Türker Ertürk : İsrail’in işbirlikçileri

Türker Ertürk

İSRAİL’İn İŞBİRLİKÇİLERİ

Geçen hafta Çarşamba günü (24 Ekim 2012) İsrail Sudan‘ın başkenti Hartum yakınlarında bulunan Yarmouksilah fabrikasına saldırdı.

Hartum 3 milyonu aşkın nüfusu olan bir kent. 1820’lerde Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından kurulmuştur. Şehrin adı, kıyısında bulun­duğu Nil Nehri’nin fil hortumunu andıran şek­linden dolayı Arapça Al-Kartoum’dan gelmek­tedir.

Saldın günü 4 F-16 savaş uçağı Müslüman Ürdün‘ün hemen yanı başında bulunan İsrail‘den havalandı. İsrail‘e ait savaş uçakları batıda Müslüman Mısır, doğuda Müslüman Suudi Arabistan‘ın bulunduğu Kızıldeniz’de ge­nel güney rotasında uçtu. Daha sonra sağdan dönüşle batıya yöneldiler ve Eritre’nin hemen kuzeyinden Sudan hava sahasına girdiler. Uçaklar kısa bir süre sonra Hartum yakınların­da bulunan Yarmok‘a ulaştılar ve hedefleri olan fabrikayı saldırarak bombaladılar.

Eritre‘de birisi Dahlak adalarında diğeri ise Sudan sınırına yakın Mahel Agar dağlarında bulunan İsrail askeri üslerinin, saldırının termi­nal safhası olan Kızıldeniz’den Sudan‘a yaklaş­ma ve Sudan hava sahası içinde hedef bölgesi­ne ulaşma rotaları üzerinde
F-16‘lara koordi­nasyon ve elektronik harp desteği olarak çok büyük yardımı oldu.

İki Sudanlının yaşamını kaybettiği saldırıdan sonra Sudan yetkilileri yaptığı açıklamalarda İs­rail‘i suçladılar ve “Misilleme haklarının saklı ol­duğunu” açıkladılar. İsrail yetkilileri ise bu olay hakkında yorum yapmayı reddetti. Bu yaklaşım İsrail diplomasisinin uluslararası hukuki sorum­luluklardan kaçmak için uyguladığı tipik
davra­nış biçimiydi, İsrail’in nükleer silahlara sahip ol­masına rağmen bunu kabul veya reddetmemesi de bu bağlamda açıklanabilir.

İsrail’in Sudan saldırısı ilk değil

Hartum‘a saldırı öncesinde İsrail Sudan‘ı, Si­na üzerinden Gazze’ye silah göndermekle suçla­maktaydı. İsrail daha önce de benzer suçlama­larla 2009 ve 201 l’de de Sudan‘a saldırmıştı. İsrail in uluslararası kuralları hiçe sayarak yaptığı bu saldın ne ilkti,
bu gidişle ne de son olacağa benziyor.

6 Eylül 2007′de 8 F-16 savaş uçağı İsrail‘den kalktı. Hedef Suriye‘de El Kibar nükleer santra­liydi. Savaş uçakları önce Akdeniz üzerinde ku­zeye doğru uçtular ve İskenderun Hava Radarı kontrolünde Türkiye hava sahasına girerek do­ğuya döndüler. 8 F-16 Suriye sının boyunca do­ğuya doğru Türk topraklan üzerinden uçtuktan sonra yaklaşık Viranşehir üzerinden güneye dö­nerek Suriye hava sahasına girdi ve kısa bir süre sonra Deyrizor kentinin kuzeyinde bulunan El Kibar’daki santrali bombaladı.

Saldırıdan sonra İsrail’ e dönerken geldikleri yolu kullanan F-16‘lar Türkiye‘nin kendilerine suç ortaklığı yaptığını belgelemek için yedek ya­kıt tanklarını Akdeniz‘e atabilme imkânı varken Hatay‘a bıraktılar.

Operasyon 30 dakika sürdü, Allahtan nükle­er santral henüz bitmemiş ve işletmeye açılma­mıştı. Yoksa 2011′de Japonya‘da deprem ve tsunami sonrası yaşanan Fukuşima benzeri bir felaketle karşı karşıya kalabilirdik. Gerçi bu du­rum İsrail‘in umurunda değildi!

Hâlbuki Nükleer Silahların Yayılmasını Önle­me Antlaşması (Non-Proliferation Treaty) gere­ğince Suriye‘nin barışçıl amaçlı nükleer enerji üretmeye hakkı vardı.
Çünkü Suriye bu anlaş­mayı imzalamıştı. İsrail ise bu antlaşmayı imzala­mıyordu!

AKP yönetiminde Türkiye‘nin Suriye‘ye yapı­lan saldırıdan haberi vardı. Saldırıdan sonra İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Erdoğan‘ı aradı, olayı anlattı ve O’ndan

“Başka bir nükleer santrale izin vermeyeceklerini ancak yeni bir saldırı
plan­madıklarını, Suriye sessiz kalırsa İsrail’in de ses­siz kalacağını”

Beşar Esad‘a söylemesini istedi.

Saldırının Türkiye üzerinden yapılmasının nedenleri

İsrail, B Kibar a yaptığı bu saldırıyı daha önce­den konuşlanarak o tarihte tümüyle
ABD kont­rolünde bulunan frak üzerinden çok daha kolay yapabilirdi.
Saldırıyı Türkiye üzerinden yapmayı tercih etmelerinde 3 önemli neden vardı;

– Türkiye’yi suça ortak ederek Arap ve Müslü­man dünyada ABD ve İsrail esaslı politikalara dai­ma mecbur edecek kısır döngü tuzağının içine sokmak,

– Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve Beşar Esad’ın iktidara gelmesinden sonra her ge­çen gün düzelen Türkiye-Suriye ilişkilerinin teme­line güvensizlik tohumunu ekmek,

– Suriye’yi görece en güvenli gördüğü istika­metten vurarak icra edilecek harekâtın başarısında sürpriz tesirini kullanmak.

Müslüman toprakların İsrail’in çıkarlarına hiz­met için kullandırıldığına örnek çok.
Bu konuda sicili en kötü ülke Suudi Arabistan! Bu ülke resmi olarak İsrail i tanımamasına rağmen 1981′de F- 15 ve F-16‘lardan meydana gelen İsrail taarruz
fi­losunun Irak‘ta Bağdat güneyinde bulunan Osirak nükleer santraline saldırması için hava sahasını kullandırmıştı. O zaman da İsrail savaş uçakları yedek yakıt tanklarını dönüşte Suudi Arabistan çöllerine bırakmıştı.

Sevgili okurlar,

Dün İsrail’in Siyonist politikalarına hizmet edenler bugün de aynı politikaların
Su­riye bacağı için hizmette kusur etmemektedirler.

Erdoğan‘ın en yakın çalışma arkadaşı Abdüllatif Şener;

  • “Erdoğan ile İsrail arasında gizli bir işbir­liği antlaşması var.
    Erdoğan İsrail ile danışıklı ha­reket ediyor…” diyor.

El cevap; Erdoğan İslam dünyasında yalnız de­ğil!

Saygılar sunarım. 30.10.12
İLK KURŞUN’A ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir