Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uzm.
24 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulunca Atatürk’e “Başöğretmen” sanı verilmiş ve o gün Öğretmenler Günü olarak duyurulmuştur. Dünya tarihinde hem “Başkomutan” hem “Başöğretmen” sanlarına sahip tek önder Atatürk’tür.
Atatürk’e Başöğretmen sanı Harf Devrimi kapsamında verilmiştir. Harf Devrimi, Dil Devrimi ile birlikte çağdaşlaşma yolunda atılan önemli adımlardan biridir.
Neden Harf Devrimi?
Türklerin Müslümanlaştırılmasından başlayarak yaklaşık bin yıldır kullanılmakta olan Arap harfleri Türkçeye uyumlu değildi. Türkçe ünlü harfler bakımından zengin (varsıl) iken, Arapça ünsüzler bakımından zengindi (varsıldı). Arapçada kimi ünsüz harflerin birden çok yazılışı vardı. Örneğin iki çeşit ”t”, üç çeşit “h”, dört çeşit “z”, iki çeşit “k” vardı. Buna karşılık a, u ve ı olmak üzere üç adet sesli harf bulunuyordu.[1] Türkçede ise sekiz adet ünlü harf bulunmaktadır. Arap harfleri bitişik yazılmakta; kelimenin başında, ortasında sonunda veya tek başına yazıldıklarında farklı yazılmakta ve okunmakta idi. Arap harfleri ile eser basmak, pek çok karakterin dizilmesini gerektirdiğinden zordu. Bu nedenlerle hem kitap sayısı çok az hem de Arap harfleri ile Türkçeyi okumak yazmak zordu, okur-yazar oranı erkeklerde %7, kadınlarda %0.4 düzeyinde idi. Okuryazar olanların önemli bir kesimini öğretmenler, subaylar, memurlar ve azınlıklar oluşturuyordu. Biri Osmanlı’nın Enderun sınıfının kullandığı yazılan ama konuşulmayan Türkçe, öbürü halk dili olarak konuşulan ama yazılamayan Türkçe (AS: Yunus Emre, Dadaloğlu, Karacaoğlan, Pir Sultan..), olmak üzere iki ayrı dil oluşmuştu.[2]
Bu durum ulusal birliğe ve Atatürk’ün çağdaş uygarlık hedefine uymuyordu.
Büyük Devrimci, çok önceden karar verdiği Harf Devrimini öbür Devrimlerde olduğu gibi zamanı gelince, uzmanlara danışarak, ulusa anlatılarak ve adım adım gerçekleştirmiştir.
Harf Devrimi iki aşamada yapıldı:
Birinci aşamada konu uzmanların görüşleri alınarak geliştirildi, ulusa anlatıldı ve benimsetildi, yeni harflerle okuma-yazma seferberliği başlatıldı.
İkinci aşamada yasa çıkartarak, resmi yazışmalarda, okullarda uygulanarak ve Millet Mektepleri kurularak Devrim kurumsallaştırıldı.
24 Mayıs 1928’de Latin rakamları kabul edildi.
24 Haziran 1928’de Ankara’da Latin abecesinin Türkçeye uyumunu incelemekle görevli görevli uzmanlardan oluşan Abece Kurulu (Alfabe Komisyonu) kuruldu.
Abece Kurulu 20 dolayında ülkenin Latin kökenli alfabelerini incelemiş ve 41 sayfalık bir rapor hazırlamıştı.[3] Falih Rıfkı Atay 1 Ağustos’ta kurulun bulgularını İstanbul’da Atatürk’e sundu. Kurul Latin harflerine geçişin beş ila on beş yıl alacağını değerlendirmişti. Atatürk “Ya üç ayda olur ya da hiç olmaz”[4] diyerek devrimci yaklaşımının ortaya koydu.
9 Ağustos’ta CHP’nin Sarayburnu’ndaki eğlence gecesinde Atatürk ”[5] “Arkadaşlar, Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz”[6]. dedi.
Bundan sonra tüm yurtta yeni harfleri öğretme ve öğrenme çabası başladı. Bu çabanın başını Atatürk çekiyordu. Büyük önder yurt gezilerine çıkarak (Tekirdağ, Bursa, Sinop, Samsun, Tokat, Sivas) memurlara, öğretmenlere ve öğrencilere yeni harfleri kişisel olarak öğretiyor ve sınav yapıyordu. Ayrıca bakanları ve milletvekillerini ülkenin çeşitli yerlerine göndererek yeni harfleri halka öğretmelerini sağladı. İsmet İnönü seçim bölgesi Malatya’ya giderken “ Bu gün bütün ülke bir dershane halini almıştır. Bu sınıfın başöğretmeni de Gazi’nin kendisidir.” dedi.[7] Atatürk’e ilk kez “başöğretmen” sanını veren İnönü idi.
11 Ağustos’ta Atatürk Dolmabahçe Sarayı’nda ilk yeni abece dersini verdi.
29 Eylül’de ”Yeni Harfler Marşı (abece marşı)” bestelendi.
Dolmabahçe Sarayı’na karatahtalar yerleştirildi. Atatürk kendisini ziyarete gelenlere, memurlara, dostlarına, yanında çalışanlara ders veriyordu.[8] Saray bir bilim akademisi haline gelmişti. Dilciler, tarihçiler, şairler, yazarlar, milletvekilleri, bakanlar her gün salonlarda toplanıyorlar büyük önderin başkanlığı altında tartışmalar yapıyorlar ve önderin masası önünde harf sınavından geçiyorlardı.
Yeni abeceyi ulus coşku ile benimsemiş, sıra ikinci aşamada yasal düzenlemeye gelmişti.
1 Kasım 1928’de TBMM’nin yeni yasama yılına başladığında açılış töreninden sonra gerekli komisyon derhal toplandı konuyu kararlaştırdı. Abece kurulunun önerilerine uygun tasarı hazırladı. Bu yeni harfli yasa tasarısı aynı gün toplanan TBMM genel kuruluna gönderilerek oybirliği ile kabul edildi.[9] 3 Kasım tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. 1 Ocak 1929’dan itibaren resmi yazışmalarda eski harflerle yazmak yasaklandı, yeni harfleri kullanmak zorunlu oldu. 1928-1929 eğitim yılından itibaren okullarda yeni harflerle eğitim verilmeye başlandı.
24 Kasım 1928 harf devriminde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu tarihte Mili Eğitim Bakanı Mustafa Necati tarafından hazırlanan “Millet Mektepleri Yönetmeliği” Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. 24 Kasım Öğretmenler Günü ilan edildi. Aynı gün Atatürk’e Bakanlar Kurulu tarafından “Başöğretmen” sanı verildi.[10]
Millet Mektepleri 1 Ocak 1929’da açıldı. Millet Mekteplerini kuran Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey aynı gün öldüğünden açılışa katılamadı. 16-45 yaşları arasında okuma-yazma bilmeyenlerin katılması zorunlu kılındı. Mekteplerde 20 000 öğretmen görev aldı.
Millet Mektepleri 1936’da Halk Evlerine devredilinceye dek 2.5 milyon yurttaşa okuryazar belgesi verdi.[11]. Okuryazar oranı %20’ye çıktı. Aynı dönemde (1928-1936) nüfus da 13 milyondan 16 milyona erişmişti.[12] TSK da bünyesinde açtığı 16 er okuma-yazma okulunda (Ali Okulu) 532 266 ere okuma yazma öğreterek okuma yazma-seferberliğine katıldı.[13]
Yeni harflerin kabul edilmesinden sonra nüfusun artmasına karşın sürekli artan okuryazar oranı günümüzde %9’leri aştı.
Harf Devrimini izleyerek 1932’de Dil Devrimi yapılarak Türkçemiz Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırıldı. Böylece Türkçemizi, Türk abecesi ile okur-yazar olabildik.
Değerlendirme
Harf Devrimi, Dil Devrimi ile birlikte, ulus olma bilincinin yükseltilmesi ve çağdaş uygarlığa ulaşma yolunda önemli bir aşama oluşturmuştur.
Devrimle birlikte okur-yazar oranı ve basılan kitap sayısı hızla artmış, güncel düzeye ulaşmıştır.
Harf Devrimi aynı zamanda laiklik yolunda da ileri bir adımdır. Bin yıldır kullanılan, Kuran’ın yazıldığı Arap harfleri atılmış, Türk abecesi getirilmiştir. Arapça’ya olmayan bir kutsallık veren karşı devrimcilerin ileri sürdükleri gibi Ulus bir günde cahil olmamış, zamanla daha çok okur-yazar olmuştur. Mezar taşlarını okuyamasa bile, onlarca kitap okuyan kuşaklar yetişmiştir.
Harf Devriminde büyük önder Atatürk’ün kişisel çabası belirleyici bir etken olmuş, “Başöğretmen” sanını hak ederek almıştır.
Harf Devrimi yapıldığı zamanda daha üniversite reformu (1933) yapılmamış olduğundan, Devrimde ilk ve orta öğretim öğretmenleri öncü rol oynamışlardır. Bu nedenle Öğretmenler Günü bu öğretmenlerce kutlanmaktadır. Oysa öğretmenler günü, aynı işlevi olan üniversite öğretim elemanlarını da kapsamalıdır.
Öğretmenler Günü son yıllarda öğretmenlerimizi kutlamak yerine, onların sorunlarını dile getirme günü durumuna gelmiştir.
Üniversite öğretim elemanları da dahil, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun!
Kaynaklar
[1] Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası yayını, İstanbul, 2013, s.202
[2] Lord Kinross, Atatürk Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Altın Kitaplar, İstanbul, 2013, s.511
[3] Turgut Özakman, Cumhuriyet Türk Mucizesi 2. Kitap, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2010, s.313
[4] A. Mango, a.g.e. s.465
[5] Özakman, a.g.e. s.316
[6] Maarif Vekaleti, Tarih IV, İstanbul, 1934, s.255
[7] Kinross, a.g.e. s.514
[8] Kinross, a.g.e. s.514
[9] a.g.e., s.301
[10] ttps://www.sozcu.com.tr/2015/kultur-sanat/basogretmen-mustafa-kemal-ataturk-ve-24-kasim-993434, erişim: 5 eylül 2018
[11] Sina Akşin Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayını, İstanbul, 2013, s.203
[12] Mango, a.g.e. s.467
[13] http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Okuma-Yazma_%C3%87al%C4%B1%C5%9Fmalar%C4% B1n%C4%B1n_Tarih%C3%A7esi, erişim 6 Eylül 2018