10 Bin Kişilik Japon Korosu ve Çağrışımları

Dostlar,

Hava kurşun gibi ağır..
İçimiz yanıyor ülkemizi kuşatan sorunlara..
CHP’nin Tandoğan eylemi bir toplumsal uyanış kıvılcımı olabilir.
27 Mart 2012 Salı günü öğlen saatlerinde Tandoğan’da olmak gerek.. Şafak, örgütlü ve azimli, özveril, akıllı çabalarımızla mutlaka sökecek..

Biraz nefes alma adına bir sanat yazısı yamak istedim.
İlgi ve bilginize sunuyorum. 25.3.12, Ankara

Sevgi ve saygı ile.

****************

10 Bin Kişilik Japon Korosu ve Çağrışımları..

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı

www.facebook.com/profsaltik
profsaltik@gmail.com, 25.3.12

“Sanatsız kalmış bir ulusun,
yaşam damarlarından biri kopmuş demektir.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

GEREKÇE :
Bu yazı, Ülkemizin ve dünyanın bunaltan gündeminde bir nefes almak ve güç toplamak için yazılmıştır.

Görkemli bir orkestra ve konser..

Bu tür bir etkinliğin, o ulusun dünya ölçeğinde bir iddiası olmak anlamına geleceğini düşünüyorum önce..

Japon ulusunun özgüvenine, takım olma bilincine ne çok katkı verdiği / vereceği düşüncesi de üşüşüyor hemen usuma.

Ve de 2011’in yıl sonu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) konseri geliyor gözümün önüne..:
Mekan : ARENA..
Fiyasko adından başlıyor..
Gladyatörleri mi birbirine boğazlatacağız, ya da aslanlara yem mi edeceğiz?
Çok sesli müzik mi icra edeceğiz? Yaratcılığımız bu denli mi dumura uğradı?

Neden Ulusal Konser Salonu (Londra, “National Concert Hall”, “Houston Concert Hall”.. gibi)
anlamlı bir adı olmaz ??

Cumhurbaşkanlığı makamındaki yüksek zat ne yapar? Kendi adını taşıyan, “yüksek himayelerinde!”
CSO’na yaraşır bir salon neden yapılmaz?

Eski salon küçük, yetersiz teknik olarak..

Oysa kollektif söylenen müzik yapıtları, spor ve öbür sanat etkinliklerinin o kitlelere ve izleyen ulus üyelerine neler kazandırdığını kavramak için uzman olmak gerekmiyor..

Konseri bilgisayar ekranımdan izliyorum.. En küçük bir detonaj yakalayamıyorum. Crecendo ve decrecendoları şef ve 10 bin kişilik sanırım dünyanın en büyük korosu bu denli mi ustalıkla götürür. Üstelik crecendo ve decrecendoların periyodisitesi sık ama çok da regüler değil.

Dahası, ritm çok hızlı, soprano ve tenorlar sanırım 5-6 oktava dek çıkıyorlar, salon da!..

Salonun akustiği -ses mühendisliği- de şu anda duyduğum alkışların önemli bölümünü hak ediyor.

Alman şair Friedrich von Schiller’in ne yazdığını anlayamıyorum ama Ludwig von Beethoven’ın bu sözleri bestelemeye değer bulması yeterli bir ölçüt içeriğin coşkusu bakımından..
9. senfoninin 4. bölümünü hiç böyle keyifle izlememiştim (dinlemek demiyorum..).

Ritmik, tınısal ve ezgisel -içeriği anlamamakla birlikte- üçlü, kompozisyonun başarımını (performansını) doruğa taşıyor.

(Bu arada, Schiller’in bestlenen söz konusu SEVİNÇ TÜRKÜSÜ başlıklı şiirinin Türkçemize Selahattin Eyuboğlu tarafından yapılan çevirisini bir dostumuz gönderiyor; şimdi konseri izlemek daha da anlamlı oluyor; aşağıda bu çeviriyi sunuyorum….)

Şiirde / bestede bir nakarat çok dikkati çekiyor ve çok anlamlı.. Japonların ağzına da yakışıyor
doğrusu..

Kardeş oluverir bütün insanlar..
Milyonlarca insan, kucaklayın birbirinizi,

* * * *

“Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız
askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Bize gelince; Ahmet Adnan Saygun’un oratoryosunu, -üstelik “Yunus Emre” adlı- bile halkımıza tanıtamadık, sevdiremedik. Birlikte şarkı söyleyen bir toplum, şiddeti unutur, takımın uyumlu ögesi (elemanı) olur.

“Biz” leşir “ben”leşmek yerine. Çoğulculuğu, -çoğunlukçuluğu ve çoğunluk baskısını değil- demokrasiyi öğrenir.

Çok sesli müziği, koroları, takım sporlarını ve etkinliklerini bilinçle işlemeliyiz.. Sözel içeriklerle, koreografik ögelerle, ezgilerle… ulusumuza pek çok olumlu davranış kazandırabiliriz..

Bu bağlamda, Büyük ATATÜRK’ün;

“Yurtta Barış, Dünyada Barış” özleminin ve hedefinin araçlarından biri idi 1932’de açılan Ankara Devlet Opera ve Balesi..

Dünya başkenti olmaya aday İstanbul’da AKM kaç yıldır kapalı??! Niçin ??

Yine bu bağlamda, Köy Enstitülerinde, o inanılmaz kıt olanaklarla, neden herkesin bir müzik aracını çalmayı öğrenmeye güdülenmelerini de, çok mütevazi korolarını da daha iyi değerlendirebiliyorum..

Uzatmayayım, kapitalizmin, özellikle “Jewish Society” nin kendi sanatçılarını, sporcularını, yazarlarını, bilimcilerini.. şaşılası bir ustalıkla pazarlama başarılarını da göz ardı edemiyorum.

Son not; MÜZED’in (Müzik Eğitimcileri Derneği) konuğu olarak,

HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN MÜZİK EĞİTİMİ ve
SANATIN ÖNEMİ..

başlıklı bir konferansım olacak 2 Nisan 2012 Pazartesi günü.. (Gazi Eğitim Fakültesi konser salonu, 15:30…)

Bir de, 4 yıl önce yazdığım bir makalemi çağrıştırdım..
(www.ahmetsaltik.com’da yayımlanmıştı ama o site artık yok..)
Facebook sitemde ayrı bir yazı ile onu da paylaşmak isterim..
(Bu sitede sözcük sayısı sınırlı bir dosyada.. )

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün en temel uyarılarındandır;

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temeli Kültürdür..”

Gerçekten öyle olmalıdır.

* * * * * * * *

Alman şair J. C. Friedrich von Schiller’in
“ODE AN DIE FREUDE“ özgün adlı şiirinin çevirisi:

SEVİNÇ TÜRKÜSÜ

Sevinç, güzelim kıvılcımı tanrıların,
Cennetin kızı,
Yanıp tutuşarak coşkunluktan
Giriyoruz göklerdeki tapınağına senin.
Büyülerin birleştiriyor yeniden
Zamanın kıyasıya ayırdıklarını:
Temiz kanatlarının süzüldüğü, her yerde
Kardeş oluverir bütün insanlar.
Kim ermişse yüce mutluluğuna
Bir dost ile dost olmanın,
Kim kazanmışsa yüreğini bir soylu kadının,
Evet, kim bu yeryüzünde,
Bir cana canım diyebilmişse,
Gelsin katılsın sevincimize!
Ama kim tadamamışsa bunu ömründe,
Çekilsin gitsin aramızdan ağlayarak.

Bütün varlıklar içer sevinci
Doğanın memelerinden,
Bütün iyiler, bütün kötüler
Yürür, güller serpili yolunda sevincin.
Öpüşleri verdi, asmayı verdi bize;
Ölesiye bağlı bir dost verdi
Şehveti en küçük solucana da verdi,
Kerubi de verdi önüne Tanrı’nın.
Sevinçle nasıl uçar güneşler
Engin ovasında göklerin;
Koşun yolunuza kardeşler sevine sevine,
Zafere koşan yiğitler gibi!
Sevinç, güzelim kıvılcımı tanrıların,
Cennetin kızı,
Yanıp tutuşarak coşkunluktan
Giriyoruz göklerdeki yurduna senin.
Büyülerin birleştiriyor yeniden
Zamanın kıyasıya ayırdıklarını;
Temiz kanatlarının süzüldüğü her yerde

Kardeş oluverir bütün insanlar.

Milyonlarca insan, kucaklayın birbirinizi,

Bütün dünyayı sarsın öpüşmeniz;
Kardeşler, yıldızlı kubbenin üstünde
İyi yürekli bir baba otursa gerek.
Yerlere kapanmıyor mu milyonlarca varlık?
Koca dünya, sezinliyor musun Yaradanı?
Yıldızlı kubbenin üstünde ara onu,
Yıldızların ötesinde, konağı orda olsa gerek.

Milyonlarca insan, kucaklayın birbirinizi,

Bütün dünyayı sarsın öpüşmeniz.
Sevinç, güzelim kıvılcımı tanrıların,
Cennetin kızı,
Yanıp tutuşarak coşkunluktan
Giriyoruz göklerdeki yurduna senin.
Yerlere kapanmıyor mu milyonlarca varlık?
Koca dünya, sezinliyor musun Yaradanı?
Yıldızlı kubbenin üstünde ara onu.
Kardeşler! Kardeşler!
Yıldızlı kubbenin üstünde
İyi yürekli bir baba otursa gerek.

Sevinç, cennetin kızı,
Büyülerin birleştiriyor yeniden
Zamanın kıyasıya ayırdıklarım;
Temiz kanatlarının süzüldüğü her yerde
Kardeş oluverir bütün insanlar.

Milyonlarca insan kucaklayın birbirinizi,

Bütün dünyayı sarsın öpüşmeniz;
Kardeşler, yıldızlı kubbenin üstünde
İyi yürekli bir baba otursa gerek.
Kucaklayın birbirinizi,
Bütün dünyayı sarsın öpüşmeniz.
Sevinç, güzelim kıvılcımı tanrıların.
Cennetin kızı.
Sevinç güzelim kıvılcımı tanrıların.

Çev. Sabahattin Eyüboğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir