19 MAYIS’TA YENİ NESLİ ANLAMAK
Prof. Dr. Gülfem Çelik
(Ankara Üniv. Tıp Fak. Dekanı)
TIP ÖĞRENCİLERİMİZ, GENÇLERİMİZ , ÇOCUKLARIMIZ VE KIZIM İÇİN…
Atamız tarafından gençlere ithaf edilmiş bu günde bir anne ve Tıp fakültesi dekanı olarak dilimin döndüğünce gençleri yazmak istiyorum sizlere.
Daha üst kuşakların “kendini öncelikleyen ve sorumluluklarını yeterince üstlenmeyen, vb” gibi şablonlarla tanımladığı kuşak bizim gençlerimiz..
Öyleler mi gerçekten…
8 yıldır sevgili öğrencilerimizle çok basit bir iletişimimiz oldu.
“Kapıyı ve sesi açık tutmak” ….
Telefon numaram tüm öğrencilerde var, whats app, e-posta, instgram her yerden bana ulaşabiliyorlar. 24 saat.
8 yıl boyunca tek yaptığım onları dinlemek. Taleplerinden makul olanları yaptık, olmayanları da neden yap(a)madığımızı anlattım, bazen de konuşmaya gelmişlerdi sadece dinledim, beraber ağladık ya da güldük…
Hepsi çok özel anlar benim için…
Bir de çalışmalarımızda “böyle bir durumda benim neye ihtiyacım olurdu” diye düşünerek onlar adına birşeyler yapmaya/planlamaya çalıştım.
Ben sadece bu kadarcık yaptım. Fazlası yok… Gerisi zaten görevimiz…
Neler gördüm bu 8 yılda.. Sayfalar sürer, sadece birkaç örnek…
Sınava yakın da olsa 23 Nisanda bizler evimizdeyken hastanede yatan çocuklara eğlence etkinliği yapan veya Covid döneminde “kimse bakmazsa aç kalır” diye morfolojideki kediler için mama ücreti teklif eden bir “ŞEFKAT”
Kaybettikleri arkadaşları için kitap toplayarak kendi memleketinde kütüphane kurulmasını sağlayan bir “VEFA”
Uçak biletine parası yetmeyen arkadaşlarının biletini alıp kendilerinin aldığını arkadaşları öğrenmesin diye bizim vermemizi isteyecek bir “ONUR”
Covid dönemi evlerinde okullarının özlemiyle yanıp tutuşan, sürekli bu konuda paylaşım yapan, toplumsal olaylara duyarlı ve cevap veren “DUYGUSALLIK”
Ankara Tıp’ı, hocalarını, morfolojiyi tüm kalpleriyle seven, hocaları rica edince ertesi gün sınavı olsa da etkinlik sergileyen ve işe başlayınca hemen burs vermek isteyen bir “AİDİYET”
Hafta sonları, hafta içi, gece , gündüz hep ders çalışan, ve derse girmemeyi bile çalışma salonunda ekstradan ders çalışmak için kullanan düzeyde bir “ÇALIŞKANLIK”
Her şeye rağmen sosyal aktivitelerini de yerine getirerek mayıs ayını gösteri ve etkinlik bombardımanına sokacak kadar “SOSYALLİK”
Birbirleri arasındaki düşünce ve yaşam farklılıkları kabul eden ve birbirlerini rencide etmeden bir arada durmayı başaran ve birlikte hareket eden“ TOPLULUK”
AYRICA VE ÖZELLİKLE…
Bu farklı kuşak Covid -19 mücadelesinde en ön safhadaydılar, büyük kuşaklar “beyin” onlar “asker”di, çok iyi askerler olduklarını sadece ülkemize değil tüm dünyaya gösterdiler.
Şahsıma özel olarak….
Öyle çok sevgi ve saygı gördüm ki …
Anneler gününü ve doğum günümü unutmayıp mesaj, çiçek gönderenler öğrenciler, mezunlar, Covid döneminde sırf sorularına cevap verdiğim için teşekkür çiçeği gönderen intörn doktorlar, hasta olduğumu öğrendiğinde arayıp hatırımı soran öğrenciler, mezun olup arada yanıma gelenler, arayanlar, mesaj gönderenler; daha niceleri…
Ve en önemlisi samimiyetle söylüyorum, bir kez bile benim onlara gösterdiğim özeni istismar etmedi gençlerimiz, inanın bir kez bile…
Tüm bu anlar bana kendimi çok özel hissettirdi. Sonra düşündüm bu tavırların ne kadarını daha yetişkin ve bunları yapması beklenen kişilerden görüyorum?
Şimdi düşünüyorum da (ya da fark ediyorum) “nasıl yapıyorsun bu işi” sorusunun cevabının önemli bir kısmını çocuklarımıza inancım oluşturuyor galiba.
Gençlerimiz dijital çağda büyüdü. Yazılımların “görünen” kısmının hep “arka planında olan esas kısmı” var. Onlar sadece farklılar, farklı bir dünyada büyüdüler, farklı olanakları, değerleri olan… Ama iyi şeyler yapmak istiyorlar, çok çalışıyorlar, karmaşık dünyada yollarını çizmek istiyorlar…
- Biz yetişkinlerin “ön planda gördüğümüze tepki vermek” yerine,
“arka planda bu davranışı çıkaran duruma/duyguya” odaklanmamız gerekiyor.
Oraya odaklandığımızda ve sevgi ve şefkat gösterdiğimizde çok iyi değerleri barındıran pırıl pırıl gençlerimizi, ülkemizin geleceğini göreceğiz.
Aziz atamızın yaptığı çok sayıda inanılmaz işler var ama bence en önemlisi insanına, gencine, doktoruna, öğretmenine güvenmiş.
Bu güvene karşılık olarak; bu güzel bayram gününde Aziz atamın ve bu ülke için canını verenlerin huzurlarında söylemek istiyorum ki bu ülkenin iyi yetişmiş, işlerini çok iyi yapan, zehir gibi gençleri ile birlikte bizler ülkemizi çok iyi noktalara taşıyacağız… Bunun için çok çalışmaya devam edeceğiz.
Hepinizi saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Sayın Hocam, gençlerin hakkını teslim ettiğiniz için eksik olmayın, herhalde siz onlara özveri, sevgi ve saygıyla davrandınız onlar da bunlara değdiklerini davranışlarıyla kanıtladılar.
Benim değinmek istediğim nokta bizim kuşağımızın ne olduğudur. 78 yaşındayım sanırım aramızda bir kuşak fark var. Utanarak söylüyorum, 6-7 yıldır topluma yararlı hiç bir şey üretemediğim için ben tedavülden kalktım. Şu anda kendi kuşağımı ve bizi izleyen kuşağı (istisna bireyler elbette vardır) kendimizi sorgulamaya çağırıyorum. Dedelerimiz, ninelerimiz vatanın ve ulusun bağımsızlığı ve saygınlığı için kanlarını ve canlarını verdiler, babalarımız ve annelerimiz aynı amaçla olabildiğince çabalayıp ter döktüler. Gençleri sorgulamadan önce soralım, biz önceki kuşakların kanları, canları, terleri ederine ortaya çıkarıp bize devrettikleri mirasın üstüne bir şeyler eklemek yerine bir mirasyedi hovardalığı ile tüketmedik mi, kimi soysuzların ülkeyi 100 yıl geriye götürme çabalarına karşı ne yaptık, ne yapıyoruz?