Değişmez hükümler ikiyüzlülüğü-1 ve 2

Dostlar,

Geçtiğimiz Pazar günü, 20 Ekim 2024’te İstanbul Barosu Başkanlığına seçilen

Sayın Prof. Dr. İbrahim Ö. KABOĞLU‘nun tartışmalara neden olan
“ANAYASAMIZIN DEĞİŞMEZ MADDELERİ”

hakkında BİRGÜN gazetesindeki haftalık köşesinde yer alan 2 makalesini aşağıda “birlikte

sunuyoruz. İlki 26 Eylül 2024, ikincisi bu gün, 24 Ekim 2024 tarihli.

Kaboğlu hocamızın her 2 makalesinde yer alan şu tümceyi özellikle paylaşmak isteriz:
  • “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” olan Türkiye Devleti…

Birbirimizi doğru anlamak ve sınırlı enerjimizi doğru hedeflere yönlendirmemiz gerek.

Sayın Prof. Kaboğlu, 50 yıllık hukukçudur ve Anayasa Hukuku alanında yetkinliği
tartışma dışıdır.

O’nun deyimiyle, kendisini Cumhuriyet’in 2. Yüzyılıyanlısı (Türkiye yüzyılı” yanlısı değil!) görüyoruz ve yeni görevinde içten başarılar diliyoruz.

Ağır bedeller ödemiş namuslu bir hukukçu olarak, çok yerinde tanımladığı 3’lü hedefe birlikte yürüyelim isteriz :

“Üçlü hedef ise, asla gündemden düşürülmemeli :

1. Doğru ve gerçek bilgi,
2. Yürürlükteki Anayasa’ya saygı,
3. TBMM önünde sorumlu Hükümet için Anayasa değişikliği.

Sevgi ve saygı ile. 24 Ekim 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli  
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

==========================================================

Değişmez hükümler ikiyüzlülüğü-1

Güncel 26.09.2024, BİRGÜN

Değişmez anayasal hükümler dokunulamaz değil. Nitekim 1995 ve 2001 değişikliklerinde dolaylı da olsa dokunularak korunan alan pekiştirildi. Nasıl? Başlangıç metni ve madde 14 yoluyla.

Başlangıç’tan ırkçılığı çağrıştıran ibareler çıkarıldı (1995 ve 2001); “İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet” yeniden tanındı (md.14).

Irkçı çağrışım yapan öğelerin azaltılması ile madde 2’nin yollama yaptığı Başlangıç metni, “demokratik hukuk devleti” bağlamına yaklaştırıldı. “İnsan haklarına saygılı Devlet” kaydını öngören madde 2, “insan haklarına dayanan Devlet” olarak okunmaya başlandı.

Böylece, 2001’de Türkiye Cumhuriyeti(md.1)’nin niteliği, ‘insan haklarına dayanan’ kaydı ile pekiştirilmiş oluyordu.

Özet: karşılaştırmalı anayasa hukuku verileri ışığında, değiştirilmez maddeler, kurucuların hedefini ileriye götürücü anlamda pekiştirilebilir.

Bununla birlikte, 2017 sonrası ve 1 Ekim 2024 öncesi, değişmez maddelere ilişkin düzenleme, uygulama ve söylemler, tersi yönde oldu ve bu durum sürüyor:

-düzenleme olarak; 2017değişikliği, özü itibariyle ‘demokratik devlet’ niteliği ile bağdaşır değil: hesapverebilir hükümet ve siyasal sorumluluk kuralı kaldırıldı.

-uygulama bakımından; dini siyasete alet etme yasağı (md. 24/son), sürekli çiğnenmekte. Dinsel inanca dayandırılan kur korumalı mevduat (KKM) düzenlemesi, bir dönüş eşiği. Temel norm ihlaliyle anayasa bilimi ve iktisat bilimi yadsıması, Hazine’yi yuttu, halkı daha da yoksullaştırdı.

-söylemler düzleminde; değişmez maddeler karşıtlığını açıkça dillendiren Hüda-Par, 1995 ve 2001’de yapılanların tam tersine değişmez maddelerin içeriğinin boşaltılması yönünde bir irade ortaya koydu. İşe madde 4’ten başlamanın kendince ‘akıllıca’ bir yaklaşım olduğunu düşünmüş olsa gerek ki, karşı çıkanlara ‘ahmak’ dedi. Arkasında, DİB-MEB-MSB ve cemaat-tarikat ekseninde oluşturulan akıl ve bilim dışı kuşatma hattı giderek kök salıyor.

“İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik sosyal hukuk devleti”nin içeriğini, söylem, düzenleme ve uygulama bakımından boşaltma seferberliğindeki Cumhur İttifakı,

  • “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” olan Türkiye Devleti’ni

ülkesel yağma ve toplumsal ayrıştırma yoluyla madde 3’ü de ihlalde sınır tanımıyor.

Geriye, haliyle yine içeriği boşaltılan “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” (md.1) tanımı kalıyor. Madde 4’ü sorgulamakla işe başlamak, aslında –Taliban ve Hizbut Tahrir hattında- Cumhuriyet’i hedef almaktır.

Yıkım faaliyeti, ‘otoriter hükümler’ (2017 düzenlemesi) ve ‘keyfi uygulama’ (2018-24) sarkacında yürütülüyor.

Keyfiliği Resmi Gazete ile tescillenen 6 yıllık uygulamanın tümü, şekil yönünden de Anayasa’ya aykırı: bakanların af talebi ve kabulü.

“Kaynağını anayasadan almayan hiçbir devlet yetkisi kullanılamaz” yasağına karşın, kendini Anayasa-üstü konumlandıran Cumhurbaşkanı, suç zanlısı bakanları aklıyor, tam tersine görevini yapanları şaibeli kılıyor.

Bu egemenlik gaspı, yasama-yürütme-yargı ekseninde erkler ayrılığını felç ediyor. (Dahası, OHAL KHK’leri çağrıştırıyor: KHK ek çizelgelerine adlarını yazdıkları kişilere yargı yolunu kapatanlar, tersi yönde, “sorumsuzluk yasaları” ile kendilerine karşı yargı yolunu kilitledi.).

Bugün ise yargı, bir yandan, demokratik siyaset alanını daraltmak için muhalifleri tasfiye (E. İmamoğlu vak’ası); öte yandan, demokratik toplum aktörlerini susturma ( düşünce ve siyasi suçlular hapiste iken, 26 suç kaydı bulunan katil serbest) aracı olarak kullanılıyor.

Bu ortam ve koşullarda adil yargılanma hakkı (AYH), başat hak konumuna geliyor: en çok ihlal edilen ve merkeze oturtulması gereken bir hak. Barolar, AYH savunucuları ve bekçileri olarak dayanışma ve eylem halkalarını örebilmeli.

1 Ekim günü TBMM’nin açılışı vesilesiyle: darbe anayasası/sivil anayasa ikileminde ‘sahte anayasa’ söylem sahneleri karşısında “demokratik Cumhuriyetçi yurttaşlar” uyanık olmalı: Anayasal ve siyasal mirası yıkım sürecinde “toplum üzerinde akıl ve bilimdışı egemenlik” iştahı asla meşrulaştırılmamalı, kanıksanmamalı ve kategorik olarak reddedilmeli.

Üçlü hedef ise, asla gündemden düşürülmemeli :

1. Doğru ve gerçek bilgi,
2. Yürürlükteki Anayasa’ya saygı,
3. TBMM önünde sorumlu Hükümet için Anayasa değişikliği.
=====================================================

Siyaset 24.10.2024, BİRGÜN

“Değişmez anayasal hükümler dokunulamaz değil. Nitekim 1995 ve 2001 değişikliklerinde dolaylı da olsa dokunularak korunan alan pekiştirildi. Nasıl? Başlangıç metni ve madde 14 yoluyla.

Başlangıç’tan ırkçılığı çağrıştıran ibareler çıkarıldı (1995 ve 2001); “İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet” yeniden tanındı (md.14).

Irkçı çağrışım yapan öğelerin azaltılması ile madde 2’nin yollama yaptığı Başlangıç metni, “demokratik hukuk devleti” bağlamına yaklaştırıldı. “İnsan haklarına saygılı Devlet” kaydını öngören madde 2, “insan haklarına dayanan Devlet” olarak okunmaya başlandı. Böylece, 2001’de Türkiye Cumhuriyeti (md.1)’nin niteliği, ‘insan haklarına dayanan’ kaydı ile pekiştirilmiş oluyordu.

Özet:

  • Karşılaştırmalı anayasa hukuku verileri ışığında, değiştirilmez maddeler, kurucuların hedefini ileriye götürücü anlamda pekiştirilebilir.”

Alıntı, ‘Değişmez hükümler ikiyüzlülüğü’ başlıklı yazımdan (BirGün, 26 Eylül).

Devamı şöyle özetlenebilir:

“İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik sosyal hukuk devleti”nin içeriğini, söylem, düzenleme ve uygulama bakımından boşaltma seferberliğindeki Cumhur İttifakı, 

  • “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” olan Türkiye Devleti’ni

ülkesel yağma ve toplumsal ayrıştırma yoluyla madde 3’ü de ihlalde sınır tanımıyor.

Geriye, haliyle yine içeriği boşaltılan “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” (md.1) tanımı kalıyor.

Yıkım faaliyeti, ‘otoriter hükümler’ (2017 düzenlemesi) ve ‘keyfi uygulama’ (2018-24) sarkacında yürütülüyor. (…).

Bilgisiz fikirciler!

Değişim İçin Avukatlar (DİA) olarak katılımcı ve kucaklayıcı yolla yürüttüğümüz seçim çalışmasını saldırı için fırsat bilen bir “güruh”, iftira kampanyası başlattı. Bu “kara kampanya” tutmadı ve DİA seçimleri kazandı: Kazanan aslında İstanbul Barosu ve Hukuk oldu.

“Ben değil, BİZ” olarak çıktığımız yolda, hakkımda üçlü karalama yapıldı:

– Avukatlık yapmadı;
– 2010’da ‘yetmez ama evet’ dedi;
– Değişmez maddelerin değişmesini savunuyor.

İlk ikisini, Kurultay sırasında yaptığım konuşmada yanıtladım. Üçüncüsünü ise, sonuçlar belli olunca sandalye üstünde yaptığım teşekkür konuşmasında, elli yıllık akademik alışkanlık, saydamlık ve saflıkla, ‘değişmez hükümler ikiyüzlülüğü’ başlıklı yazımda işlediğim görüşü dillendirdim.

  • Anayasa’yı şantaj malzemesi olarak kullanan sözde milliyetçi kimi siyasetçi ve/ya Atatürk’ü sömüren sözde medya mensubu müfterilerle, daha önce olduğu gibi yargı önünde hesaplaşacağım.

Üzücü olan, 2017 yıkımı karşıtı olan veya öyle görünen hukukçu veya olmayan diplomalıların, “olumlu, ileriye götürücü, güçlendirici ve pekiştirici” dokunuş ne demek? vb. sorgulamalarla
kalıp yargılar eşliğinde kara çalma furyasında yer alması.

Kamuoyunu bilgilendirme adına yaptığım açıklamadan alıntı:

“Anayasal yıkım karşısında seyirci kalanlar, 1995 ve 2001 Anayasa değişikliklerinin neden olduğu iktidar-özgürlük dengesizliğinin özgürlük lehine düzeltilmesine yönelik dokunuşların dile getirilmesini “linç kampanyası” nın gerekçesi olarak kullandı. (…)

Anayasal bilgilenme hakkı ve Anayasa’ya saygı için mücadele, İstanbul Barosu üyesi 65 bin avukatın ve özellikle genç avukatların sorunlarının çözümü için de gerekli. Bu inançla, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu olarak laik ve demokratik hukuk devleti için hızlıca görevimize odaklanacağız.”.

Konuyu daha çok işleme gereği açık. Şimdilik, olumlu örnek için 2001’de yeniden yazılan madde 13’ü aktarmakla yetineyim:

  • “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”

İşte, demokrasi, insan hakları ve laiklik için güçlendirici düzenleme budur.

2017’de Hükümetin, siyasal karar düzenekleri ve sorumluluğun kaldırılması ise,
“demokrasi” için yıkıcı sonuçlar doğurdu.

“Anayasal bilgi kirliliği”, 21. yüzyılın büyük ayrışmasını yansıtan “Cumhuriyet’in 2. Yüzyılı” yanlıları ve “Türkiye yüzyılı” yanlılarının ortak paydası mı yoksa? Ne acı!

“Değişmez maddeler kırmızı çizgimiz” nakaratı eşliğinde bu maddelerin koruduğu değer ve ilkeleri yadsıyan Anayasa düşmanlarının dilini kullanmamı kimse beklemesin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir