Prof. Dr. D. Ali Ercan
2018 YILI MİLLİ GELİR,
Paranın Değeri ve Enflasyon üzerine
Değerli arkadaşlar,
Yıllardır ekonomik yaşamımızın ayrılmaz parçası olan “Enflasyon” ve “Paranın Değer Yitimi” üzerine facebook’ta paylaştığım kısa Bilgi notlarını bu kez genişlemesine ele almak istedim; yıl sonuna 2 ay kala yaptığımız bu Değerlendirme ve Çıkarımlar ne denli isabetli / tutarlı olacak, 2019 başında resmi genel durum tablolarında göreceğiz.
Ekonomik Metanın, yani yaşam için “gerekli” görülen bir “Şey” in Değeri, bu Şeye yönelik genel İstem ile düz orantılı artıyor. Bir şey ne kadar az bulunuyorsa ve buna karşın kullanım alanı varsa ve onu elde etmek ne kadar zor ise, o şey o denli Değerlidir; yani Değer “göreceli bir kavram” dır. Tüm Canlılarda olduğu gibi, İnsanlar için de öncelikle (Hava, Su ve Besin) yaşamsal önemde olan (en değerli) şeylerdir, o nedenle de Besini ve Suyu Para ödeyerek satın alıyoruz.
Eskiden Su herkese bol bol yettiği için değeri bilinmezdi, ama şimdilerde Dünya Nüfusu muazzam bir sayıya (7,6 milyar) ulaştı, herkese yeterli temiz su kaynaklarına ulaşmak zorlaştı ve Su da Besin gibi tüm Gezegende çok kritik ve değerli bir Meta oldu; mesela 1 m3 içme suyuna Türkiye’de yaklaşık 150 $ ödüyoruz. Hava ise beleş ! Ama biliyoruz ki insan yemeksiz 30 gün, Susuz 3 gün yaşayabilir ama Havasız 1 Dakikadan fazla yaşayamaz; yani bizler için en değerli yaşamsal meta aslında, “şimdilik” Para ödemediğimiz Havadır. (Ayda veya Marsta kurulacak bir Kolonide elbette en pahalı şey HAVA olacaktır)
Değer “göreceli” ve “değişken” bir soyut kavramdır dedik; işte bu nedenle de çok kez Fiyat ve Değer, sosyal-evrimsel gelişimini henüz tamamlayamamış insan toplumunda maalesef tepetaklak olmuş kavramlardır. En değersiz şeylere büyük Paralar ödeyebiliyoruz.😕
Ekonomik yaşamda “temsili değişim aracı” olarak kullanılan Paranın 2600 yıl önce işaretlenmiş değerli Metal Parçası halinde Çin, Hindistan ve Anadolu’da (Lidya) kullanıldığını biliyoruz. Uzun süre standart metal “Altın” zamanla, Altına eşdeğer olduğu “Fiziki anlamda Güçlü, Saygın bir otorite” tarafından garanti edilen, Kağıt Paralar haline dönüştü.
“Somutlaştırılmış Değer” şeklindeki “Para” çağımızda artık “Güven” üzerine oturtulmuş bir “değişim aracı” ama aynı zamanda değiştirilebilen, satın alınabilen bir “meta” haline dönüşmüştür… Bugünkü Dünyada tüm Ülkelerin Gelirlerinin toplamı 80 trilyon Dolar kadardır (AS: 1 yıllık) ancak Dolanımdaki (Tedavüldeki) tüm milli Paraların Toplamı bunun dörtte biri kadar, yaklaşık 20 trilyon $ dır. Peki, bu kadar kağıt Paranın Altın karşılığı var mı? Yanıt ” Hayır! “
Dünya Devletleri Merkez Bankalarındaki toplam Altın Stoku 30 bin ton dolayındadır, yani topu topu 1,2 trilyon $ değerinde “simgesel” miktarda Altın var. Dünya Paralarının ortalama %94’ü Altın karşılığı olmayan, yalnızca Devlet(ler)e olan “Güven” üzerine basılmış kağıt parçalarıdır! Bu nedenle, Ekonomik ve Askeri bakımdan Güçlü büyük Devletlerin Paraları da ister-istemez Küresel ekonominin “Değer” ayarını belirliyor.
Dünya Finans sistemini “patlatmadan” denetim altında tutan Dünya Bankası, IMF ve (ABD Merkez Bankası) FED gibi kuruluşların başındaki Patronlar (çoğu Jekyll Adası sakinleri) özellikle Dolar ve Euro’nun öbür Ulusal Paralar, Özellikle Japon Yen’i ve Çin Yuan’ı karşısında Küresel Güvenirliğini gözetiyorlar. Şimdilik bu “4 büyük Para” arasında bir Denge sağlanmış gibidir… (Bu gidişle, 21. yüzyılın son çeyreğinde, Ulusal Paraların ortadan kalkacağını ve Dünya genelinde en çok 10 dolayında –bölgesel dijital Para– kullanılacağını söyleyebiliriz.)
Öbür Ulusal Paraların bu Devlere ayak uydurabilmesi, ancak ve ancak çok güçlü, nitelikli, üretken Ekonomilerine, R&D (AS: AR-GE) ile Teknolojik üretim boşlukları yakalayabilmelerine bağlıdır. Özetle, Bilim ve Teknolojide hızlı koşanların Paraları da o denli “Güçlü”, dolayısıyla o denli “Güvenilir” ve “Değerli” oluyor.
***
Ne yazık ki TL’nin arkasında böylesine özgün AR-GE’ye dayalı Sanayi ve Tarımsal Üretim yok denecek ölçüde zayıftır. Ülkenin Mal varlıklarını “satarak” sağlanan Finansal Destek, Parayı bir yere dek ayakta tutuyor, sonra (Tulumbada can suyu kalmayınca) düşüş başlıyor; bir yandan da artan Nüfusa oransal azalan Kaynaklar nedeniyle Darboğazlara giriliyor.
Enerji bakımından %75 oranında, tüm ekonomik yaşamı ortalama %30 oranında dış kaynaklara, ithalata bağımlı olan Türkiye’nin 2018 Finans Krizi bu Darboğaz’a bir örnektir.
İthalatta kullanılan ana Döviz olan ABD Doları Yılbaşında 3,75 TL iken 4 ay sonra 1 Mayısta 4,00 TL oldu; bu yavaş yükseliş trendi (AS: eğilimi) ile seyretseydi yıl sonunda 4,50 TL olması beklenirdi (bkz. aşağıdaki grafikte mavi çizgi). Oysa Dolar Fiyatı 1 Ağustosta 5,00 TL’ye, 1 Ay içinde %25 artışla 1 Eylülde 6,25 TL’ye çıktı.. Bu “anormal” durum karşısında Piyasa panikledi. Neyse ki, son bir Ayda 6,40’lardan 5,60’a doğru bir iniş gözleniyor; olasılıkla yıl sonunda Irmak yatağına çekilecek ve çok büyük olasılıkla Dolar 4,50 – 6,00 TL aralığında kalacaktır (Grafikte kesik kırmızı çizgiler). Grafik analizinden 2018 yılı $/TL Dolar fiyat ortalamasını 4,9 ± 0,1 TL olarak hesaplıyoruz.
Peki, $/TL Parite Grafiğinde görülen anormal Kambur’un (Kırmızı çizgi altındaki taralı Alan K1) Türkiye’ye bedeli ne kadardır?
2017 yılı ortalama Dolar Fiyatı 3,57 TL; dolayısıyla 3,0 trilyon TL GSMH 3,0 / 3,57 ≈ 0,84 trilyon $ (840 milyar $) karşılığı idi. 2018 yılı GSMH en iyimser rakamla, 3,2 ± 0,1 trilyon TL olacaktır; ortalama Dolar fiyatı 4,90 TL olduğuna göre, Türkiye’nin 2018 GSMH 650 ± 25 milyar dolardır; yani Ulusal gelir geçen yıla kıyasla, ort. 190 milyar $ azalmış durumdadır ki, bunun 120 milyarı salt bu anormal “Kambur” (K1) nedeni iledir.
Bu durumda, 2018 yılı için 82 milyonluk Türkiye G20’den dışarı düşerse (22.) ve Uluslararası yayınlarda, kişi başına gelir ~7900 $ gösterilirse (76.) şaşırmayalım.
Peki ya Enflasyon…..
Değerli arkadaşlar, Enflasyon, Piyasadaki Arzın Talebi karşılama oranının (Paranın satın alım gücünün) düşüşü, yani Piyasada “Pahalılık” denen durumdur. Pratikte çeşitli Mal ve hizmetlerin değişik kullanım Paketleri halindeki “Sepet” değerlerinin bir önceki Yıl fiyatlarıyla kıyaslanarak hesap edilen bir orandır. Enflasyon hesabındaki “Sepet” içeriklerinin (ağırlıklı ortalamaların) saptanma biçimi hep tartışılır olmuştur.
2017 yılında toplam (Tarım, Sanayi ve Hizmet sektörleri) Milli Geliri 840 milyar $ olan Türkiye’nin yıllık ithalatı 250 milyar $ dolayındadır. Bir başka anlatım ile Dövizdeki Fiyat değişimi tüm sektörlere ortalama (250/840) %30 oranında yansıyacak demektir; öyleyse 2018’de Dolar değerinin 2017’ye kıyasla, (1-490/357) = %37 artışı 2018 yılı (dövize bağlı) Enflasyonun ortalama 0,30 x 0,37 = %11 dolayında olduğunu gösterir.. (Ağustos, Eylül, Ekim ayları için enflasyon -aylık- ort. %20 olmuştur.)
Sonuçta şunu söyleyebiliriz; “Enerji” gibi doğrudan Yurt dışından alınan malzeme ve mamul Mallar dışındaki tüm Yurt içi Mal ve Hizmet ürünlerinde %11 üzerindeki fiyat artışları Dolar Paritesine ilişkilendirilemez. (kaynak yetersizliği ve öbür nedenlerle nüfus artışını karşılamayan üretim yetmezliği veya başka nedenler..)
Bu durumda 2019 yılbaşında tüm maaşlı-ücretli kesime TL’nin 2018 yılı değer yitimi
490/357-1= %37
1 – 357/490 = %27
üzerinden “en az %30 Zam” yapılması gerekiyor. 2018’de kişi başına gelir yitiğimiz 2460 $ oldu. Daha kötü sıkıntılarla karşılaşmamak ve 2019’da Ülkemizin her Alanda daha iyi bir düzeye gelmesi umuduyla. Sevgilerimle. æ
_____________
Özet
> 2018 Yılı (dövize bağlı) Enflasyon %11’dir; öbür etmenlerle
birlikte %25e dek yükselmiştir.
> TL 2018’de % 27 değer yitirmiştir.
> GSMH 3,2 ± 0,1 trilyon TL ≡ 650 ± 25 milyar dolardır.
> Kişi başına gelir 10396 $’dan, 7936 $’a düşmüştür.
> Türkiye Dünyada GDP sıralamasında 22., kişi başına gelirde 76.’dır.
> 2019 başında Ücretlere (maaşlara) en az %30 Zam adil ve gereklidir.
====================================
Saygıdeğer öğretmenimiz Prof. Dr. D. Ali Ercan’a teşekkür ederek paylaşıyoruz…
Dr. A. Saltık, 05.11.18
Sevgili Saltıkcan,
TL nin değer yitim oranı (%27) yerine, yanlışlıkla, Dolar fiyatının yükseliş oranını(%37) almışım….
Makalenin son kısmını aşağıdaki düzeltilmiş şekliyle alırsan memnun olurum… Sevgiler. æ
490/357 – 1 = %37
1 – 357/490 = %27
______________________
……………
……………
Bu durumda 2019 yılbaşında tüm maaşlı-ücretli kesime TL nin 2018 yılı değer kaybı (1-357/490) %27 üzerinde, “en az %30 Zam” yapılması gerekiyor.
2018 de Fert başına kaybımız 2460 dolar oldu. Daha kötü sıkıntılarla karşılaşmamak ve 2019 da Ülkemizin her Alanda daha iyi bir Seviyeye gelmesi umuduyla. Sevgilerimle. æ
_____________
Özet
> 2018 Yılı (dövize bağlı) Enflasyon %11 dir; diğer faktörlerle
birlikte %25e kadar yükselmiştir.
> TL 2018 de % 27 Değer kaybetmiştir.
> GSMH 3,2 ± 0,1 trilyon TL ≡ 650 ± 25 milyar dolardır.
> Fert başına Gelir 10396 $ dan, 7936 $ a düşmüştür.
> Türkiye GDP sıralamasında 22. Fert başına Gelirde 76. dır.
> 2019 başında Ücretlere (maaşlara) en az %30 Zam adil ve gereklidir.
Ali hocam,
İstediğiniz düzeltmeyi yaptım…
Saygı ile. 6.11.18
A.Saltık