BİREY, AİLE ve TOPLUMLUMSAL YAŞAMI ETKİLEYEN BEŞ TEMEL ETMEN

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

1-Akıl ve bilim kuşku (şüphe) duymayı gerektirir; Bilimsel Kuşkuculuk (scientific sceptisizm). Eğitir ve doğru bilgileri buldurur ve öğretir. Teknoloji, iş, çalışma, üretim, ticaret… ve paylaşım buradan doğar. Günümüzdeki tüm gelişmiş demokratik ve uygar ülkeler akıl ve bilim / bilimsel akılcılık açısından üst düzeyde olan ülkelerdir.

2- İnançlar ise insanları ve toplumları ya cehennemle korkutarak ya da cennetle müjdeleyerek ve tapındırarak koşullar. Din güdümlü bir ahlak öğütler. Bu sistem, eğitim ve öğretim düzeyleri yeterince gelişmemiş toplumlarda siyasal, yönetsel, dinsel ve ticari açılardan kolayca kötüye kullanılabilir.

3- Duygular ise ya sevdirerek ödüllendirir ya da nefret ettirerek ötekileştirir. İnançlar ve duygular akıl ve bilimden daha güçlü yönlendiricilerdir. İçgüdülerse daha çok hayvansal ve biyolojiktir, mutlaka denetlenmesinin öğretilmesi gerekir. Her türlü etnik ve dinsel ayrımcılık daha çok halkın vatan, ulus, bayrak… gibi kutsallarını kötüye kullanma olasılığı ile ilintili olarak ortaya çıkar.

4- Töreler, gelenek ve görenekler ise toplumca doğruluğuna inanılan kalıplaşmış tutum, davranış ve alışkanlıklardır. Düğün, bayram, sünnet, kirvelik, doğum günü kutlamaları… böyledir. Ancak asla unutmamak gerekir ki; zaman değiştikçe töreler, gelenek ve görenekler de değişim ve dönüşümden kurtulamaz.

5- Siyaset kurumu ise can, mal ve yaşam güvenliğinin korunması, kalkınma ve adaletin sağlanması için gerekli ekonomik, yönetsel… ve hukuksal yapıyı oluşturur.

Bu beşinci etmen, doğrudan devletin yetki ve koruması altındadır.
Genelde devletler ya havuç ya sopa ya da ikisinin karışımı bir yöntem kullanırlar.

Havuç politikası, toplumu eğitip ikna ederek ve olumlu yaptırım araçlarını kullanarak yönetme ilkesine dayanır. Hukukun üstünlüğüne ve temel insan haklarına dayalı demokratik rejimlerin yöntemidir. Gelişmiş toplumlar böyledir.

Sopa politikası ise otoriter, totaliter, sultanist… ve diktatör rejimlerin toplumu yönetme yöntemidir. Temelinde korkutma, zorla boyun eğdirme, boyun eğmeyenlere şiddet kullanma politikasına dayanır. Geri kalmış toplumlar da bu sınıfa girerler.

Havuç ve sopa politikasını bir arada kullanan devletler ise karma (melez / hibrit) rejimli toplumlardır. Bunlara Sosyoloji dilinde geçiş dönemi toplumları denilir. Bu tür çalkantılı ve karma rejimlerde eğitim, ekonomi, üretim, hukuk, adalet, din anlayışları ve kültürel, sosyal organizasyonlar net olarak yerli yerine oturmamıştır. İdeolojik ve dinsel açıdan bir uçtan bir başka uca kolayca savrulabilirler.

Karma (Hibrit – Melez) rejimlerle yönetilen ülkelerdeki siyasal önderler genelde us ve bilimi değil duyguları ve inançları harekete geçirerek demagoji yani halk avcılığı yaparlar.

Sizce Türkiye hangi sınıfta, rotası ne yöne ve nasıl yönetiliyor?
Karar sizin aklınızın duruluğuna, bilimsel ve ahlaksal vicdanınıza aittir.
***

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir