Dostlar,
Bu denlisine artık “pes” demekten başka çare kalmıyor..
İstenen de zaten “öğrenilmiş çaresizlik sendromu“na kapılarak toplumu
pes ettirmek ve teslim almak..
Ama başaramayacaklar..
Büyün oyunları bozulacak ve tezgahları geri tepecek; tepiyor da..
Gerçekte öyle çaresizler ki; emperyalizmin bölücü taşeron örgütünün 2 numaralı yöneticisini, bu suçtan kesin hüküm giymiş birini, taraflar (PKK ve TSK) arasında açık husumet varlığına karşın mahkeme tanık olarak dinleyebiliyor!??
Bu davranış, PKK’nın 2 numaralı yöneticisi olmaktan kesin hükümlü Şemdn Sakık‘ın tanıklığı psikolojik bir savaş girişimidir ve sanıkları, yakınlarını ve tüm toplumu tahrik etmeye, suç işlemeye, itaatsizliğe giderek isyana teşvik etmekten faksızdır.
Süreç, son olarak kullandığı yöntemle, “sürdürülemez” bir aşamaya geldiğini göstermektedir.
Haydi hayırlısı diyelim; itidal tavsiye etmenin işe yarayacağını düşünüyor musunuz??
Sevgi ve saygı ile.
7.11.12, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
======================================================
‘TSK mensupları iftiralar ile yüz yüze bırakıldı’!
tepki gösterdi.
Eski Genelkurmay Bakanı emekli orgeneral İlker Başbuğ, eski 1. Ordu Komutanları Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Hasan Iğsız ve emekli tuğamiral Alaettin Sevim, açıklamalarını “Yüce Türk milletine duyuru”başlığıyla kaleme aldılar.
Generallerin açıklamasında;
- “Kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen davanın 6 ve 7 Kasım 2012 tarihli duruşmalarında önce ‘Gizli tanık’ ardından kendi isteği ile
bir anda ‘açık tanık’ sıfatıyla dinlenen PKK terör örgütünün ‘2 Numaralı yöneticisi’ olmaktan hükümlü Şemdin Sakık, 1984 yılından günümüze kadar binlerce şehit veren ve onbinlerce gazisi bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hasmıdır.” ifadeleri yer aldı.
Açıklamada;
- “CMK’nin 58/1. maddesi uyarınca sanık ile arasında açıkça husumet bulunan bir kişinin objektif tanık olarak dinlenilmesi hukuken mümkün olmamasına rağmen, adı geçen teröristin mahkemece tanık sıfatıyla dinlenerek ülkemizde cereyan eden faili meçhul tüm cinayetlerin, terörün ve yasadışı faaliyetlerin tek sorumlusu olarak TSK’nin gösterilmesine ve bir nevi örgüt propagandası yapılmasına imkan tanınması, Silivri’deki
özel yargılama sistemine uygun yeni bir hukuk katlimıdır.” denildi.
Silivri’de mahsus
Açıklama şöyle devam etti:
- “Silivri’ye mahsus bu insan onurunu zedeleyen yasa dışı uygulama ile ömürlerini canları pahasına ülkenin bütünlüğüne ve milletin bölünmez birliğine adamış olan TSK’nin şerefli mensuplarının aralarında açıkça düşmanlık bulunan teröristlerin iğrenç iftiraları ile yüz yüze bırakılması,
bu davanın en temel amaçlaından birinin Türk ordusunu sindirmek, güçsüzleştirmek ve itibarsızlaştırmak olduğunu tüm açıklığı ile
bir kez daha gözler önüne sermiştir.”
Komutanlar açıklamalarını,
- “Bu acı gerçeği, bağrında çıktığımız yüce milletimize bir vatan görevi olarak saygılarımızla duyururuz.” ifadeleriyle tamamladılar.
(Cumhuriyet haber portalı, 7.11.12)
Bu davalarla güdülen amacın TSK ni etkisizleştirmek, gücünü kırmak olduğu en baştan belliydi. TSK ne yazık ki bu amacı erken anlayıp önlem almakta geç kalmıştır. Daha 2005 yılındaki Şemdinli davası işin nerelere uzanacağını göstermişti… Bu kadar sahtekarlığa somut belgelerle yanıt verilememiş, etkili savunma yapılamamıştır..