14 MART’ın 198. YILI :
ÇÖKERTİLEN SAĞLIK SİSTEMİ
Yarın 14 Mart.. 1827’de İstanbul Tıp Mektebinin açılmasının 198. yıldönümü. 14 Mart 1919 şanlı başkaldırısının ise 106. yılı. Geçen yıl 14 Mart’ta, bu köşede “14 Mart Tıp Bayramı : 197 yıl sonra neredeyiz?” konulu yazımızı paylaştık. Bir koca yıl daha geçti ve sağlık sistemimizde en köklü reform (!) Bakan değişikliği oldu. Çocukçu Bakanımız gitti, yerine eli neşter tutan cerrah Bakanımız oldu. Son Bakanın İstanbul Sağlık Müdürlüğü yılları ile örtüşen Yenidoğan Çetesi faciası vd. her nasılsa-nedense, yeni Bakanı epey zorladı. Aile hekimleri hizmet yönetmeliği ile oynandı ve 30 bine yakın meslektaşımız ciddi biçimde hak yitikleri ile yüz yüze geldi. SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) ile belirlenen muayene ücretleri birkaç katına çıkarıldı, yaygın toplumsal tepki yüzünden geri alındı. Geçen yıldan bu yana sağlık sektörümüzde iz bırakan, –gerçekte çooook utandıran– bir olay da, ameliyathane masasında stent pazarlığı yapılan kalp hastasının görüntüsü oldu. Yine maşalar yakıldı ama o maşaları tutan ellere – kollara dokunul(a)madı.
Bu iktidarda tersi beklenebilir mi ki?!
Epey zamandır TTB (Türk Tabipleri Birliği) 14 Mart’ı “Tıp Bayramı” olarak kutla(ya)mıyor. Oysa tıp öğrenciliğimizde (1971-77) ve izleyen hekimlik yıllarımızda ne hoş olurdu tıp balolarımız. Bu sevincimiz, Tıp Bayramımız elimizden alındı! Özellikle Haziran 2003, milat oldu. AKP’nin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, özgün adı “Health Transformation” olan neo-liberal küreselci dayatmayı “Sağlıkta Dönüşüm” adıyla başlattı. Söz verilmişti Oval Ofis’te, iktidara gelmeden önce, örn. BOP vd. gibi. Geldik bu günlere, sistem tıkandı. İnsanlar randevu alamıyor muayene olmak için. Kimi özellikli inceleme ve görüntülemeler aylar sonrasına kalıyor. 2024’te kişi başına hekime başvuru 11’i geçti, AB ortalamasının 2 katı! Şimdi kalkıp, “Hekime erişimi kolaylaştırdık” mı denecek pişkinlikle!? Dayatılan muayene süresi 5 dakika! İnsanlar ve hekimler kendilerini ifade edemiyor. Hastalar şifa bulamıyor ve anlamsız yinelenen başvurular sürüyor. Yapılan yersiz incelemeler, yazılan ilaçlar.. çok yönlü ağır fatura; ekonomiye de, hastaya da, hekime de, sağlık sistemine de.
Toplumu çürütüyor!
Biz İYİ HEKİMLİK YAPMAK İSTİYORUZ! Gene de toplam ulusal gelirden ayrılan sağlık gideri AKP’nin iktidar olduğu 2002’den çok öte değil, yerinde sayıyor %4,5 ile ve AB ortalamasının yarısı. Ama biz Türk mucizesi peşindeyiz. Sağlıkta Dönüşümü başlatan Bakan Akdağ’ın heybetli, tarihsel (!) buyrumuyla : “Bundan böyle hastalar müşteri olarak görüle ve memnun edile!”
RTE galatıyla “neredeeen nereye?!” Eşit, nitelikli sağlık hizmetinin doğuştan temel hak öznesi onurlu yurttaş, AKP iktidarı ile artık “sıradan müşteri”ye indirgenmiş oluyor. “Müşteri memnuniyeti” ise, sağlıkta bilimsel olarak ölçümü olanaklı olmayan, kafdağı ötesi bir masalsı beklenti. Nitekim 22 yıldır bu seraba erşilemedi, tersine uzaklaşıldı. Oysa bir de kamçısı vardı “Sağlıkta Dönüşüm” maskeli emperyal planın kamçılı çavuşu Bakan Akdağ’ın ve ardıllarının : Performans! Niteliği kurban ederek niceliği fetiş kılan bir başka kurgu. Sağlık sektöründe kamu geri çekilir, insanlar özel sektöre adeta zorlanırken, kamusal ve cep ödemeleriyle bu sektörün yerli-yabancı yatırımcısına 22 yıldır yüzlerce milyar $ ulusal servet aktarıldı!
Zincir özel hastanelerle devasa tekeller oluşturuldu. Önceki Bakan Koca, hastaneler patronuydu. Sağlık turizmi ve kayıtdışılık da katılırsa, tüm sektörlerde 20+ yılda toplam sermaye aktarımı birkaç trilyon $!!
Bu süreçte temel maliyet girdisi olarak görülen sağlık emek gücünün ucuzlatılması da unutulmadı. Tıp fakülteleri, hekim ve öbür sağlık meslek üyeleri, nitelik acımasızca kurban edilerek adeta mitoza sokuldu. Bir milyona yakın sağlık emekçisi göreve alınmadı, köle ücreti-koşullarıyla iş beklentisine itildi. Zorunlu hizmetin hala sürdüğü hekimler sesini biraz daha gür çıkarınca, RTE, “giderlerse gitsinler..” diye kükredi. Binlerce gittiler.. Hekim açığımız kapatılamadı, beyin göçü verdik. Gelişen bir ülke için ciddi kanama bu!
Bu yıl hekimler sokaklarda, yollarda, yürümekteler.. İstanbul’dan yola çıktılar, başkente ulaştılar. Elden gelen çaba ile seslerini duyurmaya çabaladılar. Ne var ki, ülkenin AKP iktidarınca gerçekten “pek yaman” kurgulanan yapay gündem oyunları arasında çığlıkları yeterince duyul(a)madı. Dün (11 Mart) SÖZCÜ’de ayrılan yer, iç sayfalarda abartısız, yaklaşık 4×4 cm idi!
Kulağımıza geldiğine göre, 14 Mart 2025 günü Anıtkabir ziyareti TTB Merkez Konseyi’nde oylanmış ve 5’e 6 reddedilmiş. Ne çok utanç.. 5 oy Çağdaş Hekimlerden, 6 da önceki Etkin Demokratik TTB takımından olsa gerek. 5 üye kişisel olarak, Ankara Tabip Odası ile Anıtkabir ziyaretine katılacak. “Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz..” diyerek bizleri yücelten Atatürk’ün saygın anısına ne büyük hakaret! Şiddetle kınıyoruz bu sefil tutumu ve bu hekimleri. Yazıklar olsun! Dolayısıyla, kendi içinde bölünmüş, hekimlerin yarıdan azının üye olduğu ve haklarını TTB’de değil sendikalaşmada aradığı günümüzde, 14 Mart’ın 198. yılını büyük hüzünle yaşıyoruz.(*)
Varolsun AKP=RTE(!)
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-saltik/14-martin-198-yili-cokertilen-saglik-sistemi-2308849
https://x.com/profsaltik/status/1900055067283120370
Not : Bu gün Anıtkabir’e, TTB MK üyesi 11 hekimden 7’sinin geldiği TTB web sitesinde duyuruldu.