Nazım Mutlu
Eğitimci
Yeni öğretim yılına girerken bakanından genel müdürüne, rektöründen okul müdürüne dek birçok “eğitimci”nin çoğu klasikleşmiş ezberlerden oluşan beylik sözlerini duyarız peş peşe. Örneğin ilk günden “Okullarda çocuklarımızı çağın gereklerine uygun olarak yetiştireceğiz.” derler. Ama bunu duyduğumuz herhangi bir yetkiliden, örneğin “çağın gereklerine uygun olarak yetişen” bu çocuklardan yüzde kaçının birkaç yıl sonra diplomasını eline aldığında kendi alanında hem mutlu olabileceği hem de insanca yaşayabileceği bir gelirle çalışabileceği konusunda herhangi bir söz duyma olasılığı var mıdır?
Yeni öğretim yılına girerken aynı ilgili ve yetkililerin herhangi birinden “Öğrencilerimizi milli ve manevi değerlerimize bağlı, güçlü birer birey olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz.” gibi sözler duyabiliriz. Ancak bu savda olanların 22 yıllık iktidarları süresince milyonlarca “birey”i neden kendi anlayışlarınca bile yetiştiremediklerini duyabilir miyiz? Çünkü gerçek yaşamda karşılığı olmayan bu savsöz (slogan), karşıdevrimcilerin sıkça kullandıkları geleneksel bir palavradır! Aynı ağızlardan duymaya alıştığımız “güçlü bireyler” ise iktidarlarının değirmenine su taşıyanlardan olursa değerli; değilse “milliyetsiz”, “maneviyatsız”, “marjinal”dir!
Yeni öğretim yılına girerken işin en başındakilerden yine, “Kayıt sırasında kimseden bağış adı altında para alınmayacak, alan olursa bize bildirin.” gibi sözler duyarız, yıllardan beri duyduğumuz gibi. Herkes bilir ki kayıtlar sırasında uzun pazarlıklarla “zorunlu bağış” istenir! Hatta bu işlemden geçen milyonlarca veliden birkaçı durumu yüksek makamlara bildirir de. Çünkü Bakanlığın, “milli ve manevi değerleri” çocuklarımıza aşılamaları için kendilerinin “STK” dedikleri onlarca dinci vakıf ve derneğe akıtacağı milyarları vardır ama okulda görevli çalıştıracak parası yoktur!
OLUMSUZLUKLARA DİRENMEK
Yeni öğretim yılına girerken, yetişen kuşakların bugününe ve geleceğine ilişkin hiçbir gerçekçi tasarım sunamayanlar, kendi görev alanlarında dağ gibi yığılı sorun dururken, tarım ve orman bakanı gibi yıllar önce gündemden düşen başörtüsü tekerlemesini yeniden diline dolar, aynı günlerde süren orman yangınlarına su serpecek uçak bulamasa da, her yıl sürekli gerileyen tarım ve hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunup hepimizin yüreğine su serper!
Yeni öğretim yılına girerken çağın istemlerine ve ülke gereksinmelerine uygun ders izlenceleri yerine din adına yeni hurafelerle şişirilmiş sözde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni yürürlüğe sokmakla övünen milli eğitim bakanından, örneğin yıllardır anadilimiz Türkçeden 40 sorunun yarısını, tarihle matematik sorularının beşte dördünü, fizik sorularının yedide altısını, en ilginci de “zorunlu seçmeli”lerle doldurdukları din kültürü ve ahlak bilgisi sorularının altıda beşini yapamayan lise bitirmiş milyonlarca gencimize dönük yeni bir “başarı öyküsü” duyma şansımız var mıdır?
Yeni öğretim yılına girerken örneğin yıllardır atanmayı bekleyen 600 bini aşkın öğretmenin ne olacağı konusunda, asgari ücretin altında çalıştırılan on binlerce özel okul/dershane öğretmeni konusunda, en kıyıda köşedeki üniversite beldelerinde bile oda kirası 5 bin liradan başlayan üniversite öğrencilerinin barınması konusunda, beslenme çantasına artık peynir-ekmek bile konulamayan ilk ve ortaokul çocukları konusunda aynı “eğitimci”lerimizden tek sözcük duyar mıyız?
Bu ve benzer sayısız olumsuzluğa karşın, hep umudumuz olan, iktidarın tüm dayatmalarını boşa çıkaracaklarına inandığımız çocuklarımıza, gençlerimize ve öğretmenlerimize başarı dileklerimizle.