Türkiye’de normal geçen bir hafta yok. AKP iktidarında ülke her hafta anormal olaylara şahit (tanık) oluyor. Son bir haftada da durum değişmedi.
Önce İzmir’de sokak röportajında düşüncelerini ifade eden bir vatandaş tutuklandı.
Böylece vatandaşın neleri ifade edip edemeyeceğine de hükümet karar verdi,
AKP’nin faşist ruhu bir kez daha tescillendi (onaylandı).
Arkasından, TİP milletvekili Ahmet Şık TBMM’de kürsüde konuşurken, AKP “milletvekili”
Alpay Özalan’ın fiziki (bedensel) saldırısına uğradı. Böylece AKP’nin faşist ruhu bir hafta içinde ikinci defa (kez) tescillenmiş (onaylanmış) oldu.
- Bu olaylar sayesinde, AKP’lilerin aslında ne denli korkak ve zavallı oldukları da
bir kez daha ortaya çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde düşüncelerden, sözcüklerden, cümlelerden bu kadar korkan,
bu nedenle de düşüncelerini ifade edenleri hapishaneye atan veya onlara fiziksel saldırıda bulunan, düşünceye düşünceyle yanıt veremeyecek ölçüde alçalan ve özgüveni zayıf olan
bir başka hükümete nadir rastlanır.
***
Düşünceyi ifade özgürlüğüne vurulan bu darbelerin temelinde, AKP’nin teokratik ve monarşik bir düzen kurma amacı yatmaktadır. AKP gerçekte bu düzeni büyük ölçüde kurmuştur,
ancak bu süreci hala tam olarak arzu ettiği ölçüde tamamlayamamıştır.
Monarşi, Yasama, Yürütme, Yargı arasında güçler ayrılığının ve düşünceyi ifade, medya, örgütlenme özgürlüğünün olmadığı, yönetme yetkisinin tek kişide ve ailede toplandığı bir düzendir.
Teokrasi, laikliğin olmadığı, dinin, devlet, siyaset, hukuk, eğitim alanlarını tutsak aldığı
ve bu alanlara müdahale ettiği, din devletinin geçerli olduğu bir düzendir.
Dünyada, yaklaşık 200 ülke içinde, monarşiyle ve/veya teokrasiyle yönetilen çok az sayıda
ülke kaldı.
Krallık, çarlık, padişahlık gibi monarşik düzenler dünyadaki ülkelerin büyük çoğunluğunda ortadan kaldırıldı, birkaç ülkede de Yürütme yetkisi elinden alınarak simgesel bir konuma sokuldu.
Dünyada teokrasiyle yönetilen de çok az sayıda ülke kaldı. Suudi Arabistan, İran, Afganistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Vatikan bunlara ilişkin örnekler arasında sayılabilir. Malezya, Pakistan, Sudan, Somali, Mısır gibi ülkeler de yarı teokratik ülkeler olarak nitelendirilebilir.
Vatikan dışında, teokrasiyle yönetilen ülkelerin tümü İslam dininin yaygın olduğu coğrafyadadır. Hıristiyan dininin yaygın olduğu coğrafyada Vatikan dışında teokratik bir devlet kalmamıştır.
Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler hem teokratiktir
hem de monarşiktir.
- Dünyada teokrasiyle ve/veya monarşi ile yönetilip gelişmiş olan tek bir ülke yok!
Bu ülkelerin tümü, demokraside, insan haklarında, bilimde, felsefede, sanatta geri kalmış ülkelerdir.
Bu ülkelerin içinde, petrol ve doğalgaz gibi doğal kaynaklara sahip Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri dışında, ekonomik açıdan gelişmiş tek bir ülke de yok.
***
AKP, dünya gerçeklerinden tümüyle kopuk yaşadığı ve çarpık zihnindeki bir hayalin peşinden inatla koşmayı sürdürdüğü için, Türkiye’yi ileri bir noktaya taşıması kategorik (ilkesel) olarak olanaksızdır.
- Alman filozof Karl Marx, din sömürüye dayalı düzenlerin sürmesine katkı sağladığı için,
- “Din halkın afyonudur, uyuşturucusudur” tezini ortaya atmıştı.
Laikliğin geçerli olduğu bir düzende, dinin siyasal bir zararının olmayacağı, kişinin özel ve öznel yaşamının bir parçası olacağı, vatandaşların kendi özgür iradeleriyle dindar veya dinsiz olmayı seçebilecekleri gerçeği dikkate alınacak olursa, Marx’ın bu sözü şöyle revize edilebilir (yenilenebilir) :
- “Dincilik halkın afyonudur, uyuşturucusudur.”
Türkiye bu uyuşturucudan kurtulmadığı sürece, ne demokrasi ve insan hakları alanında,
ne bilim, felsefe, sanat alanında, ne de ekonomide, hiçbir ilerleme ve gelişme sağlayamaz.
Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları
MUHTEŞEM ir teşhis, yorum, teshir. Tebrikler, saygılar, en iyi dilekler, başarılar sayın ÖYMEN