Türker Ertürk : MUKADDESATÇI

E. Amiral Türker Ertürk

MUKADDESATÇI…

Emekli Kurmay Pilot Albay Hüseyin Avni Güler anlatıyor;

“1958’de Lübnan’da Müslüman Araplarla Hıristiyan Araplar arasında savaş çıkmıştı. Ben Ankara Etimesgut 12. Hava Üs Komutanlığı’nda Yüzbaşı olarak görevliydim. Bu üsten C-47 Dakota uçakları ile Lübnan’a yedi sefer uçtum..

Her uçuştan önce uçaklarımıza sandıklar yükleniyordu. Kapalı ve büyük sandıklardaki yükümüzün ne olduğunun farkında değildik, çünkü bilgilendirilmiyorduk. İlk yüklemelerde o zamanki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu meydana geliyor ve uçağın yüklenişine bizzat nezaret ediyordu.

O yıllarda Kıbrıs İngilizlerin elindeydi. Uçaklarımız önce Kıbrıs’a doğru uçuyor burada İngiliz jetlerine parola veriliyor daha sonra Lübnan istikametine dönülüyor ve Beyrut’a iniyorduk. İnişten sonra sandıklar boşaltılıyor, uçuş ekibine birer sandviç ve kola veriliyor, yakıt ikmali yaptıktan sonra da o gece Türkiye’ye geri dönüyorduk.
Bu arada bir uçağımız yanlışlıkla Beyrut Havaalanı Müslüman Arapların eline geçtiği sırada indi, uçağımıza el konuldu ve uçuş ekibi tutuklandı. Bu personelimiz diplomatik girişimlerden sonra ancak ülkemize getirilebildi.

Lübnan’daki Hıristiyanlara Türkiye’den 85 uçak dolusu silah ve cephane gönderildi. Bizler de bilmeden Menderes’in günahına ve suçuna alet olduğumuzu sonradan öğrendik. O silahları ve mermileri kullanan Hıristiyanlar belki de binlerce Müslümanı öldürmüşlerdi. Beni bu pis, kalleş ve emperyalist işbirlikçisi oyunlarına alet edenleri şimdi lanetliyorum. Bugün Anıtmezarda yatan o kimsenin ne mal olduğunu milletimin bilgisine arz ediyorum.“

Menderes Lübnan’a silah gönderiyordu!

Sayın Güler’in anlattıklarında eksik var fazla yok. O gün emperyalizmin emri ve çıkarları gereğince Menderes sadece hava yolu ile değil, deniz yolu ile de Hıristiyanlara Müslüman öldürmesi için silah ve cephane göndermişti. Çünkü O’ndan öyle yapılması isteniyordu.

Menderes’in emperyalist işbirlikçiliğine örnek çoktur!

1957’de emperyalizm istedi diye Suriye’yi işgal etmek istedi. Hani şimdi Erdoğan ve Davutoğlu Suriye’ye müdahale edebilmek için BAAS’ı ve Beşar Esad’ı bahane olarak gösteriyorlar ya! O zaman ne BAAS var, ne Beşar var, ne babasıHafız Esad var. Hatta PKK ve ona verilen destekte yok.

Aynı Menderes 1958’de Cezayir’de emperyalist, işgalci ve katliamcı Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesi veren Müslümanları değil Fransa’yı destekledi.
Ki o Fransa, Cezayir’Osmanlı toprağı iken 1830’da haksız yere işgal etmişti. Cezayir 132 yıl Fransız işgalinde kaldı ve bu süre içinde çok Müslüman öldürüldü.

Sadece 1952-1962 arasında öldürülen Müslüman sayısı 1.5 milyondur.

Cezayir 
bunun bir soykırım olduğunu iddia etmektedir.

Kim bu Menderes? 1955’te Demokrat Parti (DP) Meclis grubunda
Siz öyle güçlüsünüz ki, hilafeti bile getirebilirsiniz!” diyen, 1956’de Konya’da “ ortaokullara din dersi konulacağını “açıklayan, 1957’de genel seçimler öncesinde
İstanbul’u ikinci bir Mekke, Eyüp Sultan Camii’ni ikinci bir Kabe yapacağız“ sözü veren ve yine aynı yıl Kayseri’de “DP’nin iktidarda olduğu 7 yıl içinde 15 bin Cami inşa edildiğini“ söyleyen.

Evet, Menderes mukaddesatçı görünüm altında, din üzerinden siyaset yapmıştır. Hızlı Müslüman gözükmesine ve halkı bu şekilde kandırmasına rağmen hep emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmiş ve son tahlilde Müslüman’dan ve mazlumdan yana hiç olmamıştır.

Başbakan Erdoğan daha şimdiden her bakımdan Menderes’i sollamıştır bile! Erdoğan konuşmalarında Menderes’i yere göğe koyamamakta, onun başına gelenler nedeniyle kendi beyaz gömleğinin de hazır olduğunu söylemekte ve onun gerçek halefi olduğunu iddia etmektedir.

Erdoğan da Suriye’ye silah gönderiyor!

Bakalım Erdoğan Müslümanlar için neler yapmış?

– Müslüman Irak’ın istilası için ABD ile “at pazarlığı“ yaptırmış ve karşılığında
para istemiştir. 

  • Erdoğan; Irak’ta 1,5 milyon Müslüman öldüren ABD askerine hizmetleri için teşekkür etmiştir
  • Erdoğan; Libya’da Müslümanların kafasına bomba atılması için ABD ile işbirliği yaptırmış ve Libya’yı denizden kuşatan İtalyan Amiral emrine 6 savaş gemisi göndermiştir. 
  • Erdoğan; İsrail’i koruyacak ve Müslüman İran’a karşı saldırganlık yapılmasını sağlayacak ABD radarını topraklarımızda konuşlandırmıştır. 
  • Erdoğan; Suriye’de Müslümanlar öldürülsün ve bu ülke karışsın diye teröristlere kucak açmıştır.

Ama günahını almayalım bir yandan da Cami inşaatlarına hız vermiştir.

Bugün El Kaide militanları Suriye’de emperyalizmin ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edecek şekilde Müslümanları katletmektedir. 

Erdoğan yönetiminde Türkiye, bu pis savaşın pisliğine yarı beline kadar batmıştır. 

  • Türkiye Suriyeli Müslümanlar için terör üssüdür. 
  • Suriyeli Müslümanları öldüren ve katleden silah ve cephane Türkiye’den taşınmaktadır.

Dün Albay Güler ve arkadaşları Lübnan’a ne taşıdıklarını bilmiyorlardı! O zaman bu işler daha gizli kapaklı yapılıyordu. Ama bugün Türkiye’den Suriye’ye ne taşındığını bilmeyen yok. Bugünün Yüzbaşısı, Albayı, General ve Amirali bu suçun altından kalkamaz. Siz bu günaha ve suça bilerek alet oluyorsunuz.

Menderes zamanında ve şimdi işlenen bu suçlar ve günahlar mukaddesatçılık görüntüsü altında yapıldı ve yapılıyor, halk din ile kandırıldı ve kandırılıyor.
Eğer birisi din üzerinden siyaset ve ticaret yapmaya çalışıyor ve size dince kutsal şeyler üzerinden yaklaşıyorsa, oyunuza, malınıza, mülkünüze, paranıza ve ırzınıza sahip çıkın.

Saygılar sunarım. (22.12.12)

Türker Ertürk : MUKADDESATÇI” hakkında bir yorum

  1. Rıza GÜNER

    MUKADDESATÇILIK SÜNNİ TÜRK, SÜNNİ KÜRT, ÜLKÜCÜ VE GARDROP ATATÜRKÇÜLERİNİN OLUŞTURDUĞU, 1940’LI YILLARDAKİ ADI CHP FAŞİZMİ, 1970’Lİ YILLARDAKİ ADI M.C. HÜKÜMETLERİ OLAN SİYASİ HARKETLERİNİN GENEL ADIDIR!..

    Mukaddesatçılık; Saadi Nursi’nin Bediüzzaman ünvanıyla Halifelik Makamına oturmasıyla ve Türkiye Cumhuriyetini yöneten kadroları yönlendirmesiyle ortaya çıkmış ve Dersim, 3. Büyük Alevi Soykırımı’yla kendini kanıtlamıştı.

    1950’li yıllarda Menderes’in Mukadesatçılığı, Saidi Nursi’ye yakın ise; 1940’lı yıllardaki CHP Faşizmi de Gardrop Atatürkçülüğüne yakındır. 1970’li yıllarda Gardrop Atatürkçülüğü alabildiğine zayıflarken, Saidi Nursi Hareketi alabildiğine güçlenmiş ve ülkücülükle ittifak yaparak atağa kalkmıştır.

    1950’li yıllarda Saidi Nursi Mukaddesatçılığı, “HER ZENGİN MÜSLÜMANIN SERVEVETİNİN BİR KISMIYLA ON DAVA ADAMI YETİŞTİRMESİNE” karar vermiş ve adam yetiştirmeye başlamışken; diğerleri Atatürk’ün ve Kuvay-ı Milliye Kadrolarının çoğunluğunun yetiştiği Harp Akademilerinin kapatılmasını kabul ederler ve “KESEDEN YEMEYE BAŞLARLAR!..”

    1950’li yıllarda, Türkiye’nin, “BENİ KOMÜNİZMDEN KURTAR da; İSTERSEN KENDİNE KÖLE YAP!” diyerek NATO’ya girmesine kimse ses çıkarmaz… Aksine, “Küçük Amerika olmak koşuluyla” herkes, buna razıdır… Ve Türkiye NATO’ya “Kontrol Edilebilir Kriz Bölgesi” olarak girer.

    Saidi Nursi Hilafetine yakın olan mukaddesatçılar da, CHP Faşizmi’nin Diyanet Hilafetine yakın olan Mukaddesatçılar da; Türkiye’nin Kontrol Edilebilir Kriz Bölgesi olmasına seslerini çıkarmazlar.

    Menderes, “siz isterseniz Hilafeti bile getirirsiniz,” derken; DİYANET HİLAFETİNE BAĞLI OLAN CHP FAŞİZMİNİN MUKADDESATÇILARI, “Hilafet bir yere gitmedi ki geri getirilsin,” demezler… Atatürk’ün bu meseleyi çok iyi çözdüğünü iddia ederler.

    Gerçekte ise; BİR KİŞİLİK HALİFELİK MAKAMI KALDIRILMIŞ, YÜZ BİNLERCE KİŞİLİK HALİFELİK ÖRGÜTÜ KURULMUŞ, Türkiye tam bir Halifelik devleti olarak örgütlenmiş; İlhan Selçuk’un deyimiyle; Tehçirle Ermenilerden, Mübadeleyle Rumlardan, Dersim Alevi soykırımıyla Aleviler kurtulunmuştur.

    Ama, Saidi Nursi ve Fethullah Hilafeti yerine tercih edilen Diyanet Hilafeti gerçekleşememiştir. Anlaşılıyor ki; bütün Gardrop Atatürkçüleri gibi Türker Ertürk’ün bundan başka bir derdi yok!..

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir