SANAT MI KÜLTÜRDEN, KÜLTÜR MÜ SANATTAN? VE VAR OLMAK..!

Düşünce” ile başlayalım. Her bilim alanı ve Felsefe düşünceyi kendi içinde tanımlamıştır. Saygın düşünürlerimizden O. Hançerlioğlu (1916 – 1991) Düşünceyi, “sorun çözme etkinliğibiçimde açıklamıştır.

En baştan bugüne insan, yaşama tutunabilmek için sorun çözmek/çözümlemek zorundadır. Bunun için de üretmek kaçınılmaz olmuştur. İnsan ürettikçe kültür edinmiştir. Kendi oluşturduğu kültür, düşünme biçimini etkilemiştir. Anlaşıldığı gibi insan yaşamı, onun üretmesine bağlıdır.

İnsan, varolduğundan bugüne hem doğadan yararlandı hem de doğadan görerek öğrendi. Doğal olanı dönüştürerek yaşamını sürdürebildi. Yaşamını sürdürmekle kalmayıp varlığının sürekliliğini sağladı. Bu milyonlarca yıllık yolculukta “elverişli araçlar” yaratıp yapan insan gerçekte kendini yapmış ve yaratmıştır.

Doğal olanın insanın gereksinimlerine uygun duruma getirilmesi, yaşamsal zorunluluktur ve bu zorunluluk  çalışarak gerçekleştirilmiştir. Ancak, bilimsel yöntemle öğrenilen doğa yasalarına da saygılı kalarak. Doğaya efendilik taslayarak değil, barış içinde birlikte var olarak.. (JP Sartre; co-existence pacifique) 

Doğalın dönüşmesi avcı-toplayıcı insan için büyüsel güçtür. O, büyüyle doğayı doğrudan değiştirmeyi tasarlamıştır. Güçsüzlük duygusuyla güçlülük bilinci; doğaya duyduğu korkuyla doğaya egemen olma dürtüsü, yeteneği, yaratımı… işte kor ateşlerden doğan sanat.

Homo Sapiens’in mağara duvarlarına resimler çizmesi, bir ucunu ağzıyla tuttuğu otu, öbür eliyle titreştirerek uyumlu sesler çıkarması; öbür insanların dans etmesi.., beslenmesi için gerekli olan hayvanı yakalayabilmesi, bereket ve güç içindi. Oysa dönüştüren asıl büyücü kendisiydi. O, tasarlayıp çalışarak oluşturduğu aletleri çoğalttı. O aletlerden daha gelişmişini üretti. Nesneleri işaretledi, imgeledi, sonunda toplumları ve toplumsal olayları yaşamaya başladı.

  • Büyüyle başlayan insanlaşma yolculuğu bilim, kültür ve sanata dönüştü.

İnsanlar doğayı dönüştürürken gerçekte kendini de dönüştürmüştür. Bu yolculukta Türkiye, dünyada insanın ilk yaşadığı önemli coğrafyalardan biridir. Ahmet Arif,

Anadolu’yum Ben,
Tanıyor musun
?

şiirinde “Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır..” sözleriyle kitapları 2 dizeye sığdırmış!

Kor ateşlerden doğan sanatın, dönüşüm – üretim – kültür ile olan köprüsünü umarım kurabildik.

Günümüze gelirsek.. Kültürün Bilim ile birlikte başat 2 ögesinden olan Sanat, kültürlerin motoru, kaldıracı olmuştur ikizi Bilim ile birlikte. 

M. K. Atatürk, sanatı toplumun hayat damarı olarak görmüş; kültürü ise uygarlıkla eşitlemiştir.

Medeniyet kültürden başka bir şey değildir.” diyerek Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin kültür olduğunu yüz yıl önceden görmüştür. M.K. Atatürk, Ahmet Arif’in görkemli şiirinde aktardığı Anadolu’nun Nuh’a beşikler verdiğini, ama Anadolu’nun fukaralıktan utandığını, harmanın kesat olduğunu da anlamış, özümsemişti o zor dönemlerde.

Şimdi geldiğimiz noktada tüm üretim odakları; her biri birer kale olan fabrikalar, limanlar satılmış, tarım, eğitim, ekonomi, düşün yaşamı (fikir hayatı), bilimsel üretim çökertilmiş olabilir. Sayılanlar ve daha çoğu, o kor ateşlerde yürüyen “İnsan“ın üretme dürtüsüdür, olmazsa olmazıdır. Olmazsa olmaz üretme dürtüsü ki, kültürün 2 kanadından biri olan Sanatla var olmuştur. Öbür kanadın Bilim olduğunu eklemeye gerek var mı!

Tüm üretim araç, süreç ve sonuçları, insanla birlikte var olduğuna göre; “giderlerse gitsinler” diye Türkiye’den gönderilenler, gerçekte düşüncenin, bilim – sanat üretmenin doruğuna ulaşmak isteyenleri kovmaktır!  Ancak, “giderlerse gitsinler” diye kovulanlar dönüşümün, üretimin, sanatın, bilimin ta kendisidir ve yaşayacağı ve yeşereceği ortamı yine kendi üretecektir. Onları kovanlar ise, üretmedikleri/üretemedikleri için dönüşemezler.

Son sözü M.K. Atatürk’e bırakmak gerek :

O, gençleri yurt dışına çok ama çok kıt kaynaklarla eğitim amaçlı gönderirken, her birine telgraf yollayarak der ki;

  • Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.

Onlar, tam da böyle yaptılar.. Sanat ve bilim ile yoğrulmuş alevler olarak döndüler ve Anadolu Aydınlanmasını harladılar..

Bu kültür, bu coğrafyada, bilim – sanatla kanatlanarak sonsuza dek gelişerek evrilecek.

SANAT MI KÜLTÜRDEN, KÜLTÜR MÜ SANATTAN? VE VAR OLMAK..!” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    İnsana ve yaşama, halka ve vatana, bilime ve fene, yazın’a ve şiire, sanata ve kültüre adanmış ve DAHİ önder ATATÜRK’ün DAHİYANE söylemleriyle daha da MÜKEMMEL bir öz ve içerik kazanmış olan MUHTEŞEM bir yazı. Çok değerli yazarı ünlü ressam ve öğretmen sayın Birsen İĞCİ SALTIK’ın gerçek ve en içten ATATÜRK’cü kalbine, öpülesi zarif ve usta ellerine, en pak ve parlak kalemine sonsuz sağlık ve esenlik, mut ve kut, utku ve umut.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir