SİVİLLER ASKERLERDEN, KADINLAR ERKEKLERDEN CESUR..
Türker Ertürk
İLK KURŞUN, 07 Ağustos 2012
Geçtiğimiz Cuma günü Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin Teşvikiye Camii’nde son yolculuğuna uğurlamak üzere yapılan cenaze törenine katıldım. Ülkü hanım ailece tanıdığım, evimde bile misafir ettiğim büyüğüm, dostum ve Gazi’nin bize bir yadigarı olarak çok sevdiğim bir insandı. Allah’tan rahmet kederli ailesine başsağlığı ve uzun ömür diliyorum.
Cenaze töreni öncesi ve sırasında yaptığım tespitleri sizlere nakletmek isterim.
Askerlerin cenaze törenine katlımın seviyesi daha yüksek olmalıydı!
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı mazeret olamazdı. Ülkü Adatepe’nin kişiliğinde
Atatürk’ün her şeyine sahip çıkma iletisi toplum için çok önemliydi. Törene katılan askerler ise general-amiraller de dahil olmak üzere moralsiz, kendine güven duymayan, omuzları çökük, ürkek ve nerede duracağını kestiremeyen bir görüntü veriyorlardı.
Hiç değilse
en kıdemlisi tabutun başına gelmeli ve cenaze namazını orada kılmalıydı.
Cenaze namazı sonrası dua ettiren ve helallik alan hoca efendi bütün dünya alemi
3000 yıl öncesine giderek saymasına rağmen, bir türlü Atatürk’ün adı aklına gelmedi.
Ki o insan, hem Cumhuriyetimizin kurucusu hem de cenaze namazı kılınan merhumenin manevi babası olmasına rağmen. Bunun tek bir izahı vardı, hoca efendi kötü niyetliydi.
Demokratik haklar kullanılmalı!
Hemen yanı başımda bulunan yurtsever ve duyarlı bir beyefendi her iki elini ağzının yanına getirerek “Hoca efendi Atatürk’ümüzü anmayacak mısın?“ diye bağırdı.
Bunun üzerine protesto ve bağrışmalar başladı ve hoca hemen durumdan vazifesini çıkardı ve Atatürk’ü zikreden ve sonu ruhlarına Fatiha ile biten duasını yaptı.
Eğer tepki olmasaydı bunu da yedireceklerdi. Bu nedenle eğer hakkınızı almak ve
ülkenize sahip çıkmak istiyorsanız her yerde ama her yerde demokratik haklarınızı
sonuna kadar kullanın, sesinizi çıkarın, protesto edin ve direnin.
Atatürk’ün adının söylenmemesi üzerine protestoları başlatan ilk itirazın askerlerden veya kameralara çok yakın olarak konuşlanan ve tabutun etrafını saran CHP’lilerden beklerdim.
Cuma günü Ülkü Adatepe’yi defnettik ertesi günü ülkenin gündemine bomba gibi
bir haber düştü. Hatta bomba ülkenin üstüne düştü dersek daha doğru olur.
YAŞ, Balyoz ve öbür davalardan tutuklu ama hüküm giymemiş, masumiyet karinesine göre suçsuz sayılan 40 general ve amirali emekliye ayırdı.
Bu çok açık olarak bir tasfiye hareketidir.
Ama nasıl bir tasfiye hareketi bunu iyi teşhis etmek gerekir. Çünkü iyi niyetle de tasfiye hareketi yapılabilir. Örneğin gençleştirmek veya daha liyakatlileri yönetime getirmek için.
Karşı devrim sürecindeyiz
Burada durum çok farklı! Halen Türkiye Cumhuriyeti Büyük Ortadoğu Projesi’ne yönelik olarak dönüştürülmek maksadıyla sivil darbe veya karşı devrim olarak adlandırılabilecek sürecin içindedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarsızlaştırılması, Ergenekon, Balyoz, Casusluk-Fuhuş-Şantaj gibi davalar karşı devrim sürecinin operasyonlarıdır.
Örneğin Balyoz davasına ait iddialar ve arkasındaki tüm uydurma deliller çürütülmüştür. Kanıt diye ortaya konanların hepsi kes-yapıştır türü dijital terör unsuru belgelerdir.
Her şey bu kadar aşikarken YAŞ üyesi askerler operasyonlar nedeniyle tutsak olan
silah arkadaşlarına ihanet etmişlerdir.
Bu köşeyi takip edenler okumuşlardır “ Geleceğini biliyordum “ başlıklı yazımı.
Burada anlatmıştık yüreği vatan sevgisi ile dolu Mehmetçiğin siperden fırlayarak
ve yaşamanı hiçe sayarak nasıl arkadaşının yardımına gittiğini. Ya siz! Ayak bağı oluyor, terfi sorunları yaşanıyor diye mi vurdunuz bu komutanları. Yoksa acı çekmesinler diye mi bitirdiniz işlerini.
Siz bu silah arkadaşlarınızı ölümüne savunmalıydınız.
Çünkü bu operasyonlar karşı devrim için, Büyük Ortadoğu Projesi’nin realizasyonu için, Türkiye’yi Suriye ve İran’la savaştırmak ve bölgede taşeron yapmak için, ülkemizi bölmek ve federasyon haline getirmek için, Türklüğü bu coğrafyadan
bir şekilde silmek için, kukla Kürt Devleti için, ılımlı İslam için ve yeni anayasa için çok gereklidir.
Majestelerinin muhalefeti
Bu tasfiye aynı zamanda TSK’daki liyakat sistemini de bozmaktadır.
Bazı komutanlar yarışmadan, rakibi olmadan terfi etmişlerdir.
Diğer bir anlatımla rakiplerinin tasfiye edilmesinden yararlanmışlardır.
Biliyorsunuz Türkiye’de karşı devrimi gerçekleştirmenin sadece iktidar partisi ile olamayacağını bilen güçler muhalefet partilerine de operasyon yapmışlardır.
Çünkü böyle süreçlerde majestelerinin yumuşak hatta işbirlikçi muhalefetine ihtiyaç vardır.
İşte CHP’ye bu nedenle operasyon yapılmış ve sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu gelmiştir. Kılıçdaroğlu’nun önündeki iki seçenek varken O kendisini borçlu hissettiği
operasyon merkezlerinin hizmetine vermiştir.
Terfi eden askerlerin de önünde iki seçenek var :
Ya Atatürk’ten, laik cumhuriyetten, Türk Ulusal kimliğinden, kuruluş felsefesinden,
kuvayi milliye ruhundan, üniter yapıdan ve bölünmez bütünlükten yana olacaklar
ya da operasyon merkezlerinden tarafa. İnsanların kıratı zor zamanlarda belli olur.
Askerlik mesleğinden istifa ettikten sonra sivillerin içinde daha fazla bulunabilme şansını elde ettim. Siyaset yapıyorum, gazetecilik yapıyorum ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında faaliyetler icra ediyorum. Şu ana kadar edindiğim izlenim;
Bu ülkede siviller askerlerden kadınlar ise erkeklerden daha cesur.
Bu sınıflandırmama girmeyenler olabilir. Bu düşünceme katılmayanlarda olabilir.
Onlara da saygı duyarım.
Esen kalın.