2015 yılındaki sözde çözüm sürecinde, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, “Biz bir pazarlık hareketi değiliz. Asla ve asla AKP ile aramızda kirli bir işbirliği ve pazarlık olmadı, olmayacak. Seni başkan yaptırmayacağız.” diyerek,
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözde başkanlık, aslında padişahlık düzeni kurma heveslerinin kursağında kalmasını sağlamıştı.
Demirtaş’ın bu çıkışı sonrasında AKP oy kaybına (yitimine) uğramış ve tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamamıştı. (AS: 07 Haziran 2015)
Bu seçimden sonra, IŞİD’in ve PKK’nin terör eylemlerinde artış meydana gelmiş (AS: her nedense??!!), aynı yıl gerçekleşen (RTE’nin yinelettiği) ikinci seçimde AKP, MHP’nin de desteğiyle hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmişti. (AS: 01 Kasım 2015)
Demirtaş aynı yıl yaptığı bir açıklamada,
- “‘Seni başkan yaptırmayacağız’ ideolojik bir çatışmanın formüle edilmiş halidir.
Bir tarafta sağ, neoliberal, Türk-İslamcı ve hilafeti esas alan bir yapı vardır.
Biz onun dayattığı başkanlık sistemine karşı çıkarak ideolojik bir duruş sergiledik.” demişti.
Sekiz yıldır hapishanede yatan Demirtaş, geçtiğimiz hafta sonu, Ahmet Türk, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan’dan oluşan “İmralı heyeti” ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada ise şunları ifade etti:
- “İmralı tecrit adasında demokratik çözüm ve barış için büyük çaba sarf eden sayın Abdullah Öcalan’a güven ve desteğimin tam olduğunu belirtmek istiyorum… Sayın Öcalan, koşulları oluştuğunda bu konuda bir inisiyatif alacaksa, yanında olacağımızı belirtiyoruz. Olası bir çağrının tüm inisiyatifi elbette kendisindedir… Yine bu kritik ve tarihi dönemde, sayın cumhurbaşkanı başta olmak üzere, sayın Devlet Bahçeli, sayın Özgür Özel ve diğer tüm parti liderlerine, barış için aldıkları ve alacakları inisiyatifler nedeniyle teşekkürlerimi sunuyor, desteğimi iletiyorum.”
***
Bir insanın yıllarca hapishanede kalması elbette kolay bir şey değildir. Bazı insanlar, yıllarca hapishanede kalmalarına rağmen (karşın), siyasal ilkelerinden, ideolojilerinden ve direnişlerinden vazgeçmeyecek ölçüde güçlüdür. Bunun tarihte birçok örneği vardır. Ancak bazılarının dayanma gücü daha zayıf olabilir.
Bunun dışında, Demirtaş’ın serbest bırakılması için, başka bir kirli pazarlık daha devreye girmiş olabilir.
Demirtaş’a sormak gerekir: Acaba geçtiğimiz on yıl içinde Erdoğan, “sağ, neoliberal,
Türk-İslamcı ve hilafeti esas alan bir yapıdan” vazgeçmiş midir?
Tabii ki hayır!
AKP’nin ve Erdoğan’ın amacı, diktatörlük ve padişahlık düzenini sürdürmek, teokratik monarşik bir düzen kurmaktır.
Yıllardır yaşanan bütün olgular bunu göstermektedir.
Bunu Demirtaş da bilmektedir! Bu bağlamda Demirtaş, 2015 yılı ile 2025 yılı arasındaki çelişkisini, içtenlikli bir biçimde, kamuoyuna ve kendi tabanına açıklamak durumundadır.
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan ile gerçekleşen müzakere sürecinin, PKK terörünün bitirilmesi amacıyla başladığını, bunun ötesinde bir anlam taşımadığını açıklamıştı.
Oysa MHP ve AKP bu süreci başlatmadan önce Türkiye’de yıllardır bir PKK terörü sorunu zaten yoktu, örgütün eylemleri asgari (en az) düzeye inmişti!
Eğer terör örgütü olarak Suriye’deki PYD/YPG kast edildiyse, onun asıl destekçisi ve muhatabı zaten ABD!
Ayrıca DEM’i yönetenler, sorunun terörün bitmesinden ibaret olmadığını vurguladıkları gibi, hilafetin ve saltanatın geçerli olduğu 1921 “anayasasını” ve şeriatçı, bölücü vatan haini Şeyh Said’i övmektedirler; Cumhuriyetin, kapanması gereken “yüz yıllık bir parantez” olduğunu ifade etmektedirler!
Vatandaşları, içi boş bir “barış” sözcüğüyle aldatan AKP, MHP, DEM ve PKK, emperyalizmin de desteğiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin özünü oluşturan üniter
ve laik yapıya son vermek için, İslamcı-Kürtçü ittifakı yeniden kurmuşlardır!
Sorun, cepten kırmızı kartı çıkartmakla çözülemeyecek kadar (ölçüde) büyüktür!
Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları