Etiket arşivi: Bülent ESİNOĞLU : Evet; bir irade var!

Bülent ESİNOĞLU : Ukrayna üzerine düşünceler


Ukrayna üzerine düşünceler

Bulent_Esinoglu_portresiBülent ESİNOĞLU
bulentesinoglu@gmail.com, 3.3.2014

Amerikan Başkanı Obama ile Rusya Başkanı Putin arasında yapılan telefon görüşmeleri, dünya medyasına yansıdı.

Taraflar çıkarlarını ve bu çıkarların söze dönüşmüş halini,
kendi yönlerinden ortaya koydular.

Amerika, “Bu işgalin bir bedeli olur. dedi.

Rusya, “ABD Kiev’e müdahale ederek, kırmızı çizgiyi aştı” dedi.

Ukrayna ve Kırımla ilgili sizi 161 yıl öncesine, yani 1853 götürmek istemiyorum.
Zaten Batı gözü ile Türkiye’ye bakan bir sürü zevat bunu yapıyor.
Geçmişe gönderme yaparak değil de, geleceğe yönelik kimi kestirimleri tartışmak istiyorum.

Suriye ile başlayan, Ukrayna ile devam eden süreç;
“yeni bir soğuk savaş dönemi yarattı” dememiz, abartı olmaz.

Yugoslavya, Irak, Libya, Tunus, Afganistan’da eli kolu bağlı kalan Rusya,
biriken saygınlık ve nüfuz yitiğinin, Ukrayna’ya dayanmış olması;
Rusya’yı, ne pahasına olursa olsun, ABD’yi durdurma konumuna itmiştir.

Ukrayna ve Kırım’ın stratejik önemini ifade etmek yersizdir.
Kırım Rusya için Karadeniz demektir.

Şimdi gelelim, Obama’nın

“Bu işgalin bir bedeli olur, Rus çıkarlarına, dünyada mani oluruz.” sözüne…

Bu anlatım, İran’a 1979’dan bu yana uyguladıkları ekonomik ambargoyu anımsattı. Gerçi bu ambargolar, direniş ekonomisi yürüten İran’a doping etkisi yaptı, ama…

Şunu ifade etmek istiyorum :

İran’a uygulanan ambargoda, İran Merkez Bankasına SWIFT yapılarak,
İran gelirlerine el konularak yürütülmüştü. 
Yani korsanlık yapılarak.
Aynı korsanlığın, Rusya’ya uygulanmasından söz ediliyor.
Amerika şunu diyor :

ABD denetiminde olan ülkeleri kullanarak, Rusya’nın ticaretine ambargo koyarım.

Bir başka anlatımla, Batı bankalarındaki Rusya gelirlerine el koyarım. diyor.

Bunun anlamı çok açık. Avrupa ile Rusya’yı kafa kafaya getiririm.
Biraz daha açalım :

Rusya’nın petrol dışında, Avrupa’ya 140 milyar metre küp doğal gaz satışı var. Buna Türkiye’ye olanı da eklerseniz, 180 milyar metre küp eder.
Gerçi ABD bu ambargoyu tüm Avrupa ülkelerine yaptırabilir mi?
O da ayrı sorun…

 Pasifik’te Çin lehine gelişen jeo-stratejik konumu da göz önüne alırsak,
bu ambargo ne derecede gerçekçidir?
Bir önceki yazımda sözetmiştim.

“Boğazlar sorunu” yeniden ortaya çıktığında, yani ABD’nin Karadeniz’e girmesi gerektiğinde, Türkiye’nin alacağı tutum, tüm dünya açısından önem kazanır.

Türkiye’nin NATO’ya “Boğazları açıyorum” demesi;
“Rusya ile Batı’nın savaşına, Batı’nın yanında yer alarak, katılıyorum.” demektir.

Amerika 12 bin mil uzaktadır. Rusya bir mil uzaklıktadır.
Amerika gider Rusya kalır.
Rusya ile savaş kararı alabilecek bir babayiğit olur mu, bilmiyorum.
Türk burjuvazisi Türk olmadığından, gene Amerika’nın yanında çığırtkanlık yapıyor. Rusya ile olan 35 milyar dolarlık ticareti gözetmiyor. Bir savaş durumunda,
ülkedeki burjuva çıkarlarının da çatışacağını görmezden geliyor.

  • Türk Ordusu’nu savaşa kim zorlayabilir, bilmiyorum.

Faruk Loğoğlu, dün konu ile ilgili yaptığı açıklamada;
NATO ve Batı’nın yanında yer aldıklarını açıkladı.

Washington’da, Büyükelçilik yaparken de böyleydi.
ABD görevlisi mi, yoksa Türkiye’nin Amerika’daki Büyükelçisi mi belli değildi.

Neyse ki, Hükümet kanadından daha serinkanlı açıklamalar aldık.

Bülent ESİNOĞLU : Evet; bir irade var!

 

Evet; bir irade var!

Bulent_Esinoglu_yurduma_can_feda

Bülent ESİNOĞLU

Yazdım. Bir kez daha yazıyorum.

Çağımızda, her türlü savaş medyada başlar, biraz sıcak çatışmadan sonra, savaşın geri kalanı gene medyada sürer.

Medya iradenin oluşturulmasında,
eğer bir irade varsa onun çürütülmesinde baş etkendir.

Sahte enformasyon yaymak, gerçek enformasyonu manuple etmek,
marifetli sosyal bilimler taktiği uygulamak medyanın uygulamalarındandır.

Medya irade imal eder. Medya iktidarın kendisidir.

Yanlış anlaşılmasın. Medya her şeyi yapar, biz hiçbir şey yapamayız
demek istemiyorum.

Uzun zamandan beri, şöyle haberler basında ve internette yer alıyor :

Güneydoğuda, terörle mücadele yapılmadığı, karakolların önünden
silahlı PKK elemanlarının geçtiği, karakollardaki askerlerin kışlasından
dışarı çıkmadığı, Vali’den izin almadan çatışmaya giremedikleri yazılıyor
ve söyleniyor.

Bunun dışında, korucuların büyük çoğunluğunun PKK ile birlikte çalıştığı
ve devletten para aldığı ayyuka çıkmış.

Yöre halkının çaresiz olduğu ve PKK’ya biat ettiği belirtiliyor.

Silahlı kuvvetlerin bir irade göstermediği,
PKK ile çatışma disiplininin kaybolduğu,

bölünmenin aslında fiilen gerçekleştiği,

bir tek pasaport uygulamasının olmadığı gibi hususlar
halkımızda yaygın olarak konuşuluyor.

  • Öte yandan PKK’nın Meclisteki siyasal kanadı BDP,
    yerel seçimleri özerklik seçimleri olarak ilan ediyor.

Yerel seçimleri bir referandum, bir plebisit, bir bağımsızlık iradesinin
beyanı olarak ifade ediyorlar.

Bir yandan da, sürmekte olan “Açılım”ın sürmesi için ara tehditler yapmayı da ihmal etmiyorlar.

  • Öcalan; “Açılım dursun da 500 bin kişi mi ölsün?” diyor!

Sürekli statü istemlerini yeniliyorlar.

Bir yandan da, medya, tek yanlı bir şekilde, PKK iradesinin yükseltilmesi,
Türk halkının iradesinin kırılması yönünde, programlar inşa ediyorlar.

“Açılım” durursa, yani bölünme süreci kesilirse,
şehitler gelir korkutması yapıyorlar.

“Şehitler gelmesin ama ülke bölünsün” propagandası sürüyor.

Halkın terörle mücadele iradesi kırılarak,
PKK iradesinin halka kabul ettirilmesine çalışılıyor.

Böyle durumlarda devletin bir irade beyanında bulunması gerekmez mi?

Devlet erkânından, Cumhurbaşkanından, Meclis Başkanından, Başbakandan
bir açıklama yapılması gerekmez mi?

Böyle bir irade beyanı gelmiyor.

Tam tersine bölünmeyi sürdürme, sonuçlandırma yönünde irade beyanı geliyor.

Evet, bir irade var ama bölünme yönünde konulmuş bir irade var.

Devlet erkânında bir irade var. Yani bölme iradesi var.

Böyle bir irade olmasa, medya, yani bir anlamda iktidar,
televizyonlardan Türk halkının iradesinin çürütülmesine izin verir mi?

TSK’yı sindirdiler, şimdi de, Türk halkının iradesini sindirmeye çalışıyorlar.

Tek yanlı, yani bölünme yanlısı bir irade imal etmekte ısrarlılar.

Zaten Öcalan’la yapılan görüşmeler, yani terörle yapılan görüşmeler,
bunların hangi iradeye sahip olduklarını bize anlatmıyor mu?

Eğer bu tek yanlı irade oluşturma durumu böyle devam ederse,
Türk Halkının da, “ne yapalım, bölünmekten başka çaremiz yokmuş
düşüncesine varmasını bekliyorlar.

Anayasayı değiştirip, bölünmeyi bir metne taşıyamayınca,
yasal olmayan yollardan aynı yere varmayı hesaplıyorlar.

Bölme iradesini gerçek sahibinin Amerika olduğunu biliyoruz.
Holding medyasının PKK iradesini egemen kılmaya çalışması da, bundandır.

Çok kötü günler yaşıyoruz.

Bir vatanımız olacaksa, her şeyden önce bir irademizin olması gerekir.

Tek ihtiyacımız iradedir. O da şimdi gereklidir.

Sonradan oluşacak irade büyük zayiattır.

25.2.2014, bulentesinoglu@gmail.com