MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, terör örgütü PKK’nin feshedildiğini açıklaması koşuluyla PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan’ın TBMM’de konuşması çağrısı faciasından sonra yeni bir facia daha yaşandı ve CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklandı, yerine de bir kayyum atandı.
Ahmet Özer’in siyasal görüşlerine katılıp katılmamak ayrı bir konudur, görüşü ne olursa olsun, hukuk ve adalet dışı uygulamalara karşı çıkmak ayrıdır. Hukuka sahip çıkmanın ölçütü kişilerin siyasal görüşlerini paylaşmak olamaz. Olursa, hukuk devleti yıkılır, “hukuk” siyasal çıkarların aracına dönüşür. AKP’nin ve MHP’nin yaptığı da budur.
Ahmet Özer hakkındaki iddianamede, belediye başkanlığı öncesine ait kimi olaylar anlatılmış. Ahmet Özer seçimlerden önce suç işlediyse, suç işlediği için hüküm giydiyse veya suç işlediğine ilişkin ciddi bir bulgu varsa, seçimde aday olmasına resmen nasıl izin verildi?
Ahmet Özer bir suçtan dolayı hüküm giymiş birisi değil.
İddianamede aleyhindeki söylemler ve eylemler de AKP’nin “Kürt sorununa” yönelik sözde “çözüm sürecine” denk gelmektedir ve bu dönemde, AKP’li siyasetçilerin birçoğu da benzer söylemler ve eylemler içinde olmuşlardır.
Anayasada belirtildiği gibi hukuk ve yasalar herkese eşit uygulanacaksa, insanların iktidarda olup olmamasına, siyasal görüşüne, üyesi oldukları siyasal partiye göre uygulanmayacaksa, Ahmet Özer’in tutuklanması nasıl açıklanabilir?!
Bu uygulamanın “Ergenekon”, “Balyoz”, “Casusluk”, “Oda TV”, “Gezi”, “28 Şubat” gibi hukuk dışı bir kumpas olduğu, anayasanın yargı bağımsızlığıyla ilgili 138. maddesinin ihlali (çiğnemi) ve
halk egemenliğinin gasp edilmesi anlamına geldiği açıktır.
***
“Kürt sorunu” olarak anılan konunun, emperyalizmin bunu suiistimal ettiği bilindiği halde, yapay biçimde, AKP’nin ve MHP’nin provokasyonuyla gündeme sokulması da ayrıca bir sorundur.
- Türkiye’nin ekonomi, adalet, hukuk, eğitim, sağlık gibi birçok yaşamsal sorunu varken,
bu konu durduk yere neden gündeme gelmiştir?
CHP yönetimi ve muhalefet bu konuda tuzağa düşmemelidir.
CHP, AKP’nin ve MHP’nin gölgesinde siyasetini sürdürürse ciddi oy kaybına uğrayacaktır.
Ayrıca “Kürt sorunu” ifadesiyle neyin kast edildiği de somut biçimde ortaya konmalıdır.
Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının etnik ve kültürel kimliklerinin ve Kürtçe dilinin, geçmişte, onlarca yıl reddedildiği ve bu çerçevede Kürtlerin uzun yıllar baskı altında kaldıkları gerçektir. Ancak bu sorun yakın geçmişte büyük ölçüde çözülmüştür; kültürel haklar konusundaki eksikler de zaman içinde giderilmelidir. CHP’nin parti programında ifade edildiği gibi;
- Üniter (tekil) yapı korunarak, Kürt kökenli vatandaşların kültürel asimilasyona uğratılması önlenebilir.
Ancak “Kürt sorunu” adı altında “özerklik” veya “federasyon” istemi ve buna yol açacak uygulamalar söz konusu ise,
bu anayasaya ve Türkiye’nin üniter yapısına aykırıdır.
Anayasaya göre dini, mezhebi, etnik kimliği, felsefi görüşü ne olursa olsun, herkes zaten eşit vatandaştır. Buna ek olarak Kürt etnik kimliğine ayrıcalık yapılarak “Kürtlere eşit yurttaşlık” ifadesine başvurmak anlamsızdır.
Çünkü Türkiye’de salt Kürt etnik kimliği yoktur, onlarca farklı etnik kimlik vardır.
“Anadilde eğitim” ile “anadil eğitimi” de aynı şey değildir.
“Anadilde eğitim” Türkiye’nin üniter yapısına ve anayasaya aykırıdır.
“Anadil eğitimi” konusundaki eksikler de üniter (tekil) yapı korunarak giderilebilecek şeylerdir.
HDP’li/DEM’li kimi siyasetçilerin AİHM kararlarına aykırı biçimde tutuklu olmaları;
DEM’li seçilmiş belediye başkanlarının yerine, hukuka aykırı biçimde, kayyum atanması da çözülmesi gereken sorunlardır.
Bunun ötesinde, üniter (tekil, bütüncül) yapıya aykırı bir “Kürt sorunundan”
söz etmek, emperyalizme hizmet etmektir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları