibi değildir, başka anlamlara savrulur. Sözlükten çıkıp dizeye girince sözcüklerin anlamı ve ağırlığı değişir.
Bir sözcüğün düzyazıda anlam olanakları sınırlıdır. Aynı sözcüğün şiirdeki imge olanakları sınırsızdır. Ama şiirsel imge, dize, şiir bir kez oluştu mu artık biriciktir, başka türlü ifade edilemez. Oysa bir düzyazı cümlesi başka biçimler de de ifade edilebilir.
Ne kadar şair varsa, o kadar da şiir tanımı vardır. Sözcüklerin bilinenden farklı manalarını arar şiir, verir de, ‘ehli dil’. Şiirin okulu yoktur, bütün okullardan mezundur.

Ş. Nezih Kuleyin –  Çok uzun zamandır şiirde dize kavramının yerini sözcük kavramının aldığını düşünüyoruz sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Serdar Koç – Sözcük önemlidir. Düz aklın, mantığın cenderesinden çıkarır sözcükleri, özgürleştirir. Başka bir dildir. Gerçek, bilimin amacıdır, şiirin değil, karşı gerçektir asıl tutkusu. Karşı dil. Karşı us. Ve ötesi… Kendi gerçeğini kurar her şair ve her şiir… Şiirin kendisi bizatihi ideolojidir. Ve çok tehlikelidir. Şairin ruhu bütün zamanlara aittir, bütün zamanda gezinir.
Güzellik özlemidir şiir, güzel’in özlemi, o’na hevesi; aşkı. Oğlan kıza, kız oğlana meraklanmıştır, meyli akmıştır. Her şairin güzeli farklıdır. Şiir kavak yelleri ile deli kızın nişanıdır. Mahcubiyeti sever şiir. Utangaç, kızarışını yüzün… Enine, boyuna, derinliğine sevişmeleri… Abdal defterine yazılıdır adları. Biçare.

Ş. Nezih Kuleyin – İlhan Berk dünyadaki tüm şairleri akraba kabul etmektedir. Senin bu konudaki görüşünü merak ediyoruz.

Serdar Koç – Şairler diğer şairlerin bıraktığı boşlukları doldurur, boşlukları doldurarak ilerler şiir. Kaldığı yerden. İmge imgeyi çağırır, şiir şiiri… Şiir, her gün yeniden, kendi küllerinden doğuşudur şairin. Şiir, şairin kendine has bir ölme biçimidir, mürekkebi fazla “sulandırmadan”.
Büyük şairler, yeni şairlerin yolunu açar, yeni şiire yol verir. Ufku ağartır. Esinlendirir.
Güzel şiir olduğundan fazladır, durdukça demlenir. Giz’lenir. İçlenir.
Kurama yaslanmayan şair yoktur, şiir de. Ütopyasına da layıktır.
Şiir (Şair), şey’lerin birbiriyle ilişkilerini, konumlanışlarını bozar ve yeniden ve yeniden üretir, özgürleştirir, sonsuz boyutlarda bir varoluşu amaçlar. Düş gücünün bütün sınırlarını kaldırır.
Özlemlerimizin prangalarını kırar. Saf bir coşkunluk halidir. Gerçekliği yeniden ve yeniden üretir. Her şair (ve her şiir) kendi gerçekliğini ve aklını oluşturur. Düzeni reddeder. İsyankârdır. Devrimcidir.
Şairler evrenin iç sesini, ezgisini hisseder, doğayla insanın hemhal olduğu yerde dururlar, cem olur. Şairin şairanesi tüm sözcükleri kapsar ve daha ötesini. Evrendeki o büyük boşluğu ancak şiir doldurabilir. İnsanın içini burkan, kederlendiren o sonsuz ölümcül yalnızlığın can suyudur.
Şiirin devrimci eylemi sürüyor. Şiir hayatın içinde, devrimci eylemlerden birisi, en devrimci, en önde. Dilin sınırlarında dans eder. Yeni bir dil kurar. Tahayyülle can bulur. Tahayyüle can verir.

Ş. Nezih Kuleyin – Sence şiir insanlığın hangi ihtiyacından doğmuştur.

Serdar Koç – Gelecekle sohbet ihtiyacıdır şiir, edebiyat, yazın, resim, müzik, tiyatro, sinema… ; uzak torunlarımızla konuşabilme imkânı… Geleceğin belleği. Rüzgâra pencere açmaktır şiir.
Kuantum fiziğinin olasılık kalıbına benzer. Olasılık kalıbı çöker ve şiir kalır. Sonunu bilemediğin. Şair geçici, şiir kalıcı. Telli rübap erbabı. Kâhin ve nebi. Aşk dilencisi. Geç ikindi. Kâinatın o ilahi düzenini paramparça eder şiir, gerçeğin reddidir. Karşı gerçek, hatta o bile değil. Gerçeklik çağından taşar, dizeler zuhur eder söz zindanından.
Şairler, ifadenin doğrudan ışığı yerine, mecazın yansıyan ışığına müpteladır.
Sözcüklerin ıssız adasına ulaşmak ve orada sukut etmek sonsuza dek… Uzun avaz susmak…
En çok kalbimdeki karanlığı sevdim. Bilmem çünkü, benden neyi gizlediğini.
Uzun yolun yokuşu. Uyaklı duygular ulağı. Uyaksız serseri. Kalbin deli gerçeği…
Şair… Buluta mıhlı nal… Ahenk, ses, ritim şiirin en eski en vazgeçilmez değerleridir. Şiir, müzik ve dans ilk dilin muhteşem üçlüsüdür. İlk sözel dünyadaki, şiir, müzik, dans sarmalı; gerçeğin apayrı bir temel algılama biçimidir.
İnsanlığın şafağında, ortak belleği taşımanın en kolay yoluydu şiir. Ses tekrarlarına (aliterasyon) ve canlandırmalara (alegori) dayanan, basit, çocuksu bir şiirsellikti bu.
Yani insanlığın ilk geliştirdiği dil şiirseldi. Böyle de olmak zorundaydı. Yazının icadından önce on binlerce yıl; toplumsallaşmanın önkoşulu olan ortak bellek, nasıl taşınabilirdi yoksa.
Günümüzün gelişkin şiirinin çok uzağında, dilin ilk nüveleri, öncülleri idi. Bugünün şairleri uzak atalarının bilinçaltı olsa gerek. Geçmişin geleceğe rüyası…  Geleceğin geçmişe düşü…
Şair, sözcüklerin büyüsüne kapılmıştır; Dili yeni öğrenen bir çocuk gibi, sözcüklerin büyüsüyle esrir. Her şairin esin perisi ile arasının iyi olduğu bir dönemi vardır. Benim de.
Biçim ve öz uyumu estetiği oluşturur: Şiirin bir duygusu olmalı; haletiruhiyesi, havası, edası…

Ş. Nezih Kuleyin – Şiirin estetiği nasıl oluşmaktadır.

Serdar Koç – Şiirin estetiği kısıtlılığındadır. Gereksiz her şeyi atar. Boşluklar bırakarak ilerler. Boşlukları okuyucuya bırakır. Çıkarılan sözcük şiiri yıkmalıdır, değilse atılmalı. İyi bir şiir anlattığı kadar anlatmadıklarıyla da önemlidir. Böylece okuyucuyu da gizlice şiire katar, dahil eder. Aynı şeyin bir görüntüsünü anlatırken diğer bir görüntüsünü gizleyerek aslında daha görünür hale getirir. İfade etmeden ifade etme halidir. Örtüleme başka boyutuyla daha güçlü olarak yeniden görünür hale getirmektir. İmgenin kendisi değil, çağrışığıdır. Tarif edilenin, anlatılanın dışında, ona dair bir yaratıdır. Olmayanı algılatmaktır. Odaklanmadan, odaklanmak istenen şeyi anımsatmaktır. Beklenenin tersini algılatmak halidir de denilebilir. Bir şeye yöneltip diğerlerini çevreden boşaltarak oluşturulan, şiirin arkasında gizlenen duygular ya da şeylerdir. Boşaltılan yerde yeni imge oluşur. Sınırsız olanaklar dünyasında bitmiş şiir yoktur.

Ş. Nezih Kuleyin – Sence şairi şiir yazmaya iten neden nedir.

Serdar Koç – Şair, rahatsızlık duyduğu dünya gerçekliğini şiir yoluyla değiştirir, dönüştürür.
Şair kendine bir vazife yüklememelidir. Hindistan’a diye yola çıkıp, yeni bir kıta bulmalı, buna kendi de şaşırmalıdır. Breht’in dediği gibi gerçek gerçeküstüdür. Şiir gerçeğin hem kendisi hem de inkârıdır. Şiiriyle çatışmadan ilerleyebilen şair yoktur. Şair şiiriyle çatışma bilincine sahip olmalıdır. Şairin sanatsal ve kültürel birikimi, uzun okumaları ve düşünme süreçleri olmalıdır. Şairin hayata ilgisi, daha da önemlisi güçlü bir dil bilinci olmalıdır. Dil onun temel gerecidir.  Üslup yazarın ruhunun parmak izidir. Yüreğinin imzası. Metnin üzerine düşen gölgesi…
Ne yazdığımız kadar nasıl yazdığımız da önemlidir. Dili kurma biçimi her şair için biriciktir.
Şiir, verili gerçeğin reddi, bir üst gerçek arayışı, bir karşı gerçeğe ulaşma çabasıdır.
Şiir bir özgürleşme alanıdır da. Okuyanı da yazanı da özgürleştirir.

Ş. Nezih Kuleyin – Şairin dil ile biçimi şiiri bütününde oluştururken nasıl bir kaygı taşımaktadır.

Serdar Koç – Şiir dilin en özgür alanıdır. Dilin olanaklarını bilen bir şair, dilin sınırlarını zorlar ve aşar. Anlatmak istediklerine dilin mevcut biçimlerinin yetmediği noktada, yeni bir biçim oluşturur. Biçim anlatının aracıdır. Her şiir bir biçimi geliştirir ve bu biçim de şiiri yönlendirir. Şair şiiri yazarken, şiir de şairi yazar. Bizim şiiri okuduğumuz gibi, şiir de dönüp bizi okumalıdır. Şiir sezgisel ve deneysel bir çalışmadır, mevcut dili ve kurallarını reddeder, karşı dil kurar. Sözcükler diğer sözcüklerle, dizeler diğer dizelerle şiir içinde güç bulur Şiirde nesnel dünyanın kavramları yoktur. Dili tekrar be tekrar bozar ve yeniden kurar.  Şiir aklın rüyası: (veya rüyanın aklı); aklın bilinçaltı, belki de bilinçaltının aklı satmasıdır.
Şiir; sözcüklerin bilinçaltı, geçmişin ve geleceğin hatırası, üst bilincidir. Şiiriyet.
Şair kendinden önceki şiiri perdahlar. Şiirin illiyet bağıdır bu. Şiir, hayatı hakikate yaklaştırır.
Şairin şavkı şiirde şavkır, şiirin şavkı şairde şavkır.

Ş. Nezih Kuleyin – Şiirin yeni kuşakların gelişimine nasıl bir katkı sağladığına inanıyorsun.

Serdar Koç  – Yetimlerin yüzü suyu hürmetine! Harfin içindeki manayı aç/ ki harfsiz okuyup yazabileyim. Masumiyeti yazar şair: İnsana has, uzak çağların, artık yitirilmiş olan, çocuksu masumiyet özlemini. Bu yüzden de biraz oyuna benzer. Çocuklar dili öğrenirken şiirselliği kullanır. Oyunlarda, tekerlemelerde, şarkılarda; şiirsel bir dille cıvıldaşır, esrir. Şiir, bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya, bir dilden diğerine ya da tarih içinde aynı dilin bir evresinden başka bir evresine veyahut da bir alt kültüründen ötekine, yolculuğunu hep içerikle yapar, şekille değil. Tereddüde düşünce, hükmü kalbimize sorarız. Bir metnin farklı çevirilerinde farklı anlamlar çıkmış ama her biri güzelse, asıl metinde yazar ne ifade ederse etsin, çevirmenlerin her biri farklı ve güzel anlamlara yönelmişlerse, bu çevirilerin hepsi de asıl metne dâhildir. Asıl metnin yeni anlam olanaklarına kapı aralayan gücünü gösterir. Kaleminin gücünü. Şiir, dilden dile ilerlerken -taklalar atarak- farklı anlamlara evirilebilir ve ilk yazandan bağımsız olarak her biri şiire dâhil olur, can bulur. Şiirin göç yollarındaki öyküsü de şiire dâhildir, ayrılığın da aşka dâhil olduğu gibi. (Ses sanatçısı da her icrada türküyü yüreğine gömer ve sonra oradan tekrar be tekrar, söker be söker çıkarır. Her icra yeniden yorumlamak, yeniden yaratmaktır. Değilse yavan olur.)

Ş. Nezih Kuleyin – Çok teşekkür ediyoruz.

Serdar Koç – Ben de çok teşekkür ederim.

www.bulutyazardergisi.com.tr                https://www.bulutyazardergisi.com.tr/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir