Türkiye’de 3.5 milyon Hepatit B ve 750 bin Hepatit C hastası var

Prof.Dr. Bilgehan Aygen:
Türkiye’de 3.5 milyon Hepatit B ve
750 bin Hepatit C hastası var

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Viral Hepatit Çalışma Grubu Başkanı, Prof. Dr. Bilgehan Aygen,  Hepatit B, Hepatit C ve  Hepatit D  virüslerinin  uzun vadede kronik karaciğer hastalığı, siroz veya karaciğer kanserine yol açtıkları için ayrı bir öneme sahip olduklarını belirtti.
Türkiye Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Hepatit B Virüsü infeksiyonu açısından orta endemiste (AS: yaygınlık) bölgesinde yer alırken Hepatit C Virüsü açısından düşük endemisite bölgesindedir. Ülkemizde  Hepatit B  oranı %2 -7 iken, Hepatit C oranı %1 dolayında. Karaciğer nakli olan hastalarımızın %61’inde nakil nedeni hepatit B veya hepatit C’dir. Prof. Aygen, viral hepatitlerin 2030 yılına dek yok edilmesinin küresel bir proje olduğunu kaydetti. Prof. Aygen, “Türkiye’de bu konuda ciddi adımlar atılmıştır. 1998 yılından başlayarak tüm yeni doğanlara ve risk grubunda bulunanlara Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz hepatit B aşısı yapılmaktadır. Bu aşılama programıyla 2000 yılında %12’lerde olan yeni enfekte olgu sayısı, 2012’de % 5’lere gerilemiştir. Ancak yine de ülkemizde 3 buçuk milyon hepatit B hastası, 750 bin hepatit C hastası olduğu tahmin edilmektedir.” dedi.
HEPATİT A’DAN AŞI İLE KORUNMAK MÜMKÜN
Prof. Aygen, “Hepatit B virüsünden korunma, Hepatit D’den de korunmak anlamına gelir. Hepatit A virüsü (HAV) dünyada en sık görülen akut viral hepatit etkenidir. Ülkemiz HAV infeksiyonu epidemiyolojisi açısından orta endemisite (AS: yoğunluk) bölgesinde yer almaktadır. Hepatit A kontamine (AS: bıulaşlı, kirli) su ve besinlerle salgınlara yol açabilen, çocukluk çağında hafif belirtilerle geçirilebilirken ileri yaşlarda geçirilmesi durumunda daha ağır seyreden ve şiddetli karaciğer hastalığıyla ölümlere yol açabilen bir virüstür. Hepatit A infeksiyonundan da aşı ile korunmak mümkündür ve hepatit A aşısı 2012 yılından başlayarak ülkemizde çocukluk aşıları kapsamına alınmıştır. Vahşi ve evcil hayvanlarda bulunur ve akut infeksiyona neden olur. Erişkinlerde çocuklardan daha sık görülür, gebelerde daha ağır seyreder. Bağışıklığı baskılanmış hastalardaysa kronik hepatit tablosu yapması açısından önem taşımaktadır.” diye konuştu.
Prof. Aygen, 2016 yılı Mayıs ayında toplanan 69’uncu Dünya Sağlık Meclisi’nde alınan en önemli kararlardan birisinin viral hepatitler konusunda belirlenen stratejiler olduğunu vurguladı. Dr. Aygen,” Bu stratejiler; 2020 yılına dek hepatit B ve C’de yeni hasta sayılarında %30 ve bu hastalıklara bağlı ölümlerde %10 azalmayı kapsamaktadır. Anahtar yaklaşım hepatit A, B ve E’ye karşı aşılama programlarının genişletilmesi; hepatit B’de anneden çocuğa geçişin engellenmesine odaklanılması; enjeksiyon, kan ve cerrahi uygulamaların güvenli olmasını sağlamak; ve hepatit B ve C tedavisine ulaşımın artırılmasını sağlamayı içermektedir.” dedi.

HEPATİT C, 15-20 YIL İÇİNDE YOK EDİLEBİLECEK

Daha kısa süreli, daha etkin ve yan etkileri tolere edilebilir yeni oral (AS: ağızdan) tedavi seçeneklerinin önümüzdeki yıllarda Hepatit C infeksiyonunun seyrinde önem­li değişikliklere yol açacağını kaydeden  Prof. Aygen, “Yeni ilaç tedavileriyle yüksek kalıcı virolojik yanıt oranları elde edilebilmekte ve Hepatit C Virüsü infeksiyonu nere­deyse tüm hastalarda tedavi edilebilmektedir. Yapılmış olan yeni çalışmalar göstermiştir ki; HCV infeksiyonu, tanısı teda­visi ve yeni bulaşmaların engellenmesine yönelik stratejiler sayesinde, önümüzdeki 15-20 yıl içinde yok edilebilecek­tir.” diye konuştu.

HEPATİTLERİ YOK ETMEK İÇİN “NOhep” KAMPANYASI

2016 yılı Dünya Hepatit gününde, 2030 yılına dek hepatitleri yok etmek için, Dünya Sağlık Örgütü tarafından NOhep kampanyasının başlatıldığını ifade eden Prof. Bilgehan Aygen, “Bu yıl Dünya Hepatit Günü’nün teması ‘HEPATİTLERİ YOK ET’ dir. Bu tema kapsamında özellikle düşük ve orta sosyo-ekonomik düzeyde olan ülkelerdeki olguların tanı ve tedavi olanaklarına erişmesi ana hedeftir. Bu hedef doğrultusunda 2030’da Hepatit B ve Hepatit C bulaşmış kişilerin  %90’ına tanı konması ve %80’inin tedaviye ulaşmasının sağlanması planlanmıştır. Bu hedefe ulaşmak için toplumda büyük farkındalık yaratılması, artmış tanı olanaklarının ülkenin her bölgesinde kullanıma koyulması, düzenli aşılama programlarının devam etmesi ve hatta artırılması, güvenli kan ürünleri ve enjeksiyon kullanımı gibi anahtar girişimlerin ülke genelinde uygulamaya konulması gerekmektedir. Viral hepatitleri vurgulayan her etkinlik, onun yok edilmesi için bir adımdır.” dedi.

Prof. Bilgehan, KLİMİK Derneği Viral Hepatit Çalışma Grubu’nun (VHÇG) 200’ü aşan hekim üyesiyle kurulduğu günden itibaren (AS: başlayarak) yeni olgu sayısının azaltılması, hepatit B ve C gibi kronikleşen hastalıklarda, hastaların tedavisinin sağlanması konusunda çalışmalarına devam ettiğini de vurguladı. Prof. Aygen, “KLİMİK Derneği VHÇG olarak; Dünya Hepatit İttifakı NOhep kampanyası hedeflerine ve 69’ncu Dünya Sağlık Meclisi’nde viral hepatitler konusunda belirlenen hedeflere ulaşmak için; ülkemizde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapılacak olan çalışmalara önderlik etmeye ve destek vermeye devam edeceğiz. Viral Hepatit Çalışma Grubu, viral hepatitler konusunda toplumun bilgilendirilmesini kendisine misyon edinmiştir” dedi. (DHA, 27.7.17 )
========================================
Dostlar,

Bu koruyucu hekimlik – sağlık çabalarına çok gereksinimimiz var ve emek verenlere şükran doluyuz. Aşılarla bulaşıcı hastalıklardan ve onların ağır olabilen kimi sonuçlarından, –örn. Hepatit B viral enfeksiyonu karaciğer yetmezliği, siroz, karaciğer kanserine dek ilerleyebiliyor– etkin, güvenilir ve son derece ekonomik olarak korunmak olanaklı.

Bilimsel olarak netleşen durum böyle iken, Anayasa Mahkemesince (AYM) 2 bireysel başvuru nedeniyle “zorunlu” aşı uygulamasının “yasal dayanağı olmadığından” “hak ihlali” olarak belirlenmesi çok düşündürücüdür. Türkiye aşılama – bağışıklama hizmetlerinde çok başarılı olmuş bir ülkedir ve kendine özgü riskleri barındırmaktadır. Örn 3.5 milyonu aşan sığınmacı, 1 milyona varan kaçak girişliler, son birkaç yılda bilinen nedenlerle biraz / epey azaldı ise de 20 milyon / yıl dolayında turist girişi… gibi. Ayrıca Türkiye transit bir coğrafyada ve dinamik nüfus oldukça yüksek.

AYM’nin kararının üzerinden 2 yıla yaklaşan zaman geçmesine karşın, iktidarın tek maddelik bir yasal düzenleme yapmamış olması daha da dehşet vericidir. Bu Halk Sağlığı ağır ve ciddi bir sorumsuzluktur.  Ayrıca Yönetimin “makul düzenleme” yapma yükümü karşısında da bir yönetim etiği sorunudur. Siyasal iktidarlar “İyi Yönetim – Good Management” etik yükümlülüğü altındadır.

AKP iktidarını, 1593 sayılı Genel Koruyucu Sağlık Yasası’na (Umumi Hıfzıssıhha Kanunu) ivedi olarak tek maddelik bir ekleme yaparak ZORUNLU AŞI UYGULAMASINI yasal dayanağa kavuşturmaya çağırıyoruz. AYM’nin gerekçesi Anayasa md. 13 ve 17 üzerinden bu eksiğe dayanıyor. Yasal düzenleme yapılması durumunda Anayasaya aykırılık ya da insan hakları ile çelişme sorunu bulunmuyor.. Tam tersine şimdiki durum açık bir insan hakları çiğnemi (ihlali).

Dahası, Türkiye 6701 sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu, bu yasa bağlamında ayrımcılık türlerini sayarken, md. 4 /f’de “Makul düzenleme yapmama” da sayılmakta. (RG 20.4.2016, 29690). Dolayısıyla zorunlu aşı uygulaması hizmetlerini yasal dayanağa kavuşturma amacıyla düzenleme yapma aynı zamanda TBMM, milletvekilleri ve Hükümet için yasal yüküm.

Bu “aşı reddi” sorununun daha fazla sürdürülmemesi, yasal düzenlemenin geciktirilmemesi,
Halk Sağlığını korumak adına ötelenemez – savsaklanamaz kritik bir siyasal sorumluluktur.

Sevgi ve saygı ile. 27 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir