Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üyesi olan askerler hem siyasetçiler hem de sözde entelektüeller tarafından sık sık horlanmıştır, dışlanmıştır, ötekileştirilmiştir, aşağılanmıştır, küçümsenmiştir.
Oysa asker halkın bir parçası olduğu gibi, halkın güvenliği için zor koşullarda fedakârlık yapan (özveride bulunan) ve bu uğurda ölümü bile göze alan insandır.
Halk ve vatan için ölümü göze alan siyasetçiye ve entelektüele az rastlanır. Ama Türkiye’de halkı ve vatanı için ölümü göze alacak cesarete ve erdeme sahip yüz binlerce asker vardır. Bu nedenle, askerine ve ordusuna sahip çıkmayan birisinin, halkının ve ülkesinin geleceğine sahip çıktığından da söz edilemez.
Devletin her kademesinde (basamağında) olduğu gibi, TSK’de de bir yozlaşma yaşanmıştır. Ancak bu durum, asker ve ordu hakkında toptancı bir anlayışla genelleme yapılmasına, askerin ve ordunun olumsuz sıfatlarla damgalanmasına yol açmamalıdır.
***
Türk Silahlı Kuvvetleri, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma Devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuştur.
Atatürk asker kökenlidir ve insanlık tarihindeki en erdemli, adil, cesur siyasetçilerden ve devrimcilerden biri olarak tarihe geçmiştir. Günümüzde O’nun yerine göz diken AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın çapı veya kapasitesi, Atatürk’ün binde biri kadar bile değildir.
Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ölümsüz başkomutanıdır.
- TSK’nin her üyesinin Mustafa Kemal’in askeri olmasından daha doğal ve doğru
bir şey de yoktur.
Mezuniyet (Bitirme) töreninde, Anayasada ifade bulan demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin korunması için ant içen ve Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını vurgulayan teğmenler hakkında soruşturma başlatılması, Erdoğan’ın teğmenleri hedef alması, en hafif tabirle (deyimle) anayasanın ve devletin temel ilkelerine karşı meydan okumak anlamına gelmektedir.
Erdoğan yıllardır, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, Ümmetçi Silahlı Kuvvetleri’ne, AKP Silahlı Kuvvetleri’ne, Tarikat/Cemaat Silahlı Kuvvetleri’ne dönüştürmeye çalışmaktadır!
Anayasaya ve demokratik, laik, sosyal hukuk devletine sadık kalacağına dair (ilişkin) namusu ve şerefi üzerine yemin ettikten sonra, anayasanın 2., 6., 7., 8., 9., 11., 14., 24., 25., 26., 28., 34. ve 138. maddelerini defalarca ihlal eden (kezlerce çiğneyen) Erdoğan’ın, anayasaya ve devlete bağlılık konusunda askerlere verecek hiçbir dersi olamaz!
***
AKP içindeki kimi odakların, teğmenlerin yemin törenindeki andını, darbe çağrısına benzetmeleri, halkı kandırmaktan başka bir şey değildir.
- Anayasanın birçok maddesini yıllarca ihlal ederek (çiğneyerek) sivil darbe gerçekleştiren, teokratik ve monarşik bir düzen kuran, AKP hükümetinin kendisidir.
Ayrıca, Cumhuriyetin yakın tarihindeki askeri darbelerin ve darbe girişimlerinin çoğu, ABD emperyalizminin desteğinde, Atatürk’ün Aydınlanma Devrimlerini ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri bunların en çarpıcı örnekleridir. AKP de bu darbelerin bir ürünüdür ve uzantısıdır. AKP bu darbelerin sağladığı ortam sayesinde 22 yıl iktidarda kalmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihindeki askeri darbe girişimi de, tescilli Atatürk düşmanı Fethullah Gülen çetesinin TSK’ye sızması sonucunda gerçekleşmiştir. Bu çetenin TSK’ye sızması ve TSK’de kök salması, büyük ölçüde AKP iktidarında gerçekleşmiştir.
***
Gerçekler böyle iken, AKP’nin TSK’yi siyasal parti, tarikat, cemaat ordusuna çevirmeye çalışması nasıl açıklanabilir?
Önümüzdeki seçimleri yitirdikten sonra, askeri darbe gerçekleştirmek için olabilir mi?
Olabilir de, olmayabilir de.
İlk deneyecekleri şey, Ekrem İmamoğlu’nu, uyduruk ve sahte bir “dava” ile bertaraf etmek ve seçimdeki rakiplerini belirlemek olacaktır.
Bu da zaten yeni bir sivil darbeden başka bir şey değildir!