“….İş Çantada Keklik Değil !…” RTE
1950’de yapılan “ilk serbest seçim” örgütlü Orta çağ Zihniyetinin, Ülke genelinde yeterince kök salamayan 1923 Aydınlanmasına (Laik Cumhuriyete ve Mustafa Kemalin başlattığı Devrimlere) karşı “Sandık Demokrasisi” ile Zafer kazandığı bir Seçim oldu; Ve o günden bu yana bütün Seçimleri (saman alevi gibi sönen bir-iki istisnanın dışında) aynı zihniyetin Partileri kazandı…
Ülkemiz bu 70 yıllık süre içerisinde, yüzme bilmeyen bir insanın boğulmamak için Denizde çırpınışına benzer bir çırpınışla vakit geçirdi; İnsanını harcadı, Enerjisini harcadı, Zamanını harcadı, (yıllık ortalama %25 enflasyonla) emeğinin dörtte birini Emperyalist sisteme kaptırdı, ve her şeyden önemlisi Ülkenin geleceğini kuracak fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesilleri yetiştiremedi.
Bugünkü Türkiye hemen her konuda (Ekonomi, Sanayi, Tarım, Doğal Kaynaklar, Enerji, Su, Gelir, Gelir Dağılımı, Sosyal Adalet, insan hakları, Basın Özgürlüğü, Sağlık, Çevre, ortalama yaşam süresi, Eğitim, Bilim, Teknoloji, Patent, Rekabet…..) Dünya ortalama düzeyinin biraz altında, biraz üstünde bata-çıka yaşamaya çalışan 3. sınıf bir Ülkedir.
Yeteneksiz, beceriksiz, öngörüsüz, muhteris politikacıların yönetiminde, Geri kalmışlığın, çağdaş Dünyadan kopmuş olmanın utanç verici sonuçları Hamaset ve öte Dünya masallarıyla örtülenmeye çalışılıyor, ama nafile; Hasta artık narkozdan çıkmaya, acıları hissetmeye başladı.
Türk parası hızla değer yitiriyor; İşsizlik ve Enflasyon %15’in üzerinde, Hapishane doluluğu bakımından Dünyada ilk 10 Ülke arasında, Kredi notu düşürülen Ülke, gittikçe büyüyen Cari açığı kapatabilmek için yüksek faizle borç bulmakta bile zorlanıyor.
Cumhuriyet birikimlerini, Fabrikaları, Bankaları, Limanları, Doğal kaynakları, Suları ormanları, Madenleri … ‘babalar gibi’ satıp savurarak kısa bir süreliğine yaratılan yapay bir rahatlıktan sonra, Geleceği çalınmış Türkiye‘nin hazin manzarası artık boş laflarla değişmiyor… Her şeye rağmen yapıştığı iktidar koltuğundan nedense bir türlü ayrılmak istemeyen Yöneticilerin tek umudu, sorgulayamayan, şükürcü milyonların kelle sayısı….
***
Bu seçimde toplam 59,4 milyon seçmen var; olasılıkla 50 milyon Oy kullanılacak. Adam başı 3 Oy pusulasından en fazla 180 milyon, hadi bilemediniz %10 yedek fazlasıyla 200 milyon Oy pusulası yeterli olduğu halde, YSK 300 milyon Oy Pusulasının basıldığını açıkladı… Akıl almaz bir durum… İktidar lehine 7/24 reklam ve propaganda yapan 20 den fazla kanalda TV yayınları ve Sosyal medyada Saray soytarılarının şaklabanlıkları gırla gidiyor… Devlet olanaklarının iktidar hizmetine sunulması da cabası….
Yine de, her şeye karşın, Seçmenler Oylarını kullanmalı, Sandıklara, kullanılan/ kullanılmayan Oylara sahip çıkılmalıdır. 1-2 bin sandık bile sonucu belirleyici olabilir; çünkü bıçak sırtında olan bir Seçimin kaderini belirleyecek kadar yeterli oy pusulası vardır bu 2 bin Sandıkta.
-
Sandık sonuç Tutanaklarının ıslak imzalı kopyalarının Parti Genel merkezlerine ulaştırılması da büyük önem taşıyor.
Stalin‘in fotoğraftaki sözü akılda tutularak, çok dikkatli olmalı ve elden gelen tüm çaba gösterilmelidir.
-
“Oyu verenler değil, sayanlar belirler her şeyi”
Bakalım Türkiye 4-5 yılda bir gelen bir şansı kullanabilecek, Ülkeyi Gelişmişlikte (Bağımsızlık, Özgürlük, Eşitlik, Refah, Adalet ve Demokrasi Merdiveninde) bir basamak yukarı çıkaracak olan Penaltı vuruşunu Gole çevirebilecek mi ?..
Başarılar diliyorum. æ