Dr. Derya Uğur
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı
Atatürk’ün izinde (Yurtta Barış Dünyada Barış)
22 yıllık siyasal iktidar döneminde halkımızın sağlığı ve sağlık emekçilerinin refahı (gönenci) için çözülmesi gereken sorunlar çığ gibi büyümüştür.
- Sağlık çalışanları, yoksulluk sınırının çok altında ücretlerle yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılmaktadır.
Genel Sağlık-İş’in yaptığı alan araştırması sonuçlarına göre; her 10 sağlık çalışanından 8’i gündelik yaşamın devamı (sürmesi) için borçlanmak durumunda kalmakta ve bu borçlanma, araştırmanın yapıldığı günden bu yana artarak sürmektedir.
- Yaşam emanet edilen sağlık çalışanlarının, geçim derdi içinde bırakılması kabul edilemez.
Sağlık emekçileri, yoğun iş yükü altında çalışmak zorunda kalmaktadır.
Sağlık hizmeti sunan kamu kurum ve kuruluşlarındaki personel eksikliği, uzun çalışma saatleri ve aşırı iş yükü, çalışanları fiziksel ve zihinsel olarak yıpratmaktadır. Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları elverişsizdir. Çalışanlar iş yaşamında fiziksel ve ruhsal sağlığı “çok olumsuz” etkileyen faktörlere maruz (etmenlere sunuk) kalınmaktadır.
ÖNLEMLER YETERSİZ
Sağlık çalışanlarının neredeyse tamamı şiddet olayları konusunda alınan önlemleri yetersiz görmektedir. Artık sağlık hizmeti veren kamu kurum ve kuruluşlarında şiddetsiz gün geçmemektedir. Çıkarılan “Sağlıkta Şiddet Yasası” yetersizdir ve mevcut (verili) durumuyla bile uygulanmamaktadır.
Siyasal iktidarın “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında uyguladığı yanlış politikalar kışkırtılmış bir sağlık hizmeti talebi (istemi) doğurmuş, sağlık emekçileri itibarsızlaştırılmış ve sonunda, yaşam veren ellere kıyılır duruma gelinmiştir. Sağlık çalışanları, liyakatsiz yöneticilerin baskı, yıldırma ve mobbingi (bezdirisi) ile yüz yüzedir.
Sağlık emekçilerini köle olarak gören zihniyet neticesinde (anlayış sonunda), oturdukları koltukları kaybetmemek adına (yitirmemek için) idarecilerin (yöneticilerin) işbilmezlikleri,
sağlık emekçileri üzerinde baskıları artırmaktadır.
Bugüne değin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin insan onuruna yaraşır yaşam ve çalışma koşullarına kavuşması için mücadele (savaşım) verdik ve vermeye devam edeceğiz (vermeyi sürdüreceğiz). Bunun için kimi temel istemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir.
NE YAPILMALI?
- Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ağır ve kötü çalışma koşulları acilen (ivedilikle) düzeltilmelidir.
- Sağlıkta şiddete sıfır tolerans (hoşgörü) gösterilmeli ve bunu önleyecek etkili bir şiddet yasası çıkarılmalıdır.
- Sabit ödeme/teşvik ödemesi/taban ödemesi gibi sağlık çalışanlarının mağduriyetine sebep (incinmesine neden) olan ve çalışma barışını bozan uygulamalara son verilmeli; en düşüğü yoksulluk sınırının üzerine olacak biçimde, kadro derecesine göre maaşlarda kademeli (aylıklarda basamaklı) artış yapılmalıdır. Maaş ödemelerinin tümü emekliliğe yansıyacak biçimde tek kalemde olmalıdır.
- Sağlık emekçilerinin çocuk bakımı sorununun çözümü için haftanın 7 günü, 24 saat kesintisiz hizmet veren bakımevi, kreş ve anaokulu düzenlemesi yaşama geçirilmelidir.
- Yeterli sayıda sağlık çalışanı istihdam edilmeli (işe alınmalı), personel (çalışan) açığı kapatılmalıdır.
- Tüm sağlık emekçilerine, geçmişe etkili olarak yıllık 90 gün yıpranma payı hakkı verilmelidir.
Sağlığı piyasalaştıran politikalara son verilmeli,
Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu ve halkçı sağlık politikaları yeniden yaşama geçirilmelidir.
HALKÇI POLİTİKA
Ulusal, kamucu, halkçı sağlık politikaları için;
Sağlıkta eşitlik esastır (temeldir).
Tüm bireylerin sağlık hizmetine eşit erişimi sağlanmalıdır.
Eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli sağlık hizmeti herkesin hakkıdır.
Sağlık hizmetlerine yeterli kamu kaynağının ayrılmasını sağlayacak bir sistem (dizge) kurulmalıdır.
Sağlık harcamalarında (giderlerinde) ülkenin Epidemiyolojik yapısı dikkate alınarak
sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetleri önceleyen planlama yapılmalıdır.
Sağlık hizmetlerine olan kışkırtılmış talebi (istemi) olabildiğince ihtiyaç (gereksinim) ölçüsü ile sınırlayacak bir mekanizma (düzenek) geliştirilmelidir.
Birinci Basamak sağlık hizmetleri başta olmak üzere, sağlık hizmetlerine erişim olanakları iyileştirilmelidir.
Başta koruyucu sağlık, ana-çocuk sağlığı, ergen sağlığı hizmetleri olmak üzere,
Birinci Basamak sağlık hizmetleri güçlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
Aile hekimliği modelinde etkili bir sevk zinciri kurulmalıdır.
Sağlık çalışanı yetiştirme politikaları bilimsel temellerle yeniden düzenlenmelidir.
Türkiye’de sağlık cihazlarına (aygıtlarına) yönelik sanayi gelişmektedir. İleri teknoloji gerektiren cihazlar ithal edilmektedir (dışalım). Yerli sanayi bu alanda üretim yapmaya teşvik edilmeli ve tıbbi cihaz üretimine ve kullanımına yönelik insangücü yetiştirilmelidir.
Yerli ilaç sanayisi teşvik edilmeli, dünya pazarlarına uyum konusunda desteklenmelidir.
Güvenli gıda, içinde yaşadığımız çevrenin korunması ve iyileştirilmesi bir sağlık sorunudur.
- Küreselleşmenin gıda ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri ve bunların insan sağlığı üzerindeki riskleri, küreselleşmiş bir sağlık sistemi ile çözülemez.
Sağlığı birinci derecede etkileyen güvenli gıda ve çevre üzerinde oynanan oyunlara göz yumulmamalıdır.
Sağlık politikalarının belirlenmesinde halkın, meslek örgütlerinin ve sendikaların katılımı sağlanmalıdır.
======================================
Dostlar,
Meslektaşımız Dr. Derya Uğur’a bu özlü yazısı için teşekkür ederiz.
Sendikanın web sitesinde adının hemen altında yer alan
Ama, yazıda kullanılan dili adeta Türkçeleştirmek gerekti..
Nasıl ayrımında olunmaz bu durumun, bu sorunun, anlamakta zorlanıyoruz.
Büyük ATATÜRK‘ün Dernek olarak kurduğu, akçalı desteğini de sağladığı Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu‘nun, ATA‘nın yasal bırakıt (vasiyet) hakkı çiğnenerek devletleştirilmesi böylesine ağıt bir görünüm oluşturdu. Anayasa’ya “yüksek” nitemiyle de (sıfatıyla) koysanız, bu 2 Kurum günümüzde işlevsiz.
- Türk Dili de Türk Tarihi de sahipsiz ve fatura çok ağır.
Bir sağlık emekçisi hekim ve Dil Derneği üyesi olarak, olarak yakıcı sağlık sorunlarını ben de yaşıyorum, gözlüyorum ve yazıyorum. Yanı sıra, değindiğim çağrışımlarım da oldu ve burada paylaşmak istedim.
Dün Dil Bayramımız idi.. Türk Dil Kurumu’nun 1932’de kuruluşundan bu yana 94 yıl geçti.
DİL DERNEĞİ‘nde Türkçemizi korumaya çabalıyoruz..
Harf Devrimi 1 Kasım 1928’de idi, 96 yaşına girdi.
Karşı devrimi durdurmak zorundayız.
Halk Sağlığında yaşanan yıkımlar da emperyalist karşıdevrim ürünü..
Dilimiz ve Tarihimizde de..
“Bizi biz yapan” tüm değerlerimiz, emperyalistler ve yerli taşeronları eliyle, SÖYLEV – NUTUK’un sonunda tarihe haykırılarak not düşüldüğü üzere ciddi kuşatma ve tehdit altında, hatta yok edilmek isteniyor.
Ulusça direnecek ve bu hayın dönemi de kapatacağız.
Sevgi ve saygı ile. 27 Eylül 2024, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik