10 Maddede 2015 Seçiminde CHP Gerçeği
MHP 13’den 16’ya, +3 artış. HDP 7’den 13’e, +7 artış
HDP oyları eski AKP oylarıdır.
“Eski sosyalistler”,
tekelci medyanın “emanet verdim”cileri,
kimi strateji-sever oycular,
böyle bir suya karışıp gidenlerdir.
[1] 2011’e göre %1, 2014’e göre %3 kaybedeceksin; sonra “demokrasi kazandı” deyip
hezimetin hesabını vermeden koltuğa gömüleceksin..
Ne demişler? “Kelin utanacağı, başı açılıncaya kadarmış”!
[2] Bu seçimde seçmen sayısı 4,2 milyon kişi arttı (%8)…
CHP oyundaki artış 319 bin… Bu durumda; %25 oy alan partinin 1 milyon yeni seçmeni
kendine çekmesi gerekmez miydi? Başarı nerededir?
[3] Demokrasi, “fırsattan ganimet elde etmek” rejimi mi? Seçimde hezimet, sonuçtan ganimet… Oylar düşmüş, zafer yok! Zafer yokken ganimet kapmaya kalkarsan, bir esaretten öbür esarete düşersin. Bütün mücadele “Tayyip esareti” yerine “piyasalar esareti”ne düşmek için miydi?
[4] İstanbul’a bakalım, 2011’e göre:
İstanbul -1. Bölge: AKP -9, CHP -1 düştü; MHP 0,5 arttı. HDP bölgeden 11 aldı
İstanbul -2. Bölge: AKP -7, CHP -1,4 düştü; MHP 2 arttı, HDP bölgeden 12 aldı
İstanbul -3. Bölge: AKP -9, CHP -4 düştü; MHP 1,5 arttı; HDP bölgeden 15 aldı.
* Sonuç: “HDP oy artışı AKP’lidir.”
[5] İzmir’e bakalım:
AKP -10 düştü; CHP %45’te korundu; MHP 3 ve HDP 7 arttı.
AKP’nin -10’u nerede? … 3 MHP’de, 7 HDP’de….
CHP HDP’ye kaydı?! Nasıl yani?
Eğer öyleyse AKP’nin kayıp oyu nereye gitti?
[6] Diyarbakır’a bakalım:
2011’de AKP %33 idi, CHP %2,2 idi, bağımsızlar %60 üstü.
2015’te AKP %14’e düştü, CHP %1’e indi, HDP %80 oldu.
* HDP’nin oyları nereden kaymış? * Sonuç: HDP oyları AKP’lidir.
[7] Tunceli’ye bakalım:
2011’de CHP %56, Bağ. %23, AKP %16, MHP %2
2015’te CHP %20, HDP %61, AKP %11, MHP %6
* AKP -5, CHP -36 düştü. MHP +4, HDP 38 arttı….
* Sonuç: chp genel başkanının oyu hdp’yedir.
[8] Sonucum şudur :
CHP’deki yönetim kliği, genç seçmenin %10’una bile ulaşamadığından belli olduğu üzere,
CHP iktidarını hedeflememiştir. Klik, HDP’li ganimetten pay almayı hedeflemiştir.
Buna karşın CHP seçmeni kliğin hedefini reddetmiş, aklı ve yüreğinde karmakarışık duygularla, sandıkta, kliğe karşın partisine oy vermiştir.
[9] CHP’deki yönetim kliği, AKP ile koalisyon için telaşlı bir gayrette.
“Piyasalar” yine sahnede; tekelci medya zaten baş rolde; Almanya gibi, dinsel-demokrat ile sosyal-demokrat koalisyonu, ne güzel! diyorlar. Taraf’laşmış cumhriyet gastesi dış sesleri içeriye taşıyıp duruyor. Kem.derviş zaten ben bakan olurum demişti.. Ama bana öyle geliyor ki, ufukta AKP-MHP koalisyonu var.. Yönetim kliği için pek kötü bir haber. O zaman ganimetçi kliğe diyecekler ki: fol yok yumurta yok, çök tavuğum çök!
[10] Hepsinin özeti :
CHP seçmeni stratejik falan değil, Atatürk’ün partisi diye gördüğü partisine sadakat ile oy kullandı. Stratejik davranan, yönetici kliktir: partili seçmene söz geçiremedi, ama partinin yükselmesini ve yeni seçmenle buluşmasını önledi. Klik şimdi ganimetten pay kapma derdinde. Koalisyon ortağı olursa nefes alma süresini uzatır; olamazsa nefesi o anda kesilir.
Ama iki durumda da güzelim partiye ve Türkiye’ye zararı, hesabı zor verilecek kadar büyüktür.
[BAG, sosyal medyadan paylaşılan 10 ileti toplamı, 9 Haziran 2015]
Birgül hanımın yorumunda anlaşılmaz bölümler var. Klik kimdir?, ne iş yapar? hedefi nedir? gibi bilgi ve en azından gözlemlerini paylaşmalıydı. Bu biraz kapalı bir yorum olmuş. Kendi belki birşeyler biliyordur, ama biz okuyucular bilmiyoruz.
Ayrıca milletvekili seçildikten sonraki günden itibaren hemen hemen her gün medya karşısında parti içi konuları tartıştı. Esasen parti meclisi üyesi olarak, bir yönetici olarak bu konuları parti içi platformlarda gündeme getirmeliydi. kendi fikrinin mutlak doğru olduğu zihniyetiyle diğer görüşlere hiç itibar etmedi. bence Birgül hanım verimli bir milletvekilliği süreci geçirmedi. Değişik ulusal konulara ilişkin düşünce ve önerilerine hiç rastlamadım, sadece hemen hemen her fırsatta parti yönetimini eleştirdi. belki de siyasette ilk dönemi olduğu içindir, ileride bu deneyimlerden ders çıkarır.
.
Haydar bey,
Değerlendirmenizi yeni okudum. Milletvekilliği dönemime ilişkin değerlendirme hakkınızı teslim ediyorum. Sanırım siz de görüşümü açıklama hakkımı teslim edersiniz.
“Ulusal konulara ilişkin düşüncelerine HİÇ rastlamadım” çok keskin bir yargı. “SADECE… HER FIRSATTA… yönetimi eleştirdi” cümlesi de öyle… “Parti içi platformlarda tartışmalıydı..” derken, bunu yapmadığımdan nasıl bu kadar emin oldunuz? “Mv. seçildiği günden itibaren hemen hemen hergün…..” cümleniz de bunlar gibi aşırı bir yargı değil mi? Mv. seçildiğimde başladığım genel merkez görevimi, Parti sözcülüğümü, 8 yıldır yapılamamış Kadın Kurultayı başarımı bir kalemde silmişsiniz. Bunlar çok gözönünde işlerdi, dolayısıyla TBMM çalışmalarımı gözardı etmeniz doğal.
Önyargı ve aşırı yargıları silmek zordur; ama gene de söyleyeyim.. MYK, PM, Grup toplantılarına devamsızlığım yok düzeyindedir. Hepsinde görüş ve eleştirilerimi dile getirmeyi görev saydım. Onlar eleştiri idi. Ama kamuoyuna dönük sözlerim eleştiricilik değil, parti-içi muhalefet görevini yerine getirmektir. Bu, 2013 yılında, “Anayasadan Türk vatandaşlığı silinmeli” diyen, bunu gazetelerde yazıp çizen parti yetkililerine yanıt vermemle başladı. Sonra cemaate ait gizli kasetlerin parti siyasetinin temel aracı haline getirilmesi ve bu kesimle işbirliği karşısında yükseldi. CB adayı göstermek, mv. hak ve yetkisinde iken, yönetimin milletinvekilliği hakkını gaspeden dayatmacı tavrına itirazla sürdü.
İlkeler ve parti-içi demokrasi temelinde davranmak zorunda olduğumuza; ve bir de görev döneminde susup sorumluluğu bittikten sonra konuşmayı tercih etmenin ahlaki olmadığına inanıyorum. Bu deneyimden çok ders çıkardım. İlkeler ve parti-içi demokrasi, her koşulda sıkı sıkıya sahiplenilmeli ve savunulmalıdır. Selam ve saygılarımla. Birgül Ayman Güler
Birgül hocam merhaba.
Öncelikle yanıtınız için teşekkür ederim. Milletvekili olarak yaptığınız işler ve projelerinizi takip ettim. Ancak benim sizlerden beklentim daha yüksekti. Bunlara değinmek istiyorum.
Öncelikle, CHP’nin özelliği, parti içi muhalefet, bu görüşlerin dışa yansıması ve özellikle CB seçimi sürecinde yaşananlarla bu konudaki tutumunuzu değerlendirmek istiyorum.
Malum CHP, halen dünyadaki en eski 4-5 fikir partisinden birisidir ve Türkiye’nin de tek fikir partisidir. Bunun dışında gelmiş-geçmiş ve halen var olan DP, DYP, AP, ANAP, İP, VP, ANAPAR gibi partiler lider partisidir. Bu partilerin belli bir fikir altyapısı değil, liderleri vardır ve lider ne söylerse partinin fikri de odur. Bu cumhuriyeti yaşatacak olan, aynı zamanda kurucusu da olan CHP’dir. Liderler gelir-geçer ama parti fikirleriyle yaşar. Eğer tek fikir partisi olan CHP yıkılırsa emin olun bu cumhuriyette yıkım sürecine girer. Onun ve temsil ettiği fikirlerin korunması gerçekten bu ülke için yaşamsal öneme sahiptir. Bunları söylerken, daha öncesi kamu, ulusal ve uluslararası görevlerim nedeniyle bu konulara yönelik iç ve dış tehditler konusunda sahip olduğum bilgileri esas alıyorum.
CHP, sizin de bildiğiniz gibi, Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak kurulduktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde önce Sevr’i parçalamış, emperyalizmin oyunlarına engel olmuştur, ondan sonraki süreçte de her alanda bağımsız bir ülke yaratmıştır. Ancak 2. Dünya Harbi’nde emperyalizmin isteklerine boyun eğmemiş ve ülkeyi onların istekleri doğrultusunda savaşa sokmamıştır. Emperyalistler savaş sonrası bunun intikamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılması için CHP’yi hedef almış, onu parçalamayı ve iktidara getirmemeyi hedeflemiştir. Menderes, İsrail’in hamiliği dahil, onlara bu konuda alet olmuş, sonrasında da Özal, rte ve diğerleriyle bu görev devam etmiştir.
CHP, çok partili döneme kadar olan sürede şu andaki 83 siyasi partinin temsil ettiği görüşleri içinde barındırmış, hatta Menderes bile o partide genel başkan yardımcılığı yapmıştır. Tüm ülkeyi kucaklayıcı bir partidir. Yani Atatürk’ün CHP’si odur. Ancak, Baykal 1989’da bu partinin yönetimini ele geçirmiş ve tüm toplumu kucaklayıcı politikalar yerine bir azınlık partisi haline getirmiş, sosyal demokratiklerin başkan yardımcılığı uğruna partinin tüzüğünde tahribat yapmış, sonuçta o görevi Talabani denen aşiret liderine devretmiş, CHP yönetimi ve milletvekillerini ağırlı olarak emekli diplomatlar ve başta yüksek yargı olmak üzere üst düzey bürokratlardan oluşturmuş, halktan koparmış ve CHP’den yaklaşık 50 partinin doğmasına neden olmuştur. Sizin ve Emine Ülker hanımın CHP’den milletvekili olmanızı çok önemsemiş, 1950 öncesi CHP’nin tabanının tümünü kapsayan yapısına kavuşacağı konusunda ümitlenmiştim.
Siz, CB seçim sürecinde bence 2 önemli konuda beklentilerin dışında eylem ve söylemde bulundunuz. Bunlardan birincisi, Atatürk’ün CHP’si diyerek aslında Baykal’ın CHP’sini istediniz ve tüm toplumu ve sorunları kapsayan, bu sorunları meclise taşımaya çalışan CHP politikalarına yeterince destek vermediniz. Parti içi demokraside düşüncelerin iç organlarda tartışılıp ortak noktalarda buluşulması esasken, siz ve yakından takip ettiğim Emine Ülker hanım ve Süheyl bey genelde bu konuları medya karşısında tartışmayı tercih ettiniz ve partiyi yıpratmak isteyenler de bundan yararlandı.
Diğer önemli konu CB seçimiydi. Bu süreçte, Yalçın Akdoğan başkanlığında 70 kişilik bir ekip tarafından hazırlanan ve Nisan 2014’de uygulamaya konulan “boykot tezgahı”nın farkına varamadınız, oysaki bununla ilgili bilgileri bu süreçte paylaşmış ve vatanseverlerin bu tuzağa düşmesi halinde rte’nin CB seçilme olasılığının çok yüksek olmadığını, seçilemezse akepe’nin parçalanma sürecine gireceğini değerlendirmiştim. Çünkü bu olay bir psikolojik harekattı ve benim özel eğitim aldığım ve uyguladığım uzmanlık alanlarımdan birisiydi. Malum psikolojik harekatın lideri yoktur, taraftarı çoktur. Ancak sizler ve Perinçek bunun farkına varamadınız ve yaklaşık 4 milyon seçmen sizlerin de söylemlerinin etkisiyle sandığa gitmedi. Oysa 800 bin seçmen gitseydi rte bugün CB değildi ve demokrasimiz bu tehlikeli dönemece gelmezdi. Perinçek’e çok ulaşmaya çalıştım, bilgileri kendisine ulaştırılmak üzere ekibiyle paylaştım, seçime 3 gün kala tehlikenin farkına varıp ağız değiştirdi, ama maalesef çok geçti. Nitekim seçim sonrası bu tezgahı hazırlayan akepe ekibi nasıl yaptıklarını medyada paylaştılar. Boykot bayraktarlığı yapanlar, rte’yi Çankaya’ya çıkarmayacağız diyenler, boykotçu 4 milyon seçmenden sadece 150 kişi, seçim sonrası Çankaya’ya doğru yapılan yürüyüşe katıldılar. Katılanlardan bir kısmı da boykotçu olmayanlardı.
Boykot sürecinde hep rte ve İhsanoğlu arasında hiçbir fark yok söylemi esas alındı ve İhsanoğlu’nun bir ABD projesi olduğu söylemi esas alındı. Oysa İhsanoğlu’nun çalışmalarını, Filistin’deki uluslar arası gücün liderliği görevimde yakından takip ettim. O dönemde halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde kadınların eğitimi, kadın hakları konusunda projeler geliştiriyor, bu konuda Atatürk’ün çalışmalarını esas alarak çaba gösteriyordu. Bu çabalarına arap diktatörleri ve onların paralarını bankalarında misafir eden ABD hep karşı çıkmış, sadece İngiltere desteklemiş, bu konudaki projelere yardımcı olması için İngiliz Milletler Topluluğu Dışişleri Bakanı Barones Simon’u görevlendirmiştir. O süreçte İhsanoğlu’nun ABD projesi olduğu çığırtkanlığını yapanlar bu halkı maalesef aldatmıştır. İngiltere deselerdi belki bir ölçüde inandırıcı olurdu. İhsanoğlu şimdi Çankaya’da olsaydı, geçtiğimiz 1 yıldaki olumsuzlukları ve bu seçim sürecindeki sorunları yaşamazdık.
Sizlerin de bildiğiniz gibi, CHP içinden çıkarılabilecek adayların şansı çok düşüktü. Baykal için oy potansiyeli % 20’ler, sayın Emine Ülker hanım için % 28’ler düzeyindeydi. Sayın Meral Akşener en yüksek yüzdeye sahip aday olarak ancak % 33-35’ler civarında bir şansa sahipti. Ama bu gerçeklerden uzak bir CB seçim süreci yaşadık ve sonucunda parlamenter sistem ve demokrasimiz büyük yara aldı, hatta “rafa kalktı”.
Genel seçim sürecinde de bu tutum maalesef devam etti. Vatanseverler açısından en önemli konu akepe ve rte’nin bu vatanda yarattığı tahribatın ortadan kaldırılması, bunun için de başta CHP olmak üzere ulusal çizgideki partilerin iktidara gelmesiydi. Bu süreçte de sizler ve Perinçek takipçileri akepe ve rte yerine CHP’yi öncelikli hedef haline getirdiniz ve yaklaşık % 12-15 düzeyindeki kararsız seçmenin sağlıklı karar vermesi ve güçlü bir vatansever iktidarın ortaya çıkarak demokrasimizde yaratılan tahribatı onarmasını güçleştirdiniz.
Bu konuları aslında uygun bir ortamda sizlerle, Perinçek’le ve ekibiyle karşılıklı oturarak tartışmak isterdim.
Sağlıkla ve sevgiyle.
Dr. Haydar Ateş
E. Kurmay Albay