Balbay’dan Başbakan’a Mektup-12

Cumhuriyet 26.08.2012

GÜNDEM
Mustafa Balbay
ankcum@cumhuriyet.com.tr

Başbakan’a Mektup-12

Sayın Başbakan,

İç barışın ne anlama geldiğini yüreklerimizde hissettiğimiz bir dönemden geçiyoruz.

Siz iç barışı, “Benim tarifim neyse, odur” deyip geçiyorsunuz. Ama partideki hesap Türkiye’ye uymuyor. Terör örgütünün ekmeğine yağ sürer diye Meclis’te bir araya gelmediğiniz muhalefet liderleriyle, şehitlerimizi uğurlarken cenaze namazında bir araya geldiniz!

Al bayrağa sarılı tabutların önünde muhalefet liderleriyle yan yana dururken aklınızdan ne geçti bilmiyorum; benim aklımdan şu geçti: Siyaseti artık sadece ölüm buluşturuyor, yaşam değil!

Bunun ana sorumlusu iktidar olarak sizsiniz. Daha iftarınızı açmadan ağzınızı açıp siyaseti alabildiğine gerdiğiniz günlerin ardından, bayramın ilk günü son 20 yılın Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlarına telefon açtınız.

Kim bilir belki bunu Çankaya Köşkü’ne giden yolun bir “gereği” olarak düşündünüz. Orada oturmanın başka bir dil gerektireceğini düşündünüz. Yıllar sonra bile olsa, böyle bir nezaket göz yaşartıcı ama, genel üslubunuzla yan yana getirince oturmuyor. Geçmişe bakışınızla yan yana getirince hiç oturmuyor.

***

Sayın Başbakan,

Geçmiş deyince ayrıca durmak isterim.

Ramazanın son haftasında önce Atatürk’te simgeleşmiş kalpak giyip poz verdiniz, sonra 10. Yıl Marşı’na gönderme yapıp Cumhuriyet’in ilk yıllarının en önemli hamlelerinden birini küçümsediniz. 17 Ağustos Cuma günü metro açılışını yaparken aynen şu sözleri kullandınız:

“10. Yıl Marşı’nda geçer, demir ağlarla ördük falan, neyi ördün, hiçbir şey örmüş falan değilsin… Ortada duran belliydi. Demir ağlarla şimdi Türkiye’yi biz örüyoruz…”

Önce şunu vurgulamak isterim ki, siz bu ülkede demir ağlardan çok demir parmaklıklar ördünüz.

17 Ağustos sonrasında pek çok yazar bu olağanüstü haksızlığa kayıtsız kalamadı. Çeşitli kaynaklardan verilerle, Cumhuriyet’in ilk 10 yılında gerçekten büyük bir demiryolu yatırımı yapıldığını ortaya koydu.

Ben de Prof. Bilsay Kuruç’un Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Büyük Devletler ve Türkiye” adlı kitabından birkaç satırbaşı aktarmak istiyorum.

Demiryollarıyla ilgili bölümün başlığı şöyle:

“Bir Karış Fazla Şimendifer.”

Evet, bir karış fazla demiryolu yapabilmek için her şeyi düşünmüşler. Osmanlı’dan kalan 3.700 km’lik demiryolunun üstüne 15 yılda bir o kadar daha eklemişler.
Üstelik Osmanlı’dan kalan kapitülasyondu, onu da Cumhuriyet’e katmışlar. Demiryolu politikasını oluşturmaya 1922’nin sonlarında, yani daha Cumhuriyet’i ilan etmeden, Lozan’ı imzalamadan başlamışlar. Demiryolu hem ulusal kalkınma hem de ulusal savunma anlayışının bir parçası olarak düşünülmüş. 1925’te Şimendifer Mektebi (Demiryolu Okulu) açılmış, ilk Demiryolu Kongresi düzenlenmiş.

İlk yerli ray üretimi 1932’de Kırıkkale Çelik Fabrikası’nda gerçekleştirilince akla şu soru gelmiş: Bizim raylar, geçmişte kullanılan Alman raylarından ne kadar sağlam? Test edilmiş, Kırıkkale rayları 4 kat daha sağlam çıkmış.

***

Sayın Başbakan, demiryollarını hem sizin başlattığımız güncel bir tartışma olduğu için hem de 100. yıl kutlamalarına değinmek için mektubun konusu yaptım. Her fırsatta 2023’e gönderme yapıyorsunuz. Cumhuriyet’in 100. yılında ulaşılacak hedefleri rakamlarla ifade ediyorsunuz.

Bir yandan bunu yaparken bir yandan da geçmişi küçümsüyorsunuz. Demiryolları örneğinde olduğu gibi bazen küçümsemekle kalmıyor, yok sayıyorsunuz. Bu ne 100. yıl aşkı, bu ne tarihi yok sayma gayreti!

Üstelik 100. yıl kutlamasını partinizin iktidarını merkeze alarak planlamaktasınız; arada bir öteki partilere, “Bizim bu projemizi çalmaya kalkmayın” diye gönderme yapmaktasınız.

Hayır Sayın Başbakan,

100. yıl hiçbir partiye ait değildir. Tüm Türkiye’nindir. Hepimizindir.

Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamak, öncelikle kuruluş temellerine saygı duymaktan geçer.

Kaygılarımla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir