KENDİ ULUSUNA KÖSTEK; MEZHEPÇİ,TARİKATÇI GERİCİLİĞE DESTEK
Naci BEŞTEPE
2002 yılından başlayarak mezhepçi, tarikatçı kaynaklı gericilik olaylarının sürekli arttığının ayırdında olmayan var mıdır?
Sanmam.
Varsa da ya çok azdır ya gözünün en az biri kapalıdır.
Bu ülkede;
– Mayo ile denize giren kadın dövüldü mü?
– İçki satan büfeci dövülüp büfesi hasara uğratıldı mı?
– İçkili lokantada ailesi ile birlikte yemek yiyen genç,
polis tarafından sorguya alındı mı?
– Kadın erkek otobüsleri ayrıldı mı?
– Kızlar için İmam Hatip Lisesi açıldı mı?
– Oruç tutmayanlara sataşıldı mı?
– Protestocu gençlere pala ve satırlarla,”ALLAHÜ EKBER” diyerek
saldırıldı mı?
– Konser izleyen kadınlar ile erkek orkestra arasına
perde çekildi mi?
– Okullarda çocuklar topluca camiye gitmeye zorlandı mı?
– Aleviler dinsizlik ve ahlaksızlıkla suçlanıp aşağılandı mı?
Daha sayayım mı?
Sayfam yetmez. Daha uzatmaya ve uzağa gitmeye gerek yok.
Geçen hafta (16 Ağustos 2013), Fatih Camisi’nde, Başbakan’ın oğlunun da katıldığı Cuma namazından sonra;
– Ne darbe, ne demokrasi, biz ümmetten ve hilafetten
yanayız.
– Demokrasi demokrasi dediniz, ümmetin kanını emdiniz.
– Demokrasi= Küfür sistemi
Afişleri açılmadı mı?
Tekbirlerle yürüyüşe geçen gruba polis hiç karıştı mı?
Aynı günlerde, AKP’nin Sakarya-Erenler Belediye Başkanı hilafet isteğini dile getirmedi mi?
Peki, bu tür olaylara başta RTE, Arınç, Bozdağ, Kapusuz, Çelik gibi ileri gelenler olmak üzere AKP iktidarından birilerinin tepki gösterdiğine tanık olan var mıdır?
Umarım vardır.
Ben hiç olamadım.
Hiç tepki olmadığı için de bu tür olaylar giderek artmaktadır.
Çünkü tepkisizlik destek anlamına gelmektedir. Yapanlara cesaret vermektedir. Bu destek salt dolaylı da değildir.
Protestocuların dua ile alt edileceğini açıklayan bir Başbakan vardır.
Kendine oy veren bütün vatandaşları oy vermeyenlere karşı saldırmaya, jurnallemeye teşvik eden bir Başbakan vardır.
Camide içki içildiği, türbanlı bir bayanın dövüldüğü yalanını söyleyen bir Başbakan vardır.
Mısır ve Suriye’deki aşırı dinci, gerici grupların tarafının tutularak
o devletlerin iç işlerine dek karışılması dünyanın gözü önünde sürdürülmektedir.
Suriye’deki toplu kıyım olayına manşetten yer vermeyen Hürriyet Gazetesi’ne ve AKP’yi hafif yollu tenkide kalkışan Ertuğrul Özkök’e yüklenilmesi de bu destek kapsamındadır.
Mısır’da öldürülen bir genç kıza televizyonda canlı yayında ağlanması da öyledir.
“ Önünde uzun bir gelecek vardı” diyerek göz yaşı akıtırken, kendi ülkemizde kendi polisimiz tarafından öldürülen gençlerimiz için ne bir üzüntü ifadesi kullanılmış ne de ailelerine baş sağlığı dilenmiştir?
O gençlerin geleceği yok muydu?
Gözü kör edilen on iki gencin göreceği güzellikler yok muydu?
Bakkala ekmek almaya giderken komaya sokulan çocuğun hastaneden çıkarılmak istenmesine ne demeli?
Göz yaşından, acıma gibi insani duygulardan ve yaklaşımlardan vaz geçtik, beş kişi öldürülürken polisi “DESTAN YAZAN KAHRAMAN” ilan edip ödüllendirmek nedir?
Mısır’daki, Suriye’deki din kardeşleri için çırpınan, savaş çığlıkları atanlar kendi ülkesindeki din kardeşlerini neden insan yerine koymaz?
Irak’ta 11 yıldır, hala, her gün Müslümanlar ölmüyor mu?
Onlara neden sahip çıkılmaz?
Bunların hepsini alt alta koyup toplarsak şu sonuç çıkar karşımıza :
AKP iktidarı ve onun başı RTE’nin dinle imanla ilgisi yoktur.
Bireysel, yakın, yalaka, yandaş çıkarlarıdır önemli olan.
İşine gelen mezhep, tarikat ve her türlü gericilik desteklenir.
Türk ulusu ve ulusal çıkarları her koşulda kösteklenir.
Türk ulusu da kör değildir, ahmak değildir. Yapılanları görmektedir.
Gereğini yerine getirecektir.
Geldikleri gibi gideceklerdir.
Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE