MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, terör örgütü PKK’nin silahlarını bırakıp kendisini feshetmesi ve PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan’ın bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kürsüde konuşarak ilan etmesi çağrısında bulunması, tarihe kara bir leke olarak geçmiştir.
Bahçeli bu açıklamasıyla, kendi seçmenine ihanet ettiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve TBMM’nin temellerine de bir kez daha ihanet etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatabı bir terör örgütü olamaz!
Devletin bir terör örgütüyle müzakereye girmesi, o devletin zayıflığının itirafıdır. Özellikle Ortadoğu gibi stratejik önemi yüksek bir bölgedeki terör örgütlerini muhatap alan ve onlarla müzakereye giren devletler ve hükümetler, terörizmin labirentinde kaybolurlar, Ortadoğu’nun kaygan zemininde yere çakılırlar, terör örgütlerinin oyuncağı durumuna gelirler.
Çünkü bu bölgedeki terör örgütlerinin tamamı, emperyalizmin oyuncağı ve aracısı haline dönüşmüştür. Bu örgütler ABD, Britanya, AB, Rusya, İsrail, İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Katar gibi birçok devlet ve güç tarafından kullanılmaktadır.
Nitekim AKP hükümetinin daha önce başlattığı sözde “çözüm sürecinin” sonrasında nelerin olduğu açıkça görülmüştür, terör eylemleri azalacağına, aksine artmıştır.
***
Ayrıca PKK’nin kendi içinde de bir bütünlük, İmralı’da hapiste yatan Abdullah Öcalan ile Irak-İran sınırındaki Kandil’den örgütü yöneten Murat Karayılan ve Cemil Bayık arasında uyum yoktur. Edirne’de hapiste yatan eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Ankara’daki DEM Genel Merkezi arasındaki ilişkilerde de aynı durum geçerlidir.
Buna karşın Bahçeli’nin, “Ne Edirne, ne Kandil; İmralı ve DEM sorunu çözsün” biçiminde bir açıklama yapmasıyla sorunun çözülmeyeceği baştan açıktır. Ulusal güvenlik ve ulusal beka (sağkalım) konusunda yüksek bir bilgisinin ve duyarlılığının olduğunu iddia eden Bahçeli, böyle bir açıklamayı nasıl yapmıştır, ona tarih karar verecektir.
Bahçeli’nin bu çağrısının hemen arkasından PKK’nin, Ankara’daki askeri savunma tesisi TUSAŞ’ta gerçekleştirdiği terör eylemi rastlantı değildir.
Bu eylemin araştırılması için muhalefetin TBMM’de verdiği önerinin AKP ve MHP tarafından reddedilmesi ve TUSAŞ’taki güvenlik zaafiyeti de, belki de tesadüf değildir!
Bahçeli’nin çağrısından sonra, Kandil’deki PKK’nin veya onunla bağlantılı teröristlerin, “PKK, İmralı’dan da, DEM’den de ibaret değildir” mesajı vermek için böyle bir eyleme girişebileceklerini bilmemek, ancak aptallıkla, bu bilinerek yapılan böyle bir çağrı da, ancak kötü niyetle açıklanabilir.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, İmralı’da devlet yetkilileriyle Abdullah Öcalan arasında görüşmelerin gerçekleştiğini açıkladı. Eğer bu doğruysa, Bahçeli’nin açıklaması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
AKP iktidarda olduğuna göre ve onun bilgisi, onayı olmadan hiçbir şey gerçekleşemeyeceği için, AKP ve onun genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan da başından sonuna kadar bu sürecin içindedir.
***
Türkiye’yi bir terör sarmalının içine soktuktan sonra, bunu iç siyaset malzemesi yapmak ve sahte bir beka (sağkalım) söylemiyle seçim kazanmaya çalışmak, anlaşılan hem AKP’de hem de MHP’de alışkanlık haline geldi.
Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğünü koruyacağına bu ülkelerin bölünmesine yol açan, böylece PKK’nin bu ülkelerdeki varlığını sürdürmesini kolaylaştıran; PKK’nin fiili liderleri Murat Karayılan’ı ve Cemil Bayık’ı 22 yıldır yakalamayan, tutuklamayan, etkisiz hale getirmeyen AKP iktidarının ve onun destekçisi MHP’nin, teröre karşı mücadelede samimi (içten) olduğuna inanmak, ancak cehaletle ve/veya kötü niyetle açıklanabilir!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ise sanki ortada bir açık artırma varmış gibi, Bahçeli’ye “El yükseltiyorum” diyerek tepki vermesi, CHP yönetiminin de kaygan bir zemine savrulduğunun göstergesidir!
Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları