Etiket arşivi: Pir Sultan Abdal Kültür Derneği

Alevi kurumlardan Erdoğan’a tepki: ‘Aleviliğe darbedir’

Alevi kurumları, Garip Dede Dergâhı’nda, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılacağını duyurduğu Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, “Bu, Alevi dinselliğine yönelik darbe ve el koyma girişimidir” dedi.

ANKARA / Cumhuriyet   09 Ekim 2022

(AS: Bizim katkı ve yorumlarımız haberin altındadır..)

Alevi kurumlardan Erdoğan'a tepki: 'Aleviliğe darbedir'Alevi kurumları, Garip Dede Dergâhı’nda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılacağını duyurduğu Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na ilişkin açıklama yaptı.

Kurumlar adına açıklamayı yapan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Cuma Erçe,

  • “Cumhurbaşkanının açıkladığı paketin, Alevilere yönelik ‘demokratik bir reform’ paketi değil, tam tersine Alevilere antidemokratik bir saldırı olduğunu beyan ederiz.
  • Demokratikleşme peşinde olanlar, öncelikle Alevi toplumuna, onların meşru kurumlarına kulak vermekle, onları muhatap kabul etmekle işe başlamalıdır.
  • Bu körlük ve sağırlık içinde ‘Ben yaptım oldu’ diyerek açıklanan her paket geleneksel, antidemokratik, sağcı devlet refleksinden başka bir şey olmayacaktır.” ifadelerini kullandı.

Erçe,

  • “Bu, devletin Alevi kurumsallaşmasına, Alevi dinselliğine yönelik darbe ve el koyma girişimidir.
  • Halkın seçilmiş temsilcilerinin yerine kayyum atanmasına nasıl karşıysak, Alevi toplulukların öz be öz kendi mekânları, kendi ibadethaneleri olan cemevilerine de devletin el koymasına aynı şiddet ile karşıyız” diye konuştu.

=======================================================

Dostlar,

AKP iktidarı, yönetemediği ve  olağanüstü ağır sorunlara sürüklediği Türkiye’mizde saçmalamayı sürdürüyor..

AKP = RTE, kendini herkeslerden daha akıllı sanma hastalığından kurtulmuş değil hala.

Öncelikle anlaşılması, kabul edilmesi gereken gerçeklik şu :

  • Alevi-Bektaşilk bir “kültür” değil, bir mezhep, bir İslam mezhebi. Tıpkı egemen – baskın mezhep Sünnilik gibi bir İslam yorumu.

Dolayısıyla başta Sünni İslam anlayışı olmak üzere, tüm inançlar gibi eşit hak ve yetkilere sahip.

Bu olguyu artık heeeeeeerkeslerin daha fazla ayak sürümeden içselleştirmesinde çok yarar var.

Seçim ortamında ucuz kimi politik manevraları kimse yutmaz, bu eylemlerin  özneleri küçülür ve oy yitirir. İşte LAİKLİK de bir anlamda tam da budur..

  • Devletin tüm inanç kesimlerine eşit uzaklıkta aktif bir yansızlık içinde olması,
  • Tüm inanç kümelerinin özgürce din ve vicdan özgürlüklerini KAMUSAL ALAN DIŞINDA yaşaması,
  • Hiçbir inanç kümesinin öbürleri üzerinde baskı kurmasına izin verilmemesi.. 
  • Ve devletin tüm düzeninin, hukukun, hiçbir din – inanç kümesi kuralları temeline dayanmayıp tümü ile akla – bilime dayanan seküler bir kurguya oturtulması..

İşte laikliğin 4 ana kolonu bunlardır. AKP = RTE‘nin daha fırınlarca ekmek yemesi mi gerekiyor bu nesnel gerçekliği kavramaları için!? Hayır, tablo yalındır..

Türkiye’de açıkça Laik rejim karşıtı bir siyasal islamcı kadro, 20 yıldır iktidardadır.

Öyle ki, Anamuhalefet CHP lideri K. Kılıçdaroğlu’nun “türbana yasal güvence sağlayalım” yollu yasa önerisi saçmalaması karşısında, iğrenç bir siyasal oportünizm ile çıtayı daha da yukarı çekerek “türbana ANAyasal güvence sağlayalım” hamlesidir. AKP kurmayları o gece sabahlara dek çalışmış ve Reislerinin önüne bu politika önermesini koymuşlardır. RTE’ye göre, bu pasın gole çevrilmesi gerekmektedir.

Aklıevvel kimi AKP’liler zinhar hata yapılmamasını, bu anayasa değişikliğinin MHP yedeğinde “tek maddeli” olması gerektiğini sofraya telaşla yetiştirmişler ve CHP’nin böylelikle “samimiyet testine” alınmasını buyurmuşlardır.

Siyaset bilim ve sanatı, en yalın benzetme ile satranç hamlelerini çağrıştırır. Hamlenize rakibin olası hamlelerini hiç olmazsa birkaç basamak kestirebilme / öngörebilme beceriniz olacak..

Bu İhvan’cı AKP kadrosu ve anlayışıyla ne sayıları 20-25 milyona varan Alevi – Bektaşi yurttaşlara temel din – vicdan özgürlüğü tanınır ne de “türbana yasal / anayasal güvence” yolculuğuna çıkılabilir. Bakalım CHP bu taktik politik hatasından nasıl sıyrılabilecek birkaç puan oy yitirmeden?

Anayasanın 2, 24 ve 174. maddeleri CHP’ye göre de mi “kadük” olmuştur; yoksa vargüçle savunulması mı gerekmektedir? 2. seçenek doğu ise nasıl bir ucube hukuksal mantıkla “türbana yasal güvence sağlayalım” içerikli yasa önerisi yapılabilmiştir??

Seçimler yaklaşırken CHP’nin devasa politik hatalar yapmaya başlaması yalın bir rastlantı mı??

Sevgi ve saygı ile. 09 Ekim 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net            profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik    

 

 

RT ERdoğan’ın “Dört dörtlük Aleviyim” saçmalaması..


Dört dörtlük Muaviyesin
+++++++++++++++++++++

Ali Serdar Bolat
21 Temmuz 2013
Tayyip Bey: “Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük Aleviyim” dedi.
Hiç danışmanı yok mudur? Aleviliğin Ali’yi sevmek demek olmadığını
O’na anlatmıyorlar mı?
Ali İsmail Korkmaz’ı öldürdün,
Mustafa Ali Tombul’u komaya soktun, öbür Ali’yi sevsen ne olur,
sevmesen ne olur.
Zamanımızın Ali’si olan Atatürk’e kin kustun,
1300 yıl önceki Ali’yi sevsen ne olur, sevmesen ne olur.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kurucu Genel Başkanı Murtaza Demir:

  • “Aleviler Ali’yi de sever, Atatürk’ü de, insanı da. Kibri ve kinine yenik bir Başbakan’ın Alevi olmasının hiç bir ihtimali yoktur.”
“Demokratik tepkimizi “öldürün” diyerek, yurttaşlarını taammüden öldüren polisleri
taltif ederek engelleyemezsin. En demokratik hakkını kullanırken öldürülen
bu insanların ailelerinden ve toplumdan özür dilemelisin.
Öldürenlerin cezalandırılmalarını istemelisin…”
Murtaza Demir, Tayyip Bey’in “Aleviyim diye ortaya çıkıp Hz. Ali’nin yaşam tarzından uzak olanlara söyleyebilecek hiçbir şeyim yok.” suçlamasına şu cevabı verdi:

  • “Aleviler Ali’yi namaz kıldığı, abdest aldığı, Ramazan Orucu tuttuğu için değil, mazlum olduğu, Ehli Beyt Ailesinin ulusu (yücesi) olduğu, lanet olası Muaviye, Mervan ve Yezid’in gadrine muhatap olduğu, hakkının-hukukunun çiğnendiği, zulmedildiği için aynı zulmü paylaştıkları için seviyorlar.
  • Türkiye’yi yöneten Mervanlar da Alevileri ezmiyor mu; hak ve hukuklarını gasp etmiyor mu?”
***********
Bu inanç, Türklerin binlerce yıllık Gök Tanrı inancıdır. Kökü kam inancına (Şamanizm‘e) dayanır. Yazılı olmayan, sınıflaşma öncesi bu inanç, etkileşime geçtiği kültürlerin inançlarından da ögeler alan, kendini zenginleştirebilen bir inanç biçimidir. Budizmden, Zerdüşt dininden de etkilenmiş, o inançlardan da bazı ögeler almıştır.
Türkmenler İslamiyetle temas ettiğinde, Kerbela olayından etkilenmişler ve Ali ailesini inançlarına dahil etmişlerdir. Buraya dikkat etmek gerekir: Ali ailesini inaçlarına dahil etmişlerdir, Ali ailesinin ibadet biçimlerini, yani İslami ibadet biçimlerini değil. Tabii, Ali ailesi aynı zamanda Muhammed ailesi olduğundan, kendilerini Müslüman olarak tarif etmişlerdir. Bu, aynı zamanda, “Dört semavi dinden birine dahil değilsiniz, demek ki kafirsiniz” bahanesi ile Müslümanlar tarafından öldürülmemek için de uygun bir korunma biçimi idi. Buna Kızılbaşlık da denir. Türklerin dinsel inançlarının İslamiyet adı altında devam etmesidir.
Murtaza Demir’in ifade ettiği gibi:

Ali – Hasan – Hüseyin yani Ehl-i Beyt, Müslüman oldukları, namaz kılıp oruç tuttukları için değil, Muaviye zulmüne maruz kaldıklarından ve zulme boyun eğmediklerinden dolayı Türkmenleri etkilemiş ve Ehl-i Beyt sevgisi bu yüzden Türkmen oymaklar arasında yayılmıştır. 
 
Bu sevgi dolayısıyla kendilerini Müslüman olarak tarif etmişlerdir. Ancak bu tarif, onların semah vesaire gibi Türk ibadet usullerini terk edip namaz, oruç, hac vesaire gibi
İslami ibadet usullerini kabul etmelerini, camiye gitmelerini gerektirmez. Çünkü onların ibadetlerini yaptıkları binlerce yıllık cemevleri vardır. Kendilerini Müslüman olarak tarif etmeleri, binlerce yıllık Türk inançlarını ve ibadet biçimlerini terk ettikleri, onların yerine Arap inanç ve ibadet biçimlerini koydukları anlamına gelmiyor. 
 Günümüzde Alevilik olarak adlandırılan bu Türk inanç sistemi, İslamiyetten binlerce yıl daha eskidir. Tayyip Bey’in ve O’nun gibilerin anlamadığı, daha doğrusu anlamak istemediği gerçek budur.
Onlar, kendilerine Alevi dememişlerdir. Bin küsur yıl boyunca Kızılbaş Türkmenler olarak tanınmışlardır. Onlara Alevi sıfatının takılmasının tarihi yüz-yüzelli yıl kadar önceye dayanır. Türkmenler, kendilerine takılan bu sıfatı benimsemişler ve kendilerini böyle adlandırmışlardır. Dolayısıyla, Alevilere “Ali, Hasan, Hüseyin camiye gidip namaz kılardı, oruç tutup hacca giderdi, siz de onlar gibi yapın..” derseniz, kopkoyu cahil olduğunuzu ortaya koymaktan başka bir şey yapmıyorsunuz demektir.
Hem sana ne? İnsanlar nasıl ibadet etmek isterse etsin, bu seni niçin ilgilendiriyor?
Sen devlet yöneticisi misin, tarikat şeyhi mi.
Van minıt… Hani demokrattı? İnsanlar isterse camiye gider, isterse cemevine,
isterse kiliseye, isterse hiçbirine. Binlerce yıldır camiye gitmeyen insanları ne hakla camiye gitmeye, namaz kılmaya zorluyor? İnsanların istediklerini yapmaya hakları
yok mu? İnsanların inançlarına karışma hakkını nasıl oluyor da kendinde görüyor? İnsanların kutsal bildikleri bir mekana ne hakla “cümbüş evi” diyerek hakaret edebiliyor? İnsanlar orada cümbüş yapmıyorlar, eğlenmiyorlar, inançları gereği
ibadet ediyorlar. Bunu bilmemesi imkansız. Demek ki, kendisininkinden başka inançları yok etmeye çalışıyor. Buna demokrasi değil, diktatörlük denir.
***********
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Kemal Bülbül:

“Sen dört dörtlük Muzviye taklidisin.
Mısır’da kötü bir Firavun taklidisin.
Libya’da, Ömer Muhtar’ı idam edenlerle bir olup Kaddafi’yi linç eden zihniyetin ortağısın.
Suriye’de Muaviye’nin ta kendisisin.
ABD ve AB nezdinde “Çağdaş bir Osmanlı Paşası” olarak kabul gördün,
ama paşalığın ömrü tükendi.
Sen, demokrasiyi sandıktan ibaret sanan bir demokrasi fukarası,
ama hak edilmemiş bir servetin zenginisin.”
***********
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel:

“Hiç bir Alevi “Dört dörtlük Aleviyim ben” demez. Kim diyorsa, Alevi değildir.”
***********
Tayyip Bey, 2011 seçimlerinde Kılıçdaroğlu üzerinden Alevi düşmanlığı yaparak
oy avcılığı yapmıştı. İşte söyledikleri:
– 30 Nisan 2011 Muş Mitingi: “Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir.”
Meydandakiler: “Yuuuuuuhhh!”
– 4 Mayıs 2011 Kastamonu Mitingi: “Hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya,
hani Alevilik vardır ya kendisinde.”
Meydandakiler: “Yuuuuuuhhh!”
– 5 Mayıs 2011 Amasya Mitingi: “Malum Alevilik kültüründendir ya, kendisi de Alevidir ya.”
Meydandakiler: “Yuuuuuuhhh!”
– 8 Mayıs 2011 Kahramanmaraş Mitingi: “Herhalde Alevi olduğuna göre bunu iyi bilir.”
Meydandakiler: “Yuuuuuuhhh!”
Alevileri, Aleviliği meydanlarda yuhalattı.
Şimdi dört dörtlük Alevi olduğunu hangi yüzle söyleyebiliyor?
***********
Türkmen semahı
Tayyip Bey’in Alevi düşmanı eylemleri ve sözlerinden bir demet:
İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde dozerlerle Karacaahmet Sultan Dergahı‘nı yıkmaya çalıştı.
Cemevlerine “Cümbüş evi” diyerek, “Ucube” diyerek  Alevilere hakaret etti.
“Cemevi kültürel mekandır, ibadet yeri camidir” diyerek Alevilerin binlerce yıllık inanç sistemini yok saydı.
  • Alevi katili Yavuz’un adını 3. köprüye verdi. 
İktidarda olduğı 11 yıl boyunca , cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması için verilen yasa tekliflerini reddetti.
Sivas katillerinin avukatları ile birlikte AKP’yi kurdu,
onları Bakan, Belediye Başkanı, Anayasa Mahkemesi Üyesi yaptı.
Sivas davası zamanaşımına uğrayınca “Hayırlı olsun” dedi.
Esad’ı “Alevi” diyerek eleştirdi. Suriye’de Alevi katliamı yapan yobazları besledi, silahlandırdı.
“Ben Alevilerin neden Başbakanı olayım ki, bunun için bir sebep mi var?” diyerek, sadece Sünnilerin Başbakanı olduğunu söyledi, Alevileri dışladı, bölücülük yaptı.
Alevilerin “Zorunlu din dersleri kaldırılsın” taleplerine kulaklarını tıkadı.
Tam tersine, imam hatip okullarını yaygınlaştırdı.
***********

MADIMAK YANGININDAKİ KİMİ SORULAR ve ÇELİŞKİLER


MADIMAK YANGININDAKİ KİMİ SORULAR ve ÇELİŞKİLER

PORTRESI_husnu_merdanoglu


Hüsnü MERDANOĞLU

 

2 Temmuz 1993 günü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile Sivas Valiliği tarafından düzenlenen “Pir Sultan Abdal Şenlikleri” sırasında, Sivas’ta Madımak Oteli’nde
37 kişinin diri diri yakılması, birçok kişinin de yaralanması ile ortaya çıkan “Madımak Yangını Olayı” her yönleri ile aydınlatılamadan zaman aşımına uğramıştır.

Ceza Hukukunda zamanaşımı, ceza davasının açılması için yasada öngörülen süre ile hükmün kesinleşmesi için öngörülen süreyi ifade etmektedir. Ancak her suçun ve cezanın da zamanaşımına uğraması söz konusu değildir. İnsanlığa karşı işlenen suçları için zaman aşımı gözetilemez. 2 Temmuz 1993 günü gerçekleştirilen Madımak Otel yangını, insanların öldürülmesine yönelik olduğu için doğrudan doğruya insanlık suçudur.

Kaldı ki, kimi suçlar için yasa hükmü gereğince zamanaşımı söz konusu olsa da, sonuçları itibariyle unutulması, unutturulması ya da yok sayılması mümkün olmayan olaylar vardır. Kerbela Olayı, Yavuz’un ve Kanuni’nin Alevilere yönelik yayınlattığı fetvalar, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’daki din adamlarının yayınlattıkları Atatürk ve arkadaşları için idam hükmü içeren fetvalar, yüzyıllardan beri toplum vicdanında zaman aşımına uğramayan olay ve belgelerdir. Nitekim Madımak Olayı da unutulması mümkün olmayan bir olaydır. Bu olay, unutulmasa bile, tarihte bıraktığı
kara lekenin bir az olsun temizlenmesi için, gerçek suçluların bulunması ve
kamuoyuna açıklanması gerekir.

Bu bağlamda o günden bugüne dek belleklerde kalan aşağıda yer verdiğimiz
kimi soruların yanıtının bulunması gerekir :

– Söz konusu şenlik, neden il Merkezi’nde yapılmıştır?
– Neden Cuma gününe rastlatılmıştır?

– Şenlik başlatılırken hiç ilgisi olmayan terör örgütü militanları için
saygı duruşu yapılmış mıdır?

– Dönemin Kültür Bakanı, şenliklere katılacağını 3 kez Sivas Kültür İl Müdürlüğününe
faks ile bildirmiş midir? Bildirmiş ise neden katılmamıştır?

-2 Temmuz 1993 Madımak yangınından kısa bir süre önce, Almanya’dan bir grup Malatya’da Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı Başkanlığına gelerek, yakında yeni bir Kerbela Olayı gerçekleştirmek istediklerini, kendilerine yardım edilmesini istemişler midir? İstemişler ise bu kişiler kimlerdir?

– Madımak otelini saran tahrikçiler içinde yüzü örtülü kişilerin var mı idi?
Vardı ise, o yüzü örtülü kişiler kimlerdi?

– Camiden çıkanlar, yakılan bir Amerikan bayrağı ile karşılaşmışlar mıdır?
Her isteyen Sivas’ta kolaylıkla Amerikan bayrağı bulamayacağına göre onlar kimlerdi?

– Jandarma ve emniyete bağlı, ayaklanma ve benzeri toplumsal olayları dağıtmakta uzman Sivas’ta bulunan özel emniyet görevlileri, 2 Temmuz günü Divriği’ye
görevli olarak gönderilmişler midir? Özel görevliler Divriği’ye sahte bir ihbar üzerine gönderilmişler ise, ihbarı yapan kim ya da kimlerdi?

– Yangını söndürmeye gelen itfaiyenin hortumu sakallı birisi tarafından kesilmiş midir? Kesilmiş ise, o kişi kim idi?

– 2 Temmuz 1993 tarihini izleyen 5 Temmuz günü; Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyünün camisi basılmış, camide bulunan 29 kişi katledilmiş daha sonra da köy ateşe verilmiştir. PKK’nın üstlendiği bu olay ile Sivas Madımak yangını arasında bir bağlantı var mıdır? Var ise, Madımak Olayının gerisindeki güçler kimlerdir?

**

– Bir suikast sonucu yaşamdan koparılan değerli bilim adamı Necip Hablemitoğlu, Madımak Oteli yangınına yönelik olarak; “Sivas’ta Madımak kırımında bulunanlardan 6 kişi, Alman Ajanlarının yardımı ile Ankara’ya getirilmiş ve Esenboğa üzerinden Almanya’ya kaçırılmıştır” tespitinde bulunmuştu.
Madımak yangınına katılan bir kişi, yıllar sonra Almanya’da Alman vatandaşı olmuştur. (08.06.2013 tarihli Hürriyet gazetesi haberi) Bu durum da Hablemitoğlu’nun saptaması doğrulanmış olmuyor mu? Böylece; Madımak yangını olayında hüküm giyip de yurtdışına kaçmış olanların Alman hükümeti tarafından korunduğu anlaşılmıyor mu?

– Madımak yangınına karışanları Alman hükümeti korumuş ise, Pir Sultan Abdal Derneği’nin Almanya’nın etkin olduğu bir kuruluş olan, Avrupa Birliği fonlarından aldığı paralar ile kitap bastırıp dağıtımları çelişki değil mi?

– Madımak yangınına terör örgütü karışmış ve üç gün sonra, bir çatışma zemini yaratmak için Başbağlar köyünü basarak oradaki yurttaşlarımızı öldürmüşler ise, günümüzde terör örgütü uzantısı parti yetkililerinin Alevi yandaşı görünümündeki davranışları çelişki değil mi?

Son olarak; camide ibadet yaptıktan sonra, adam öldürme makinası durumuna gelen güruhun, hiçbir din ve anlayışla bağdaşmayan bu davranışlarının insanlık dışı olduğu
ne zaman anlaşılacak? Din ve inanç olgusunun ancak ve ancak insan olanlara ait bir olgu olduğu, insan olunmadan inanç sahibi olunamayacağı ne zaman öğrenilecek?

Ne mutlu, insan olduğunun farkında olanlara..

Aleviler eşitlik için buluşuyor

Aleviler eşitlik için buluşuyor

7 EKİM’DE SIHHİYE’DE, ‘AYRIMCILIĞA, ASİMİLASYONA, SAVAŞA HAYIR’ DİYECEKLER

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Alevi Dernekleri Federasyonu (ADF) tarafından düzenlenen “laik ve demok-ratik Türkiye için eşit yurttaşlık mitingi” yarın Ankara Sıhhiye Meydanı’nda yapılacak.

Avrupa’dan ve yurdun dört bir yanından gelen Aleviler yarın saat 10.00’da otogarda toplanarak Sıhhiye Meydanı’na yürüyecek. Saat 12.00’de “laik ve demokratik Türkiye için eşit yurttaşlık mitingi” ABF Genel Başkanı Selahattin Özel ve ADF Başkanı Hüsniye Takmaz’ın konuşmalarıyla başlayacak. Mitingde eşit yurttaşlık taleplerini dile getiren döviz ve afişler taşınacak. ABF Genel Başkanı Selahattin Özel başkanlığında oluşturulacak heyet, Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini içeren bir dosyayı TBMM Başkanlığı’na iletecek.

ABF Genel Başkanı Özel, AKP iktidarıyla birlikte Alevilerin inanç özgürlüklerinin muhafazakâr toplum destekli politikalarla hayatın her alanında ihlal edildiğini, Alevilere yönelik asimilasyon politikalarının hızlandığını, adeta Alevilerin ötelenip yok sayıldığını vurguladı. Özel, insan haklarından, laiklik ve demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, barıştan yana olan her duyarlı vatandaşı mitinge katılmaya davet etti.

ADF Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Hüsniye Takmaz da Alevilerin ret ve inkâr politikalarına, uygulanan baskılara güçlü bir şekilde “hayır” diyeceğini belirtti.

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ise “Bu ikinci mitingimiz. Alevilerin sorunları artarak sürüyor. Ayrımcılık ve ötekileştirme kamunun her alanında devam ediyor” dedi.

Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Engin Gündük de “Alevi örgütleri yaşanan hak ihlallerinin Avrupa’daki hukuk yöntemleriyle çözüleceği kanaatine varmıştır. Türkiye’deki Alevi örgütleri siyasetten, hükümetten, başbakandan, hukuktan ümidini kesmiş durumda.” diye konuştu.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkan da “Ayrımcılığa, asimilasyona, savaş kışkırtıcılığına, baskı ve ötekileştirme ve inkâr politikalarına karşı hayır demek için, eşit yurttaşlık için Ankara’da olacağız.” dedi.