Lozan Barış Andlaşması 101. Yıl Konferansımız

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Lozan Barış Andlaşması 101. Yıl Kutlama Etkinliği Konferansı
Heybeliada İnönü Evi, 24 Temmuz 2024, İstanbul

Lozan Barış Andlaşması 101 Yaşında!
21 inci Yüzyılda Küresel Sağlık Sorunsalı :
Sağlığa Erişim Hakkı ve Koruyucu Sağlık Hizmetleri

Değerli İNÖNÜ ailesi,
Kurucu Parti CHP’nin Sayın Genel Başkanı Özgür Özel,
Sevgili çocuklar,
Hanımefendiler, beyefendiler, Sayın Metropolit,
Ve Cumhuriyetin emanet edildiği her yaştan genç insanlar, yurttaşlar..

Lozan Barış Andlaşması’nın 101. yılında anma toplantısında, Heybeliada’da İNÖNÜ evinde olmaktan çok mutluyum. Bu toplantıyı düzenleyen ve 101. yıl konferansını verme onurunu bana sunanlara şükran doluyum.
Sn. Özden Toker ve Gülsün Bilgehan varolsunlar.

 

Bana ayrılan 45 dakika sürenin 15 dakikasını genel olarak Lozan Barış Andlaşmasına,
kalan 30 dakikayı ise Küresel sağlık sorunlarına ayıracağım.
***

Lozan Barış Andlaşması – LBA 101 Yaşında!

LBA ülkemizin uluslararası hukukta tapusudur. Ek olarak TABU’sudur.. LBA “Tapu ve Tabu” muzdur! Başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Lozan görüşmelerinde ülkemizin baş temsilcisi, Dışişleri Bakanımız, LBA’nın gerçek kahramanı İsmet Paşa’yi, İsmet İNÖNÜ’yü sonsuz bir vefa ile anmak isterim. Onlara borcumuzu, LBA’nı mutlak biçimde ve sonsuza dek koruyarak ödeyebiliriz.

LBA görüşmelerinde ilk turda İsmet Paşa’nın kurulunda (delegasyonunda) yer alan Prof. Dr. Veli SALTIK aile büyüklerimizdendir. Daha sonra Ankara Hukuk Mektebinin (Fakültesinin) kurucuları ve öğretim üyeleri içinde yer almıştır. Kaynaklara göre;

Prof. Veli Saltık’ın Lozan Konferansı’ndaki Katkıları

  1. Hukuksal ve Diplomatik Bilgi Birikimi:
    Veli Saltık, İsmet Paşa’nın takımında (ekibinde) yer alan önemli hukukçulardan biriydi.
    Hukuksal bilgi birikimi ve diplomatik deneyimi ile Lozan Barış Konferansı süresince
    Türk kuruluna (heyetine) önemli katkılarda bulundu.
  2. Görüşmeler ve Stratejik Danışmanlık:
    Özellikle görüşmeler (müzakereler) sırasında, karşı tarafın önermelerine (argümanlarına) karşı hukuksal ve mantıklı yanıtlar hazırlanmasında önemli rol oynadı.
    İsmet Paşa’nın stratejik danışmanları arasında yer aldı.
  3. Metinlerin Hazırlanması ve denetimi :
    Antlaşma metinlerinin hazırlanması ve denetlenmesinde görev aldı. Lozan Antlaşması’nın maddelerinin Türk çıkarlarına uygun biçimde yazılması konusunda çalıştı.

***
1. Meclis Sevr’i reddedip kabul edenleri lanetlemeseydi, LBA bağıtlanamamış olsaydı,
uygulanacak olan, aşağıdaki Sevr Andlaşmasıydı (10 Ağustos 1920).

LBA hakkında kimi temel yanlış ve yanıltmalara, kara propagandaya yanıt vermek uygun olacak.

12 Ada Lozan’da mı yitirildi?

UŞİ ANDLAŞMASI

Trablusgarp Savaşı’nda İtalyanlara karşı başarılı direnişler başlamıştı. Aralarında Mustafa Kemal‘in de bulunduğu genç subaylar, yerli Arapları örgütleyerek başarılı bir savunma hattı kurmuşlardı. Balkan Savaşları’nın başlaması nedeniyle bu yetenekli ve genç subaylar İstanbul’a çağrıldı. Bundan sonra, direnme cephesi çöktü ve İtalyanlar Trablusgarp ve Bingazi’yi rahatça ele geçirdiler. Ege denizine de bir filo yollayan İtalya 12 adayı işgal etti. Libya elimizden çıktı. Bunun üzerine Ouchy (Uşi) kentinde, 15-18 Ekim 1912’de İtalya ile Osmanlı Devleti arasında barış antlaşması imzalandı, Vahdettin döneminde Libya İtalya’ya bırakıldı. 12 ada ise, Balkan Savaşları sonunda Osmanlı devletine geri verilecekti. Ama, İtalyanlar sözlerinde durmadı ve böylece Ege’deki Türk egemenliği de sarsılmaya başladı.

Lozan Barış Andlaşması süreli mi, 100. yılında bitecek mi,
gizli maddeleri var mı?

Lozan Andlaşması süresizdir, 100. yılında bitmeyecektir, bitmemiştir ve
hiçbir gizli maddesi yoktur!

CİMER‘e, Lozan Barış Andlaşması’nda gizli madde olup olmadığı sorusu yöneltildi. Bahtiyar Süha Keskin adlı kişinin Lozan Barış Andlaşması’nda Türkiye’nin maden çıkarmasına engel olan bir madde olup olmadığına ilişkin sorusuna CİMER Hukuk Müşavirliği şu yanıtı verdi:

  • “Sayın Bahtiyar Süha Keskin, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CIMER)’ne 20.03.2022 tarihinde yapmış olduğunuz 2201301208 sayılı başvurunuz incelenmiştir. Lozan Barış Andlaşmasında gizli maddeler bulunmamakta olup, maden çıkartmamıza engel teşkil eden herhangi bir madde yer almamaktadır. Lozan Barış Anlaşması metnine Dışişleri Bakanlığımızın internet sitesinde bulunan Kaynaklar / Kurucu Andlaşmalar linkinden ulaşılabildiği hususunda bilgilerinizi saygılarımla rica ederim.”

LBA’nın 100. yılı 24 Temmuz 2023’te (geçen yıl) doldu, Andlaşma yürürlüktedir. Ayrıca Türkiye, Cumhuriyetimizin kurulmasından günümüze yeraltı madenlerini işletmektedir. Bu amaçla yüzlerce maden arama ruhsatı verilmiş madenler çıkarılmıştır. Büyük ATATÜRK döneminde maden aramalarına akçalı (mali) kaynak sağlanması için ETİBANK kurulmuştur. MTA (Maden Tetkik Arama) Enstitüsü de bu amaçla kurulmuştur (14 Haziran 1935, 2805 ve 2804 s. yasalar ile).

Görüldüğü gibi madenlerimizin çıkarılmasının LBA ile yüz yıl engellendiği savı hem yanlış hem de son derece tutarsızdır. Son olarak Karadeniz’de doğalgaz (20 Temmuz 2020), Şırnak – Gabar’da petrol bulunduğu AKP / RTE tarafından açıklanmıştır (1 Ocak 2023; 100 yıl bitmeden!). 1955’te açılan Türkiye’nin ilk modern rafinerisi Batman rafinerisi, bölgede üretilen ham petrol içindi.

Bunlar hep, Lozan Barış Andlaşması’nın 100. yılı dolmadan oldu Türkiye’de. Üzücü olan, böylesine saçma-tutarsız ve uydurma yalanlara kananların olması. Ulusun gerçek tarih bilgisi ile donatılması yaşamsal önemde. Bu da Milli Eğitim’in ve ailelerin asal işi. Her Ulus, tarihini çok iyi bilmek zorunda. Atatürk bu amaçla Türk Tarih Kurumu’nu bir dernek olarak kurdu ve gelirini güvenceledi.

LBA ve AB Müzakere Çerçeve Belgesi (MÇB)

AB, LBA’nı tanımıyor!

Müzakere Çerçeve Belgesi‘nin 4. paragrafındaazınlıklar” vurgusu geçmektedir. Bu Belgede;

“AB azınlık haklarıyla ilgili hükümlerin uygulanmasında mevzuatı ve uygulama önlemlerinin pekiştirilmesini ve genişletilmesini beklemektedir.” denilmekte. AB’nin LBA’nda tanımlanan azınlık kavramından farklı bir arayış içinde olduğu, yazdığı İlerleme Raporlarıyla daha önce anlaşılmıştı. AB’nin bu isteği, Türkiye’nin ulus devlet kurgusunu zedelemeyi hedefleyen
yeni azınlıklar üretme çabasına yöneliktir. Bu paragrafla anlaşılmaktadır ki, AB bu konudaki çabalarını yoğunlaştıracaktır.
(LBA’da salt Ermeni, Rum, Musevi olmak üzere müslüman olmayan 3 azınlık kümesi tanındı).

AB, MÇB ile Türkiye’yle Hesaplaşıyor !

  • BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto (fiilen, eylemli olarak) yaratılan siyasal oluşum, gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir.
  • Bu durumda AB MÇB 6. paragrafa göreanlaşmazlık” BM UAD-Uluslararası Adalet Divanı’na taşınacak ve ABD-AB’nin yönlendirmesi belirleyici olacaktır. UAD kararı ülkemizi bağlar!
  • Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, bu paragrafa göre Türkiye, meşru “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir.
  • Ordumuz-TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle devre dışı bırakılmıştır!
  • Ülke bütünlüğünü korumak için tersi yapılırsa, bu kez AB, MÇB’nin çiğnendiğini ileri sürerek Türkiye ile görüşmeleri askıya alabileceği gibi, kapsamlı yaptırım da uygulayabilecektir.(Cumhuriyet-Strateji 24.10.2005, Doç.Dr. Y. Hacısalihoğlu)

MÇB’nin 11. paragrafı ise, AB mevzuatına uymadığı gerekçesiyle Türkiye’nin daha önce yaptığı ikili anlaşmalar ile uluslararası anlaşmaların sona erdirileceğini  belirtiyor.

Bu paragrafa göre Türkiye’nin hangi ikili veya uluslararası anlaşmalarının geçersiz kılınacağı
açıkça belirtilmiyor. Örn. KKTC’nin varlığı, 1959 ve 1960 Londra-Zürih garantörlük andlaşmaları,
bu paragrafa dayanarak Türkiye için geçersiz kılınabilir! Ucunun LBA‘na ve/veya Montrö‘ye dayanmayacağını kim güvenceleyebilir? AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri Olli Rehn’in
MÇB ile ilgili söylediği “kasıtlı muğlaklık” oyununa herhalde bu maddede fazlaca uyulmuştur.

İzlediğiniz ve paylaşacağınız, gereğini yapacağınız için teşekkür ederim.

  • Lozan Barış Andlaşması T.C.’nin Tapusu ve Tabusudur; sonsuza dek yaşatacağız!

24 Temmuz 2024, Heybeliada – İSTANBUL
============================== /// ==============================

Konferansımızın 2. Bölümü Metni 

21 inci Yüzyılda Küresel Sağlık Sorunsalı :
Sağlığa Erişim Hakkı ve Koruyucu Sağlık Hizmetleri

Küresel sağlık sorunları ve sağlığa erişim hakkı, 21. yüzyılda giderek önem kazanan konular arasında yer almakta. Konferansımızda aşağıdaki başlıklar altında konuyu irdeleyeceğiz:

  1. Küresel Sağlık Sorunları
  2. Bulaşıcı Hastalıklar

HIV/AIDS, Tüberküloz ve Sıtma: Bu hastalıklar, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde ciddi sağlık sorunları yaratmakta. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, 2023’te dünyada yaklaşık 40 milyon insan HIV ile yaşamaktadır. 1,3 milyon kişi HIV enfeksiyonuna yakalanmış ve 630.000 kişi AIDS nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Tüberküloz : 2022’de dünya genelinde 10,6 milyon insan hastalığa yakalandı ve 1,6 milyon ölüme neden oldu.

Sıtma..
2022’de 249 milyon yeni olgu ve 680 bin ölüme neden oldu.

KOVİT-19 Pandemisi: KOVİT-19’un küresel etkileri, sağlık sistemlerini ne çok zorladığı ve sağlık politikalarında köklü değişikliklere yol açtığı üzerinde durulmalıdır. Pandemi, sağlık hizmetlerinde kurulu kapasite aşımına ve birçok ülkede sağlık hizmetlerine erişimde ciddi kesintilere neden oldu. Aynı zamanda, aşı geliştirme ve dağıtımı gibi konularda küresel işbirliği ve eşitsizlikler de öne çıktı. Bu ciddi sorun salgının uzamasına, çok sayıda önlenebilir ölümlere yol açtı (toplam 21 milyon..).

  1. Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar (BOH)

Kalp Hastalıkları, Diyabet ve Kanser… BOH’lar dünya genelinde en yaygın ölüm nedenleri.
Dünyada 20,5 milyon kişi kalp hastalıkları nedeniyle öldü (2021).

Diyabet.. dünya genelinde 540 milyon erişkin insan diyabetik (%10,5), hastaların yarısı tanı alamıyor (saklı – gizli!). 2021’de maliyet 1 trilyon Dolar ve 6,7 milyon ölüm!

Kanser.. 2022’de 9,7 milyon kişinin ölümüne yol açtı, 20 milyon kişi kansere yakalandı..

Toplam küresel ölüm sayısı yaklaşık 57 milyon/yıl içinde bu 3 hastalığın payı çok ağırlıklı.

Ruh Sağlığı Sorunları: Depresyon, bunaltı (anksiyete) gibi ruh sağlığı sorunları da önemli küresel sağlık sorunu olarak ele alınmalıdır. Dünyada 2023 sonunda 280 milyon kişi depresyonla yaşıyor. Ruh sağlığı sorunları, genellikle yeterince tanınmayan ve kaynak ayrılmayan bir alan olup, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunu oluşturuyor. ABD’de sıklığı %5,9.

  1. Sağlığa Erişim Hakkı

    a. Evrensel Sağlık Kapsamı
    (UHC – Universal Health Coverage)

Her bireyin gereksinim duyduğu sağlık hizmetlerine, ekonomik sıkıntıya (çöküntüye!) düşmeden erişebilmesini sağlamak temel hedeftir. Dünya Sağlık Örgütü, Evrensel Sağlık Kapsamı’nı (UHC)
tüm insanların gerek duydukları sağlık hizmetlerine, parasal zorluklar yaşamadan erişebilmesi olarak tanımlar. UHC’nin ana hedefleri arasında, tüm bireylerin nitelikli sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak ve sağlık hizmetlerine erişim sırasında oluşabilecek akçalı yükü en aza indirmek yer alır.

Başarılı Örnekler: İsveç, Japonya gibi ülkelerde UHC’nin nasıl uygulandığı incelenebilir.

  • İsveç, tüm vatandaşlarına ücretsiz sağlık hizmeti sunan bir sağlık sistemi kurmuştur.

Japonya ise düşük maliyetli ve yüksek nitelikli sağlık hizmeti sunan bir sigorta sistemi geliştirmiştir.

  1. Sağlık Eşitsizlikleri

Soso-ekonomik belirteçler: Gelir, eğitim, cinsiyet ve coğrafi konum, konut, yeterli-dengeli beslenme, toplumsal ekin (kültür) gibi etmenlerdir. Bu belirteçler (determinantlar), kişilerin
sağlık durumunu belirleyen sosyal, ekonomik ve çevresel etmenlerdir. Sağlık hizmetine erişimi, hastalık riskini ve genel sağlık durumunu çok belirgin düzeyde etkilerler. Sağlık çok etmenlidir.

Sağlık sorunlarının nedenleri salt fiziksel – kimyasal – biyolojik etmenler değildir.
Sosyal-ekonomik-kültürel etmenler asıl altta yatan kök nedenlerdir (nedenlerin nedeni!).

  • Yoksulluk, başta gelen ana sağlıksızlık nedenidir.
  • Yoksullar daha sık ve kolay, ağır hasta olur ve ölürler.
  • Hastalığı atlatırlarsa daha da yoksullaşmışlardır, engelli kalma ve ölüm riski de yüksektir.
  • Yoksullukla sağlıksızlık arasındaki ilişkiler “nedensel(causal, deterministik) türdendir.

Mülteciler ve Göçmenler: Sağlık hizmetlerine erişimde karşılaşılan zorluklar…
Mülteciler ve düzenli – düzensiz göçmenler dil engeli, yasal statü sorunları ve ekonomik güçsüzlük nedeniyle sağlık hizmetine erişimde ciddi güçlüklerle karşılaşmaktadır. Bu eşitsiz kesimlerin sağlık gereksinimine dönük özel politikalar geliştirilmesi önemlidir. BM’ye göre bu kitle rekor düzeydedir.

Kırılgan toplum kümeleri olarak yoksullar, işsizler, yaşlılar, sığınmacı ve düzensiz göçmenler,
gebe-emziren kadınlar, çocuklar ve gençler, etnik azınlıklar, ağır işçiler, çatışma bölgelerinde yaşayan halk.. gerektiğinde çok yönlü farklılaştırıcı pozitif ayrımcılık politikalarıyla kollanmalıdır.

Eşitsizliklerin giderilmesi, en aza indirilmesi dayanışmacı kamusal sosyal politikalarla olanaklıdır.

Neo-liberal küreselleşTİRme dayatmasıyla sağlıkta özelleştirme, kamusal sağlık hizmetini ve yatırımlarını azaltma çok olumsuz ve çok ağır sonuçlara neden olmuştur.

Dünyada, o arada Türkiye’de 2003’ten beri uygulanan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM dayatmalarına
IMF-DB vd.nin son vermesi gereklidir. Beklenen makro verimlilik artmamış, sağlık hizmeti niteliği iyileşmemiş, sağlığa erişimde zorluklar, yaygınlık ve derinlik kazanmış bu politika tıkanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü : TEK TIP – TEK SAĞLIK!

DSÖ, 2008’de bu yaklaşımı benimsedi : İnsan sağlığı + hayvan sağlığı + çevre sağlığı..

Bu 3 ana öge tümelci bir yaklaşımla, birbirine destek olarak birlikte ele alınmalıdır.

Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar (zoonozlar) denetim altına aınmalıdır. Kuduz vd.

Çevre  kirliliği alarm vermektedir. Örn. Dünya nüfusunun %90’ı temiz hava soluyamamaktadır.

Küresel ısınma İKLİM FACİASI’na (climate diaster!) dönüşmüştür. Yeşil yaşam” zorunludur.

  • Homo sapiens, Evrim srecinde “Homo environmentum”a evrilmelidir, hem de hızla!

Sürdürülebilir kalkınma” dönemi bitmiştir; insanlık yeryüzünde sağkalım (beka) tehdidiyle
yüz yüzedir. Dolayısıyla “Sürdürülebilir yaşam” dönemine zorunlu geçiş ve uyum zorunludur.

Nüfus artışı durdurulmalı, dünya nüfusu azaltılmalıdır!

2030’a dek 800 milyon “İnsan Eşdeğeri robot” (MER – Man Equivalent Robot) üretimde yer alacaktır. Yapay zeka ile donatılmış bu teknoloji harikaları, karanlık (aydınlatma gerekmeyen) fabrikalarda üretim yapmaktadır. İşsizlik zaten ciddi sorun iken, 800 milyon ek tekno-işsizi
ne yapacağız? İş bulmak üzere uzaya, başka gezegenlere mi yollayacağız?!

Türkiye’de ve dünyada nüfusun yaşlanmasından ürkü (panik) yersizdir. İnsan ömrü uzamıştır
ve MER’ler üretimdedir. Türkiye nüfusu 2050’lere dek azalmayacak, 96 milyona erişecektir. Sonrasında dünya ile birlikte duraksama ve azalma beklenmektedir. 8,2 milyar nüfusa dünyanın doğal kaynakları yetmemektedir. Dünya sonludur ve insanlar sonsuza dek zaten çoğalamazlar!

Türkiye dünya nüfusunun %1,1’ine sahip ama toprakları toplamın % yarımı. Küresel enerji kaynaklarının %0,2’sine su kaynaklarının ise %0,6’sına sahibiz; su ve enerji yoksuluyuz! Nüfus yoğunluğumuz dünyanın 2 katı, 1 km2’ye 110 kişi düşüyor!

Anayasa m.41’de devletin aile planlaması hizmeti verme yükümü var. AKP engelliyor!
Oysa temel hak, özenle uygulanmalı ve

  • HER KADINA 1 ÇOCUK politikası, küresel ölçekte ivedilikle benimsenmelidir.

Türkiye’de 85 milyon vatandaşa ek resmi yabancılar ve düzensiz göçmenlerle 100 milyon nüfus barınmaktadır. Yurt toprakları bu nüfusa doğal kaynaklarıyla yeterli değildir; gıda fiyatları yüksek!

  • Çağımızda nüfusun niceliğinden çok niteliği önemlidir. “Sağlıklı ve eğitilmiş” nüfus !

Oysa demografik yapımız, Suriye iç savaşının BOP ile başlatıldığı 2011’den bu yana aldığı 13+ milyon muazzam büyüklükte göç ile çok ciddi, dönüşümsüz tehdit altındadır ve

Ulus, Araplaştırılarak ümmete dönüştürülmek, din devleti kurulmak istenmektedir!

Ana demografik sorun doğurganlığın azalması değil, güncel olarak bu BOP operasyonudur.

Koruyucu Sağlık Hizmetleri öncelik almalı, 1. Basamak sağlık sisteminin temeli olmalı

Aşılama – bağışıklama

Aşılamanın tarihsel gelişimi ve hastalıkların önlenmesindeki rolü çok öğreticidir. Aşılar, bulaşıcı hastalıkların denetim altına alınmasında ve ortadan kaldırılmasında en etkili araçlardan biridir. Çiçek hastalığının kökünün kazınması (1978) ve çocuk felcinin denetim altına alınması, aşılamanın küresel sağlığa çok değerli katkılarının en önemli örneklerindendir.

HBV ve HPV aşıları sırasıyla karaciğer ve Rahim ağzı kanserlerinden koruyucudur.

AŞILAR stratejik biyolojik – tıbbi ürünlerdir. Ancak Türkiye son çeyrek yüzyıldır hiç aşı üret(e)miyor! Kovit-19 salgınında yeterli aşı sağlamada çok zorlandık. 1928’lerde Atatürk döneminde kurulan ve olağanüstü başarılı halk sağlığı hizmeti veren Dr. Refik Saydam Umumi Hıfzıssıhha Enstitüsü (Genel Koruyucu Sağlık Kurumu) 2011’de kapatıldı (663 s. KHK, m.58/3). Hızla, güncel örneklerine uygun olarak açılmalı, donatılmalı, yönetsel-akçalı bakımdan özerk, bilimsel özgür olmalıdır.

Aşı çekincesi sorunu : Aşı çekincesinin nedenleri ve bununla savaşım önemlidir. Aşı çekincesi, bireylerin aşıların güvenliği ve etkinliği konusunda endişe taşıması nedeniyle aşı yaptırmaktan kaçınmalarıdır. Bu durum, aşılanma oranlarının düşmesine ve salgın riskinin artmasına neden olur. Aşı çekincesi ve reddyle savaşmak için toplumun aşılar hakkında doğru bilgilendirilmesi ve sağlık yetkelerinin (otoritelerinin) güvenilirliği artırılmalıdır.

Aşı reddi sorunu : Bu sorun daha da ciddidir. Oysa aşılar, ilaçlardan daha güvenilir tıbbi ürünlerdir. Güvenlik ve etkinlikleri kanıtlanmıştır. Bu sorun ile toplumu etkin – yaygın biçimde eğiterek ve gerektiğinde yasal yaptırımlar da uygulayarak küresel ölçekte sürekli savaşım verilmelidir.

Aşı reddi bir insan hakkı ve özgürlüğü değildir! Herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır
(Anayasa m.56) ve temel hak ve özgürlüklerin kullanımı sınırsız – mutlak olmayıp başkalarına
zarar vermeme sınırı vardır (Anayasa m.12). Ayrıca bu tutum-davranış, bilimsel ve etik de değildir.

  1. Halk Sağlığı Kampanyaları – Halkın Sağlık Eğitimi

Tütün Kullanımının Azaltılması: Dünya Sağlık Örgütü’nün çabaları ve tütün denetim politikaları önemlidir. Tütün kullanımı, dünya genelinde her yıl 8 milyon kişinin ölümüne neden olmaktadır. DSÖ’nün tütün denetim yordamları (stratejileri) arasında vergilendirme ile fiyat politikası, reklam yasakları ve halkı bilinçlendirme kampanyaları bulunmaktadır. Ülkemizde 4207 s. yasa asla esnetilmemeli, özellikle kapalı alanlarda tütün kullanımı mutlak yasağı sürdürülmelidir.

Sağlıklı Yaşam Biçimi Teşvikleri: Dengeli-yeterli beslenme, düzenli egzersiz ve alkol tüketiminin azaltılması gibi önlemler.. Sağlıklı yaşam biçimi teşvikleri, kreşler, süregen (kronik) hastalıkların önlenmesinde ve genel sağlık durumunun iyileştirilmesinde önemli rol oynar. Örgün ve yaygın halk sağlığı eğitimi, aile planlaması ve genetik danışma hizmetlerine erişim öncelikli alanlardır.

Toplumsal dayanışma, iyi komşuluk, sosyal devlet ana ögelerdir.

Küresel Sağlık Politikaları ve İşbirlikleri

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)

DSÖ’nün küresel sağlık sorunlarına yönelik stratejileri (yordamları) ve programları çok değerlidir.
DSÖ, uluslararası sağlık çalışmalarını eşgüdümleyen ve sağlık standartlarını belirleyen BM uzmanlık birimidir. Türkiye kurucu üyedir. Temel hedefi, tüm insanların olanaklı en yüksek sağlık düzeyine ulaşmasını sağlamaktır. Bu Birimden Teknik destek alınmalı, işbirliği – eşgüdüm ile çalışılmalıdır.

COVAX Programı: Kovit-19 aşılarının adil dağıtımı için yürütülen uluslararası işbirliğidir.
COVAX, düşük ve orta gelirli ülkelerin Kovit-19 aşılarına erişimini sağlamak için kurulmuş bir
küresel işbirliği girişimidir. Bu program, aşıların adil ve hızlı dağıtımını teşvik ederek küresel aşılamayı artırmayı amaçlamaktadır. Ancak özlenen düzeyde başarılı olamamıştır, bu yüzden
Kovit-19 savaşımı çok olumsuz etkilenmiş, salgın uzamış ve önlenebilecek ölümler, engellilikler yaşanmıştır. Aşılar-ilaçlar yaşam kurtarıcıdır ve kâr amaçlı olmamalı, kamu eliyle sağlanmalıdır.

Sivil Toplum Kuruluşları ve Özel Sektör

Hükümet Dışı Kuruluşlar – HDK (NGO)’ların Rolü: Médecins Sans Frontières (MSF) gibi gönüllü kuruluşların katkıları değerlidir. MSF, dünya genelinde acil sağlık hizmetleri sunan ve insansal bunalımlarda etkin rol oynayan bir sivil toplum kuruluşudur. Bu tür yapılanmalar, sağlık hizmetlerine erişimi artırmak ve sağlık eşitsizliklerini azaltmak için önemli katkı sağlamaktadır.

Ancak kamunun sorumluluğu birincildir, asaldır, ertelenemez, sınırlanamaz ve devredilemez.

Özel Sektör İşbirlikleri: İlaç şirketleri ve teknoloji firmalarının sağlık sorunlarının çözümüne katkıları dikkate alınmalıdır. Özel sektör, yenilikçi sağlık çözümleri ve ilaç geliştirme süreçlerinde önemli rol oynamaktadır. İlaç şirketleri, yeni tanı ve sağaltım yöntemleri ile aşılar geliştirerek küresel sağlık sorunlarına çözüm üretmektedir. Ancak bu ürünlere erişim piyasa koşullarıyla olmaz, Kamu, gereksinimi olana sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca kamu kurumu niteliğinde sağlık meslek örgütleriyle (AY m.135) işbirliği koşuldur. TTB-Türk Tabipleri Birliği, TEB-Türk Eczacıları Birliği gibi.

Gelecekteki Zorluklar ve Fırsatlar

İklim Faciası ve Sağlık

İklim değişikliği, küresel ısınmanın sağlığa etkileri ve uyum çabaları kritik önemdedir.

İklim değişikliği / faciası, havanın niteliği, su ve gıda güvenliği gibi sağlıkla doğrudan ilişkili etmenleri etkilemektedir. Bu durum, özellikle düşük-orta gelirli ülkelerde sağlık sorunlarını ağırlaştırmaktadır. Uyum yordamları (stratejileri), iklim değişikliğine karşı dayanıklılığı artırmak ve sağlık sistemlerini güçlendirmek için önemlidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek kaçınılmaz görünmektedir.

Sürdürülebilir Yaşam / Kalkınma : Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde sağlığın
ele alınması zorunludur. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG’ler), yoksulluğu azaltmak, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve gezegenimizi korumak amacıyla belirlenmiştir. BM 3. Binyıl Hedefleri, sağlık dahil, 2030’da erişilmek üzere tasarlanmıştır.

Dijital Sağlık ve Teknoloji

  • Tele-Tıp ve e-Sağlık: Sağlık hizmetlerinin dijitalleşmesi ve bunun sağlığa erişime etkileri, etik
    ve yasal boyutları, etkinliği yeni umut ve sorun alanlarıdır. Teletıp Yönetmeliği yürürlüktedir.
  • Yapay Zeka : Hastalıkların erken tanısı, sağaltımı, kimi cerrehi girişimler ve gerektiğinde kişiselleştirilmiş tıp uygulamaları bakımından önem taşır. Alan, umut ve sürprizlerle doludur.
  • Genetik tanı ve sağaltım : Pre-implantasyon tanı olanakları büyümektedir. Akraba evlilikleri önlenmeli ve genetik danışmanlık hizmetleri yaygınlaşmalıdır. Genetik onarım gündemdedir.
  • “Büyük veri” (Big data) umut- fırsat ve tehdit boyutlarını birlikte taşıyor.Kişisel veriler 6698 s. KVK Yasası kapsamında korunmalı ama gelişmiş bilgisayarlarla milyarlarca insanın anonim (kimlikten arındırılmış) sağlık verileri üzerinde vazgeçilmez Epidemiyolojik araştırmalar yapılmalı, sağlık sorunlarına, hizmetlerin yönetimine bilimsel çözümler üretilmelidir. Halk Sağlığı Uzmanı-Epidemiyolog-Biyoistatistikçi hekim gereksinimi büyüktür.

Kamucu sağlık politikaları, Sağlığa yatırım!

Tüm bunlar kamu öncülüğünde demokratik – laik – sosyal – hukuk devleti ortamında olanaklıdır.

Türkiye ulusal gelirden %5’ten de az pay ayırıyor sağlık sektörüne. Mutlak yetersiz! Önümüzdeki on yıl içinde her yıl % yarım puan artırarak OECD, AB ortalaması yakalanmalı, kamunun payı büyümeli.

Kaynaklar öncelikle sağlığı koruma ve geliştirmeye ayrılmalı, 1. Basamak güçlendirilmeli.

Türkiye, Batı’nın baskısıyla SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) dayatmasını aşmalı
ve yeniden SAĞLIKTA SOSYALLEŞTİRME’ye dönmelidir!

SAĞLIKLI + EĞİTİMLİ toplum sosyal-ekonomik-kültürel kalkınmanın ana girdisi,
temel kaldıracıdır ve 21. yy’da çok zorlu küresel yarışta tutunabilmek için kaçınılmazdır!
İnsana yatırım etik yükümdür!

Sağlıkta dönüşüm ve özelleştirme, sağlık hizmetlerinde nitelik artışı sağlamadı!
Oxford Üniversitesi’nin çok kapsamlı bir çalışması Lancet Public Health’de Mart 2024’te yayımlandı. Veriler,

  • Sağlıkta özelleştirmenin hiç de yıllardır propagandası yapıldığı gibi
    hizmet niteliğini artırmadığını, tam tersine düşürdüğünü gösteriyor!

Sonuç olarak                                     :

Büyük ATATÜRK,

  • “Devlet olma iddiasındaki siyasi müesseselerin EN BİRİNCİ görevi halkın sağlığı ve sağlamlığıdır.” buyurmuştu.

Keza,

  • “Kendine devrimin ve devrimciliğin çeşitli ve yaşamsal görevler verdiği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde dikkatle durulacak ulusal sorunumuzdur.
    Çünkü Cumhuriyet, düşünsel, bilimsel ve bedensel bakımlardan güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister.”

uyarısı da Mustafa Kemal Paşa’nın.

  • Sağlık hizmetleri herkese hak, sosyal Devlete ise kaçınılmaz kamusal yükümdür.

***
Dinlediğiniz için teşekkür ederim..

Konferansımızı izlemek için tıklayınız : https://youtu.be/-P5gfq_5_-o

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzm., Siyaset Bilimci
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      X : @profsaltik          https://www.instagram.com/ahmet_saltik   

24 Temmuz 2024, İNÖNÜ Evi Heybeliada – İstanbul
Lozan Barış Andlaşması’nı 101. Yılı etkinliği konferansımızın metni

Lozan Barış Andlaşması 101. Yıl Konferansımız” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    Deniz Harp Okulu öğrencilerinin ve öğretim üyesi komutanların kutsal Heybeli Ada’sındaki İNÖNÜ EVİ’nde tüm ailesinin ve seçkin konukların katılımıyla yapılan ve LOZAN KAHRAMANI İSMET PAŞA’ya adanmış olan ulusal konferans, tüm yurda ve ulusa kutlu olsun. Bu MUHTEŞEM konferansa sunmuş olduğu her ikisi de ŞAHANE HATTA DAHİYANE bildirisi için sevgili hocamız Prof.SALTIK’a en yürekten tebrikler, özel selamlar, içten sevgiler, derin saygılar, sonsuz sağlık ve esenlik, mut ve kut, utku ve umut dilekleri ve konuya ilişkin bir adak :

    ANAYURDUN ULUSAL VE EVRENSEL TAPUSU VE ULUSUN ULU VE TOPLUMSAL TABUSU

    Dahi önder Atatürk’e
    Büyük lider İnönü’ye,
    Her türlü iftirayı ve hakareti yapan
    Ve hilafete, şeriata ve cihada tapan

    Malum ve meşhur mandacılar ve himayeciler,
    Ve açık ve süper gizli mafyacılar ve takiyeciler,
    Ve bunların yeraltı ve üstü köstebekleri
    Ve de tüm yerli ve yabancı destekcileri,

    Bu yüce anayurdun ulusal ve evrensel TAPUSU’nu
    Ve bu kadim ulusun ulu ve toplumsal TABUSU’nu
    Yani Lozan Barış Andlaşması’nı inkara ve iptala yelteniyorlar
    Ve eski ve yeni SEVR’e ve BOP’a peşkeş çekmeyi düşlüyorlar.

    Bu meş’um emelleri
    Ve mel’un hevesleri
    Teşhis, teşhir, tel’in ve mahküm etmek
    Ve sahiplerinin kursağına tıkıp kitlemek,

    En ilahi,insani,vatani,milli, hukuki,askeri,ahlaki görevdir.
    Bu görevi yapacak yurttaşlar bir bir kutlanıp öpülecektir.

    İşte tam
    O zaman,

    Tüm yurda ve ulusa ise beka,barış, huzur,güven,genlik,
    İş,aş,emek,gelir,kar,kazanç,mut,kut,gönenç ve güzellik,

    Sonsuza dek egemen olmak ve
    Bir daha asla sönmemek üzere
    Yeniden doğup gelerek ezeli ve ebedi bir güneş olacaktır,
    Atatürk’ü ve İnönü’yü yine kutlayacak hatta kutsayacaktır.

    Gönül Pınar Atacı, 31.Temmuz.2024

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir