Yüzde 60’ı iyi tanıyalım – 1
AKP – CHP – MHP sisteminin dışında çözüm talebi
Doğu Perinçek
Eylül 19, 2012, AYDNLIK
%60 hangi partilerin seçmeni? Ortak talebi? AKP – CHP – MHP eksenli çözümlerin sonuna mı geldik? “Anadolu’ya geçmek” yine gündemde mi? Türkiye’deki karşıdevrim statükosu ve partilerin tepesindeki statüko% Yüzde 60’ın özet tanımı?
Andy – Ar Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin Ağustos ayında yaptığı araştırmada,
“yeni bir siyasal partiye ve lidere ihtiyaç var.” diyenlerin oranı, %60,4 çıktı. Yuvarlak hesap, %60.
“Yeni partiye gerek yok” diyenler ise, %30, başka deyişle yeni parti isteyenlerin yarısı. %10 ise “fikrim yok” cevabını veriyor.
Bu araştırma üzerine basında ve Aydınlık gazetemizde yazılar çıktı.
Ancak “yeni parti” talebinin özünü yakalayan bir yorum yapılmadı.
Oysa çok önemli. Çünkü 1950’den bu yana, hiçbir dönemde, %60 gibi büyük bir çoğunluğun yeni parti istediği görülmemiştir.
%60’ın yeni parti isteği, olağanüstü bir döneme girdiğimize işaret ediyor.
Bu % 60’ı iyi anlamak durumundayız.
%60: çeşitli partilerin seçmeni
Birincisi, bu %60, şu anda çeşitli partilere oy veriyor, ancak o partilerde bir çözüm görmüyor,
“yeni parti” istiyor.
%60, yalnız CHP’li değildir; çünkü CHP’nin bütün oyu son araştırmalara göre, % 19.
%60, yalnız MHP’li de değil. MHP oyları şu sıra %16 çevresinde deniyor.
CHP ve MHP seçmeninin tamamı “yeni parti” istese, hepsi %35 eder.
Demek ki, %60 içinde çok yüksek oranda AKP seçmeni ve öbür partilerin seçmenleri de var.
%60’ın ortak istemi
Bu durumda %60, CHP, MHP, AKP ve öbür partilerin seçmenlerinin her birinden farklıdır. O zaman soru şudur:
Bugün CHP, MHP, AKP’ye oy veren, fakat o partilerin hiçbirinde çözüm görmeyen %60
neyi istiyor? Bu büyük kitlenin ortak istemi nedir?
AKP, CHP ve MHP eksenli çözümlerin sonu
Öncelikle saptayalım:
Talep edilen AKP iktidarı değildir. Seçmen AKP’den hoşnut olsa, %60 oranında yeni parti aramazdı.
Demek ki, aranan şey, öncelikle bir iktidar seçeneğidir. Millet, AKP’yi yıkma eğilimine girmiştir.
Ancak AKP’yi yıkacak seçeneği, parlamento içindeki muhaliflerde de görmüyor. %60, AKP’nin çözüm olmadığını saptamakla birlikte, CHP ve MHP’den de çözüm beklemiyor. Yeni partiye gerek yok diyenlerin oranı, %30’dur. Bu %30, Meclisteki iktidar ve muhalefetten hoşnut olanların oranıdır.
Buradan şu sonuca varabiliriz:
CHP, MHP ve AKP içine sıkışarak üretilecek çözümler, bu %60’ı etkilemeyecektir.
Daha somut ifade edelim: AKP’nin başından Tayyip Erdoğan gitse, başkası gelse,
bir şey değişmeyecek. Aynı şekilde CHP’de Kılıçdaroğlu yerine Baykal ekibi veya MHP’de Devlet Bahçeli’nin yerine Koray Aydın genel başkan seçilse, %60’ı etkileyen bir cereyan yaratamayacaktır. Yeni parti arayışının en somut anlamı budur.
%60’ın beklentisi
İşte bu noktada %60’ın beklentisini tanımlamak önem kazanıyor.
Seçmenin üçte ikisi, Türkiye’nin bölünmesi, iç barışın bozulması, Cumhuriyetin yıkımı karşısında Türkiye’yi birleştirecek, iç barışı sağlayacak büyük gücün yaratılmasını istiyor.
Ve bu yakıcı çözümü de, AKP, CHP ve MHP’nin ötesinde görmektedir. Bu partiler,
vatan bütünlüğü, bölücü terörün tasfiyesi ve Cumhuriyetin yaşatılması meselesini anlamamış ve bu konuda bir çözüm üretmemiştir. En önemlisi, çözüm için gerekli
Millî Kuvveti bir araya getirme ihtiyacını duymamış ve yerine getirmemişlerdir.
BOP Eşbaşkanlığı ricali ve muhalifleri, terörü kınamanın ötesinde bir şey yapamayan zavallılar konumundadır.
Seçenek sistemin dışında
O halde %60’ı kazanacak ve iktidar mücadelesine seferber edecek seçenek, CHP, MHP ve AKP’den herhangi birinin çeperleri içinde kalarak yaratılamayacaktır. Çünkü %60’ın,
kendisi tam bilincinde olmasa bile, umudu sistem dışındadır. AKP, CHP ve MHP dışında
yeni bir parti aramak, sistem içindeki çözümlere sırt çevirmek anlamına geliyor.
Bu çok doğal. Çünkü bir karşıdevrim gerçekleşti. Bu karşıdevrim millete karşıdır ve milletin çoğunluğu bunları anlamasa bile, günlük yaşamında kendisine karşı bir rejimin kapanına girdiğini duyumsamaya ve anlamaya başlamıştır.
“Anadolu’ya geçmek”
ABD güdümlü bu karşıdevrimle savaş sistemin dışına çıkmak anlamına gelir.
Türkiye millîciliğinin bir kez daha Anadolu’ya geçtiği bir döneme giriyoruz.
1919 yılında padişahlık rejiminin dışına çıkmaya, “Anadolu’ya geçmek” deniyordu.
Yine benzer bir durumdayız. %60’a ancak “Anadolu’ya geçerek”, yani karşıdevrimin karşısına dikilerek önderlik edebiliriz.
Bu açıdan %60, denebilir ki, “Anadolu’ya geçecek” bir önderlik arayışına girmiştir.
Bunu sıradan yurttaş böyle formüle edemeyebilir. Ancak onların beklentisini anlamak,
çözüm haline getirmek ve uygulamak Öncülerin görevidir. Atatürk, bunu anlayabildiği için sistemin dışına çıktı ve milletin kuvvet ve yeteneğini harekete geçirebildi.
CHP ve MHP’nin tepesindeki karşıdevrim statükosu
Tekrar pahasına, bir kez daha altını çiziyoruz: AKP, karşıdevrimin partisine dönüşmüştür ve milletin çaresi, AKP’yi yıkmaktır. CHP ve MHP ise, “Anadolu’ya geçmek” diye bir görevin farkında değildir.
Bunu tartışan bir çıkış da görülmüyor bu partilerde. AKP ve CHP’nin muhalifleri, eski sıradan tavırlarla parti içi iktidar savaşı veriyorlar. Kendileri de sistemin içinde durdukları için, kendi partilerinde sistemin esas sahipleri olan Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’den sürekli dayak yemek dışında bir sonuca ulaşamayacakları apaçık görülüyor. Sisteme karşı olmadan, CHP ve MHP’nin tepesindeki sistemi deviremezler.
Türkiye’deki karşıdevrime cephe almadan CHP’deki Neoliberal karşıdevrimle ve MHP’deki
“Amerikan Milliyetçisi” karşıdevrimle baş edemeyeceklerdir.
Dikkat edilsin, CHP ve MHP yönetimlerinin AKP ile bağlantıları, Küresel Neoliberal sisteme olan bağlantılardır. Bunu anlayamazsak, %60’ı da anlayamayız.
Başka deyişle %60’ın “yeni parti” istemine, CHP, MHP ve AKP statükosu içinde kalarak
yanıt üretilemez. Ve o statüko, parti içi demokrasi karşıtlığı değildir.
O statüko, Kemalist Devrimi yıkan Mafya – Tarikat rejimidir.
Komşularla ve Avrasya ülkeleriyle birlik arayışı çoğunluk oldu
%60’ı tanımamıza olanak sağlayan veri, yalnız onların “yeni parti” isteği değildir.
Türkiye’de ABD emperyalizmini tehlike olarak görenler, %80 ve 90’ların altına inmiyor.
Türkiye’nin AB’ye üye olacağını düşünenlerin oranı, %17’ye düştü. Bu çarpıcı bilgiyi,
Türkiye – Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırma Vakfı’nın 23 Ağustos 2012 günü gazetelerde yayımlanan araştırmasından öğreniyoruz.
Yine Avrupacıların yaptığı bu araştırmaya göre, halkın %46’sı, başta Rusya olmak üzere komşularımızla birlikten yana. İslam İşbirliği Örgütü yandaşları ise, %21’de kalıyor.
Bu veriler de, %60’la örtüşüyor. Halkın önemli çoğunluğu, cephesini ABD merkezli tehdide çevirirken, dostlarını komşuları içinde ve daha geniş olarak Avrasya ülkelerinde görüyor.
%60’ın özet tanımı: Millî güç
Bütün bu verilere dayanarak, %60’ı özet olarak şöyle tanımlayabiliriz: Millî güç!
Yeni parti isteyenler ve Batı tehdidinin farkında olanlar, aynı çoğunluktur ve
bu büyük kitlenin duyarlılıkları şöyle sıralanabilir:
– Millî devlet.
– Millî bağımsızlık.
– Millî egemenlik.
– Millî hükümet.
– Millî ordu.
– Millî seferberlikle terörün tasfiyesi ve yurtta barış.
– Millî birlik.
– Vatan bütünlüğü.
– Millî ve halkçı ekonomi.
– Bölgedeki millî devletlerle dayanışma ve birlik.
– Millî bağımsızlığımızın uluslararası güvencesi olarak Avrasya Birliği.
CHP’nin 16 Eylül 2012 günü gazetelerde tam sayfa yer alan Parti Meclisi Bildirisi’ne bakın, % 60’ın millî istemleri yoktur. CHP, girdiği çizgiyi maskeleyen tekerlemeler kullanmakta, fakat bildirinin özü Neoliberal ve bireycidir. Millî olan çözümlere karşıt konumdadırlar. Millî = Devrimci
Bugün Türkiye, millî olan her istemin ancak devrimcilikle karşılanabileceği bir süreçtedir.
Millî olmak, tutuculuk değil, devrimciliktir.
Devrimci olmak da, bugün ancak millî mevzilerde olmakla mümkündür.
Millî olmayan bir devrimcilik, bugün Türkiye’de yaşamın dışındadır.
Çünkü halk, millî mevzidedir ve Türkiye’nin bütün sorunları millî mevzidedir.
ABD merkezli küresel emperyalizm, millî devlet başta olmak üzere millî olana saldırıyor.
Bu durumda kapitalizme karşı mücadele, millî eksendedir.
Toplumun önündeki program, Millî Devrim programıdır.
Gayrimillî karşıdevrim, millî devrimle yıkılacak ve Türkiye devleti ve toplumuyla
Atatürk Devrimi temelinde yeniden örgütlenecektir.
Millî tarih = Devrim tarihidir
Bugün, tıpkı 19. yüzyıl sonlarında, Cihan Savaşı’nda ve İstiklâl Savaşı’nda olduğu gibi, millî sorunlar ancak devrimci yöntemlerle halledilebilir. Türkiye’de 150 yıldır millî olan her şey devrimle gelmiştir. Millî olanı bastıran ve ezenler, hep karşıdevrimcilerdir.
%60, aslında “Yeni Parti” ararken, öyle adlandırılmasa bile, Millî Devrime önderlik edecek kuvveti arıyor.
YARIN: %60 nasıl kazanılır ve iktidar mücadelesine seferber edilir?
DOĞU PERİNÇEK’İN SAÇMALIKLARI KENİ BAŞINA DERT AÇMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZLAR!.
Türkiye; Cumhuriyet Sistemini, 1789’daki hatalarıyla almış ve İslam Ülkelerinin yönetim hatalarını ekleyerek, kuvvetli olanı daima haklı çıkaran olağanüstü diktatoryal bir karakter kazandırmıştır.
En cahil, en bilgisiz, en akılsız olan insanlar bile; Türkiye’nin Cumhuriyet Sisteminin, “kuvvetli olanın daima haklı çıkardığının” farkındadırla… Kimse oy vermekle, kendi kendini yönettiğine inanmamaktadır.
Türkiye’de oy vermek; nasılsa kuvvetli olan kazanacak, diye “KUVVETLİ OLDUĞUNA İNANILAN OY VEMEK” olduğunu en cahil insanlar dahi idrak etmektedir… Ama, kırk elli yılda yüzde bir oy alamayan mızıkçılıkla müzmin partisine yalnızca meraklısının oy vereceğini Doğu Perinçekidralk edememekte ve “Anadolu’ya geçmek” rüyası görmektedir.
İster Anadolu’ya geçsin, ister Babadolu’ya… Doğu Perinçek, daima küçücük bir lidercik, partisi de yüzde bir oy alamayacak kadar zayıf ve etkisiz bir parti oalarak kalacaktır.
Doğu Perinçek, ancak bir gazeteye, bir dergiye liderlik yapabilecek kadar, küçük, Nazım Hikmet’in deyimiyle, mini minnacık bir lidercik; partisi de zayıfın zayıfı bir aklıazlar klübüdür… Siyasetin, kendisi ve partisi olmadan daha iyi olacağını, idrak etmeli ve siyasetten çekilmelidir.