Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
A- Kültürün tanımı
Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk,
- “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.” demişti.
Peki kültür nedir?
Kültür sözcüğü Latince kökenlidir. İşlemek ya da geliştirmek anlamına gelen “colere ” sözcüğünden türetilmiştir. Türkçeye ise, Fransız dilinde ekip biçme anlamına gelen “culture” tanımlaması ile geçmiştir.
Genel anlamıyla kültür, bir toplumda, tarihsel süreç içinde oluşan maddi ve manevi değerlerin toplamıdır. Toplumsal kimliğin de en başat yapıcısıdır. Toplumsal kimlik, toplumsal ortak kültürle oluşur.
Kimi sosyolog ve sosyal antropologlar kültürü maddi ve manevi kültür olarak ayırma yoluna giderler. Maddi kültür somut nesnelerin ürünüdür. Teknolojik araçlar, ekme, biçme, mimarlık, giyim-kuşam, yemek, heykel, resim gibi sanat yapıtları maddi kültür kapsamındadır.
Manevi kültür ise somut değil, soyut normlar ve değerlerin ürünüdür. Dil, din, hukuk, ahlak, örf, gelenek, görenek, soyut sanatlar manevi kültür kapsamına girer. Ancak bir toplumdaki maddi ve manevi kültür ögeleri sürekli olarak etkileşim içindedir. Birbirlerine uyum sağlarlar.
Bu nedenle kültürü maddi ve manevi bloklara ayırmak çok önem taşımaz. Kültür denilince bu iki kavramın ikisini birlikte içerdiğini unutmamak gerekir.
B- Kültürün Oluşumunu Etkileyen Başlıca Etmenler
Bir toplumda, maddi ya da manevi kültürün oluşumunu etkileyen başlıca etmenler şöyle sıralanabilir.
1- Coğrafya ve iklim koşulları, kırsal ve kentsel yaşam alanları.
2- Yaşanılan tarihsel süreçler ve deneyimler.
3- Toplumsal hareketlilik, savaşlar, fetihler, göçler, başka toplumlarla olan çeşitli ilişkiler ve etkileşimler.
4- Bilimsel ve teknolojik gelişmeler.
5- Toplumun benimsemiş olduğu din ve inanç öbekleri.
6- Toplumda süregelen değerler, örfler, gelenek ve görenekler.
7- Toplumsal yapı farklılıkları, örneğin geleneksel toplumsal yapı ve çağdaş toplumlar.
8- Bir toplumda eğitim sistemine biçilen görevler ve roller.
Burada sayılan etmenlerin her biri ayrı bir araştırma konusudur. Yazımızın amacı ve kapsamı açısından kültüre etki eden etmenlerin salt adları sayılmıştır. Ancak din ve eğitim etmenlerinin kültürel önemine daha sonraki dizelerde (satırlarda) kısaca değinilecektir.
C- Kültürler neden birbirlerinden farklıdır?
Çünkü her toplumun dini, coğrafyası, yaşadığı tarihsel süreçler ve deneyimler, örfler, gelenekler, görenekler, ahlaksal, dinsel, hukuksal normlar ve değerler, ayrıca içinde yasadığı toplumsal yapılar birbirinden farklıdır. Farklı dinler, ırklar, diller, inançlar, üretim biçimleri, farklı zaman dilimleri ve toplumsal yapılar da farklı kültürlerin oluşması ve gelişmesine neden olur.
Tarihsel gelişim süreçleri içinde ekonomik çıkar çatışmaları, toprak fetihleri ile birlikte kültür çatışmalarının (din ve mezhep) da yeri ve önemi büyüktür. Örneğin Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki Haçlı seferleri ya da Avrupa’daki Katolik – Protestan savaşları aynı zamanda kültürler savaşıdır.
D- Kimi Temel Kültürel Kavramlar.
1-Kültürel gelişme nedir?
Bir ülkedeki toplumsal yapının, tarihsel zaman süreci içinde olumlu yönde değisip gelişmesi demektir. Örneğin bir toplumun geleneksel yapıdan çağdaş bir yapıya evrilmesi olumlu bir kültürel değişme ve gelişmedir.
2-Kültürek Bütünleşme nedir ?
Belli bir zaman dilimi içinde, birbirine yakın kültür kodlarına, ortak değerlere ve ortak çıkarlara sahip toplulukların daha üst ve çağdaş bir kültür kimliğinde bir araya gelip birleşme ve bütünleşmelerini anlatmak için kullanılır. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, laik ve demokratik Cumhuriyet kimliği bir kültürel bütünleşme projesidir.
3-Kültürel yozlaşma ve bozulma nedir?
Kimi dış ve iç yapısal dinamikler ve etkenler nedeniyle, geleneksel kültürün giderek yerini ve önemini yitirmesi ama yerine yeni kültürel normlar ve değerler üretememekten doğan
kültürel değer aşınmalarının (erozyonlarının) toplumu rahatsız etmesidir. Kültürel yozlaşmalar, genellikle geleneksel toplumsal yapılardan çağdaş toplumsal yapılara evrilirken ortaya çıkar.
İkili (düalist) bir toplum yapısı ve değerler sisteminin doğmasına neden olur. Geleneksel olanla çağdaş olan arasında toplumsal gerilimlere neden olur. Böylesi ikili (düalist) toplumlara
“geçiş dönemi toplumu” denir.
4- Kültürsüzleşme – kültürel asimilasyon Nedir?
Bir toplumun kendisine özgü temel, köklü kültür normlarını ve kültürel yapıtaşlarını yitirmesi, köksüz ve kimliksiz kalmasıdır. Kültürsüzleşme aynı zamanda başka kültürlerce yutulma,
yok edilme, başka bir kültür içinde yitme, yok olma demektir.
Asimile olmak kültürel açıdan yok olmak anlamı taşır.
E- Geleneksel Kültür ile Çağdaş Kültür Arasındaki Farklar
1-Geleneksel kütür geleneksel toplumların yani din ve tarım toplumlarının kültürüdür.
Çağdaş kültür ise aydınlanmanın, aklın ve bilimin, ileri teknolojinin, kent yaşamının
özgür bireylerin, laik ve bilimsel eğitimin oluşturduğu demokrasi kültürüdür.
2-Geleneksel, dinsel ve feodal kültür daha katmanlı (hiyerarşik) bir yapı gösterir. Ast – üst ilişkileri güçlüdür. Toplum bir çeşit dinsel, siyasal ve feodal kast sistemi ile yaşar. Sultanlar – tebaa – kullar, efendiler – köleler, feodal beyler – toprağa bağlı serfler bu katmanlanmanın
somut tarihsel örnekleridir
Halbuki çağdaş toplumlarda normatif, aşırı bir katmanlanma (hiyerarşi) yoktur. Herkes yasalar önünde eşittir. İnsanlar fikirleri, tutum ve davranışlarında daha özgürdür. Feodal ya da dinsel grup kimliği, yerini bireysel ya da mesleksel kimliğe bırakmıştır.
3- Geleneksel toplumların temel bilgi kaynakları dinler kutsal kitaplar ve söylencelerdir (mitolojilerdir). Bu toplumlar yeniliklere ve değişmelere dirençli ve çoğu kez kapalıdır.
Halbuki çağdaş toplumların temel bilgi kaynakları akıl ve bilimdir. Bu toplumlar her türlü yeniliklere ve değişime açıktır.
4- Geleneksel toplumlar daha çok tarıma, toprak mülkiyetine dayalı bir ekonomik yaşam sürdürürler. Üretim büyük oranda kırsal alanlarda yapılır. Halk daha çok köyler ve kasabalarda yaşar. Halbuki çağdaş toplumlarda sanayi ve hizmet sektörü egemendir. Toprak mülkiyeti yerini emek ve sermaye mülkiyetine bırakmıştır. Üretim büyük oranda fabrikalar ve işleklerde (atölyelerde) yapılır. Halk büyük oranda kentlerde yaşar.
5- Geleneksek toplumun insanları yeterince bireyselleşmemiştir. Grup kimliği ile davranılır. Aileler ve gruplar birbirleriyle dayanışma ve yardımlaşma içinde yaşarlar.
Cağdaş toplumlarda insanlar grup kimliğinden kopmuş ve bireyselleşmişlerdir.
Aile dayanışması gevşemiş, grup dayanışması yitmiştir. Bireyler daha çıkarcı durumdadır. Bireyselleşmeler yozlaşıp bencilliğe dönüşebilir.
F- Din ve Kültür Ilışkileri
Her toplumda, din kültürel kimliğin önemli bir yapıcısı ve bileşeni olagelmiştir. Din, kültürün hem saklayıcısı, taşıyıcısı ve hem de dinsel ritüeller yoluyla aktarıcısıdır Din halka, ahlak, hukuk, adalet, sanat… gibi konularda önemli katkılar sunar. Fakat dinsel aktarımlar çoğu zaman doğası gereği durağandır (statiktir). Yenilik getirmesi zordur. Yalnızca var olanı yinelemekle yetinir. Devingen (Dinamik) değil durağandır (statiktir). Ancak kendini yineleyebilir. Değişime kapalıdır.
Ayrıca yine de, dinler farklı dinler ve inançlarla iletişim ve etkileşime geçince kültürel geçirgenlikler hızlanabilir. Kültürel hoşgörü ve duygudaşlıklar gelişebilir. Günümüzde hızlanan uluslararası göçler, emeğin görece serbest dolaşımı, ticari, sınai, turistik ve sanatsal etkinliklerin çoğalması, iletişim ağlarının yaygınlaşması ve hızlanması toplumlar ve kültürler arasındaki geçirgenliği hızlandırmaktadır.
G- Eğitim Kurumu ve Kültür İlişkileri
Çağımızda, toplumda olumlu yönde tutum, davranış ve kültür değişikliğine neden olan en önemli etken de eğitim kurumudur. Eğitim kurumu bir toplumun kültürel mirasını gelecek kuşaklara aktarmak gibi önemli bir görev yüklenir. Dil, tarih, sanat, adalet, ahlaksal ve etik değerleri gelecek kuşaklara eğitim sistemi ile aktarılır.
Eğitim konusunun ve programının içeriğini büyük oranda o toplumun toplam tarihsel ve kültürel değerleri oluşturur. Ancak bir toplumdaki cehaleti ortadan kaldırmak, olumlu anlayış (zihniyet) ve çağdaş kültür değerleri aşılayarak olumlu toplumsal değişimi hızlandırmak da yine eğitim sisteminin görevidir.
Eğer eğitim sistemi dünyadaki teknolojik ve bilimsel değişmeleri iyi izler ve kendi programlarına doğru aktarırsa toplumsal, siyasal, ekonomik, sanatsal ve kültürel değişme hızlanır.
Ayrıca eğitim sisteminin özgür düşünceye, eleştiriye, sorgulamaya açık olması gerekir.
H- Tek Bir Evrensel Kültür Oluşabilir mi?
Günümüzde küreselleşmenin hızlanması, göçler, turistik, ekonomik, kültürel geziler, toplumlararası ilişkilerin artması ve iletişim araçlarının yaygınlık ve etkinlik kazanmasına bağlı olarak evrensel bir kültürel bütünleşme olabilir mi sorusu akla gelebilir. Ancak dünyadaki kültür, din, irk, dil, siyasal rejim, ekonomik sistem farkları ve etnik sorunlar çok fazladır.
Üstelik günümüzdeki mikro milliyetçilik ve yerel kimlik arayışları, evrensel bir kültürel birleşme anlayışı ile ters yönde gelişmektedir.
Tarihsel ve sosyolojik gidiş, evrensel tek bir kültür kimliği yerine, tıpkı evrensel insan hakları gibi ortak evrensel insancıl ve kültürel değerler için ortak bir farkındalık yaratma yoluna gidilebilir.
SONUÇ OLARAK
Bir toplumdaki kültürel yapı ile, ekonomik sosyal dinsel, siyasal, hukuksal, sanatsal ve ahlaksal yapı iç içedir. Bu yapılar olumlu ya da olumsuz sürekli etkileşim içindedir. Toplumdaki eğitim sistemi ise hem bu kültürel yapının taşıyıcısı ve aktarıcısı, hem de değiştiricisi dönüştürücüsü ve geliştiricisi yani yön vericisi ve belirleyicisi konumundadır. Her zaman ve her koşulda yeni geliştirici bilgiler bulmak ve yeni çağdaş bireşimler (sentezler) yapmak eğitim sisteminin görevidir.
Son söz : Ne demişti Yüce Önderimiz M. K. Atatürk,
- “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir..”
Bu rotanın dışına çıkan toplumların gelecekleri yoktur, herkese duyurulur.