Önce…
Sizi bir istihbaratçıyla tanıştırmak istiyorum:
Adı: John Hughes-Wilson.
İngiliz askeri istihbaratındaydı. “Albay” rütbesinden “emekli” oldu. “Soğuk Savaşın Kısa Tarihi”; “Askeri İstihbarat Hataları ve Hataların Hasıraltı Edişi”; “Bir Amerikan Darbesi: John Fitzgerald Kennedy Suikastı” gibi kitaplar yazdı.
Royal United Services Institute (RUSI) üyesi.
“Kukla Ustaları” adlı kitabında diyor ki:
“İstihbarat testosteron yüklü bir yiğitlik öyküsü değildir. O çok daha açık bir şekilde
yürütülen, çoğunlukla sıradan bir bilgi toplama, okuyup kararlaştırma, yorumlama,
değerlendirme ve bilgiye ihtiyaç duyan karar mercilerine onu aktarma işidir. (…)
Ancak soğuk savaş tarihinin de gösterdiği üzere, istihbarat açısından asıl mesele
bilginin toplanması değil, yorumlanmasıdır.”
Yani aslında istihbaratı yorumlama işi entelektüel donanım gerektirir; yani istihbaratı
yorumlamak için bilgi birikimi şarttır.
Köşe yazarlığı da bu açıdan istihbaratçılığa benzer; entelektüel bakış açısı zaruridir.
Bunu yazmamın nedeni şu…
Cemaat golü sandım
Reza Zarrab tahliye edildi.
İlk tepkim şu oldu; “hangi mahkeme bıraktı?”
“Acaba” dedim, “Cemaat kontrolündeki bir mahkeme AKP’ye ‘gol atmak’ için mi bu
tahliye kararını verdi!”
Hayır öyle değilmiş; İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin asıl hakimi Metin Çelik’in
izinli olması nedeniyle tahliye kararını geçici olarak görevlendirilen hakim İslam Çiçek bir saatte vermiş.
Safı bol ülkeyiz!
Çünkü:
Başka açıdan bakıyorum; Reza Zarrab’ı Türkiye’nin iç meselesi/sorunu görmüyorum.
Hatırlayınız: Zarrab Türkiye’de hapse atıldı ve ardından “patronu” olduğu iddia edilen Babek Zencani de İran’da tutuklandı.
Zencani sıradan bir işadamı değildi; o da Zarrab gibi gençti; İranlıydı ve milyar dolarlara hükmediyordu.
Zarrab ve Zencani’nin para kaynağı aynıydı:
İran’ın ambargoyu delmek için bazı işadamlarına petrol ve doğalgaz satışı için
imtiyazlar sağladığı biliniyor; Zarrab ve Zencani gibi işadamlarının paralarının kaynağı bu ticaretti.
Zarrab Türkiye’de tutuklandı.
Zencani İran’da tutuklandı.
17 Aralık Operasyonu’nu Cemaatçi polis ve savcıların yaptığı artık sır değil.
İran’daki operasyonu da Cemaat yapmadı herhalde! Zarrab hadisesi Türkiye’de patlak verince İran, Obama’yla iyi yönde seyir eden ilişkilerinin bozulmaması için,
“bakın ambargoyu delmek için bizden habersiz iş yapan Zencani’yi hapse atıyoruz”
mesajını verdi. Tehlikeyi savuşturdu.
Kaç bin yıllık Pers dış politikası böyle yapıyor.
“Monşerler” diye bilgili-tecrübeli diplomatları devre dışı bırakıp, dış politikayı tamamen yandaşlara bırakan AKP, ABD’nin hedefindeki İranlı Zarrab’ı hapisten çıkarıyor!
Bu köşede kaç kez yazdım; ABD raporlarından örnekler verdim;
Türkiye’nin İran ambargosunu delme girişimleri sert tepkilerle karşılanıyor.
İşte bu nedenle, Zarrab tahliyesi Türkiye’nin başını dış dünyada çok ağrıtacak.
İşte bu nedenle, “Tahliye kararı Cemaat golü” diye düşünmüştüm.
Ne gezer!
- Erdoğan siyasi hayatını bitirmek için kimseye ihtiyaç duymuyor.
Çünkü entelektüel birikimi yok, bilgiyi analiz edemiyor.
Örneğin…
ABD kara listesindeki Türk
Adı: Sıtkı Ayan.
Sivas’ın Gölova (Ağvanıs) Karayakup Köyü’nden. Bahattin-Arife oğlu.
Arife Hanım’ın ilk eşinden ağabeyleri; Hüseyin Akpınar ve Murat Akpınar’dır.
Bahattin Bey’in ilk eşinden ağabeyleri; Remzi ve Kemal Ayan’dır.
Toprakları baraj kamulaştırmasına gidince İstanbul’a göçtüler.
(Pelit Pastaneleri sahibi rahmetli Kazım Ayan da akrabalarıydı.)
Sıtkı Ayan, 1984-87 arasında İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okudu.
Ardından Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi ve 1998’de tekrar İstanbul’a döndü. İlahiyatçıydı ama petrol-elektrik işi yaptı. Sahibi olduğu Som Petrol’ün merkezi İngiltere Londra’da. Şirket bilançosunun büyüklüğü ise milyar dolarlarla ifade ediliyor.
WikiLeaks belgelerinde Sıtkı Ayan adı var: Şubat 2009 tarihli, ABD Ankara
Büyükelçiliği’nden gönderilen kriptoya göre;
“Türkiye Başbakanı yakınlarına İran’da enerji alanında projeler ayarlıyor.” idi.
Sıtkı Ayan, İran için çok önemli bir isim.
Örneğin; sahibi olduğu Gent Elektrik İran’dan Türkiye’ye elektrik getiriyor.
Örneğin; sahibi olduğu Turang Transit Taşımacılık A.Ş, İran ve Türkmen doğalgazını Avrupa’ya taşımak için 1728 km uzunluğunda boru hattı inşa ediyor.
Bu iş için AKP Hükümeti’nin onayıyla devletten 11,5 milyar lira teşvik aldı.
(Tarihi 16.12.2013 olan belge, “Gümrük Vergisi Muafiyeti, Vergi İndirimi Oranı,
Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği” gibi destekleri de kapsıyor.)
Geçen hafta Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal’in telefonda, Sıtkı Ayan hakkında
konuşmaları sızdırıldı.
Söz konusu “Başçalan” adlı hesaptan duyuruldu. Youtube’a yüklenen kayıtta;
iddiaya göre Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal arasında “Sıtkı Ayan” adlı işadamının
10 milyon dolar rüşvet vermesi konusu konuşuluyordu. Kayıtta; Başbakan’ın Bilal
Erdoğan’a, “parayı kesinlikle alma; ne söz verdiyse onu getirecekse getirsin,
getirmeyecekse gerek yok. Bunlar ne zannediyorlar bu işi ya??”
dediği iddia edildi.
Yine İran…
Yine ticaret…
Yine bir Cemaat sızdırması…
Bunlar tesadüf mü?
Cumhuriyetçilerin 2016’da başkan adayı olacağı iddia edilen New Jersey Valisi
Chris Christie’nin, İran ve Sudan ticareti nedeniyle geçen yıl Sıtkı Ayan’ı eyaletinde
kara listeye aldığını anımsatayım.
Erdoğan tehlikenin farkında mı?
Çünkü kendisini uluslarası mahkemede yargılayacaklar.
O ise hâlâ meseleyi iç sorun olarak görüyor!
Sandığın kendini kurtaracağını sanıyor!
Hali aslında çok acıklı…
(SÖZCÜ, 4.3.14)