Asgari ücretin açlık ve yoksulluk sınırlarının çok altında kalması nedeniyle yapılacak zammın tutarı hep tartışılır. Asgari ücrete yapılacak zam, işverenin üretim maliyetine daha fazla yansıtılacağından enflasyon da artarak kontrol edilemeyecektir. TÜİK istatistiklerine dayanarak, enflasyon olduğundan çok daha küçük gösterilerek, daha az zam yapılırken sendikalar ve muhalefet ise açlık ve yoksulluğu temel alarak daha fazla zam yapılmasını istemektedir. Yıllardır bu tartışmalar devam eder ve bu kısır döngü kırılamamaktadır. Bizce her iki tarafın tezleri de çözüm getiremez.
Bu yazımızın amacı ise kamu ekonomisinin ilkelerine uygun olarak en tutarlı çözümü tartışmaya açmaktır. Gelişmiş ülkelerde asgari ücret sorununun olmamasının nedeni, enflasyonun kontrol altına alınmasında yatar. Bu ülkelerde maliye politikasıyla ekonomik ve sosyal altyapı gerçekleştiğinden, temel kamu hizmetlerine aile bütçesinden yapılan ödemeler azaldığından enflasyon da kontrol edilebilmektedir. Türkiye’de ise yoksulluğu önleyen ve firmaların üretim maliyetini düşüren, aşağıdaki kamu hizmetleri yeterli kalite ve miktarda üretilemediğinden enflasyon ve asgari ücret sorunu çözülememektedir.
KAMU HİZMETLERİNDE NE DURUMDAYIZ?
Eğitim hizmetlerinin kalitesi son derece düşmüş olup ayrıca toplumun yüzde 90’ından fazlası kaliteli eğitime ulaşamamaktadır. Kalitesiz eğitim ise kalitesiz üretime neden olmaktadır. Çözümü temel eğitimin bilimsel ve laik niteliği korunarak kaliteli eğitim verenler dışındaki özel eğitimin kamulaştırılmasıdır.
Sağlık hizmetleri genel olarak son derece yetersiz, kalitesiz ve pahalıdır.
Ayrıca, yetişmiş doktorların yurtdışına gitmeleri ise hizmet kalitesini daha da düşürmüştür. Çözüm, kaliteli sağlık hizmetleri sunan özel vakıf hastanelerin dışındakilerin kamulaştırılmasıdır.
Toplu taşımacılıkta karayolu taşımacılığının sosyal maliyeti deniz yoluna göre 15, demiryoluna göre 10 ve havayolu taşımacılığına göre, yaklaşık 5 kat daha fazla olduğu tahmin edilir. Burada çözüm olarak denizyolu taşımacılığının Yunanistan örneğinde olduğu gibi artırılmalı, İspanya örneğinde olduğu gibi saatte ortalama 300 km hız yapan hızlı trenlere ağırlık verilmelidir. Böylece önemli akaryakıt tasarrufu sağlanacaktır.
Sosyal konutlar düşük gelirlilere kiralanmalı ve isteyene satılmamalıdır. Kişi başına düşen milli gelirin 62 bin dolar olduğu Viyana’daki konutların yarısına yakını sosyal konuttur. Böylece emlak rantı önlendiği gibi ayrıca sosyal konutlar ayda ortalama 500 Avro’ya kiralanmaktadır. Türkiye’de tam tersi yapılmakta olup üretilen sosyal konutların yoksullara kiralanması yerine satılması ise yoksulluğun artmasına katkıda bulunmaktadır.
SOSYAL DEVLET
Bu hizmetlerin aile bütçesindeki ağırlığı %70’lerde olup gerisi gıda harcamalarına gider.
Kamu hizmetlerinin payı yarı yarıya düşürüldüğünde enflasyon ve asgari ücret sorunu kendiliğinden çözülecektir.
Çözüm önerilerimiz kısa zamanda gerçekleştirilemeyeceğinden, etkin bir planlama uygulamasıyla birkaç yılda kendiliğinden olacaktır.
Bu nedenle başta sendikaların, CHP ve muhalefetteki partilerin Atatürk’ün başarıyla uyguladığı bu tür bir sosyal devlet politikasını savunmaları gerekmektedir.