Hocam yazıyı okudum. Sizden tarafıma gelen e-mailleri mutlaka okuyorum. Kızılderililer demişken ve bir hayvansever gönüllü olarak, dünyamızın, insanlığın bu kadar çirkince kirletildiği, hunharca yok edildiği şu zamanlarda, ben de bir iki şey paylaşmak istedim. Daha dün Kızılay’da, Konur caddesi girişinde bir grup Kızılderili’nin çaldıkları müzikleri dinledim. Yerel kıyafetleri ve kendilerine has müzikleriyle, dilleriyle huzuru anlatmaya çalışıyorlardı ve dillerini anlamasam bile ezgilerini dinlerken orada bir sandalye olmasını ve oturup saatlerce onları dinlemeyi diledim. O kadar az ve özdü ki melodileri ve sözleri, ruhumun adeta dinlendiğini hissettim. Bir hayvansever gönüllü olarak, çalışmalarımda ne yazık ki, acizlerin demir sopayla dövüleninden tutun da, gözleri oyulana kadar hepsini gördüm, hala da görmekteyim… Nasıl tahammül ediyorsun diye soranlar oluyor. Bunlar acı ama en basitinden bir ibret örneği olacaksa, evet can alıcı bir örnek… Tahammül etmiyorum diye gözlerimi kapatıp, görmezden gelmek, onları da doğayı da vahşi insanoğlunun eline bırakmak olur öte yandan… Sırf canım acıyor diye sırtımı dönersem, öyleyse ağaçların bina yapımları için bilgisizce katledilmesine de göz yummalıyım… Biliyorsunuz ki, artık denizlerde balık bulmak ne kadar zorlaştı… Hamsinin bile sonunu getirdiler neredeyse… Kızılderili insanların, insanların vahşi istekleri karşısında hala böyle huzur hissi vermelerini ayakta alkışlıyorum şahsen… Emeğinize teşekkür ederim hocam…
Dostlar,
Seattle’lı Kızılderili Reis’in 1853’te ABD Başkanı Franklin Pierce’ye mektubu,
tarihsel bir manifesto gibidir.
Bir yandan insan hakları, bir yandan doğaya-çevreye inanılmaz bağlılığı işler.
Amerika yerlilerinin adeta bir insanlık dersidir,
topraklarını satın almak isteyen “Beyaz Adam”a karşı..
Sonrasını biliyorsunuz.. Kızılderililer açık ve sistematik bir soykırıma uğratıldılar..
5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Kızılderili Reis ve iletisi anılmadan geçilemez..
Sevgi ve saygı ile.
5 Haziran 2012, Dünya Çevre Günü
Dr. Ahmet Saltık
http://www.ahmetsaltik.net
Hocam yazıyı okudum. Sizden tarafıma gelen e-mailleri mutlaka okuyorum. Kızılderililer demişken ve bir hayvansever gönüllü olarak, dünyamızın, insanlığın bu kadar çirkince kirletildiği, hunharca yok edildiği şu zamanlarda, ben de bir iki şey paylaşmak istedim. Daha dün Kızılay’da, Konur caddesi girişinde bir grup Kızılderili’nin çaldıkları müzikleri dinledim. Yerel kıyafetleri ve kendilerine has müzikleriyle, dilleriyle huzuru anlatmaya çalışıyorlardı ve dillerini anlamasam bile ezgilerini dinlerken orada bir sandalye olmasını ve oturup saatlerce onları dinlemeyi diledim. O kadar az ve özdü ki melodileri ve sözleri, ruhumun adeta dinlendiğini hissettim. Bir hayvansever gönüllü olarak, çalışmalarımda ne yazık ki, acizlerin demir sopayla dövüleninden tutun da, gözleri oyulana kadar hepsini gördüm, hala da görmekteyim… Nasıl tahammül ediyorsun diye soranlar oluyor. Bunlar acı ama en basitinden bir ibret örneği olacaksa, evet can alıcı bir örnek… Tahammül etmiyorum diye gözlerimi kapatıp, görmezden gelmek, onları da doğayı da vahşi insanoğlunun eline bırakmak olur öte yandan… Sırf canım acıyor diye sırtımı dönersem, öyleyse ağaçların bina yapımları için bilgisizce katledilmesine de göz yummalıyım… Biliyorsunuz ki, artık denizlerde balık bulmak ne kadar zorlaştı… Hamsinin bile sonunu getirdiler neredeyse… Kızılderili insanların, insanların vahşi istekleri karşısında hala böyle huzur hissi vermelerini ayakta alkışlıyorum şahsen… Emeğinize teşekkür ederim hocam…