Daron Acemoğlu’nun ekonomi alanında Nobel ödülünü alması; İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “ahmaklık” davası; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM açılımı, geçtiğimiz haftanın gündemindeki konuların arasındaydı.
Daron Acemoğlu’nun Nobel ödülünü alması hem kendisi hem de Türkiye için önemli bir gelişme olmakla birlikte, Nobel ödülünün geçmişte her zaman hak edenlere verilmediği dikkate alınacak olursa, Nobel konusunda abartılı heyecanlara kapılmamak daha doğru olur.
Nâzım Hikmet ve Yaşar Kemal gibi Türk edebiyatının öncü isimlerine verilmeyen Nobel edebiyat ödülünün Orhan Pamuk’a verilmesi bunun örneklerinden birisidir.
Nobel barış ödülünün de Mustafa Kemal Atatürk, Mahatma Gandhi ve Olof Palme gibi emperyalizme karşı mücadele eden ve dünya barışına hizmet eden kişilere verilmemiş olması, Nobel’in tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.
Nobel hakkında yorum yapılırken bu gerçeklerin de dikkate alınması gerekir.
***
- Ekrem İmamoğlu’na karşı açılan kumpas (tuzak) davası bir sivil darbe girişimidir.
Eğer bir iktidar seçimlerdeki rakiplerini kendisi belirliyorsa, seçimleri kazanabilecek olası adayları hukuk dışı yollarla bertaraf ediyorsa, bunun adı sivil darbedir. Böyle bir “seçimin” gerçek bir seçim olmadığı açıktır.
CHP bu gerçeği dikkate alarak bir strateji geliştirmeli, seçmeni ve halkı bu darbe girişimine karşı harekete geçirecek önlemleri almalı, örgütlenmeleri planlamalı, Ekrem İmamoğlu’na sadece söylemle değil, etkili eylemlerle sahip çıkmalıdır.
Ekrem İmamoğlu’nu seçimlerde bertaraf etmek mert, cesur, onurlu, namuslu ve şerefli insanların yapacağı bir şey de değildir. Alçak, kurnaz, korkak ve entrikacı insanlar böyle hesaplarla iktidarlarını korumaya çalışırlar. Mert, cesur, onurlu, namuslu ve şerefli insanlar, rakipleriyle eşit ve özgür koşullarda yarışırlar, hile yoluyla seçim kazanmanın yolunu aramazlar.
***
Bugüne kadar HDP’nin ve DEM’in kapatılmasını talep eden, eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı bir biçimde hapiste kalmasını ve seçilmiş HDP’li, DEM’li belediye başkanlarının yerine hukuka aykırı bir biçimde kayyum atanmasını savunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM milletvekillerine zeytin dalı uzatması, ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
AKP, HÜDA PAR, BBP ile birlikte laiklik karşıtı bir anayasa yapma hazırlığı içinde olan MHP, bu anayasa değişikliğini yapabilmek için DEM ile yakınlaşma stratejisi izlemektedir. Bugüne kadar laiklik konusunda etkili bir duruş sergilemeyen DEM de buna çanak tutmaktadır.
Din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden siyaset yapılması
Türkiye’ye hiçbir yarar sağlamayacağı gibi, büyük bir zarar verir.
AKP din ve mezhep üzerinden siyaset yapmaktadır. HÜDA PAR ve BBP hem din hem etnik kimlik üzerinden siyaset yapmaktadır. HÜDA PAR Kürt etnik kimliği ve din, BBP Türk etnik kimliği ve din üzerinden siyaset yapmaktadır. MHP Türk etnik kimliği, DEM Kürt etnik kimliği üzerinden siyaset yapmaktadır.
Bu nedenlerden ötürü bu siyasal partilerin hiçbiri Türkiye partisi değildir. Bu partiler Türkiye’nin bütünlüğünü sağlayabilecek siyasal partiler olmadıkları gibi, Türkiye’nin din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölünmesini ve parçalanmasını teşvik etmektedirler.
Bu partilerin, yine din ve mezhep üzerinden siyaset yapan Gelecek Partisi’nin, Demokrasi ve Atılım Partisi’nin, Saadet Partisi’nin ve Yeniden Refah Partisi’nin de desteğiyle yapacağı bir anayasa, Türkiye için büyük bir felaketle sonuçlanacaktır.
Bu nedenle TBMM’de temsil edilen CHP’nin, İYİ Parti’nin ve Türkiye İşçi Partisi’nin üzerinde büyük bir sorumluluk bulunmaktadır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Tek sözle: MUHTEŞEM.
Çok degerli bilgin sevgili hocamiz Prof.ÖYMEN’in gerçek yurtsever kalbine, derin bilge diline, öpülesi usta eline, altın uçlu kalemine sağlık. İYİ Kİ VAR.