Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Düzgün TV’deyiz : AKP Neden Gözükara Gidiyor? Nasıl Karşı Koymalı?

Dostlar,

21 Aralık 2023 akşamı, Viyana’dan yayın yapan Düzgün TV’nin yurtsever yöneticilerinden Sn. Serdar Altun’un konuğu olduk. Konumuz yakıcı idi ve aşağıdaki gibiydi :

Bir saate yakın süre AKP’nin hukuk ve insan hakları tanımayan dayatmalarını, baskılarını sunduk. Açıkladık olası gerekçelerini..
Ne yasa, ne Anayasa, ne uluslararası sözleşmeler ne de açlığa, sadakaya mahkum edilen milyonlar.. Örtük iflas içindeki maliye-hazine. Tanınmayan AYM kararları..
Milli Eğitim Bakanı olacak zatın pervasız meydan okumaları TBMM’den..
Laikliğin yıkılmak istenmesi, okullarda ölçüsüz bir dinci dayatma, islamo-faşizm..
Tuzla Piyade Okulunda Ata’ya saygısızlık ve yepyeni tarikat örgütlenmeleri Ordu içinde!

Son olarak Sn. Altun, yaklaşan yerel seçimler üzerinde durdu. 31 Mart 2024’te, iktidarı geriletmek için ne gibi politikalar izlenmesi gerektiğini sordu..
CHP’nin köklerine dönerek tüm Türkiye’yi arkasına alabileceğini, alması gerektiğini vurguladık.

https://www.youtube.com/live/Z36Gp25hIVQ?si=lvsfWQESyQtoJ7DH

https://youtu.be/Z36Gp25hIVQ        https://youtu.be/Z36Gp25hIVQ?t=274

Pek çok kez konuğu olduğumuz Düzgü TV’ye ve Sn. Serdar Altun’a çok teşekkür ederiz.

İzlenmesi, paylaşılması ve uçurumun eşiğine sürüklenen Türkiye’miz için gereklerinin hızla yapılması dileğiyle.

Sevgi ve saygı ile. 23 Aralık 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

FLASH Haber TV programımız : Yeni Kovit-19 Varyantı JN.1

Dostlar,

Dün, 21 Aralık 2023 Perşembe günü, FLASH Haber TV‘nin konuğu olduk.
Sayın Sevin Ekinci, kapsamlı haber kuşağında bizi ağırladı.

Bilindiği gibi DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü) uyarıları var Kovit-19’un yeni bir varyantı JN.1 hakkında.. Üst ve alt solunum yolu bulaşları (enfeksiyonları) çok atmış durumda.  Bu yeni varyant Çin, Hindistan, Maleyziya, Filipinler, Endonezya, Singapur ve ABD’de hızla yayıldı ve baskın duruma geldi. İlgili ülkeler önlemlerini alıyor, artırıyor. Yurtdışı gezi kısıtları gibi..

Güncellenmiş aşılarla özellikle risk altındaki kesimlere anımsatma dozları önemseniyor.

Bilinen klasik koruyucu önlemleri sürdürmek gerekiyor.

Sağlık Bakanlığının kamuoyunu sürekli bildirmesi ve işbirliği, güven kurması çok önemli.

Haber kuşağı içinde 1:31’den başlayarak yaklaşık son 23 dakika biz Sn. Ekinci’nin sorularını yanıtladık ve ülkemiz genelinde yapılması gerekenleri sıraladık. Sorunları devekuşu mantığıyla çözme olanağı yok.. Halının altına süpürme olmaz. Sağlık Bakanlığı salgında 220 bin fazladan ölümü sakladı. Sorunu hep küçümsedi ve önemsizleştirdi. Bedeli masum insanların ölümü oldu. Bu kabul edilemez. Halkın bilgilenme hakkı var.

Daha fazlası işçin lütfen tıklayıp izleyiniz. Ekrandaki kırmızı çizgi ileri – geri kaydırılarak izlenmek istenen bölüm seçilebilir. Yukarıda da yazdığımız gibi 2 saate yakın programın son yarım saati içinde bizim aktardıklarımız. İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle.

FLASH Haber TV ve programcı Sn. Sevin Ekinci’ye teşekkür ederiz.

https://www.youtube.com/live/jDJ3o1i79PA?si=93-H13JnxAuziSZ3

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Halil Çivi’den deyişler…

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk şairi

 

HALİL ÇİVİ DİYOR Kİ…

Komşunun namusuna,
Bıyık bükene lanet.
X
Dostunun ocağına,
İncir dikene lanet.
X
Öksüzlerin ahına,
Ohlar çekene lanet.
X
Adaletin çarkına,
Çomak sokana lanet.
X
Cebir şiddet kullanıp,
Ayar çekene lanet.
X
Zalimlerin zulmûne,
Gülüp bakana lanet.
X
Halkın alın terine,
Zorla çökene lanet.
X
Birlik, dirlik harcını,
Kırıp dökene lanet,
X
Demokrasiden kaçıp,
Fitne ekene lanet.
X
Din(!) ve iman(!) diyerek,
İnsan yakana lanet.
X
Atatürk’ün yoluna,
Benzin dökene lanet.

 

MELTEM TV Programımız : AKP Çemberi Daraltıyor.. Niçin ve ne yapmalı?

Dostlar,

Sn. Gülgûn Feyman Budak, 20 Aralık 2023 günü bizi MELTEM TV’de akşam haber kuşağında konuk aldı. Konu, aşağıdaki görselde olduğu gibi belirlenmişti.

Yaklaşık yarım saat (31+ dakika) usta televizyoncu – sunucu – programcı Sayın Budak’ın sorularını yanıtlamaya çalıştık.

Adımızın altında bizi tanıtıcı bir nitem (sıfat) kullanmak gerekiyormuş. Onu “hukukçu” olarak seçmişler.. sağolsunlar, bizim hekim kimliğimizin yeterince bilindiğini, bu programda ise hukuksal ağırlıklı sorunlarımızın öne çıktığını belirterek böyle yaptıklarını belirttiler.. Oraya kısa 1-2 sözcük ancak sığıyormuş…

Sayın Budak, MELTEM TV’nin çok sınırlı olanaklarına karşın bize programın youtube erşkesini kişisel özverisi ile ulaştırdı. Hem bu yurtsever yayın kuruluşuna hem de bizi program konuğu alan değerli Feyman’a çok teşekkür ederiz.

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin caaaaaanım ülkemiz için hızla yapılması dileğiyle.
Birçok konu konuşuldu ancak görseldeki tema öne çıkarılmış..

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

İÇ ve DIŞ BÜTÜNSEL SALDIRI İVME KAZANDI!

Dostlar,

21 Aralık 2023 günü, 2 haftada bir yazdığımız Cumhuriyet gazetesindeki köşemizde 7. yazımız yayınlandı.
***
İÇ ve DIŞ BÜTÜNSEL SALDIRI İVME KAZANDI!

Hangisinden başla(n)malı?
Bu gün 21 Aralık. En uzun gece, gün dönümüne gebe. “Güne ezanla başlanacak” fetvasının kadir-i mutlak TEK ADAM’ca dayatıldığı, artık sözde demokratik-laik Türkiye’de, giderek daha çok günışığına uyanacağız birkaç ay. Ne var ki, AKP karanlığı giderek koyulaşıyor. Hedef tam karartma : Cumhuriyet’ten intikam ile diz çöktürme!
Ve yüreğimiz gene harman yangını : Kıbrıs’ta Kanlı Noel kırımı (faciası) 60 yıl önce bu gündü. Değil salt bizim, insanlığın büyük utancı emperyal Maraş kıyımı 45 yıl önce bugünlerde sahneleniyordu; 500+ masum kurban!
Dert bir değil ki, hangisine yanayım!?” durumu betimlemeye uygun görünüyor. Ancak bu dertlerin çoğu kurmaca! En azından 22 yıldır (neredeyse çeyrek yüzyıl!) bu ülke ve halkı yaman bir emperyal kuşatma altında. Atlantik üretimi kanlı stratejik tasarım BOP ve seçilip-atanmış taşeron siyasal kadro sadakatle iş başında.
Özellikle algı yönetimine dönük, kitlelerle iletişimin büyük bir ustalıkla kotarılmakta olduğunu kabul gerek. Politik psikolojinin, siyaset bilimlerinin hemen tüm araçlarının ustaca (kahpece!) kullanıldığı bir laboratuvar.
En başta kara propaganda ve türevleri olmak üzere gündem oyunları kökü dışarıda, asla yerli – milli olmayan “büyük akıl” eliyle sergilenmekte. Ardışık ve orta – yüksek şiddette şok uyaranlarla toplum felç edilmekte :
Üç basamaklı enflasyon = devlet soygunu ile bilinçli yoksullaşTIRma, anormal işsizlik, çevre-doğa talanı, kolluğun ve yargının toplumsal vicdanı isyana kışkırtan kullanımı, medya ve aydınlara baskı, mülkiyet hakkına el konması (gaspı), TBMM’nin notere indirgenmesi, dış politikada yıkıcı ödünler, ilkesiz ve ulusal onuru yaralayıcı sığ siyasalar… liste kolaylıkla uzatılabilir. Ulusu, sosyal psikolojik bakımdan şok edici travmalarla teslim almaca..
Bir kas, deneysel ortamda elektriksel olarak çok sık ve/ya yüksek dozlu uyarılırsa yanıt fibrilasyon, felçtir.
AKP=RTE iktidarına bu yol izletilmektedir. Eşzamanlı pek çok ciddi “bela” yaratılmakta ve gündem oyunu dayatılmakta, deyimi yerinde ise ulusun öncü demokratik muhalefet odakları sersemletilmekte, yorulmaktadır. Asgari ücret tiyatrosu birkaç perdelidir, ancak açlık sınırının da altına çekilen tutar, genel-geçer ücret olmuştur. Büyük şef, yılda bir kez belirleneceği buyruğunu vermiştir. Altı milyon yaşlı-emekli, 7500YTL/ay ile işkencededir. Bu kitlenin aylığında “makul” bir iyileştirmenin T.C.’nin akçalı (mali) gücünü aştığı masalına inanacak yoktur.
Emek örgütsüz, iç-dış sermaye olağanüstü organizedir. Öyle ki, 3 Y ile savaşmak (!) üzere yola çıkan AKP=RTE kabineleri kısa sürede kafeslenmiş ve patron iktidarına dönüştürülmüştür. Küresel kumarhane kapitalizmine (yoz emperyalizme) eklemlenmiş komprador burjuvazi, “sermaye birikimini” olanca hızıyla sürdürmektedir.
2024 bütçesi, 1876 Osmanlı bütçesinden beterdir. Anımsansın, 1881 Düyun-u Umumiye = Devlet iflasıdır!
Bu yağma-talan-soygun-kara para-mafya kepazeliğinin “dar-ül harp”te sürdürülmesine siyasal İslam alettir.
Bir militan Milli (!) Eğitim bakanı sahneye sürülmüş ve TBMM’de ne var ne yok, her şeye meydan okumuştur. Uygun bir tepeye konumlanmış mitralyöz gibi laik-bilimsel-karma-akılcı-ulusal-çağcıl eğitim dizgesini tarıyor. Oysa Ulusal Eğitim dizgesinin günlük siyasa dışı/üstü olması gerek. Adı üstünde “ulusal eğitim”. Siyasal partiler ise toplumu “partilere” ayırmakla işlevli. Dolayısıyla iki Bakanlığın adında “Milli” nitemi (sıfatı) var: Eğitim ve Savunma. Okula, Orduya, tapınç (ibadet) yerine siyaset sokulmaması ülke-ulus için sağkalım (beka) gereği.

   Ne yapmalı / yapılabilir ?

Öncelikle doğru tanı! Toplumda öncü direnç odaklarının yorulması, giderek susturulması ve kitlelerin çürütülerek siyasal katılım dışına süpürülüp ve fakat böylelikle ümmetleştirilerek oy deposuna dönüştürülmesi. Anamuhalefet ve öbür muhalefet partileri öncelikli hedefler : İçlerinin boşaltılması ile göstermelikleştirilmesi. Ne kalıyor geriye? Namuslu – yurtsever aydınlar ve aynı nitemlere (sıfatlara) sahip halk kesimleri. Saldırı yordamı (stratejisi) ortada. Eldeki kıt barutu çok akılcı, stratejik akılla kullanmak kaçınılmaz : Halkı örgütlemek! Mahalle, sokak, işyeri birimlerine dek. AKP/RTE eliyle BOP=yıkım=parçalanma karşıtı ne denli ulusal güç varsa seferber ederek hepsini tek bir ortak hedefe kilitlemek. Bu, bir ulusun öz savunmasıdır (nefs-i müdafaasıdır), yerden göğe meşru direnme hakkıdır. Koşulları apaçık doğmuştur ve evrensel temel insan hakkıdır. Biline!

7- İÇ ve DIŞ BÜTÜNSEL SALDIRI İVME KAZANDI!

Ahmet Saltık: İç ve dış bütünsel saldırı ivme kazandı! (cumhuriyet.com.tr)

 

Uyan halkım, laiklik için uyan!

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
20 Aralık 2023, Cumhuriyet

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, TBMM’nin kürsüsüne çıktı ve açıkça laikliği çiğnediğini haykırdı.

  • “O sizin yaşadığınız eski Türkiye bitti. Vedalaşın. Uyanın, uyanın! Türkiye artık bambaşka bir ülke” dedi ve ekledi:
  • “Bakın MEB 2023 yılı itibarıyla 2709 tane geçerli protokolümüz var. Bunların içinde sizin tarikat, cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır.
    Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz.” 

Bakan Tekin’in Meclis’te sarf ettiği bu sözler, Anayasanın 2. maddesine, bir Devrim Kanunu olan 1924 tarihli Tevhidi Tedrisat Kanunu’na (Öğretim Birliği Yasası) ve 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu’na aykırıdır! 

Bakanın tarikatlar ve cemaatler ile protokol yapmayı savunurken

  • Protokol yaptığımız bu sivil toplum örgütleri sizin çocukları dağa çıkarmanıza engel olduğu için çatlıyorsunuz.
  • Çocuklarımın dağa çıkmaması için, sizin insan kaynağınıza insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim. demesi ise sonuçları çok ağır olabilecek vahim bir çarpıtmadır.

Yusuf Tekin, “Laik eğitim alanlar dağa çıkıyor” mu demek istiyor?! Bu ülke 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimini, Sivas, Çorum, Maraş katliamlarını hiç yaşamamış gibi konuşuyor. Bu katliamların hiçbirisi laik eğitim nedeniyle olmadı, aksine laiklik çiğnendiği için oldu!
***
Cumhuriyetin 100. yılında siyasal İslamcıların laikliğe karşı açıkça meydan okumasının nedeni, son 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP olduğu kadar…

Çocuklar tarikatlara teslim edilirken laikliği gerektiği gibi savunmayan…

Dinci kesimden oy almak için Erdoğan’ın ortaya attığı özgürlükçü laiklik” safsatasını destekleyen…

Diyanet Akademisi, çalışma saatlerinin cuma namazına göre ayarlanması gibi laiklik karşıtı düzenlemelerde AKP ile hareket eden…

Seçimden önce bir tarikat kendi partilerini desteklediğini açıklayınca ellerini ovuşturan…

Kendi milletvekilleri “Tarikatları kaldıran yasa kadük oldu” dediğinde hiç tepki göstermeyen ve o kişiyi yine parti meclisine seçen sözde muhalefet

Ve bunlar olurken muhalefeti hiç eleştirmeyen gazeteciler ile “aydın” sanılan suskunlardır!
***
Tarikatların STK olduğunu iddia edenler için 13 Ekim 2020’de bu köşede yazdığım

  • Tarikatlar ve cemaatler insan hakları sorunudur!

başlıklı yazımda yer alan şu satırları tekrarlamak istiyorum:

STK’nin tanımı hukuken bellidir. İnsanların resmi kurumlardan bağımsız olarak örgütlenip politik, sosyal, hukuki ve kültürel amaçlarla oluşturdukları kâr amacı gütmeyen kuruluşlara sivil toplum örgütü denir. STK’ler, gönüllü çalışmalar ve üyelerinin verdiği düzenli aidatlarla ayakta kalır. Vakıflar, dernekler, sendikalar ve mesleki kuruluşlar, sivil toplum örgütlerini oluşturur. STK’lerin mali yapısı devletçe denetlenir. Yönetim organlarını mevzuata göre oluşturmak için genel kurul yapmayan, üyelerinin seçim hakkı bulunmayan STK olmaz. 

Tarikat ve cemaatlerde ne seçim vardır ne demokrasi ne de özgürlük.

Hiçbir sorgulamanın olmadığı bu yapılarda müritler şeyhlere sadece biat eder! Bu yapılar, inançları sömürerek özgür düşünceyi yok eder, insanları köleleştirir. Özgürlük adına savunulmaları tam bir oksimorondur! 

Kurdukları paravan şirketler aracılığıyla devasa büyüklüklere ulaşan, elde ettikleri güç sayesinde devlet kadrolarına çöreklenen tarikat ve cemaatler, siyasi partilerce oy deposu olarak görülür. Bu yüzden yasadışı oldukları halde kimse dokunmaz; seçim öncesi liderler bu gerici şeyhleri, liderleri ziyaret edip oy pazarlığı yapar. 

1925’te 677 sayılı yasayla kapatılan tarikatlar ve cemaatler, laik Cumhuriyete karşıdır!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 20 Aralık 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

ZEHİRCİ

Erzincan İliç’te altın arayarak çevreyi zehirleyen Anagold şirketinin 7.2 milyon YTL vergi borcunun silindiği ortaya çıktı.

Vatandaşından ikinci kez MTV alan ADALET ve Kalkınma Partisi…

ORTAK

İsrail’i eleştirdiği konuşmasının sonunda kalp krizi geçirip yaşamını yitiren SP milletvekili Hasan Bitmez’in ardından İsrail Dışişleri Bakanlığı nefret mesajı (iletisi) yayımladı.

Ortaya çıkmaya cesaret edemeyen ciğersiz bir AKP’li, “Allah’ın gazabı böyle olur” demişti.

Yalnız ticarette değil zihniyette de ortaklık…

FAŞİST

RTE, ”Tek parti faşizmi döneminde (Atatürk ve İnönü dönemi) yasakların ve baskıların altında ezilen milletimiz, Demokrat Parti iktidarıyla adeta yeniden kendini bulmuştur.”

Tek partili dönem bile, çok partili düzene barışçıl geçişi sağlayan demokratlıktaydı.

Çok partili dönemde tek partinin bile değil, tek kişinin hükümranlığına ne derler?..

İYİ

Süleymancılara ait bir erkek öğrenci yurdunda 12 yaşındaki çocuğu istismar eden “kurs hocası” nın aldığı 48 yıl hapis cezası, “iyi hal indirimi” yle 22 yıl 6 aya düşürüldü.

Mahkeme heyetine (kuruluna) gösterdiği “iyi hal”, istismardaki halinden önemli olmuş…

TRAKTÖR

AKP milletvekili Leyla Şahin Usta, “AKP’den önce ülkede traktör yoktu”, Ruken Kilerci “Atatürk Barajı’nı AKP yaptı” dedi.

  • Toprak da yoktu Somali’den getirdiler,
  • Ambulans, buzdolabı, çamaşır makinesi de yoktu,
  • Üniversitelerin çoğu açılmamıştı, 
  • İbadet de yasaktı,
  • Böyle zır cahil vekiller de yoktu, bol bol oldu…

FAZLALIK

Milli olmayan Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, tarikat ve cemaatleri STK kabul edip protokoller yaptıklarını, çocukların dağa çıkışını onların engellediğini söyledi.

Bu durumda Bakanlık da Bakan da gereksizdir…

KUMPAS

FETÖ Kumpası 28 Şubat davasından mahkum olup 85 yaşında cezaevinde yaşamını yitiren Korg. Vural Avar’ı andık.

Ölümüne neden olanları da…

FUTBOL

Geçen hafta bir kulüp başkanı hakemi yumrukladı, bu hafta biri takımı sahadan çekti.

Kulüp başkanlarına futbol yasaklansın…

NATO ve İttifak Ruhu??

Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uzm.

İttifak Ruhu?

Kimi yetkililer uluslararası güvenlilikle ilgili konularda Soğuk Savaş dönemindeki ittifak alışkanlıklarını sürdürmekte ve sıklıkla  “ittifak ruhu”ndan söz etmektedirler. Milli Savunma Bakanı son açıklamalarında ABD ile ilişkilerin “ittifak ruhuna” uymadığını, Yunanistan’la sorunlarımızın “ittifak ruhuna” uygun çözüme ulaştıracaklarını; Türkiye’nin NATO ittifakı içindeki görev ve sorumluluklarını tam olarak yerine getirdiğini söylemiştir.

Bu söylemler gerçek dünyadan çıkıp ruhlar evreninde dolaşmaya benzemektedir. Gerçekten bir “ittifak ruhu” var mı? NATO ruhu kaldı mı? İncelemeye değer sorulardır. Soğuk savaşın başında  ABD tarafından algılatılan Sovyet / komünizm tehdidine karşı kurulan ve Soğuk Savaş döneminde üye ülkeleri Amerikan silah pazarı durumuna getiren NATO, Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra sözü edilen tehditler ortadan kalkınca varlık nedenini yitirmiş, varlığını sürdürebilmek amacıyla yeni güvenlik ortamına uyum sağlamak için aşağıda göreceğimiz büyük değişimler geçirmiştir.

Kimi Amerikalı strateji uzmanlarının ileri sürdüğü gibi Amerikan imparatorluğunun sürmesi, Avrasya’da ne denli süre ile ve hangi koşullarda varlık göstereceğine bağlıdır. [1] ABD Avrasya’daki müdahalelerinde (Afganistan, Irak,) başarısız olmuş ve çekilmek zorunda kalmıştır. Bu ülkenin Avrasya’da en sağlam durduğu bölge Avrupa’dır ve bu duruşunu NATO aracı ile sürdürmektedir. ABD bu kıyı başını yitirmek istemez. Bu nedenle NATO’yu değişerek de olsa sürdürmek ister.

NATO’da neler değişti?

Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra varlık nedeni ortadan kalkan NATO’yu ayakta tutabilmek amacıyla örgütte köklü değişiklikler yapılmıştır.

Yeni Stratejik Karam (Konsept)

NATO Soğuk Savaş’ın bitiminden hemen sonra 1991 Roma doruğundan başlayarak Örgütün tüm eylemlerini yönlendiren stratejik konseptini değiştirdi ve 1999 Washington doruğunda yeni stratejik konsept belirledi. Bu konsept NATO’yu askeri ittifak olmaktan uzaklaştırarak siyasal yönü ağırlıklı bir örgüt olmaya yöneltti. Bloklar arasında doğrudan büyük çaplı bir savaş olasılığı azalınca örgüt öncelikli görevler olarak “yumuşak güvenlik” (soft security) veya” 5. madde dışı
(non article five)[2] görevler” denen barışı destekleme, kriz yönetimi, çatışmaların önlenmesi, mülteci denetimi, istikrar harekatı, insani yardımlar gibi görevlere ağırlık verdi. Bu tür yumuşak güvenlik operasyonları ABD’nin küresel hegemonya kurma çabalarının yeni kılıfından başka bir şey değil.

Yeni Üyeler

1949’da 12 üye ile kurulan NATO, Soğuk Savaş’ı 16 üye ülke ile tamamladı. Bugün ise örgütün 31 üyesi var. Soğuk Savaş’tan sonra üye olan 15 ülkenin tümü Varşova Paktı’nın, SSCB’nin ve Yugoslavya’nın dağılmasından sonra üye olan ülkeler. Yani NATO Soğuk Savaş sonrası doğuya doğru genişleyerek Avrupa’da oluşan güç boşluğunu hızla doldurdu. Doğuya doğru genişlemenin son adımları Finlandiya ve İsveç’tir. Ukrayna da hedefedir.      

NATO yeni üyeler alarak genişlemekle yetinmedi, Ek olarak Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi (Euro-Atlantic Partnership Council-EAPC) denilen bir örgütlenme içinde yeni ortaklar edindi. Barış için ortaklık (Partnership For Peace –  PfP) denilen bu modelde ortakların Örgüte üye olmaksızın yukarıda belirtilen yumuşak güvenlik görevlerinde örgütle işbirliği yapabilecek düzeye getirilmelerinin amaçlandığı söylenmektedir. Gerçek amaç bu ülkeleri NATO standartlarına getirmek gerekçesi ile silah satmaktır. Halen 20 ülke ortaklık statüsündedir bunların içinde Kafkas ülkeleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri (Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan) bulunmaktadır. Ortaklar arasında bulunan Rusya ve Ukrayna ile özel konseyler oluşturulmuştur (NATO-Russia Council, NATO – Ukraine Council).

Örgütün Ayrıca Cezayir, Fas,  Mısır, Ürdün, İsrail,  Moritanya, Tunus ve Monako ile Akdeniz Diyalogu denilen bir kapsamda özel ilişkileri bulunmaktadır. Ek olarak İstanbul İşbirliği Girişimi (ICI) adı altında 4 ülke, (Bahreyn, Kuveyt, Katar ve BAE) ile ilişkiler geliştirilmektedir. Örgüt daha da ileri giderek Afganistan, Avustralya, Irak, Japonya, G. Kore, Moğolistan, Yeni Zelanda ve Pakistan’la “küresel ortaklar (Partners Across The Globe) adı altında özel ilişki kurmuştur. Böylece, üye ülkeler, ortaklar ve öbür işbirliği ülkeleri ile birlikte NATO bugün dünyanın her bölgesinden 64 ülkeyi kapsar duruma gelmiştir. Bu durum NATO’nun bir “Kuzey Atlantik Örgütü” ve bir savunma ittifakı olmaktan çıktığını, ABD çıkarları için küresel çapta kullanılabilen bir örgüt haline geldiğini açıkça göstermektedir.

Yeni Görev Alanları

Bir ortak savunma ittifakı olan NATO’nun Soğuk Savaş’ta görev alanı üye devletlerin ülkeleri ile sınırlı idi. Görev alanı dışına (out of area) çıkmak o yıllarda tartışma konusu idi. Ancak soğuk savaş sonrası uygulamada bu sınırlama ortadan kalktı. NATO önce 1994-95’de Bosna-Hersek’te, 1999’da Kosova’da kullanıldı. 2001 yılında Makedonya’da Arnavut grupların silahsızlandırılması (Opreration Essential Harvest), 2001’dan başlayarak Akdeniz’de keşif, gözetleme (Operation Active Endeavour) ve Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü (ISAF) adı altında Afganistan harekatı izledi. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinde kimi NATO birlikleri ve NATO yetenekleri kullanıldı. Ayrıca NATO 2008’den başlayarak Afrika Boynuzunda korsanlara karşı harekat, (Operation Allied Protector), 2007’de Afrika Birliği’ne (AU) destek, 2005’de Pakistan’daki depremde arama, kurtarma gibi operasyonlara katıldı. Böylece Soğuk Savaşta’ki “alan dışı kullanılmama” sınırlaması kaldırılarak, NATO dünyanın her bölgesinde kullanılabilir hale geldi.

Yeni komuta yapısı

Soğuk savaş döneminde NATO’nun komuta yapısı coğrafi bölgelere göre şekillenmişti. Buna göre üç stratejik komutanlık bulunuyordu:

  1. Atlantik komutanlığı (SACLANT),
  2. Avrupa Komutanlığı (SACEUR),
  3. Manş Kanalı komutanlığı (SACCHAN).

2002 Prag zirvesi kararlarına göre örgüt komuta yapısını bölgesel olmaktan çıkardı, işlevsel örgütlenmeye geçti. Buna göre şimdi örgütün iki stratejik komutanlığı var:

  1. Operasyonlardan Sorumlu Komutanlık (Allied Command Operations -ACO ,Mons/Belçika)
  2. Dönüşümden Sorumlu Komutanlık (Allied Command Transformation- ACT-Norfolk/ABD).

Yeni yapılanmada alt kademelerdeki karargah sayısı da 20’den 11’e indirilmiştir.

Önemli komuta kademelerinde ve karargâhlardaki kritik görevlerde önceden olduğu gibi Amerikalı general ve subaylar bulunmaya devam etmektedir.

Yeni Kuvvet Yapısı

Soğuk savaş döneminde NATO’nun askeri gücü üye ülkelerin verdikleri güce dayanıyordu Üyeler dört statüde güç veriyorlardı:

  1. NATO’nun emrindeki kuvvetler (NATO command),
  2. NATO için görevlendirilmiş kuvvetler (NATO assigned),
  3. NATO için ayrılmış kuvvetler (NATO earmarked),
  4. Diğer kuvvetler (other forces for NATO).

Yeni yapılanmada ise, karargahları müttefik subaylardan oluşan (birleşik: combined); kara, deniz ve hava unsurlarını içeren (müşterek: joint) kolordular (CJTF: Combined Joint Task Force) kuruldu. Bunlardan 6’sı yüksek hazırlık dereceli kolordudur (High Readiness Forces- HRF). (bir tanesi İstanbul’daki 3. kolordumuzdur). Bu kolordular Kuzey Atlantik Konseyi’nin kararına göre icra edilecek operasyonlara kısa sürede katılabilecek, gittiği yerde uzun süre kalabilecek hazır karargah ve kuvvetlerdir. Ayrıca acil durumlarda müdahale edebilecek bir NATO müdahale gücü (NATO Response Force-NRF) oluşturulmuştur. 13 000 kişilik bu kuvvet 15 gün içinde hareket edebilecek, gerekirse bölgeye zorla girecektir.

Yeni Yetenekler

NATO yukarıda belirtilen değişime uygun olarak yeni yetenekler geliştirme çabasına girmiştir. Bu kapsamda;

  • Keşif, gözetleme, istihbarat,
  • Kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer (CBRN) silahlara karşı savunma,
  • Komuta-kontrol,
  • Stratejik ulaştırma,
  • Akıllı silahlar,
  • Füze savunması,
  • Havada yakıt ikmali,
  • Siber savaş gibi zafiyet alanlarına öncelik verilmektedir.

Yetenek geliştirmede en önemli sorun ABD ile Avrupalı üyeler arasındaki savunma giderleri ve teknoloji düzeyindeki farklardır. Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra Avrupa devletleri savunma giderlerini önemli ölçüde kısmışlardır. Buna karşılık ABD tek başına öbür tüm üye ülkelerin savunma giderlerinin toplamından çoğunu yapmaktadır (800 milyar $/yıl).

Değişmeyen nitelik: ABD egemenliği

Soğuk savaş yıllarında olduğu gibi sonrasında da NATO’da ABD başat güç olmayı sürdürmektedir. Bunu sağlayan nitelikler şunlardır:

  • En büyük silahlı kuvvetler,
  • En büyük nükleer güç,
  • En çok savunma harcaması,
  • En yüksek teknoloji düzeyi,
  • Öbür üyelerin ABD teknolojisine bağımlılığı,
  • Önemli katlarda Amerikalı general ve subayların görev yapması.
  • NATO’nun resmi dilinin (Fransızca ile birlikte) İngilizce olması,
  • Avrupalı üyeler 30 egemen devlet iken ABD’nin tek egemen devlet oluşu,
  • Avrupa Birliği’nin (AB) kendi ordusunu kuramamış olması.

Bu üstünlüklere sahip olan ABD NATO’nun tüm eylemlerinde belirleyici olmayı sürdürmektedir. Bu nedenle Amerikan politikası ile NATO politikası ayrı düşünülemez.

Değerlendirme ve Sonuç

Yukarıda açıklanan olgular dikkate alındığında NATO’nun soğuk savaş sonrası büyük bir dönüşüm geçirdiği, artık bizim 1952’de girdiğimiz örgüt olmadığı açıkça görülmektedir. Örgütün genişlemesi, klasik görev alanının dışına çıkması ve yürüttüğü operasyonlar dikkate alındığında NATO’nun artık bir savunma örgütü olmaktan çıktığı, örgütün başat gücü ABD’nin çıkarları doğrultusunda yeryüzünün her yerinde harekat yapabilen yayılmacı bir örgüt haline geldiği görülmektedir. Sovyet yayılmacılığına karşı kurulan örgüt, Soğuk Savaş’tan sonra kendisi yayılmacı bir strateji izlemektedir. NATO’nun bu yeni biçimi ülkemizin güvenlik gereksinimlerini karşılamamakta, temelinde anti-emperyalist ulusal kurtuluş savaşı bulunan ülkemizin ulusal çıkarları ile çelişmektedir.

Kaldı ki ne Türkiye 1952 Türkiye’si, ne de dünya 1952 dünyasıdır.

Bu nedenle bizim de örgüt ile ilişkilerimizi değişen koşullara gözden geçirme zamanı gelmiştir. Bu gözden geçirme ulusal güvenlikle ilgili kurum ve kuruluşlar, demokratik kitle örgütleri ve ilgili bilim insanlarının katkıları ile yapılmalıdır. NATO kuruluş anlaşması ve Türkiye’nin katılım anlaşmalarının koşulları değiştiğine göre, bizim de NATO ve ABD’ye karşı yükümlülüklerimiz hukuksal olarak ve fiilen sona ermiştir. Uluslararası hukuktaki “koşullar değişti” (rebus sic stantibus) kuralı uygulanmalıdır.

ABD’nin ülke bütünlüğümüzü tehdit eden  bölücü terör örgütünü açıkça desteklemesi, irticacı terör örgütünü koruması, parasını ödediğimiz F-35 uçaklarımıza el koyması, F-16 ve modernizasyon kitleri satışında engeller çıkarması, Ege’de güç dengesini Yunanistan lehine değiştirmeye çalışması, GKRY’ne silah ambargosunu kaldırması gibi tutumları dikkate alındığında; “ittifak ruhunun” kalmadığı, güvenliğimiz için girdiğimiz örgütün ve onun başat gücünün güvenliğimizi sağlamak bir yana,  en büyük güvenlik tehdidi durumuna geldiği açıkça görülmektedir.

Aynı biçimde ABD’yi arkasına alan Yunanistan’ın Lozan Andlaşmasını hiçe sayarak ülkemiz aleyhine genişleme çabaları “ittifak ruhu” nun kalmadığını göstermektedir.

70 yıllık NATO üyeliğimiz döneminde Türkiye 1991 ve 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali sırasında Irak füzelerine karşı önemli hedefleri korumak için NATO’dan iki kez destek (füze savunma sistemi) istemiş, ikisinde de en yüksek karar organı olan Kuzey Atlantik Konseyi (NAC) isteksiz davranmış ve istemlerimize geç yanıt vermiştir. Bugün de

  • NATO güvenlik gereksinimimizi karşılamamakta, daha da ötesi güvenliğimize tehdit oluşturmaktadır.

Bu gerçekler göz önüne alınarak:

  1. NATO ve ABD ile ilişkilerimiz devlet aklı kullanılarak yeniden gözden geçirilmelidir.
  2. Yetkililer gerçekte olmayan “ittifak ruhu” söyleminden vazgeçmelidir.
    “ittifak ruhunun” kalmadığı kabul edilmelidir.
  3. Ulusal çıkarlarımız aleyhine eylemlerinde ABD’nin ve öbür NATO ülkelerinin coğrafyamızı kullanmasına izin verilmemelidir.

[1] Zbigniew Brzezinski The Great Chessboard,Basic Boks, New York, 1977,
[2] Kuzey Atlantik anlaşmasının 5. maddesi, “bir üyeye yapılan saldırıyı bütün üyelere yapılmış” sayar ve birlikte savunmayı öngörür.

Türkiye Sanatçılar Girişimi: MEB Yusuf Tekin derhal görevden alınmalıdır

Türkiye Sanatçılar Girişimi çağrısı                 :

MEB Yusuf Tekin Cumhuriyet düşmanlığı yapıyor..
derhal görevden alınmalıdır!

Bizim de imza koyduğumuz metni kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Yaygınlaştırılması ve gereği dileği ve beklentisi ile.

Sevgi ve saygı ile. 20 Aralık 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

Halil Çivi şiiri : FİLLER ve KARINCALAR

Ş İ İ R  K Ö Ş E S İ….

 

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk şairi

 

FİLLER ve KARINCALAR

Ahlak, hukuk, adaleti bitirdik,
Düzenbazlar kuyu kazıyor dostum.
Akıl, vicdan, sağduyuyu yitirdik,
Yoz siyaset zehir sızıyor dostum.
Xxx
Yoksulların acıları dinmiyor,
Bu gidişat vicdanlara sinmiyor,
Adaletin çarkı adil dönmüyor,
Kuvvet adaleti kazıyor dostum.
Xxx
Siyaset ırmağı kirli akıyor,
Ayrımcılar kin tohumu ekiyor,
Dedikodu ocakları yıkıyor,
İftira gemisi yüzüyor dostum.
Xxx
Millet dinbazlığı dindarlık sandı,
Aklın ve bilimin ışığı söndü,
Aydınlar dut yemiş bülbüle döndü,
Suçlular baştacı, geziyor dostum.
Xxx
Akla ve bilime kuyu kazdılar,
Laikliği sulandırdı, bozdular,
Hurafeyi dine sokup azdılar,
İktidar olanlar azıyor dostum.
Xxx
Çete, mafya çok ocaklar söndürdü,
Şarlatanlar binbir dolap döndürdü,
Yalancılar cahilleri kandırdı,
Medya gerçekleri çiziyor dostum.
Xxx
Zorbaya, zengine hürmet çoğaldı,
Efendilik bitti, hiddet çoğaldı,
Kadına, çocuğa şiddet çoğaldı,
Zorbalık yuvayı bozuyor dostum.
Xxx
Doğru karartıldı, yanlış övüldü,
Hakem yumruklandı, doktor dövüldü,
Tüm milletin avradına sövüldü,
Toplum, hakarete kızıyor dostum.
Xxx
Adalet çarkını zorbalar bozar,
Saltanat zordaysa, zulüm kol gezer,
Zalim avcı olur, mazlumu ezer,
Tarihi avcılar yazıyor dostum.
Xxx
Halil Çivi diyor düzen çürüyor,
İktidarın adaleti kuruyor,
Varsıl semiriyor, yoksul eriyor,
Filler karıncayı eziyor dostum.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
19 Aralık 2023, Çiğli / İZMİR