Dostlar,
25 yıl önce 17 Ağustos 1999 gecesi Gölcük’teki Donanma Komutanlığında görevli Em. Tümamiral Mustafa Özbey, deprem gecesi ve sonrası yaşadıklarını bir söyleşi ile paylaştı :
İzlenmesini öneririz. Biz bu erişkeyi (linki) paylaştık. Kendisine de bilgi sunduk. Bize sşağıdaki iletiyi yazdı Sayın Amiral :
***
Değerli Hocam
Sağolun.
Bu hazırlıksız ve sorumsuzlukla Marmara Depremini yaşadığımızda Türkiye’nin bir bütün olarak yaşamda kalması ve toparlanıp yeniden geleceğe güvenle bakması olanaksızdır.
- Bu depremin olduğunu görmeden önce ölmek, tek dileğimdir.
Deprem ile ilgili yaptığım söyleşiden sonra pek çok telefon ve ileti aldım.
Yukarıda paylaştığım, aralarındaki en üzüntü verici olandı.
Bu kişi üst düzey konumu olan biri olarak yaşadıklarını paylaşmış. Daha binlercesi 6 Şubat depreminde yaşanmıştır. Marmara Depreminde ise yüzbinlerce benzer vaka yaşanacaktır.
Türkiye yaşamdan, yaşananlardan ders çıkarma becerisini bu iktidarla yitirmiştir.
Yukarıda size ilettiğim paylaşımı kendi gruplarınızla da paylaşmanız dileği ile…
====================
Sn. Amiral Özbey’e ulaşan çok sayıda dönütten “aralarındaki en üzüntü verici olan” diye nitelediği iletiyi aşağıda tıpkısıyla (aynen) veriyoruz.
Kaynak :
PhD, Physicist, Musician. Cavendish Lab –
, Quantum things. alumni:
Coordinator
***
Depreme hazır değilsiniz.
Eviniz hazır olabilir, ama siz değilsiniz. Deprem sadece evinizde olan bir şey değil.
Bugün 17 Ağustos güneşli bir Cambridge cumartesi olsa da benim için “bugün” bunları size yazmak zorunda olduğum bir gün.
Çünkü çoktan depremleri yıl dönümünden yıl dönümüne hatırladığınız zamanlara geri döndünüz. Ben ise istikrarlı bir şekilde her gece uyumaya çalışırken depremle mücadele ediyorum.
Yazmam lazım çünkü değiştirilmesi gereken şeyler var.
Biliyorum gözünüzü kapatıp yokmuş gibi davranmak istiyorsunuz ama inanın bana ölümden daha beter şeyler var.
Kurumlarınızı düzeltmezseniz aylarca morg morg, mezarlık mezarlık gezip sevdiklerinizin cesetlerini arayabilir ya da enkazdan çıkıp SGK’ya gitmek zorunda kalabilirsiniz 🙂
Deprem size iyi insanı da kötü insanı da; iyi kurumu da kötü kurumu da gösterir. Ama gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, bu topraklarda iyi insanların sayısı kötülerden kat kat fazla.
Ama iyiler kimi zaman görece iyiyken, kötülerin hepsi her zaman oldukça kötü.
Peki ya kurumlar??
Daha iyi anlamanız için kısa bir mekanik özet vereyim.
4 şubatta bir konferans için Türkiye’ye gelmiştim, hazır gelmişken 1 yıldır görmediğim ailemi görmeye Adıyaman’a gideyim dedim. Ablamı da yanıma alarak 6 Şubat sabaha karşı depremden bi kaç saat önce eve girdik. Deprem oldu ev yıkıldı, enkaz altında kaldık. Annem yaralı, ben hareket edemeyecek şekilde ağır yaralı çıktım. Babam, Nenem, Amcalarım, halalarım öldü. Ablam yaralı çıkartılıp Ambulansa verildi ve cesedini iki ay sonra isimsiz bir mezarı zorla açtırarak DNA testinden bulduk.
Bir kuantum fizikçisi olarak istatistiğin önemini çok iyi biliyorum. “Bir günlüğüne geldiği şehirde depreme yakalanıp enkaz altında kalan” bilmem kaç milyonda bir ihtimal benim.
Şimdi gelelim kurumlara, bunlar sadece bazı örnekler.
-2023 senesinde kendisine teslim edilen yaralıyı kaybedip, cesedini DNA almadan isimsiz bir şekilde gömebilen bir kriz yönetimi var. Bir birey olarak ben kriz yönetemeyebilirim ama bir ambulans, bir hastane, AFAD bunlar “beklenmedik bir kaostu” diyemezler. Ayşegül KARLI, 6 Şubat günü enkazdan çıkartılıp bir ambulansa teslim edildi ve kaybedildi. Cesedi 2 ay sonra Adıyaman Mezarlığında isimsiz bir mezar var söylentisi üzerine annemin gidip savcıyla kavga dövüş bir şekilde zorla o mezarı açmaya ikna etmesi sonucu bulundu.
Ambulansa verilen Ayşegül ne zaman öldü? Nereye bırakıldı, kim oradan aldı mezarlığa götürdü ve isimsiz bir şekilde gömdü?
Bunların halen bir cevabı yok, bırak AFAD başkanını, Sağlık Bakanını, mezarlık müdürü veya çalışanı bile görevinden alınmadı ya da istifa etmedi.
Bir Cumhuriyet Kadını, ne insana, ne töreye, ne de kitaba yakışmayan bir şekilde onursuzca kayıt alınmadan, DNA alınmadan, kefensiz kıyafetleriyle bir leş gibi gömüldü.
Düşünebiliyor musunuz? Ayşegülü çıkartan akrabalarım “Keşke Ambulansa vereceğime, sırtımda taşırken sırtımda ölseydi de en azından yıkayıp, duasını okuyup gömseydim.” dedi.
Halen geç değil, bu cümlenin ağırlığını taşımak hiçbir makama değmez. Bireysel olarak suçunuz olsun olmasın, sorumluluk olan makamındır. Halen geç değil, istifa edin ve sorumluları görevden alın, bu lekeyi taşımayın. Çünkü bu bir hata değil bu bir “liyakatsizlik”.
What say you?
Diğer bir hastane problemi, bu sefer başrol benim.
– Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum hâlde, sadece oturumum yurtdışında olduğu için bir depremzede olarak hastanede ortopedi ve plastik cerraha gitmeye çalışırken bana ücret çıktı. Cüzdanım enkazda kaldığı için arkadaşım benim yerime ödedi Sonra cerrahi profesör olur mu öyle şey saçmalamayın “depremzede Türk vatandaşı bu insan” diyerek isyan etti. Sonra ücret iadesini yaptılar acilden giriş açıp kons attılar (AS: Konsültasyon istediler). Ama bunun için bile YUPASS denilen bir şey lazımmış ve evet ayağımda inşaat demirinin açtığı deliklerle ve ayakta kırıklar vücutta ezikler içinde SGK’ya götürüldüm. Şaka yapmıyorum .
Avusturya’dan bir evrak gelmesi lazım dediler (A-TR3), Avusturya’daki sigorta şirketime üstümde hiçbir evrak olmadan mail attım durumu anlattım ve 30 dakika içinde evrağı gönderdiler ve “başın sağolsun, çok üzgünüz. Baktın olmuyor sen öde biz hepsini sana iade ederiz.” dediler. Ama yine polikliniğe giremedim, sadece her seferinde acilden rica minnet girip plastik cerrahi ve ortopediye kons attırdılar en az bi 10-15 kere yapılmıştır bu.
Bu noktada doktorların, personelin hiçbir şekilde sorun çıkarmadığını söylemeliyim, başhekim, il sağlık müdürü “sen vermeyeceksin gerekirse ben veririm” teklifinde bulundu ama sistemde sıkıntı var sistemde, kayıt açamıyor ödeme olmadan. Röntgen çekilecek, ödeme olmadan çekilemiyor. Sistemi tasarlayanlar oraya bir “acil durum” butonu koymamışlar, bypass edilemiyor. Şimdi düzelmiş midir bilmem ama yurt dışında yaşayanlar aklınızda bulunsun.
Gelelim meşhur telefon operatörlerimize 🙂
-Telefonum enkazda kaldı, ve simcard’ım babamın üstüneydi, babam da öldüğü için Vodafone yedek simcard vermedi. Durumu saatlerce anlatıp bakın banka hesaplarıma, mail hesaplarıma giremiyorum, hayati bir durum söz konusu DEPREM olmuş, onu aradım bunu aradım twitter’a yazdım bir simcard çıkartamadım. Olmazmış, mirası üstüne devral, babanın ölüm belgesini getir ancak öyle verebilirlermiş.
Hattı üstüme devralmak istiyorum dedim, bana suratıma bakarak “ablan da dahil tüm varisler gelmeden veremeyiz” dediler. Ablamın cesedi henüz bulunmadığı için sistemde ölü görünmediğini söyledim, yapacak bişi olmadığını söylediler.
-Yine bir operatör vakası, Ankara’da bir şubede babamın ve ablamın hatlarını iptal ettirmeye çalışırken yüksek iptal, cayma bedeli gibi şeyler aldılar, Twitter’a yazınca arayıp “bizle alakası yok şube yapmış diyerek özür dileyip iade ettiler.” Twitter’a yazamayan kaç kişi oldu acaba?
Peki o sırada Avusturya’da kullandığım simcard şirketim naptı biliyor musunuz? Durumu anlatan bir mail attım bir telefon numarası istediler görüntülü aradılar ben olduğumu onayladılar, baş sağlığı dileyip yeni simcard’ımı ücretsiz bir şekilde bana kargoladılar.
Yıllık sözleşmeli spor salonumu üyeliğimi iptal ettirmek için Avrupa’nın kurumsal spor salonlarından birisi olan Fitinn’e mail attım, sonuçta 3-4 ay tekerlekli sandalyede kalacaktım. Sözleşme cayma bedeli falan lafını bile etmeden, aynı gün çok samimi bir şekilde baş sağlığı dileyip iptal ettiler. (ekran resmi ektedir.)
Binalar ve zeminleriniz için bir şey yapamıyorsanız bile, Kamu kurumlarının ve iletişim gibi kritik noktalarda olan özel kurumların kriz yönetimine hazır olması için mücadele edin.
Ben mücadelesiz bir şekilde ölmekten korkuyorum. Vakitli ya da vakitsiz, bir gün bir yerde mücadele içinde ölmek dileğiyle, aksi geride bırakılanlara ihanet olur.
https://x.com/Psibilim/status/1824841607155249545?t=2t_69TfnENGpNZpGMifRxg&s=19
***
Dostlar,
İbret için biz de paylaştık.
Devlete ve ulusumuza sunmuş olduk.
Devleti – hükümeti öncelikle ve ivedi adımlar atmaya çağırıyoruz..
Dr. Ahmet SALTIK
20.08.2024, Ankara
Kalblerinize, dillerinize, ellerinize, kalemlerinize sağlık amiral ÖZBEK, sayın KARLI, Prof.SALTIK. Tüm deprem şehitlerinin ruhları şad, ailelerinin ve yakınlarının ise başları sağ olsun. Ulu Tanrı, bu yurda ve ulusa ve tüm dünya ülkelerine ve halklarına hiçbir deprem yaşatmasın.