HİLMİ TAŞKIN
EĞİTİMCİ /YAZAR
21 Ekim 2024, Cumhuriyet
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, ülkemizin yetiştirdiği yürekli bir Cumhuriyetçi, yiğit bir Kemalist idi.
Kendisi ile son söyleşimiz Mustafa Balbay ile birlikte, o dönem şube başkanlığını yaptığım, ADD’nin çağrısı üzerine Giresun’a geldiğinde olmuştu. Konferans sonrasında, uzun bir söyleşi yapmıştık. O uzun söyleşi sanırım son söyleşisi oldu.
Kışlalı, daha o günlerde FETÖ tehlikesine işaret etmişti. FETÖ’nün “Made in USA” olduğunu söylemişti. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında yeni kurulan Türk cumhuriyetlerine, ABD’nin FETÖ ve okulları aracılığı ile girdiğine işaret etmişti. Bu okulları anlatmış, özellikle de ABD vatandaşı İngilizce öğretmenlerine(!) işaret ederek bunların öğretmen görünümlü CIA elemanı olduğunu söylemişti.
“Altın nesil” denilen kadroların, gelecekte ülke yönetimini ele geçirmek için örtülü emperyal işgal planı olduğunu anlatmıştı. Askeriyeye, Adliyeye, Mülkiye’ye, Emniyet’e ve eğitime FETÖ kadrolarının bilinçli olarak yerleşmeye başladığını ve bunun gelecekte yaratacağı tehlikeleri de söylemişti. Bir emekli vaizin maaşı ve himmet paraları ile böyle bir organizasyonun yapılamayacağını söyleyerek maddi kaynağın CIA’nın yan kuruluşundan sağlandığını söylemişti.
Giderek holdingleşecekler, öyle görülüyor ki ciddi bir sermaye gücünü de ülkemizde denetim altına alacaklar.. demişti.
Her siyasal parti ile yakın ilişki kurmak yolu ile adeta siyaset dışı “hizmet hareketi” gibi kendilerini gösteriyorlar ki, bu tam bir evrimleşme dönemidir.. demişti.
Ve günümüze ışık tutan daha pek çok konuyu anlatmıştı.
Sayın Kışlalı konuşurken ben notlar alıyordum. O sırada Mustafa Balbay da zaman zaman sohbetimize katılıyor ve sevgili Kışlalı’nın sözlerine katkı sunuyordu.
CUMHURİYET AYDINI
Ne yazık ki, ülkemizin yetiştirdiği en önemli aydınlardan olan Kışlalı, 21 Ekim 1999’da Ankara’da hain bir bombalı saldırı ile öldürüldü.
Kemalist bir aydın daha susturuldu.
Tıpkı Uğur Mumcu gibi, Muammer Aksoy, Abdi İpekçi, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu… gibi.
Daha nice aydınlarımız gibi… Adeta bugünlerin kilometre taşları döşeniyordu…
Kışlalı’nın Eğrice kıyısında başlayıp, Trabzon havaalanına dek süren söyleşimizde anlattıkları ise bir bir doğrulandı. 15 Temmuz (2016) kalkışması ve ABD’nin tutumu da kanıtıdır.
Bu arada, “Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği” günümüzde de artarak sürmektedir.
O’nun uyardığı gibi,
- “Kemalizm, geçmişin bekçiliği değil geleceğin öncülüğüdür.”
Saldıranlar bunu biliyor ve ondan saldırıyor. Biliyorlar ki bu düşünce, kurmaya çalıştıkları gerici düzenin önünde en büyük engel.
- ”Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin
önündeki en büyük engel Kemalizm.”
Ve “yeni mandacı” numaracı cumhuriyetçilerin önündeki en büyük engel de, BOP’un önündeki en büyük engel de yine Kemalizm! O’na saldırmanın dayanılmaz hafifiliği bundan!
Yine Ahmet Taner Kışlalı’ya kulak vererek noktayı koyalım :
- “Atatürk’ün, Kemalizm‘in Altı İlke“si içinde, niçin en çok laiklik konusunda duyarlı olduğunu anlamak zor değildir. Laiklik, devletçilik dışındaki öbür ilkelerin hepsinin ön koşulu içinde yer alır.
Demokrasinin de ön koşuludur.
Çünkü laiklik olmadan gerçek bir demokratik özgürlük de olamaz, gerçek bir özgür seçim de.
Laiklik, Milliyetçiliğin (Ulusalcılığın) de ön koşuludur; çünkü laiklik olmayan yerde önem taşıyan ulus değil, inananların oluşturduğu ümmettir.
Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin tartışması bile genellikle yapılamaz.
Halkçılığın ön koşuludur; çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil, dinsel seçkinlerin düşünceleri önemlidir.”
***
Işıklar içinde uyu güzel insan, unutulmayacaksın…