MADIMAK YANGININDAKİ KİMİ SORULAR ve ÇELİŞKİLER
Hüsnü MERDANOĞLU
2 Temmuz 1993 günü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile Sivas Valiliği tarafından düzenlenen “Pir Sultan Abdal Şenlikleri” sırasında, Sivas’ta Madımak Oteli’nde
37 kişinin diri diri yakılması, birçok kişinin de yaralanması ile ortaya çıkan “Madımak Yangını Olayı” her yönleri ile aydınlatılamadan zaman aşımına uğramıştır.
Ceza Hukukunda zamanaşımı, ceza davasının açılması için yasada öngörülen süre ile hükmün kesinleşmesi için öngörülen süreyi ifade etmektedir. Ancak her suçun ve cezanın da zamanaşımına uğraması söz konusu değildir. İnsanlığa karşı işlenen suçları için zaman aşımı gözetilemez. 2 Temmuz 1993 günü gerçekleştirilen Madımak Otel yangını, insanların öldürülmesine yönelik olduğu için doğrudan doğruya insanlık suçudur.
Kaldı ki, kimi suçlar için yasa hükmü gereğince zamanaşımı söz konusu olsa da, sonuçları itibariyle unutulması, unutturulması ya da yok sayılması mümkün olmayan olaylar vardır. Kerbela Olayı, Yavuz’un ve Kanuni’nin Alevilere yönelik yayınlattığı fetvalar, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’daki din adamlarının yayınlattıkları Atatürk ve arkadaşları için idam hükmü içeren fetvalar, yüzyıllardan beri toplum vicdanında zaman aşımına uğramayan olay ve belgelerdir. Nitekim Madımak Olayı da unutulması mümkün olmayan bir olaydır. Bu olay, unutulmasa bile, tarihte bıraktığı
kara lekenin bir az olsun temizlenmesi için, gerçek suçluların bulunması ve
kamuoyuna açıklanması gerekir.
Bu bağlamda o günden bugüne dek belleklerde kalan aşağıda yer verdiğimiz
kimi soruların yanıtının bulunması gerekir :
– Söz konusu şenlik, neden il Merkezi’nde yapılmıştır?
– Neden Cuma gününe rastlatılmıştır?
– Şenlik başlatılırken hiç ilgisi olmayan terör örgütü militanları için
saygı duruşu yapılmış mıdır?
– Dönemin Kültür Bakanı, şenliklere katılacağını 3 kez Sivas Kültür İl Müdürlüğününe
faks ile bildirmiş midir? Bildirmiş ise neden katılmamıştır?
-2 Temmuz 1993 Madımak yangınından kısa bir süre önce, Almanya’dan bir grup Malatya’da Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı Başkanlığına gelerek, yakında yeni bir Kerbela Olayı gerçekleştirmek istediklerini, kendilerine yardım edilmesini istemişler midir? İstemişler ise bu kişiler kimlerdir?
– Madımak otelini saran tahrikçiler içinde yüzü örtülü kişilerin var mı idi?
Vardı ise, o yüzü örtülü kişiler kimlerdi?
– Camiden çıkanlar, yakılan bir Amerikan bayrağı ile karşılaşmışlar mıdır?
Her isteyen Sivas’ta kolaylıkla Amerikan bayrağı bulamayacağına göre onlar kimlerdi?
– Jandarma ve emniyete bağlı, ayaklanma ve benzeri toplumsal olayları dağıtmakta uzman Sivas’ta bulunan özel emniyet görevlileri, 2 Temmuz günü Divriği’ye
görevli olarak gönderilmişler midir? Özel görevliler Divriği’ye sahte bir ihbar üzerine gönderilmişler ise, ihbarı yapan kim ya da kimlerdi?
– Yangını söndürmeye gelen itfaiyenin hortumu sakallı birisi tarafından kesilmiş midir? Kesilmiş ise, o kişi kim idi?
– 2 Temmuz 1993 tarihini izleyen 5 Temmuz günü; Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyünün camisi basılmış, camide bulunan 29 kişi katledilmiş daha sonra da köy ateşe verilmiştir. PKK’nın üstlendiği bu olay ile Sivas Madımak yangını arasında bir bağlantı var mıdır? Var ise, Madımak Olayının gerisindeki güçler kimlerdir?
**
– Bir suikast sonucu yaşamdan koparılan değerli bilim adamı Necip Hablemitoğlu, Madımak Oteli yangınına yönelik olarak; “Sivas’ta Madımak kırımında bulunanlardan 6 kişi, Alman Ajanlarının yardımı ile Ankara’ya getirilmiş ve Esenboğa üzerinden Almanya’ya kaçırılmıştır” tespitinde bulunmuştu.
Madımak yangınına katılan bir kişi, yıllar sonra Almanya’da Alman vatandaşı olmuştur. (08.06.2013 tarihli Hürriyet gazetesi haberi) Bu durum da Hablemitoğlu’nun saptaması doğrulanmış olmuyor mu? Böylece; Madımak yangını olayında hüküm giyip de yurtdışına kaçmış olanların Alman hükümeti tarafından korunduğu anlaşılmıyor mu?
– Madımak yangınına karışanları Alman hükümeti korumuş ise, Pir Sultan Abdal Derneği’nin Almanya’nın etkin olduğu bir kuruluş olan, Avrupa Birliği fonlarından aldığı paralar ile kitap bastırıp dağıtımları çelişki değil mi?
– Madımak yangınına terör örgütü karışmış ve üç gün sonra, bir çatışma zemini yaratmak için Başbağlar köyünü basarak oradaki yurttaşlarımızı öldürmüşler ise, günümüzde terör örgütü uzantısı parti yetkililerinin Alevi yandaşı görünümündeki davranışları çelişki değil mi?
Son olarak; camide ibadet yaptıktan sonra, adam öldürme makinası durumuna gelen güruhun, hiçbir din ve anlayışla bağdaşmayan bu davranışlarının insanlık dışı olduğu
ne zaman anlaşılacak? Din ve inanç olgusunun ancak ve ancak insan olanlara ait bir olgu olduğu, insan olunmadan inanç sahibi olunamayacağı ne zaman öğrenilecek?
Ne mutlu, insan olduğunun farkında olanlara..
Tarihe geçen en acımasız olay,
Maalesef bir kurgu da Sema hanım..
2 gün sonra Başbağlar katliamı.. Camide..
Bunu Aleviler yapabilir mi?
Belli ki iç – dış odakların ülkemizde Alevi – Sünni çatışması körükleme istekleri..
Yuh yuh insana kıyanlara diyoruz Mahzuni gibi..
Sevgi ve saygı ile.
2.7.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net
SİVAS KATLİAMINI PİKASSO’NUN FAŞİZM TABLOSU GİBİ ANLAMAK GREKMEKTEDİR!..
Faşistler Pikasso’yu yakalar ve Faşizm Tablosu’nu gösterip; “bunu sen mi yaptın?” diye sorarlar.
Pikasso; “HAYIR SİZ YAPTINIZ!..” diye cevap verir.
Sivas katliamı, Alevilerin blok halinde oy verdiği SHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde yapılmış bir katliamdır… Bu katliamı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den, Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’den, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’den ve Kültürsüz Kültür Bakanı Fikri Sağlardan bağımsız düşünmek akılsızlık olmuştur ve akılsızlık olacaktır.
Alevilerin blok halinde oy verdiği SHP İktidar Ortağıdır… Ama Devlete ve Millete bir yararı dokunmadığı gibi Alevilere de zerre kadar yararı dokunmamıştır… Bakan Seyfi Oktay ve Bakan Mehmet Moğultay , “biz bakanlıkta iki bin Alevi işe aldık!..” diye martaval atmışlardı… Bu durumda Kültürsüz Kültür Bakanı Fikri Sağlar da daha büyük ve daha kalıcı bir iş yapmak istemiş ve Sivas’a bir UCUBE HEYKELİ dikmeye karar vermişti.
Yazar Aziz Nesin ise gittikçe yüselen Sünni Halifelik Hareketine “dinsizlikle karşı çıkılacağını” sanmış ve bu nedenle inançsız olduğunu söylemeye başlamıştı.
Pir Sultan Abdal adını kullanan sözde Alevi Derneği ise; Alevileri İbni Kemal Fetvası’ndaki gibi “BİR KAFİR VE DİNSİZLER TOPLULUĞU” olarak tanımlayarak, Diyanet İşleri Başkanlığından para istemeye hakkı olan Alevi Temsilcisi olduğunu göstermek için Sivas’ta etkinlik düzenlemişti.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le Başbakan Tansu Çiller, Madımak Otelini kuşatan ve yakan gürühun tarafında yer almışlardı. Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü tarafsız kalmıştı. Kültürsüz Kültür Bakanı Fikri Sağlar yaptığı büyük sanat şaheserinin açılışına bile gelmemiş; o da tarafsız kalmıştı. Mum Söndü’nün yerine Aleviliğin İslamdışı olduğunu iddia eden adı Pir Sultan olan derneğin yöneticileri kendilerini, kendilerinin bildiği gibi bir biçimde emniyete almışlardı. Aziz Nesin’le birlikte davetli aydınları da Madımak Otelinde Engizisyon Cellatlarının insafına terk etmişlerlerdi.
Büyük bir yazar olan Aziz Nesin, bu sonucu önceden bilmeli ve Sivas’a hiç gitmemeliydi. Diğer yazar ve Aydınlar da Kültürsüz Kültür Bakanının bile bu etkinliğe katılmadığını düşünmeleri ve ya Sivas’a hiç gitmemeleri ya da Fikri Sağlar’ın gelmediğini öğrenir öğrenmez Sivas’tan ayrılmaları gerekirdi.
Hala geçerli olan ve hala Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İCMA-İ ÜMMET KARARI olarak korunan İbni Kemal Fetvasıyla Alevilerin de dahil edildiği Dinsiz Kafirler grubunun yaşamasına bir İslam ülkesinde izin verilmez.
İzin verilmediği için de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “saldırgan halka dokunmayın!..” diyor, Başbakan Çiller, olaydan sonra, “saldırgan halka bir şey oılmadı,” diye seviniyor.
Bu durumda “SİVAS KATLİAMINI KİM YAPTI?” diye düşünmek akılsızlık kabul edilmelidir.
“Yakılan” canlar sıralanmış..
Biz de başına numara koyduk ki, 33 kurban rakamı görülsün..
2 kişi de otel görevlisi olarak telef oldu (yandı ve / veya boğuldu)
2 kişi de göstericilerden telef oldu (yandı ve / veya boğuldu)
Toplam yitik 37..
2 gün sonra da Başbağlar katliamı..
5 Temmuz 1993′te, Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü’nde
PKK tarafından 33 sivilin hem de “camide” öldürülüp köyün ateşe verildiği … kayıtlarda.
Oyun çok net : ALEVİ – SÜNNİ çatışması üzerinden iç savaş çıkarmak!
Başbağlar katliamını neden PKK üstlenir?
20 yıldır da yalanlanmaz??
Marksist – sosyalist sol örgüt olarak kendini sunarken?
Bu ne yaman çelişkidir?
PKK emperyalistlerce bu lanetlik düzeyde bile kullanılabilmektedir..
dersek yanlış mı olur?
Marksist sol ne zamandan beri emperyalizmin kanlı oyunlarında
taşeronluk üstlenmektedir?
Marksist sol bu ise PKK nedir ideolojik olarak?
PKK böylesine iğrenç taşeron ise Marksist sol olabilir mi??
Atatürk‘ün tanımıyla
Türkiye halkı = Türkiye Cumhuriyetini kuran halk = Türk milleti,
tüm milliyetleri ve etnisiteleri ile bir bütün ve kardeş..
Ama beceremiyorsunuz ey aşağılık emperyalistler ve daha da alçak maşaları!
Erzincan nüfusu çokluk Alevidir. Burada 33 sünni yurttaş hem de camide topluca öldürülmekte ve tetinilmeyip köy de ateşe verilmektedir.
Şimdi soralım PKK ve BDP içindeki çoook sayıdaki Kürt ırkçısı arkadaşlara,
örn. salt kadın ve Alevi olduğu için BDP vitrin eşbaşkanı Gültan Kışanak’a :
Siz ne yaptığınızı ayrırdında mısınız??
Siz emperyalizmin böylesine sefil projelerinin bile taşeronluğunu mu üstleniyorsunuz?
Ve de Kürt kökenli kardeşlerimiz : Önderlerinizin ve terör örgütünüzün bu eylemleri sizleri utandır mıyor mu? PKK’nın gerçek içyüzünü ne zaman görecek ve dış güdümlü bu bölücü kardeş kavgasına desteğinizi çekeceksiniz??
Sevgi ve saygı ile.
2.7.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
http://www.ahmetsaltik.net