Etiket arşivi: Gülriz Sururi’yle yürüyoruz

Yılmaz Özdil : Yol arkadaşı

Yol arkadaşı

Yılmaz Özdil, SÖZCÜ, 23.06.2017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Saygın toplum bilimci, profesör, Hacettepe Üniversitesi’nde sosyal çalışma yüksek okulu’nu kurdu, kültür bakanlığı müsteşarlığı yaptı, 37 kitap yazdı, Almanya’dan İtalya’dan Polonya’dan liyakat madalyaları aldı, Türk Dil Kurumu bilim ödülünü aldı, Sedat Simavi Vakfı bilim ödülünü aldı, Sertel Demokrasi Ödülü’nü aldı, biz Emre Kongar’la yürüyoruz… Sen, bilim-kültür insanı diye, kafasında maraş dondurmacısı gibi fesle dolaşan, akıl hastanesinde yatmış herifle yürüyorsun.
*
Dostlar Tiyatrosu’nu kurdu, Gorki, Brecht, Sartre, Steinbeck gibi yazarların yanısıra Aziz Nesin, Haldun Taner, Nazım Hikmet, Can Yücel’in oyunlarını yönetti, Aslan Asker Şvayk’ı Bir Delinin Hatıra Defteri’ni Keşanlı Ali’yi efsane haline getirdi, senfonik konserlerde Prokofiev’in Stravinski’nin Fazıl Say’ın yapıtlarını anlatıcı olarak seslendirdi, uluslararası festivallerde ödüller kazanan filmlerde başrol oynadı, Altın Portakal kazandı, Afife Tiyatro Ödülü kazandı, Avni Dilligil, İsmail Dümbüllü ödülleri kazandı, biz Genco Erkal’la yürüyoruz… Sen, götünün kılıyım diyen, soytarıyım diyen, iftarda takla bile atarım diyen tiyatrocu Şafak Sezer’le yürüyorsun.
*
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var, yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten, sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne, denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır, kopmaz kökler salmaktır oraya
kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını,
kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara, bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi,
bir taş gibi dinleneceksin
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine, hem de bütün benliği sesler le, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın, bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
ve kederi de
 yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
çünkü acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına,
dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var,
yaşadın mı büyük yaşayacaksın,
ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır,
ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…

Biz, varlığıyla onur duyduğumuz, kelimelerin efendisi Ataol Behramoğlu’yla yürüyoruz… Sen, Binali beyle yürüyorsun, “sevgili” kelimesini bile yazamıyor birader, “sevğili” yazdı, üstünde şapka var mıydı filan diye sordu.
*
Biz, muhteşem başarılarla dolu sanat hayatı boyunca bu memleketten kazandığı tüm servetini, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlayan Gülriz Sururi’yle yürüyoruz… Sen, rabia’yla yürüyorsun.
*
Biz, baba mirası köşkünü kat karşılığında müteahhite vermektense, Oyuncak Müzesi’ne dönüştüren, servet denilen kavramın, aslında insan biriktirmek olduğunu öğreten Sunay Akın’la yürüyoruz… Sen, toki’yle yürüyorsun, Gezi parkına alışveriş merkezi dikmeye kalkıyorsun, zeytinlikleri betonlaştırmaya çalışıyorsun.
*
Biz, Everest’e tırmanan ilk Türk, gençlerimize rol model olan, ulusal bilinç geliştiren, AKUT’u kuran, “maldan mülkten, paradan puldan, candan canandan geçilir, vatandan geçilmez, vatan lafla sevilmez, vatan eylemle sevilir, vatan sevgisi sorumluluk almaktır, dürüst, namuslu yurttaşlar olarak, korkmadan, kaçmadan elini taşın altına koymaktır” diyen, Türkiye’nin gururu Nasuh Mahruki’yle yürüyoruz… Sen, Türkiye’nin hangi yarımkürede olduğunu bile bilmediği halde, İzmir Marşı’ndan rahatsız olan şeytan Rıdvan’la yürüyorsun.
*
Biz, alınterinin vicdanı DİSK Başkanı Kani Beko’yla yürüyoruz
Sen, milletin orasına koyacağım diyen müteahhitle yürüyorsun.
*
Biz, şehit yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar’la yürüyoruz, hiç sesini çıkarmayıp deniz kuvvetleri komutanı olmak varken, hukuksuzluğa, adaletsizliğe isyan ederek istifasını suratlarına fırlatan günümüzün Çaka Bey’i (AS: E. Koramiral) Atilla Kezek’le yürüyoruz, Kardak kahramanı Ali Türkşen’le yürüyoruz… Sen, kasaptaki ete soğan doğramayanlarla, Süleyman Şah türbesinin boş sandukalarını sırtlayıp götün götün kaçanlarla, kendi yaveri tarafından dövülenlerle yürüyorsun.
*
Bugün orada olacak… Biz daima, yarım asırlık pırıl pırıl kariyeriyle her platformun anketinde Türkiye’nin en güvenilir insanı çıkan Uğur Dündar‘la yürüyoruz… Sen, hayırsever Rıza beyle yürüyorsun.
*
Kimlerin “yol arkadaşı” olduğunu…
Kimlerin “aynı yolun yolcusu” olduğunu, tarih görüyor.
*
“Adalet” yürüşüyü deniyor ama…
Aslında “bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” yürüyüşüdür bu.
===================================
Dostlar,

Son derece başarılı bir köşe yazısı daha çok değerli yurtsever yazar
Sn. Yılmaz Özdil‘den..
İşte zeka, işte birikim, işte yazının gücü ve haklı olmaktan kaynaklanan yüreklilik. Değerli Özdil’i kutluyoruz. Acaba muhatapları ders çıkarır mı?? Yazmaya, söylemeye, uyarmaya devam.. Elbette, aldatılan halkımızın da günümüzün aymazlarının da anlayacağı vakit,  “yolun sonu” gelecektir.

3,5 milyar Dolar serveti olduğu söylemlerine köpürenler ve ölçüsüz ağır tepkiler verenler, aslında çooooooooooook yalın bir iş yapabilirler :

  • Malvarlığını -kendisi ve 1. derece akrabaları dahil- derhal açıklamak..

    Nedendir bu telaş?? Bir “duyum” alınmıştır diyelim, kamuoyunun kafası karışmıştır ve bu durum / sorun dile getirilmiştir bir milletvekilince.. Görevidir vekilin.. Bu açıklamayı aslında bir soru olarak kabul etmek ve yaranız yok ise gücenmeden – gocunmadan saydamlık ve sükunetle servet bildiriminde bulunmaktır yapılması gereken.
    Üstelik yasal yükümlülüktür. Demokratik hukuk devletlerinde vazgeçilmezdir.

Türk halkı aptal değildir.. Basmakalıp (klişe) ezbere sözlerle ve bağırıp – çağırarak, korkutma davaları açarak hiçbir yere varılamaz.. Malbildiriminizi açıklayınız..
İsviçre vb. bankalarda hesaplarınız için “anonim, açık, açıklanma talimatı” vermelisiniz. Dileyen kişi – kurum bu talimat ile başvurup doğruları öğrenmelidir..

Para trafiği hele hele kara para trafiği hem iç hem dış politikada iktidarın yumuşak karınlarından biri.. AKP Genel Başkanı, giysileri yüzünden genç kızlarımızın yobazlarca saldırıya uğraması konusunda tek sözcük etmiyor ısrar ve inatla.. Oysa kararlı bir karşı çıkış son derece etkili – caydırıcı olabilir.. En azında görmüş oluruz.. 80 milyon böyle mi kucaklanacak? Gezi sürecinde Beşiktaş’ta başörtülü bacımıza taciz (üstüne işeme!) sözleri de gerçek çıkmadı.. Ellerinde olduğu söylenen video kayıtları yıllardır ortaya konamadı!? Yakışıyor mu bir Başbakana şehir efsaneleri uydurmak ya da uydurulmasına katılmak?

Efendiler; gidişiniz gidiş değildir. Ya düzeltirsiniz ya düzeltirsiniz..

Temel insan hak ve özgürlükleri yüzlerce – binlerce yılın kan ve canla verilmiş savaşımının kutsal kazanımlarıdır. Vazgeçilmesi ya da birilerine istiyorlar – dayatıyorlar diye geri verilmesi söz konusu değildir. Anayasalar insan derisi ile kaplıdır ve onları rafa kaldırma dönemi artık kapanmış, tarihin karanlık derinliklerinde kalmıştır.

Siyaset eyleyecek ve iktidar olacak – iktidarda kalacaksanız bu işin 1. farzı;

  • TEMEL İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNE SONUNA DEK
    SAYGILI – BAĞLI KALMAKTIR…

Başka hiçbir çıkar yol yok – tur!. Ne kendinizi yorun ve kandırın ne de halkımızı – dünyayı fukara siyasetinizle kandırmaya – oyalamaya kalkın..
Nafiledir efendiler anlıyor musunuz, nafiledir. Artık yeter, artık yeter; duyun ve görün!

Daha çok tırmandırmadan ve su testisini su yolunda kırmadan NORMALLEŞİN..
Azıcık belagat gösterin, hatalarınızdan dönün, ders ve ibret alın, irfandır, hayırlı olur.

Sevgi ve saygı ile. 24 Haziran 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com