Dr. Cihangir Dumanlı
Em. Tuğgeneral, Hukukçu, Strateji ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı
79 yıl önce 6 Ağustos 1945’te ABD, Japonya’nın Hiroşima kentine atom bombası atarak on binlerce sivilin hemen ölümüne ve kentin yok edilmesine neden oldu. Bu olay 2. Dünya Paylaşım Savaşının Pasifik cephesini sona erdirirken, karşılıklı imha yeteneğine (mutual assured destruction: MAD) dayalı nükleer denge ile soğuk savaş döneminin belirleyici ögesini başlattı.
İkinci Dünya Paylaşım Savaşı Avrupa’da yayılmacı faşist Almanya ve İtalya, Pasifik’te yine yayılmacı Japonya’dan oluşan merkez (mihver) devletlerine karşı müttefikler (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa) tarafından yürütülen, 6 yıl boyunca 70 milyon insanın ölümüne yol açan,
çok cepheli Küresel bir savaştı. Müttefiklerin stratejisi önce Avrupa’daki savaşı bitirmekti (Europe first).
Almanya’nın Rusya’yı işgali (Barbarossa harekatı) Moskova önünde durdurulunca Hitler güneye Bakü petrollerine yönelmiş, 1942’de Stalingrad önünde bir kez daha durdurulmuştur. Stalingrad muharebesi Avrupa cephesinde doruk noktası olmuş, buradan başlayarak saldırı (taarruz) girişimi (insiyatifi) Kızıl Ordu’ya geçmiş, Kızıl Ordunun genel karşı saldırısı sonunda Alman ordusu çekilmek zorunda kalmıştır.
Öte yavandan Müttefik güçleri Haziran 1944’te Normandiya kıyılarına çıkarak Alman Ordularını doğuya doğru itelemiş; Fransa, Belçika ve Hollanda’yı Alman işgalinden kurtarmıştır. İki ateş arasında arasında kalan ve kentleri stratejik bombalama ile yıkılan Almanya’nın 8 Mayıs 1945’te koşulsuz teslim olması ile Avrupa cephesinde savaş son bulmuştur.
Pasifik Cephesi
Pasifik savaşı Amiral Yamomto komutasındaki Japon donanması ile Amiral Nimitz komutasındaki ABD Pasifik filosu arasında Pasifik’te deniz üstünlüğünü ele geçirme mücadelesi şeklinde olmuştur. Deniz üstünlüğünü ele geçirmenin ön koşulu, zamanın önde gelen
silah sistemi olan düşman uçak gemilerini savaş dışı bırakmaktı.
Bir ada ülkesi olan ve derinliği dar bir kara ülkesine sahip olan Japonya, ülkesini ileriden savunmak amacıyla karşı kıyısındaki Çin’in Mançurya bölgesini ve kendi çevresindeki
Pasifik adalarını işgal etmiştir.
Faşist Almanya ve İtalya ile 1935’te “Anti-komüntern pakt” adıyla müttefik olan ve kendi ülkesinde petrol bulunmayan Japonya’ya karşı ABD, 1941’den başlayarak petrol kuşatması (ablukası) uygulamıştır. Japonya’nın normal kullanım için üç yıl, savaş gereksinimleri için 1,5 yıllık petrolü vardı. Bu nedenle, en yakın petrol kaynağı olan Doğu Hint Adalarına (Endonezya’nın doğu adalarına) ulaşması gerekiyordu. Bu yolda en büyük tehdit İse ABD Pasifik filosu idi.
Japon uçakları 7 Aralık 1941’de ABD Pasifik filosunun bulunduğu Hawai’deki Pearl Harbour Limanına baskınla bu filonun büyük bölümünü imha etti. Ancak 4 ABD uçak gemisi baskından kurtulmuştu.
Pearl Harbour baskınından sonra toparlanan ABD Pasifik filosu, 4 Haziran 1942’de Midway adasında Japonya’nın kalan uçak gemilerini batırarak Pasifik’te deniz üstünlüğünü ele geçirdi. Midway muharebesi, Avrupa cephesindeki Stalingrad muharebesi gibi Pasifik cephesinin
doruk noktasıdır. Bundan sonra saldırı girişimi (taarruz inisiyatifi) ABD’ye geçmiştir.
Pasifik savaşının Midway muharebesinden sonraki evresi, ABD’nin Japonya’yı teslime zorlamak için Almanya’ya yaptığı gibi Japon kentlerine yoğun hava bombalaması evresidir. Bu evrede ABD, 66 Japon kentine 29 000 uçuş (sorti) le 176 000 ton bomba attı. Salt 10 Mart 1945’te
Tokyo saldırısında 84 000 sivili öldürdü.
Japonlar bu denli ağır yitiklere karşın teslim olmamakta direniyorlardı. ABD’li askerlerin kestirimine göre Japonya’yı dize getirmek için 5 milyon askerin kullanılması ve bunların 1 milyonunun ölmesi gerekiyordu! Ayrıca bombalar –güdümlü değil– serbest düşüşlü olduğundan, hedefi vurma (isabet) oranları düşüktü. Bu da daha çok uçuş (sorti), daha çok akaryakıt, daha çok uçak yitimi ve daha uzun zaman demekti. ABD bu nedenle, pahalı olan klasik bombalama yerine tek bir bomba ile Japonya’yı teslim almayı, kısaca daha az Amerikan askeri ölsün diye daha çok Japon sivilin ölmesini yeğledi.
Atom Bombası
Savaşın başında Almanya’nın atom bombası yapma çalışmaların öğrenen ABD, Pearl Harbour baskınından sonra savaşa girince, fizikçi Openheimer başkanlığında Manhattan Projesi ile atom bombası geliştirme çalışmasına başladı ve bunun için iki milyar Dolar ayırdı.
1945’e gelindiğinde ABD atom bombası geliştirmiş ve denemişti. Japonya ise hala teslim olmuyordu. Yukarıdaki gerekçelerle ilk bombanın Japonya’ya atılmasına karar verildi.
Atom Bombası Atılıyor
İlk hedef olarak Hiroşima kenti seçildi. Yapılan keşiflere göre kentin en kalabalık olduğu zaman saat 08:15 idi. Kaptan Paul Tibbet Gay komutasındaki üç uçaklı kol, Anola Gay (kaptanın annesinin adı) adlı B-29 bombalama uçağından, 6 Ağustos 1945 pazartesi günü saat 08:15’te Little Boy (Küçük Çocuk) adlı uranyum 235 izotoplu 20 kilotonluk (20 bin ton dinamite eşdeğer) atom bombasını attı.
ABD bununla yetinmeyip 9 Ağustos’ta bu kez Nagazaki kentine “Fat Man” (Şişman Adam) adlı Plütonyum 239 izotoplu bombayı attı. 1941’den beri petrol ablukası (kuşatması) altında olan, Midway savaşından sonra ABD’nin yoğun hava saldırılarına hedef olan Japonya, iki atom bombasından sonra daha çok direnemeyerek, ilk bombanın atılmasından yaklaşık bir ay sonra, 2 Eylül 1945’te koşulsuz teslim oldu.
Böylece Avrupa cephesinden sonra Pasifik cephesindeki savaş da Müttefiklerin yengisi ile bitmiş oldu. Hiroşima’daki ilk saldırıda 70-80 bin kişi hemen, Nagazaki’deki saldırıda 40-75 bin sivil, çoğu enkaz (yıkıntı) altında kalarak hemen öldü. Sonraki yıllarda radyasyon etkisi ile ölenlerle birlikte toplam ölü sayısının 143 000 olduğu kestirilmektedir.
Değerlendirme ve sonuç
1941’den beri petrol ablukası altında olan, Midway’den sonra ABD’nin kentlere yaptığı yoğun hava saldırılarında ağır yitikler veren, savaş sanayisinin büyük bölümünü yitiren Japonya,
1945 yılına gelindiğinde savaş yeteneğini ve istencini büyük ölçüde yitirmiş durumda idi.
İşte ABD bu durumdaki Japonya’ya atom bombası atarak on binlerce sivilin gereksiz yere
(askeri bir zorunluluk yokken) ölümüne neden oldu. Atom bombası atılmasaydı Japonya
kısa sürede teslim aşamasına gelmişti.
ABD’li uzmanların ileri sürdüğü klasik bombalamanın maliyeti ve risklerinin yüksek olması,
atom bombası için gerekçe olarak kabul edilemez.. Daha az Amerikan askeri ölsün diye
daha çok Japon sivilin öldürülmesi insanlık suçu ve savaş hukukuna göre savaş suçudur.
ABD’nin atom bombası atmasının asıl gerekçesi, yıkım gücü çok yüksek yeni bir silaha sahip olduğunu göstererek, başta Sovyetler Birliği olmak üzere dünyaya güç gösterisi yapmaktır.
ABD savaş sonrası olası ekonomik rakipleri Japonya ve Almanya’ya büyük zarar vererek ekonomik üstünlük de sağlamıştır.
Bu olaydan sonra soğuk savaş döneminde (1945-1990) uluslararası güvenlik ortamının belirleyici ögesi olan nükleer silahlanma ve nükleer güç dengesi temelinde
nükleer caydırıcılık dönemi başlamıştır.
1962 Küba krizinde soğuk savaşın iki büyük oyuncusu ABD ve SSCB nükleer savaşın eşiğinden döndükten sonra, nükleer silahsızlanma çabaları başlamıştır. Buna karşın elde kalan
nükleer silahlar dünyaya büyük zarar verecek düzeydedir.
79 yıl önce on binlerce sivili öldüren ABD, bugün de İsrail’in onbinlerce Filistinli sivili öldürmesine izleyici kalmakta, hatta desteklemektedir. İki olay arasında ABD’nin insanlığa
bakış açısında benzerlik bulunmaktadır.
***
Kız Çocuğu
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
Külüm havaya savruldu
Benim sizden kendim için
Hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
Kağıt gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
Teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
Nazım HİKMET