Yaklaşık üç yıl önce 10 Ekim 2015 günü,  aralarında Türk Tabipleri Birliği’nin de bulunduğu emek ve meslek örgütleri 1 Kasım seçimleri öncesinde, emeğin ve barışın sesinin duyulması, demokrasinin daha çok güçlenmesi için bir miting düzenledi.  Ankara’nın en merkezi yerlerinden Gar önünde, Gaziantep’ten yola çıktıkları ifade edilen iki cihatçı katil, binlerce kişinin arasında, çok sayıda insanın ölmesini ya da sakat kalmasını sağlayacak şekilde özel hazırlanmış düzenekleri ile kendilerini patlattılar. O günden bu güne, “Emek – Barış ve Demokrasi” Mitingi’ne güle oynaya gelen 103 insanın parçalanmış bedenleri arasında Adalet arıyoruz!

Hepimizi dehşete düşüren o “can pazarında” TTB yöneticisi ve üyesi hekimler olarak ölenleri ayırıp yaralılara acil sağlık hizmeti sunma telaşındayken karşılaştığımız biber gazının dumanı bu süreçte Adalet olmayacağının ilk habercisiydi.

Ülkeyi yöneten iktidar sahiplerinin hayatını kaybetmiş çocuk-yaşlı 103 insanı katliam yapanlarla aynı kefeye koyan açıklamaları Adaletin gerçekleşmeyeceğinin en yetkili ağızlardan itirafı idi. Katliamlar tarihi olarak da okunabilecek ülkemizdeki demokrasi mücadelesinin karşılaştığı en kanlı ve en kitlesel kıyım olan 10 Ekim katliamının dava dosyasından herkesin kolaylıkla anladığı, kendilerini patlatan katillerin, kendi başlarına, değil Ankara’ya ulaşmak Gaziantep çıkışında yollarını kaybedecek oldukları gerçeğidir. En yetkili ve etkili yerlerden kollayanları, koruyanları, yol gösterenleri olmasa bu katliamı gerçekleştiremeyecekleri apaçık ortadadır. Hâl böyleyken, tek bir yetkilinin bile soruşturulmamış olması oyunun piyonlar üzerinden kurgulandığının, yargılama sürecinin gerçekleri örtme niyeti taşıdığının göstergesidir.