Emevilerin Hz. Ali ve peygamber soyuna yaşattığı dramın 14 asırlık yansımalarının günümüz Türkiye’si açısından kısa bir analizini yapalım.
Ali ile Muaviye, Atatürk ile Vahdettin, Kuvayı Milliyecilerle Osmanlıcılar ve Ankara Müftüsü Rifat Hoca ve Anadolu uleması ile Dürrizade Abdullah arasındaki uçurumlar gibi, Cumhuriyetin hedefleri ile iktidarın hedefleri arasında da benzer derinlikte uçurumlar vardır.
Çeyrek asırlık uykudakiler artık uyanmalılar
- İktidar için cumhuriyet, sırtından atılması gereken kambur;
Erdoğan’ın son hedefi ebedi başkanlıktır.
Emevilerin dördüncü halife Ali ve soyuna reva gördüklerini, siyasal İslam, Atatürk’e ve kurduğu Cumhuriyete uygulamaktadır.
Muaviye’nin, Sıffin Savaşı’nda Kuran’ı alet ve istismar ederek hakem hilesi ile Ali’nin hilafetini boğması gibi, 2.5 milyon geçersiz oy ve “Atı alan Üsküdar’ı geçti” oldubittisi ile de Cumhuriyet düşürülmeye çalışıldı.
YÖNTEM AYNI
Sıffin Savaşı ile Müslümanların ikiye bölünmesine İslam tarihinde “ilk fitne” denir. İslamcı iktidarın bile isteye sebep olduğu toplumsal yarılma da talihsiz demokrasimizin fitnesidir.
Sıffin Savaşı, İslam tarihi ve mezhepler tarihi ile kelam ilminin de çetin konularından birisidir. Atatürk’ün iktidarı 15 yıl, Ali’nin hilafeti 4 yıl 9 ay sürdü. Atatürk’ü ve Hz. Ali’yi kıyaslamamın nedeni, kahramanlık ve bilgelikleri ile Ali’nin döneminin Atatürk’ü, Atatürk’ün de devrinin Ali’si olmalarıdır.
Sağlam kaynaklar, Mekke Emevilerinin erken dönem İslamında Hz. Muhammed’e çektirdikleri acıların örnekleri ile dolu olduğu halde, engel olamadıkları İslam devletini, meşru halife Ali’ye baş kaldırarak ele geçirmişlerdir. Bizim İslamcıların Milli Mücadele’ye karşı durup sonra da kurulmasını önleyemedikleri Cumhuriyeti Muaviye yöntemleriyle ele geçirmeleri gibi…
Aradaki fark şu ki; Emeviler İslamı geniş coğrafyaya yaydıkları halde, siyasi İslam, devleti yıkma çabasında.
Genç teğmenlere “O kılıçları kime çekiyorsunuz?” azarlaması, korku iklimini diri tutma planının bir parçası.
- Teğmenler, dünyanın neresinde darbe yapmışlardır, nasıl yapacaklardır?
Anayasanın 4’üncü maddesinin hedefe konulması da,
kuşkusuz Cumhuriyeti ve Anadolu Türklüğünü bitirmeye yöneliktir.
TEMEL GÜVENCE
Anayasanın ilk 3 maddesi devletin şeklini, niteliklerini ve başkentin Ankara olduğunu hükme bağlayan, 4’üncü madde ile de bunların değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceğini karar altına alan bir bütün olarak, Cumhuriyet ve devrimlerin temel güvencesidir.
Yapıcıoğlu’nun –aslında “Yıkıcıoğlu”nun-, “Yalnızca 4. madde kaldırılsın” hezeyanı “tilkilik” olarak nitelendirildi ama tilki, kurnaz olduğu kadar da akıllıdır. Bir tavuk çiftliğinde yeni avlarına odaklanıp “Ecdadınızın çok kanını döktüm, hacca gideceğim, helalleşmeye geldim.” derken, karşı tepeden yaklaşmakta olan tazıyı gören tilki “Abdestim bozuldu, yenileyip geleceğim.” diyerek tüyer. Günümüz siyasal tilkilerinin de abdestinin bozulacağı günler yakındır. Ama ne var ki,
ulusal kaynaklarımızın doyumsuzca ve utanmazca yağmalanmasının önlenemiyor olması, toplumun belini bükmektedir.
SONUÇ
Kerimoğlu zeybeğindeki “Oynülen de kör Arabım sen oyna, senden başka yiğit kalmadı” mısraları gibi; geçiş, uçuş, hasta garantili ve adrese teslim tüm ballı ihalelerin “Devletteki ortağı kim/kimler” diyebilecek bir kör Arap (yiğit), Arapçı ve şeriatçı iktidarın elinden de Türklüğü ve Cumhuriyeti kurtaracak bir Atatürk aranmaktadır.