Teğmenler olayında dört önemli nokta

Dr. CİHANGİR DUMANLI
Em. TUĞGENERAL, HUKUKÇU

17 Aralık 2024, Cumhuriyet

Kara Harp Okulu’nun diploma töreni sonrasında teğmenlerin kılıçlarını çekerek laik demokratik Cumhuriyete ve Mustafa Kemal’e bağlılıklarını vurgulayan geleneksel subay andını içmeleri ve bu nedenle ihraç talebiyle (atılma istemiyle) Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) gönderilmeleri yakın tarihimize “teğmenler olayı” olarak geçecektir.

YDK kararı açıklanmadan ve yargı yolu tüketilmeden, iktidar yanlısı medyada teğmenler suçlu ilan edilmiş, mesleğin başlangıcında ağır psikolojik baskı altında kalmışlardır. Olay dört bakımdan analiz edilebilir: Teğmenler, iktidar, komutanlar ve kamuoyu yönünden.

TEĞMENLERİN CESARETİ (Yürekliliği)

Genç teğmenler zorlu bir eğitimi başarı ile tamamlayarak Atatürk’ün okulundan mezun olmanın coşkusu ile Mustafa Kemal’e bağlılıklarını vurgulayan geleneksel subay andını içmişlerdir. Gençlerin üzerlerine atılan “Ordu”nun itibarını zedeleme suçunu işlemekkasıtları yoktur.

  • Kasıt (suçun manevi unsuru) yoksa suç oluşmaz!

Daha önceki yazımızda (2 Kasım 2024, Cumhuriyet) belirtildiği gibi,

  • Ordu’nun itibarı AKP iktidarınca zaten büyük ölçüde zedelenmiş durumdadır.

Kaldı ki, bir suç olsa bile, Harp Okulu eğitimi süresince disiplin suçu işlemeyen teğmenlere
ilk suçlarından dolayı disiplin hukukunda yer alan en hafif cezadan başlayarak ceza verilmelidir.

İKTİDARIN KORKUSU

İktidar ve medyası teğmenlerin bu hareketini “darbe girişimi”, “darbeye hazırlık” olarak değerlendirmiş, Cumhurbaşkanı “Kılıçları kime çekiyorsunuz?” diyerek kılıçların kendisine çekildiğini kastetmiş, “Birkaç kendini bilmezin temizleneceğini” söyleyerek Yüksek Disiplin Kurulu’nca talimat olarak algılanacak söylemde bulunmuştur. Cumhurbaşkanın “Şimdi disiplinsizlik yapan teğmenlerin ileride ne yapacakları belli olmaz.” diyerek hukukta yeri olmayan potansiyel suçun cezalandırılmasını istemiştir. (AS: Ne yazık ki İktidar, “darbe paranoyası bozukluğu” içinde ve / veya alet olarak bu olguyu ölçüsüz – kasıtlı kullanıyor!!..)

Kısaca, iktidar teğmenlerden korkmuştur. Cumhurbaşkanı, Başkomutan olmadığı halde Başkomutan olduğunu iddia etmektedir. Komutan astlarından korkmaz, onlara güvenir. Başkomutanın(!) teğmeninden korktuğu bir Ordu savaşamaz. (AS: Anayasa m.117 – “Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur.” Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanları Başkomutan değillerdir..)

Teğmenlere disiplin amirlerince hafif bir disiplin cezası vermek yerine ihraç talebiyle (atılma istemiyle) yüksek disiplin kuralına sevk edilmeleri, Ordu’nun kalan itibarını (saygınlığını) tartışılır duruma getirir ve mesleğin başlangıcında başarılı gençlerin savaşma azmini olumsuz etkiler.

KOMUTANLARA DÜŞEN GÖREV

Bir komutanın en önemli görevlerinden birisi astlarının hakkını, gerekirse üstlerine karşı savunmaktır.

TSK’nin üst komuta kademesi bu cesareti gösterememiştir. Basında yer alan haberler teğmenlerin ihracı (atılması) yönünde hazırlık yapıldığını göstermektedir.
Olması gerekenin tam tersine, teğmenler cesaret yönünden komutanlara örnek olmuştur.

KAMUOYU TEPKİSİ

Zor sınavlardan geçerek Harp Okulu’na giren ve buradaki ağır eğitimi başarı ile tamamlayan gençlere ve ailelerine yapılan haksızlık, kamu vicdanını yaralamaktadır.

Ancak üzülerek belirtmek gerekir ki; Atatürkçü, devrimci, demokrat kamuoyu genç teğmenlere sahip çıkmakta başarılı bir sınav verememiş, yapay olarak gündeme getirilen konularla uğraşırken, teğmenlere sahip çıkmak konusunda güçbirliği ve sıklet (ağırlık) merkezi (concenteration) oluşturmamıştır.

Siyasal ve toplumsal muhalefet birlik olarak daha gür ve etkili olabilecek ses çıkarmalıydı.

Bu eylemsizlik iktidarı daha da cesaretlendirecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir