Nereye sürükleniyoruz?

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
22 Şubat 2025, Cumhuriyet

CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer aylardır; Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, tarihçi-yazar Çiğdem Bayraktar Ör, sanatçı menajeri Ayşe Barım, astrolog Hilal Saraç haftalardır; BİRTEK-SEN sendikası başkanı Mehmet Türkmen günlerdir tutuklular ve hapisteler.

Bunun dışında son aylarda onlarca kişi gözaltına alındı, adli denetim koşuluyla ve yurt dışına çıkış yasağıyla, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Kamuoyunda tanınmayıp gözaltına alınan ve/veya tutuklanan kaç vatandaşın olduğu da belirsiz!

Birçok insan, tutuksuz yargılama olanağı da varken, katillere, tecavüzcülere, hırsızlara uygulanan tutuklu yargılama yöntemiyle, fiilen hüküm giymiş gibi cezalandırılıyor, ailelerinden, çocuklarından, annelerinden, babalarından, eşlerinden uzakta tutuluyor, hapiste olanlarla birlikte, aileleri ve sevenleri de cezalandırılmış oluyor!

Kin ve nefret duygusu, narsizm, megalomani ve kibirle harmanlanınca, merhamet ve vicdan duygusu da ortadan kalkıyor; kişisel komplekslerin ve özgüvensizliklerin sonucunda,
hınç duygusuyla beslenen sadizm ve sadofaşizm yaygınlaşıyor.

AKP’nin “yeni Türkiye” olarak adlandırdığı dönemde manzara böyle!
***
Söz konusu tutuklamalar sürecinde büyük aile trajedileri de yaşanıyor. Örneğin Çiğdem Bayraktar Ör’ün babası Ali İhsan Bayraktar, kızının bir sosyal medya paylaşımı ve eleştirisi nedeniyle tutuklanmasından dolayı yaşadığı acının da tetiklemesiyle, kızı tutuklandıktan sonra hastanelik oldu, yaşamsal tehlike nedeniyle yoğun bakımda, entübe duruma geçti.

Avukatlarının bu durumu “savcıya” ve “mahkemeye” bildirmiş olmalarına karşınn,
Çiğdem Bayraktar Ör için hâlâ bir tahliye (salıverme) kararı çıkmadı.

Ali İhsan Bayraktar, kızı hapiste iken veya çıktıktan sonra ölse, bunun hesabını kim,
nasıl verecek? Bir babanın ve kızının çektiği bu acılar nasıl açıklanacak?

Türkiye’deki bu manzaraları, ne ahlakla ne erdemle ne adaletle ne dinle ne anayasayla,
yasayla ve hukukla açıklamak olanaklı değil!
***
Son olarak, Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yöneticileri Ömer Aras ve
Orhan Turan, Türkiye’deki hukuksal, siyasal ve ekonomik sorunlara dikkat çektikleri için,
AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan tarafından hedef durumuna getirildiler; arkasından polis” zoruylasavcılıkta” ifade vermeye götürüldüler,
mahkeme” tarafından yurt dışına çıkış yasağı ve adli denetim koşuluyla serbest bırakıldılar!

Oysa TÜSİAD yöneticilerinin söyledikleri, muhalefette olan herkesin aylardır söylediği şeylerin ılımlı bir dille tekrarından (yinelenmesinden) ibaretti (oluşuyordu).

Türkiye’nin yaşadığı olağanüstü koşullar dikkate alınırsa, TÜSİAD’ı bu açıklamasında geç kalmış olduğu için eleştirmenin de çok anlamı yok. Burada önemli olan, AKP döneminde en az yıpranan sermaye sınıfının bile, AKP hükümetinin hukuk ve liyakat dışı uygulamalarına isyan etmiş olması ve hukuk, yargı, adalet konusunda yaşanan sorunların, ekonomik gelişmeyi de engellediği saptamasını yapmış olmasıdır.

Yıllarca neoliberal, serbest piyasacı ve özelleştirmeci ekonomi politikalarını uygulayarak
halkın ekonomik açıdan ezilmesine neden olan ve İslamcı sermaye sınıfının yaratılmasına öncülük eden Erdoğan’ın, TÜSİAD’ı eleştirmek için sol söyleme başvurması trajikomik bir çelişkidir.

Ayrıca TÜSİAD’a uygulanan baskıyla, AKP’nin, kendi kapitalist paradigması çerçevesinde, yurtdışından ve yurtiçinden sermaye yatırımlarını sağlaması olanaksızdır ve bu da ayrı bir çelişkidir.

  • AKP tarafından TBMM’ye sokulan HÜDA PAR’ın, “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı” adını verdiği ve AKP’lilerin de katıldığı toplantıda, bölücü ve dinci kararlar alması yargı konusu olmazken, devletin üniter (tekil) ve laik yapısına sahip çıkanlara hapiste zulüm yapılması,
    AKP’nin Türkiye’yi nereye sürüklediğinin açık bir göstergesidir.

Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir