Sadettin TANTAN
ESKİ İÇİŞLERİ BAKANI
YURT PARTİSİ GENEL BAŞKANI
Cumhuriyet, 28 Haziran 2021
Adını, Kurtuluş Savaşı’ndaki 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay’dan alan Altay Ana Muharebe Tankı (AMT), Türkiye’de geliştirilen 3+ nesil ana muharebe tankıdır. Yerli ve milli üretim olması hedeflenen AMT projesi, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nca (SSM) 2007’de başlatılmıştı.
Proje geliştirme ve seri üretim olarak iki ana fazdan oluşturulan projenin geliştirme fazı, Otokar tarafından 2016 yılında tamamlanmıştı. Seri üretim fazı için Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) ile BMC arasında 2018 sonunda 250+1 adet için anlaşma yapılmış, üretimin askeri fabrikalara bağlı Arifiye tesislerinde yapılabilmesi için BMC ile Arifiye tesislerinin kullanım hakkı sözleşmesi imzalanmıştı.
Tankın en kritik parçası olan güç grubunun (motor + şanzıman + soğutma sistemi) ayrı bir projeyle yerli olarak yapılabilmesi için 2015’te Tümosan ile SSB arasında anlaşma yapıldı. Ancak yurtdışı firmaların teknoloji transferini reddetmesiyle, Tümosan projeden çekilince güç grubu geliştirme projesi, SSB ve BMC arasında 2018’de imzalanan sözleşmeyle BMC’ye verildi.
Altay tankı güç grubu geliştirme projesinde elde edilecek bilgi birikimiyle, Fırtına obüsleri gibi daha küçük kara araçlarında kullanılabilecek motorun geliştirilmesi için SSB ile BMC arasında ikinci bir proje sözleşmesi yine 2018’de yapıldı.
PROJENİN BÜYÜKLÜĞÜ
Günümüzde sözleşmelerde belirtilen üretim ve teslimat takvimlerine, BMC tarafından uyulamadığı veya uyulamayacağı düşünülüyor. Bu aksamanın ana sebebi, bu işlerin zorluğu yanında BMC’nin proje yürütme kabiliyetinin bu büyüklükteki işler için yeterli olmaması. Son günlerde, Katar ve Türk ortaklığından oluşan BMC’nin yerli hisselerinin, çelik üreticisi Tosyalı Holding tarafından alınacağı basına yansıdı.
Tosyalı Holding’in geçmişte yurtiçi ve yurtdışında yaptığı büyük ve başarılı projeler, yukarıda bahsedilen işleri de başarıyla yürütebileceğine dair ümit veriyor. Ancak gerek bu projelerin Tosyalı Holding’in alışık olduğu çelik tesislerinden farklılığı gerek şimdiye dek BMC tarafından boşa geçirilen zaman düşünüldüğünde, muhtemelen BMC mücbir sebep kaynaklı ek süre talebinde bulunabilir. Bu da savunma sanayimiz için önemli bir zaman kaybı olur.
AMT’nin geliştirilmesi ve üretilmesi sürecinde yaşananlar, analiz edilmelidir. Gerek yüklenici firma, gerek SSB, “başarısızlıkla suçlanma” korkusunu kenara bırakmalıdır. Siyasette egemen olan, “aman benden bilinmesin” mantığı terkedilmeli, sorunlar halının altına süpürülmemelidir. Sorun ortaya konmalı, çözüm bulunmalıdır. AMT, teknolojik ve proje yürütme yönünden kolay proje değildir. Projenin sorunsuz yürütülebilmesi için riskler yaşanmadan önce, doğru yaklaşımlar belirlenmeli, çözüm seçenekleri üzerinde çalışılmalıdır.
PROJEDEKİ EKSİKLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Birincisi, tankın ana ekipmanları ve silah sistemleri için Hyundai-Rotem / Güney Kore firmasından gerekli teknoloji transferi başarıyla yapılabildi. Bu başarının iki ana unsuru var: Bu teknolojileri Otokar koordinasyonunda transfer eden Aselsan, MKE, Roketsan gibi kurumların, bu konulardaki birikimi ve o dönem Türkiye’nin dış ilişkilerinin iyi olması.
İkincisi, güç grubu geliştirme aşamasında teknoloji transferi başarıyla yapılamadı. Çünkü o dönemde Türkiye’nin dış ilişkilerinde gerilimler yaşandı, ülkelerin doğrudan veya dolaylı ambargoları oldu.
Üçüncüsü, 2007’de tank geliştirme projesi başlatıldığında, güç grubu geliştirme projesi de eşzamanlı olarak başlatılmalıydı. Böylece hem bazı sorunların çözümü için yeterli zaman elde edilir hem dış ilişkilerde gerilim dönemi başlamadan teknoloji transferi yapılabilirdi.
Dördüncüsü, güç grubu ve tank yapımı projeleri aynı firmaya (BMC) verilmeyip farklı firmalara verilebilirdi. İki zor konunun tek firmada olması, sistemlerin uyumunu kolaylaştırsa bile, teknik ve yönetsel güç, odaklanma, yeterlilik sorunu yaşadı.
Beşincisi, günümüzde dizel motorlar yerine Dizel-Elektrik Drive uygulamaları başlatıldı. Madem geleceğin tankını yaptığımızı iddia ediyoruz, mevcut teknoloji değil geleceğin teknolojisi olarak Dizel-Elektrik Drive alternatifi çalışılmalıydı. Bu sistem için MKE, kendi imkânlarıyla proje başlatmıştı. Ancak yönetici değişiklikleri, sonraki yöneticilerin sahip çıkmaması nedeniyle proje ilerlemedi. Dizel-Elektrik Drive, önemli bir seçenektir, üzerinde çalışılmalıdır.
Altıncısı, Arifiye Tesisleri, basında belirtildiği gibi, altyapısı yetersiz, sadece tank paleti üreten tesisler değildir. Dahası, Altay tankının tank motoru dökümleri, Türkiye’de özel sektör aracılığıyla da üretilebilir. Bu üretimleri MKE, dost ve müttefik ülkelere satabilir. Böylece savunma sanayimiz ekonomik olarak da güçlendirilebilir.
Yaşadığımız bilim ve teknoloji çağında nitelik öne çıkmaktadır. Türkiye’yi kalkındıracak olan da budur. Bu, hükümet politikası değil, devlet politikası olmalıdır.
1998-99 yılları arasında Arifiye Tank palet Fabrikası’nın da bana bağlı olduğu, Ord. Mlz. K. idim. Bu fabrika Türkiye’nin o dönemdeki ulaştığı teknolojinin ötesinde, teknolojik başarısı yüksek ve gelenekleri olan bir kurumdu. Sadece palet değil,tankların, tüm sistemleri üzerinde yeterli seviyeye ulaşmıştı. Aynı ivme ile devam etseydi. Bugün, Dünya silah sanayiinde çok önemli bir yere gelebilirdi