Bir siyasal partinin tüzüğü, o siyasi partinin nasıl yönetileceğine ve örgütleneceğine dair (ilişkin) ilkeleri, kuralları ortaya koyan hukuksal metindir.
Bir siyasal partinin programı da o siyasal partinin temel ilkelerini, ideolojisini ve Türkiye’nin her alandaki sorunlarına yönelik çözüm önerilerini ortaya koyan metindir.
Tüzük ve program, Kurultay tarafından belirlenir ve Kurultay delegelerinin onayıyla geçerli hale gelir.
CHP bu hafta içinde tüzük kurultayını gerçekleştirecek. Kurultayın sonunda da Program kurultayına yönelik ön çalışma toplantısı gerçekleştirilecek.
Aslında Tüzük kurultayında sadece (yalnızca) tüzüğe odaklanmak, program konusunu tümüyle Program kurultayına bırakmak en doğrusudur. Program, ideolojik tartışmaların en yoğun yaşandığı ve bir siyasal partinin ontolojik temellerini oluşturan alandır. Program, Tüzük kurultayına sıkıştırılamayacak kadar (ölçüde) önemli bir konudur.
***
Nitekim CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şimdiden bu fırsatı kullanarak, yönetimde olduğu dönemde yaptığı gibi, CHP’nin temel ilkeleri olarak bilinen “Altı Ok”u tartışmaya açtı ve “Altı Ok‘un çağdaş koşullara göre yeniden yorumlanması gerekliliğinden” söz etti.
Oysa “Altı Ok”un yeniden yorumlanmaya değil, uygulanmaya ihtiyacı (gereksinimi) var.
Cumhuriyetçilik ve Halkçılık, monarşinin ve oligarşinin karşı tezidir.
Devletçilik, özelleştirmeciliğin ve neo-liberal ekonominin antitezidir (karşı tezidir).
Laiklik, teokrasinin antitezidir (karşı tezidir).
Milliyetçilik, ümmetçiliğin antitezidir (karşı tezidir).
Devrimcilik, statükoculuğun antitezidir (karşı tezidir).
- AKP iktidarında monarşi, oligarşi, teokrasi, özelleştirmecilik, ümmetçilik, statükoculuk düzenin parçaları durumuna gelmiştir ve bunların çağdaşlıkla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı gibi, hepsi ilkelliğin göstergeleridir.
Dolayısıyla çağdaş dünyanın parçası olmak isteyen bir siyasetçi, Altı Ok‘u yeniden yorumlamak saçmalığını bir kenara bırakır, bu ilkeleri olduğu gibi uygular.
Çağdaşlık dünyanın her yerinde bu ilkelerin uygulanması sayesinde elde edilmiştir.
Sosyal demokrasi ve demokratik solculuk da özünde, Altı Ok ile çelişen değil, Altı Ok‘u tamamlayan ilkelerdir.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ve onunla birlikte partideki “Değişim” hareketini başlatan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun emperyalizmin bu tuzağına düşmeleri durumunda, CHP gerçek bir değişimi gerçekleştiremeyeceği gibi, bir daha asla seçim kazanamaz, 2024 belediye seçimlerinde CHP’nin yeni yönetimine seçmen ve parti üyeleri tarafından açılan kredi hızlı bir tükeniş sürecine girer, partide bölünmeler ve parçalanmalar oluşur, yeni bir siyasal partinin kurulması bile söz konusu olabilir.
***
Tüzük değişikliği sayesinde sağlanabilecek parti içi demokrasinin, partinin temel ilkeleri, ideolojisi ve programı ile dolaylı bir ilişkisi vardır. Çünkü parti içi demokrasinin sağlanması durumunda, partide, partiyi kurnazlıkla ele geçiren oligarşik güçler değil, üyeler egemen olur. Üyelerin egemen olduğu bir partide de oligarşik güçler, partinin temel ilkelerini, ideolojisini, altı oku, partinin ve devletin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ü tartışma konusu durumuna getiremezler. Çünkü CHP üyelerinin çoğunluğu, Atatürk’ü, Altı Ok‘u, partinin temel ilkelerini ve ideolojisini benimseyen kişilerdir.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra CHP’de parti içi demokrasinin bir türlü tesis edilmemesinin (kurulamamasının) temel nedeni de budur. Çünkü emperyalizmin uşağı olan alçak oligarşik güçler, medya, belediyeler ve delege ağalığı üzerinden, partiyi, özellikle son yıllarda, bu şekilde ele geçirmişlerdir.
Bu nedenle, CHP İlke ve Demokrasi Hareketi’nin, www.chpilkedemokrasi.org adresli web sitesinde yayınlanıp CHP’nin yetkili organlarına da sunulan önseçim, çarşaf liste, mahalle kongreleri, adaylaşma, parti içi eğitim, üyelik, parti meclisinin yetkileri gibi konulardaki tüzük değişikliği önerileri, hem CHP hem de Türkiye için yaşamsal öneme sahiptir.
Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları
Bu makale bağlamında; Bazı belediye başkan adaylarının yerel seçimi kaybetmesi amacıyla çalışan diğer bazı belediye başkanları, milletvekilleri ve partinin yetkili kurul üyelerinin olması ne kadar da manidar. Bu amaçla TV kanallarının, basınının, sosyal medyanın kullanması ne kadar üzücü. Bu durum parti içi demokrasiyi değil, parti içi ihaneti hatta Türkiye Cumhuriyeti’ne ihaneti gösterir. O nedenle tüzükte bu davranışları yapanlara cezai yaptırım ele alınmalı ve uygulanmalıdır.
Çok haklısınız Nazan hocam..
Sevgi ve saygı ile.
Dr. Ahmet SALTIK
5.9.24, Datça