Kahraman Gazi Yılmaz Yiğit’in babası
uçmağa vardı!
Binlerce Şehit ve Gazi Ailesi gibi o da biricik evladının vatan ve bayrak için
– kollarını,
– bacaklarını
– ve gözünü vermesine
değil ama “ilgisizliğe ve umursamazlığa” isyan ediyordu. Yaşadığı kalp kırıklığından olsa gerek fakir evinin dış camına evladının fotoğrafını asıp şöyle bir not iliştirmişti: “Gazi babası diyor ki: ‘Benim oğlum iki kolunu, bir bacağını verdi; devlet geçmiş olsun demedi, bir yetkili gelmedi!’”
Gazi babasının kalbi kırıktı! Çünkü ilgisizlik yeni değildi. 2014 yılında biricik evladı ve biricik torunu Ankara’da belediye otobüsüyle Bilkent’teki “Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi”ne gitmek için otobüse bindiğinde belediyenin otobüs şoförü Gazi’ye
- “şerefsiz, hayvan oğlu hayvan, enayi, terbiyesiz, Allah görmüş de iki elini almış işte,
benim için mi gazi oldun?!”
demişti ama o zaman da hiçbir devlet yetkilisi Gazi’nin ve babasının yanında yer almamıştı…
O dönemde yandaş medya hep bir ağızdan küfürbaz şoförün nasıl masum (!) Gazi’ninse “provokatör olduğunu” anlatıyordu. Otobüsün kamera kayıtlarını kırpıp, biçip Gazi’yi suçlu çıkarmaya çalışıyorlardı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, şoförünü korumak için Gazileri açık açık hedef gösteriyordu yandaşı olan kanallarda. İşte bu yüzden kalbi kırıktı Gülabi Yiğit’in. Aslan parçası oğlunun vatan için ödediği bedel ağır gelmiyordu ama “iftiralar ve küfürler” ağır geliyordu o küçülmüş bedenine.
Gülabi Yiğit artık aramızda değil. Bütün kalp kırıklıklarını ve kahraman oğlu Gazi Yılmaz Yiğit’in dualarını yanına alarak uçmağa vardı. Son görevini yerine getirmek için Gazi evladı ve onun Gazi arkadaşları ile birkaç dost yüz vardı caminin avlusunda. Kendileri gelemeseler de çiçek gönderen ve telefon açan birkaç kişi de zaten Gülabi Amca’yı hayattayken de arayan, halini hatırını soran kişilerdi. Onların dışında cenazesinde devlet büyükleri yoktu, kameralar yoktu, hiçbir gazetede cenazeye dar tek satır da olmadı.
Aslında Gülabi Yiğit’in hayatı, Anadolu’nun dört bir yanında acılarla yaşama tutunmaya çalışan Şehit ve Gazi Ailelerinin neler yaşadığının ve neler yaşayacağının da göstergesi. Haber bültenlerinde birkaç saniyede isimleri okunup geçilen Şehitlerin geride kalan ailelerini bekleyen kader bu… “Yaralandı” denilip önemsenmeyen Gazilerin dramı bu… Ancak hiç bahsedilmese de en büyük yanlış da bu!
Gâvur deyip geçtiğimiz emperyalist Amerikalılar Irak’ta, Afganistan’da masum insanlara kurşun atan askerlerine bile “kahraman” diyorlar! Yaralanmış askerlerini binlerce araçlık konvoylarla evlerine götürüyorlar. Amerikan futbolu maçlarında izne gelen askerlerini tüm stada alkışlatıyorlar. Bizdeyse kınalı kuzular toprağa düşünce birkaç hamasi söz söyleniyor ve sonra her şey unutuluyor.
Ben diyorum ki; “Toprak uğruna ölen varsa vatandır!” diye inanıyorsak o halde toprağa düşenleri de onlarla beraber hayatlarını toprağa gömen ailelerini de yalnız bırakmayın. Gülabi Yiğitlerin kalplerini kırmayın. Şehit ve Gazi Ailelerinin yaptıkları fedakârlığın anlamını bir an olsun düşünün. Emin olun onlar fazla bir şey istemiyorlar. Sadece “ilgi görmek ve saygı duyulmak” istiyorlar.
Mekânın cennet olsun Gülabi Yiğit Amca. Başın sağ olsun Kahraman Gazim Yılmaz Yiğit.
===========================================
Dostlar,
AYDINLIK Gazetesi‘nin değerli yazarlarından Sn. Koray Gürbüz’ün yukarıda aktardığımız yazısını okurken gözyaşlarımızı içimize akıttığımızı saklamayalım..
Birkaç bakımdan :
– Edirne’de ve yoksullarının içinde geçen 16 yılımız olmuştu..
– Babamızı görev şehidi vermiştik..
– Suriye’de AKP-RTE’nin olağanüstü hatalı emperyalist taşeronu uydu politikaları yüzünden boşu boşuna, hiç gerekmediği halde vatan evlatlarını “şehit” veriyorduk ve yüreğimiz
yangın yeriydi..
– Salt El Bab’ı temizlemek için 70’i aşkın aslan parçasını – kınalı kuzuyu kurban ettik yaşamlarının baharında.. Aralarında hiç zengin – politikacı – yüksek bürokrat çocuğu yok!
Hepsi garip, yoksul aileler, yurdum insanları.. Bedelli askerliğe parası olmayanlar..
– Cenaze törenlerinde bildik karagözlüklülerin kahreden timsah gözyaşları, demeçleri.
– Emperyalizmin taşeronu PKK ile açılım – saçılım – Oslo ve Dolmabahçe müzakereleri ve
bu akıl dışı güdümlü politikalar yüzünden boşu boşuna verdiğimiz şehitler, sivil yitiklerimiz..
– Haziran 2015 seçimini yitiren AKP – RTE’nin başlattığı terör ve zorla yineletilen Kasım 2015 seçiminin kazanılmasına dek kurban edilen canlarımız..
– Halen “evet” çıkmazsa bugünleri mumla arayacağımız tehdidini savuran İlnur Çevik nam Cumhurbaşkanı başdanışmanı, Hükümet sözcüsü Başbakan Yrd. Prof. Numan Kurtulmuş.. vd.
Tüm bunlara ek, yaşamı savaş meydanlarında kan – ateş -barut – ölümle geçen eşsiz bir komutanın, Mustafa Kemal Paşa‘nın tokat gibi sözleri :
- “Bir milletin yaşamı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir..”
Türkiye bu kabul edilemez yanlışlarını sürdüremez.. Aklını başına almalıdır.
Büyük ATATÜRK’ün “YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ” ilkesi eksenli dış ve iç politika ilkelerine dönülmelidir. En başta
1. TAM BAĞIMSIZLIK
2. ULUSAL EGEMENLİK olmak üzere..
Sevgi, saygı, acı ve umut ile. 21 Mart 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com