CHP tüzük kurultayı geçtiğimiz hafta gerçekleşti. “Değişim kurultayı” adı verilen kurultayda ne yazık ki parti içi demokrasi doğrultusunda yeterli bir değişim sağlanamadı. “Değişim” söyleminin içeriği ciddi bir değişim eylemiyle doldurulmadığında, bunu değişim olarak tanımlamak olanaklı değildir.
Usul ile ilgili iki sorun vardı.
Birincisi, kurultaydan önce oluşturulan tüzük komisyonunda 81 il başkanı ve birkaç PM ve MYK üyesi yer alıyordu. Tüzük konusunda il başkanlarının görüşünün mutlaka alınması gereklidir. Ancak bir tüzük komisyonu ağırlıklı olarak il başkanlarından oluşursa, komisyonda, partide yöneticilik görevi olmayan hukukçular ve bu konuda çalışma gerçekleştiren uzmanlar yer almazsa, tarafsız, nesnel, adil ve demokratik bir tüzük ortaya çıkartmak olanaklı değildir.
İkincisi, bu komisyonun hazırladığı, 81 il başkanının oybirliğiyle kabul edilen ve kurultay delegelerinin onayına sunulan tüzük taslağı, görüşmeler ve oylamalar başlamadan yaklaşık yarım saat önce delegelere ulaştırıldı. Bu kadar (denli) kısa bir sürede delegelerin 24 sayfalık bir metni okuması, özümsemesi, değerlendirmesi olanaklı değildir. Bu metin dijital (sanal) ortamda delegelere bir gün önceden ulaştırılabilirdi.
***
Esasla ilgili olarak da CHP demokratik bir tüzüğe kavuşamadı ve tarihsel bir fırsatı bir kez daha kaçırdı.
Birincisi, milletvekili ve belediye başkanı adaylarının, yargı denetiminde tüm parti üyelerinin katıldığı bir önseçimle belirlenmesi zorunlu kılınmadı, mevcut (eldeki) tüzükte olduğu gibi seçeneklerden biri olarak kaldı ve parti meclisinin kararına bırakıldı; adayların önseçimle belirlenmesi durumunda da, genel merkeze % 15 kontenjan tanındı.
Eğer önseçim tek ve zorunlu aday belirleme yöntemi olarak kabul edilseydi ve genel merkeze de %5 gibi daha düşük bir kontenjan tanınsaydı, partinin üyeleri aday belirleme sürecinde daha etkin olacaklardı.
İkincisi, kurultayda ve kongrelerde her parti üyesinin aday olmasını sağlayan çarşaf listeyle seçime gidilmesi kolaylaştırılmadı; aksine, delegelerin onda birinin önerisiyle blok liste ile seçime gidilmesi yolu olduğu gibi korundu.
Eğer blok liste ortadan kaldırılsaydı, çarşaf liste zorunlu kılınsaydı veya blok listeyle seçime gidilmesi için delegelerin üçte ikisinin önerisi gerekli olsaydı, adaylık konusunda parti üyelerinin yolu büyük ölçüde açılacaktı.
Üçüncüsü, parti üyelerinin oy kullanabildiği tek kongre olan ve ilçe kongrelerinde oy kullanacak olan delegelerin seçildiği mahalle/ muhtarlık bölgesi kongrelerinin, ilçe ve il kongreleri formatında yapılması, demokratik bir ortamda gerçekleşmesi, bu kongrelerde yargı denetimi olmadığı için, bu konuda iç denetim mekanizmalarının (düzeneklerinin) kurulması konusunda, tüzükte hiçbir madde yer almadı.
Mahalle kongrelerinde seçilen ilçe delegeleri il delegelerini, il delegeleri kurultay delegelerini, kurultay delegeleri de genel başkanı ve parti meclisi üyelerini seçtiği için, mahalle kongrelerindeki anti-demokratik (demokrasi karşıtı) uygulamaların kurultaya dek giden süreci baştan sona etkilemesi geleneği de böylece korundu.
Dördüncüsü, tüzüğe göre parti meclisi, kurultaydan sonra partinin en üst karar organı ve partinin politikalarını, stratejilerini karara bağlayan organ olduğu halde, merkez yürütme kurulunun PM’nin alanına giren kimi yetkileri sınırlandırılmadı.
Beşincisi, üyeliklerin nitelikli bir yapıya kavuşturulması için yaşamsal önemde olan parti içi ideolojik ve siyasal eğitim zorunlu kılınmadı, parti üyeleri için sadece (yalnızca) bir seçenek olarak kabul edildi, bu eğitimlere katılmayanlara yönelik disiplin cezası yaptırımı getirilmedi.
***
Özetle; Cumhuriyeti ve demokrasiyi, yani halkın egemenliğini savunan CHP, parti üyelerinin partide egemen olmasını engelleyerek, kronikleşmiş (süregenleşmiş) çelişkisinden ve oligarşik yapısından yine kurtulamadı.
=======================================
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları