Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

‘Gezi’ ve anayasa

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen
09 Ekim 2023, Cumhuriyet

 

“Yargıtay”ın, “Gezi” protesto eylemleriyle ilgili olarak, Osman Kavala, Can Atalay, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman’ın “cezalarını” onaması, hukuk tarihine kara bir leke olarak geçti. Böylece AKP iktidarı dönemindeki hukuk ihlallerine bir yenisi daha eklendi.

Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı toplanma ve gösteri yapma hakkından, “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunu” kurgulayan sözde yargı organları, bu kararla, anayasanın 34. maddesini yok hükmünde saydıkları gibi, yargı bağımsızlığıyla ilgili anayasanın 9. ve 138. maddesini de ihlal etmiş oldular.

Anayasanın 34. maddesinde şu ifade yer alır: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

Anayasanın 9. maddesinde şu ifade yer alır: “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.”

Anayasanın 138. maddesinde de şu ifade yer alır: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.”

Bir yargı organı anayasaya ve yasalara aykırı bir biçimde karar veriyorsa, o karar hukuka göre değil, iktidarın beklentilerine göre verilmiş bir karar olur.
***
AKP hükümetinin anayasa ihlalleri bundan da ibaret değildir. AKP iktidarı aşağıdaki anayasa maddelerinde yer alan ilkelerin tamamını (tümünü) yıllardır ihlal etmektedir:

Madde 2: “Türkiye Cumhuriyeti… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

Madde 6: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.”

Madde 7: Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.”

Madde 8: “Yürütme yetkisi ve görevi, cumhurbaşkanı tarafından, anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”

Madde 11: “Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar anayasaya aykırı olamaz.”

Madde 14: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”

Madde 24: “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

Madde 25: “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.”

Madde 26: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”

Madde 28: “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”
***
Mevcut (var olan) anayasayı bile yıllardır ihlal ederek anayasal düzeni yıkan AKP iktidarının, anayasa değişikliği girişimlerinin hiçbir ciddiyeti olmadığı gibi, bu girişimlerin AKP’nin kurduğu diktatörlük rejimini pekiştirmek amacını taşıdığı da açıktır.

AKP ile bu konuda işbirliği yapan her milletvekili, tarihe kara bir leke olarak geçecektir!


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

Yarına kim kalacak?

Üstün DökmenÜstün Dökmen

Bu yazıda Moreno’nun ve Darwin’in görüşlerinden yola çıkarak toplumlardaki atanmış, seçilmiş ayırımını yorumlamaya çalışacağım.

20. yüzyılın başlarında Moreno, ”Yarına Kim Kalacak?” adlı eserini yayımladı. Sosyometrinin kurucusu olan Moreno’nun en tanınmış tekniklerinden birisi sosyometri testi, diğeri ise psikodramadır.

Sosyometri testinde Moreno bir gruptaki kişilere belirli bir etkinliği o gruptaki kişilerden hangisiyle birlikte gerçekleştirmek istediğini sorar. Böylece bazı kişiler çok sayıda kişi tarafından, bazıları az sayıda kişi tarafından seçilir, bazılarını ise hiç kimse seçmez. Moreno’nun hipotezi şöyledir:

“Seçilenlerin yarına kalma ihtimalleri yüksektir, seçilmeyenlerin yarına kalma, yani yaşama tutunma ihtimalleri düşüktür.”

Özetle seçilmeyenler yarına kalmayacaktır. Bu iddia ürkütücüdür ancak Moreno’ya göre bir çözüm vardır, “Bazılarının yarına kalması zor olabilir ancak sosyometri tekniklerinden, özellikle psikodramadan yararlanılırsa yarına herkes kalabilir” der.

Moreno’nun görüşleri bir ölçüde Darwinci görüşe dayanmaktadır. Darwin’e göre canlıların yapılarındaki (fenotiplerindeki) farklılıklardan ötürü yarına kalma ihtimalleri farklılık gösterir. Bu farklılıkların yanı sıra mutasyonlar, tesadüfler doğal seçilime yol açar. Doğa, çevresine uyum sağlama ihtimali yüksek olanları yani güçlü olanları seçer, böylece bunlar evrim sürecinde yarına kalırlar.

Darwin’e göre insanlar tarafından kasıtlı olarak gerçekleştirilen yapay seçilimden farklı bir de kendiliğinden, tesadüfler yoluyla ortaya çıkan doğal seçilim mevcuttur. Bir çiftçi hayvanlarını kendi tercihine göre çiftleştirdiğinde yapay seçilim söz konusudur, doğada ise uyum sağlayandan, güçlü olandan yana ortaya çıkan doğal bir seçilim, doğal bir ayıklanma vardır. Şimdi bu görüşten yola çıkarak bazı toplumsal olayları yorumlamaya çalışacağım.

TOPLUMDA SEÇİLMİŞLER ve ATANMIŞLAR

Darwin’e göre bir yanda kendiliğinden ortaya çıkan doğal seçilim diğer yanda ise insanların gerçekleştirdiği yapay seçilim var. Örneğin bugün evlerdeki yüzlerce farklı köpek türü 12 bin yıl önce evcilleştirilen kurtların soyundan gelmektedir. Bir açıdan baktığımızda doğada doğal seçilim vardır, hayatta kalanlar kendiliklerinden seçilmişlerdir, doğada atanmış yoktur, doğa taraf tutmaz.

Birilerini atama olayı insana özgüdür, evrim sürecinde ise seçilme atanmadan daha üstündür, daha kalıcıdır. Örneğin yapay seçilimle üretilmiş köpek türleri hastalıklara yeterince dirençli değildir.

Bu gerçekten yola çıkarak şöyle bir hipotez ortaya akmak istiyorum:

Doğadaki doğal ve yapay seçilimleri hatırlatır şekilde toplumlarda da doğal ve yapay seçilimler vardır. Örneğin gruplardaki kişilerin özgür iradeleriyle seçilmiş belediye başkanları veya rektörler vardır bir de üst yönetimler tarafından atanmış kayyum belediye başkanları veya atanmış rektörler vardır. Atanmışlar kısa vadede hatta orta vadede güçlü gözükebilirler ancak toplum uzun vadede özellikle bazı konumlarda kendi seçtiği yöneticilerle yükselecektir. Toplumların seçilmiş belediye başkanlarına veya seçilmiş rektörlere ihtiyacı vardır.

Bir zamanlar üniversitelerimizde rektör seçimi yapılırdı ancak cumhurbaşkanı en fazla oy alan üç adaydan birisini seçerdi. Bu yöntem öğretim üyelerine tam güvenilmediği anlamına geliyordu. Bazen üç adaydan birincisi 1000, ikincisi 800, üçüncüsü ise sadece 15 oy alırdı, cumhurbaşkanı üçüncüyü seçme hakkına sahipti. Yani mış gibi bir seçim yapılırdı. Sonra bu bile yapılmaz oldu. Pek çok alanda evrim doğal seçilimle ileri gider, insanların atanma yöntemi ise tekelciliğe, monarşiye yol açar.
***
Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

ÇEDES çağdaş mı?24 Eylül 2023

Dr. Serdar Koç şiiri : 8 Ekim 78

ŞİİR KÖŞESİ…

Dr.  Serdar KOÇ

8 EKİM 78

-I-
kan rengi
bir acı
sızıyor
geceye

kan rengi
bir akşam
sokaklarda

cinayetin
kol gezdiği

Ankara’da
8 ekim
78 gecesi

Bahçelievler-
-deki
o evde

siz de olabilirdiniz
ben de

vurulmuş
elleri ayakları
bağlı

-II-
ah ellerim
ayaklarım
bağlı

deldiler
kalbimi
yedi yerinden

kalbimde
yedi
kırbaç izi

Bahçelievler-
-deki
o evde

Ankara’da
8 ekim
78 gecesi

üşür gözlerim
üşür gözlerim
üşür gözlerim

Serdar Koç
(Çığlık, Eylül 2006, Kum Yayınları)
***

Prof. Halil Çivi’den KISSALAR ve HİSSELER

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF eski dekanı
Halk Ozanı

 

 

1- AÇMAZ
Kaderi tükenmez umut,
Lakabı Çileli Mehmet.
Sılada gurbete mecbur,
Gurbette sılaya hasret.
Halil Çivi

2- DİNBAZLIK
Yaş iken eğmek gerek,
Diyerek her fidanı.
Koltuk değneği yapar,
Kullanırlar insanı.
Halil Çivi

3- KARAKTER
Altın hep güven verir,
Hiç bozulmaz cevheri.
İnsan altına benzer,
Düzgünse karakteri.
Halil Çivi

4- GELİŞME
Akıl cehaleti yener,
Toplum bilimle yükselir.
Sanat özgürlüğe muhtaç,
Adalet hukukla gelir.
Halil Çivi

5- İFTİRA
İftira bir silahtır,
Onuru hedef alır.
Kişi aklansa bile,
Tortusu baki kalır.
Halil Çivi
Xxx
07 Ekim 2023
Seferihisar, İZMİR

Türk-İslam Sentezi Anayasası

Işık Kansu
Işık Kansu
kansu@cumhuriyet.com.tr
07 Ekim 2023 Cumhuriyet

Saray’daki AKP’li son günlerde çok büyük sözler söylüyor. “Vesayetçilerin 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’nin ayağına vurduğu, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaları söküp atma vakti”ymiş.

Epeydir kendisine iliştirdiği ortağı da benzer yolda. Ona göre de “Darbe anayasası Türkiye’ye layık değil”miş.

Bir kere açıkça belirtmek gerekir ki 27 Mayıs Anayasası, Türkiye’nin şimdiye değin gördüğü en özgürlükçü anayasadır. Bugün uyguladıkları rejimle, bırakın o anayasayı eleştirmeyi, eskilerin deyimiyle onun öngördüklerinin yanından bile geçemezler.

12 Eylülcülerin resmi ideolojisinin ne olduğunu biliyoruz: Türk-İslam sentezi!

Hani iktidar ortakları “yerli ve milli” diyorlar ya, onun leblebi gibi bir geçmiş zaman ununa bulandırılmış halidir Türk-İslam sentezi.

Dinci-ırkçı, Osmanlıcı-Turancı, gerici-kafatasçı; ne derseniz deyin, çağdaş uygarlık ve ilerleme ile uyuşmayan bir çizgidir.

Aslına bakarsanız, 1923 Cumhuriyeti’nin mezarını kazıp üzerine eğreti bir temel ile oluşturdukları reisçi sistem, 12 Eylül’ün ta kendisidir.

12 Eylül’ün reisi Kenan Evren her gün her konuda konuşur, halka sözde ders verir, beğenmediklerini hapse atar, basını sansür eder, kürsülerde ayetler okuyarak imamlık yapardı. Üniversiteleri ve okulları gericilik yuvasına çevirmişti. Küresel egemenler ne isterlerse onların sözünden de çıkmazdı.

12 Eylül’ün bir sentezi olan Saraycı ittifakın reisi de bugün aynı halk öğütücüsü değirmen taşını çeviriyor. Ayrımları yok.

Yeni anayasa masalının varmak istediği tek mutlu son bellidir:

Ömür boyu reis seçilebilmek!

‘TÜRKİYE’NİN YÜZYILI’ SLOGANI AŞIRMADIR

AKP’nin, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamamak için bulduğu “Türkiye’nin Yüzyılı” sloganı bir aşırmadır!

“Kanıt nedir” diye soracak olursanız…

2000’lerin başında Amerika’daki tutucu neo-con takımı, ABD’nin, başta Ortadoğu olmak üzere dünyaya yeniden egemen olmasını öngören “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi”ni gündeme taşımıştı. Projenin hedefi “Amerikan liderliği; hem Amerika hem dünya için iyidir” diye özetleniyordu.

O projenin savunucularından birisi de “karanlıklar prensi” olarak adlandırılan ABD Savunma Bakanlığı’nda müsteşar yardımcılığı da yapmış olan Richard Perle’ydi.

Ne büyük rastlantı ki Perle, AKP iktidara gelmeden önce Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmüş ve onu “ülkesini yeni bir yöne doğru götüren genç lider” olarak tanımlamıştı.

Daha sonrası biliniyor zaten. Erdoğan, ABD tarafından Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığı ile onurlandırılmıştı!

Amerika liderliğinin dünya için iyi olduğuna inananların eş başkan atadığı Türkiye liderine, tüm dünyanın mazlum uluslara örnek olmuş bağımsızlığın simgesi 1923 Devrimi elbette uygun düşmezdi.

Ona, Fethullah Gülen’in deyişiyle “altın nesil”Necip Fazıl Kısakürek’in deyişiyle “kindar nesil” ve kendisinin deyişiyle “ucube değil, dindar nesil” gerekmekteydi.

Türkiye’nin yüzyılı dedikleri Amerikanvari sözün ardını kurcalarsanız altından çıkacak olan ortadadır:

Bağımsızlık bundan böyle bir ucubedir. Eş başkanın yüzyılı geçerli olacaktır.


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

Ailemizin Delegeleri30 Eylül 2023

EŞEK YOHDİR, ENFLASYON YOHDİR!

Mustafa AYDINLI
aydinliddo@gmail.com

Bizim Ali Ekber Eker Hoca maşallah fıkra deposudur, O’ndan dinlediğimiz aşağıdaki gibi çoğu fıkralar bize esin kaynağı olur.

Şanlıurfalı ağanın biri dünyayı gezip göreyim demiş. Her yolculuğundan sonra köylüyü kahvede etrafına toplayıp, gezip gördüklerini anlatırmış ki, marabasının da vizyonu genişlesin…

Köylü başlamış sormaya :
– Ağam bu sefer nere gettin?
– Afrike’ye getmişem.
– Ağam Afrike’de ne yaptin?;
– Safariya çıkmişem.
– Hele bu sefari ne ola ki?
– Hele arabaya biniysen, araziye ovaya çıhiysen, bi heyvan göriysen, peşinden arabayı suriysen, heyvana yetişip tüfek ile vuriysen.
– Ağam sen hiç heyvan vurdiiin?
– Heee vurdim.
– Ne vurdin?
– Zebra vurdim.
– Ağam hele bu zebra ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee.
– Aha eşeğin siyah beyaz çizgili olanı.
– Abooov… Ağam başka ne vurdin?
– Zürefa vurdim.
– Hele bu zürefa ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee.
– Aha o eşeğin bacakları iki metre, boynu üç metre olanı.
– Abooov… Ağam başka ne vurdiiin?
– Gergedan vurdim.
– Hele bu gergedan ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee…
– Aha o eşeğin derisi biraz kalın olani, bir de burnunda iki tane boynuz vardir. Abooov… Ağam başka ne vurdin?
– Piton vurdim.
– Ağam bu piton ne ola ki?
– Eşeği biliysen?
– Hee.
– Eşeğinkini bilisen?
– Heee.
– Aha onun dört metre olani ama eşek yoktir.
***
ENFLASYON YOHDİR!

Bizim konuya gelince..
Neymiş, enflasyon tek hanelere inmiş.
Hee…
Elektrik yüzde 300
Doğalgaz yüzde 350
İğneden ipliğe her şeye..
Hee…;Aha işte o zamlar var ya.
O yüzde 80’lik enflasyonun 4 metre olanıdır, ama enflasyon yohdir.

Prof. Dr. Halil Çivi’den Dörtlükler…

ŞİİR KÖŞESİ

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

 

DÖRTLÜKLER...

Kurt sofrası kanlıdır,
Orda her gün et yenir.
Kurda konuk olunmaz,
O seni yemek sanır.
***
Söz aklın meyvesidir,
Her pazarda satılmaz.
Olmuşuna doyulmaz,
Hamı balla yutulmaz.
***
Mevla’nı arıyorsan,
Sanma ki O, Çin’dedir.
Gönül gözünü aç bak,
O senin içindedir.
***
Hakkı özümde buldum,
O da özünde ben.
Kaldırdık aramızdan,
Bu fazlalık bedeni.
***
Dostun kardeşin değil,
Sana gönül bağıdır.
Kardeşin dostun değil,
Malının ortağıdır.
****



UNUTMA                                      :

  • Görevleri, yetkileri, kariyerleri ve makamları ne olursa olsun; başkalarının fikir, telkin, buyruk ve isteklerini özgür akılla sorgulamadan yaşamak, elalemin (başkalarının) çıkarları için, ömür boyu onlara gönüllü köle olmayı kabullenmek demektir.

Anayasacılık özgürlükler hukukudur

İbrahim Ö. Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu

Siyaset, 05.10.2023, BİRGÜN

Anayasacılık, devleti, varlık nedeni olan özgürlükleri güvenceleyerek
toplumsal barışı sağlayacak biçimde örgütlemektir. Örgütleme üç ana işlevde somutlaşır:
1. Kural koymak,
2. kuralları uygulamak ve
3. çekişmeleri yargılamak.

Erkler ayrılığı, bu işlevlere denk düşen üç organda biçimlenir: Yasama ve Yürütme siyasal, Yargı teknik ve hukuki nitelikte. İlk ikisi karşılıklı denge ve denetim düzenekleri ile işler, Yargı ise bağımsız. Anayasa bilimi, birey özgürlükleri ve toplumsal barış güvencesi olarak bu üçlüde biçimlendi.

Bunları sağlayabilen devlet sayısı, Afrika ve Asya’da çok az, Amerika’da kısmen, Avrupa’da ise daha çok sayıda. Türkiye, anayasacılar ve siyaset bilimcilerce, on-on beş yıl öncesine dek ‘anayasacılık’ ekseninde inceleniyordu; nüfusunun çoğunluğu Müslüman olup demokrasiyi gerçekleştiren tek ülke nitelemesi de yaygındı. Uluslararası bilimsel yayın ve toplantılarda artık anayasacılık ekseninde yer almıyoruz. Bunda anayasasızlaştırma ve anayasa değişikliği belirleyici oldu.

Anayasasızlaştırma sürecinde,  Gezi müdahalesi (Haziran 2013) kritik bir dönemeç; “Anayasa suçu” nitelemesi (Ekim 2016, D. Bahçeli) ise zirvedir. Aslında, 200 yıllık kazanımları silme fitili, “Anayasa suçu” tanısı ile ateşlendi ve “şu halde ben de Anayasa’yı kendi eylemlerime uydururum” yanıtı ile sonuçlandı 2017’de.

Türkiye’de Anayasasızlaştırma süreci ve Dünyada popülizm eğilimi arasında koşutluklar vardı. İktidarın kişiselleşmesi ve tek organ veya kişide yoğunlaşması olarak popülizm, yürürlükteki Anayasa hükümlerini ihlal sürecinde ortaya çıkıyor.

Anayasa’yı suç olarak nitelenen fiile uyarlamak ise, ‘anayasacılık’ta bir ilk ve bu, demokrasi ve laikliği bağdaştırmayı başarabilmiş çoğunluk nüfusu Müslüman olarak tek ülkede ortaya çıktı. Bu bakımdan, Anayasa’nın uygulanmasını teminle (sağlamakla) yükümlü CB Erdoğan’ın 1 Ekim TBMM konuşması, üç ön düzeltmeye muhtaç (gereksinimli) :

Yetki: HAYIR! Yürütme, Anayasa yapım ve değişiklikle yetkili değil.

“Toplumumuzun iki yüzyıllık hedefi” dedi: HAYIR! Tam tersine, tek kişi yönetimi yerine kurum ve kuralların geçerli olduğu bir yönetimi kurma süreci, 2017’de bir yıkımla sonuçlandı. Dahası, son yirmi yılda yapılan Anayasa için harcanan hiçbir sivil emek, böyle bir yıkımı önermedi.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iyileştirilebilir” dedi. HAYIR!  CBHS, eğer siyasal sorumluluk ilkesini ve denge-denetim düzenekleri eşliğinde demokratik Anayasanın asgari standartlarını yansıtsa idi, ancak o durumda düzeltilebilir veya onarılabilirdi.

Bu düzeltmeler ötesinde ana sorun, geçen hafta başında TBMM Başkanı, sonunda ise Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) tarafından yapılan konuşmaların ortam ve koşullarına bağlı: Anayasa hamlesi, yaygın ve sistematik hak ihlallerinin zirve yaptığı dönemle örtüştü.

  • Eşitlik hakkından düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne, çalışma hakkından mülkiyet hakkına uzanan geniş bir özgürlükler kategorisi sistematik ve keyfi olarak çiğneniyor.

Antalya Film Festivali yasaklaması, Gezi kararı, Can Atalay dosyası ve Merdan Yanardağ yargılaması, buzdağının görünenleri. Bunlar, Anayasa’dan değil, PBDBY kurgusundan kaynaklanıyor.

Anayasa, yasa ve TBMM İçtüzük hükümlerini uygulamakla yükümlü oldukları halde, sürekli ihlal ettikleri Anayasayı dillerine pelesenk edenlerin, Anayasa biliminin şu yalın gerçeğini kabul etmeleri gerekir:

  • Anayasacılık, özgürlükler hukukudur; özgürlükler ise, hukukun matematiğidir.

Tam tersine, “anayasayı araçsallaştırma” sürecinde kuşatıcı yeni bir dalga ile karşı karşıyayız.

  • Bu büyük ve sinsi oyun, siyaseti de kullanarak “toplumsal doku üzerinde egemenlik” kurmayı amaçlıyor.

Yeni hamle, seçim yolunda bir gündem saptırmasına indirgenemez.

Türkiye toplumu yol ayrımında                                      : 

  • Hukuk ve özgürlük ihlalleri sorumlularının yeniden anayasa hamlesine seyirci mi kalacak,
  • Yoksa iki yüz yıllık fikri-hukuki ve toplumsal mücadelelerin ürünü olan kazanımlarını
    dün-bugün ve yarın çizgisinde sahiplenmek için demokratik Cumhuriyet atılımı yapabilecek mi?

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 05 Ekim 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

SUÇ

Küresel Organize Suç Endeksi’ne göre dünyada 14 üncü, Avrupa’da birinciyiz.

Başı kokmuş balık ülkem…

KADIN

Eski müftünün oğlu, cami sohbetinde düğün davetiyesine kadının adının yazılmasının gereksiz olduğunu söyledi.

Yobazda kadının adı da yok…

PİSLİK

Konya’da bir camide vaaz veren Seyfullah Yiğit, Türklerin cenazesinin pis, Suriyelilerinkinin mis gibi koktuğunu söyledi.

Pislik işte…

AKILSIZ

Bir imam çıkmış, kuraklığın sebebinin uygunsuz şarkılar olduğunu söylüyor.

Akılsızlığın sebebini söyleyebilse…

AÇIKLIK

“Cumhurbaşkanlığı uçak filosunda kaç uçak var?” sorusuna, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ”tasarruf ilkelerine riayet edilerek, hizmetin gerektirdiği sayıda.” yanıtını verdi.

Milletin Meclisine / millete ne denli açık bir yanıt!..

YARAR

AYM ikinci kez MTV alınmasında kamu yararı gördü.

Deli Dumrul’un yargısı…

KOMEDİ

AKP’li Gördes Belediyesi hazine arazisine bina yapıp kiraya verdi. Milli Emlak kiracılara “işgal” den ceza kesti.

Komedi sinema-tiyatroda değil artık…

İNŞALLAH

RTE, Meclis açılışında “emekli maaşları artacak mı? “ sorusuna “İnşallah “ yanıtı verdi.

Vatandaşa İnşallah, kendi harcamalarına maşallah…

SPOR

Rize Fındıklı’da halkın kaynakları ile inşa edilen Gençlik kampını bir tarikat grubunun kullandığı tespit edildi.

Sporu ve sporcuyu sevmezler, avanta olunca kaçırmazlar…

DENSİZ

CHP İstanbul İl Başkanı adayı Cemal Canpolat, “Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuk, Mustafa Kemal’in oturduğu koltuktur. Kılıçdaroğlu’na saldırmak, Mustafa Kemal’e saldırmaktır.” dedi.

Rozet Atatürkçüsü, densiz…

FLASH HABER TV Programımız

Dostlar,

Dün, 3 Ekim 2023 günü saat 15:00 dolayında FLASH HABER TV programcısı ve sunucusu Sn. Betül Begümhan AYDOĞAN‘ın konuğu olduk. Kendilerine ve kanala teşekkür ederiz.

Hukukçu ve Siyaset bilimci şapkalarımızla Sn. Aydoğan’ın sorularını yanıtladık. Tema, yapay – zorlama – kurgulu Anayasa gündemi idi.

  • AKP / RTE’nin Anayasa Oyunu : Ne Yapmalı? sorunsalını işledik.

2 saate yakın haber kuşağı içinde biz 36-58. dakikalar arasında yaklaşık 22 dakika değerlendirmelerimizi sunduk.

Vurgulayalım ki; son 14-28 Mayıs 2023 seçimlerini de hukuk-yasa-etik-ahlak dışı zorlama ve çiğnemlerle (ihlallerle) kıl payı kazanan, gerçekte yitiren biz “zoraki-uzatmalıiktidarın meşruluğu yok denebilir. Diploma ve 3. kez adaylık ana engeller..

Dolayısıyla en temel önkoşul meşru bir iktidar. Böylesine sakatlanmış ve ulusal istenci gerçekte temsil etmeyen, geçmişte ve halen yaptıkları ve yapageldikleriyle şaibeli bir iktidarla bilmem kaçıncı kez Anayasa değişikliği görüşmesi için masaya oturulamaz.

Hiç unutulmasın : AKP, Anayasa Mahkemesi kararı ile “laikliğe karşı eylemlerin odağı” bir parti!

Hele “yeni anayasa”, bu Meclisin yetkisinde değil, her şeyden önce bu anayasaya bağlı kalacaklarına ilişkin yemin ettiler TBMM’de.

Onlarca gerekçe sıralanabilir ayrıca.. Konuyu kapsamlı irdeledik..
Web sitemizde yer alan Sn. Prof. Kaboğlu‘nun makalesinden kısa bir alıntı ile bağlayalım (TÜRKİYE’NİN BORCU DEĞİL, ALACAĞI…  | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM)

Sonuç olarak;

  • Hesap verebilir bir Hükümet eşliğinde
  • ve yargı bağımsızlığı temelinde
  • erkler ayrılığı ÖNKOŞUL olduğu için,
  • bunları öngörmeyen Anayasa değişikliğine yönelik her adım,
  • ÖNYARGISIZ olarak reddedilmeli.
  • Tasfiye edilen Cumhuriyet kurumlarını yeniden kurmayı hedeflemeyen her Anayasa değişikliğine kesinlikle hayır!”

Ayrıca 6’lı Masa partilerinin anayasa değişikliği için önkoşulu “Parlamenter rejime dönüş” idi.
Bu sözleri ile bağlıdırlar.

İzlemek için lütfen tıklayınız..

***
HALK TV programcılarından Sn. Ayşenur Aslan‘ın Savcılığa “mevcutlu olarak” (kollukla getirtilerek) ifadeye çağrılması olayını da irdeledik. Hem gerek yoktu, hem de yöntem yanlıştı. Bir telefon edersiniz Savcı olarak, Ayşenur hanım hemen bir taksiye atlayarak Adliyeye gelir.. Böyle yapmalıyız.. O’na destek amaçlı tweet iletisi paylaştık : https://x.com/profsaltik/status/1709301852213215700?s=20
***
İreiz” çok zorda, çıkış yok, sonu felaket. Kaçamaz da!
Doğru bildiğimiz yolda korkusuz, yürekli savaşımı (mücadeleyi) sürdürmeliyiz..
Yeniden kuvvay-ı milliye bilinciyle bu kuşatmayı da yaracağız
Programın İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 04 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik